Mahfi Eğilmez: Ben müsteşarken Renault’ya binerdim, şimdikiler Mercedes’ten inmiyor
Türkiye'nin 10 yıl vadeli TL tahvillerinin faizi yüzde 29'un üzerine yükseldi ancak JPMorgan'a bu yeterli gelmedi. ABD'li banka alım için faiz yüzde 35,7'ye çıkana kadar bekleyeceğini açıkladı.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, yurt dışından sıcak para girişini bekliyor ve geçen haftalarda Türkiye’de faizlerin ‘negatif bölgeden çıkmakta’ olduğunu söyledi. Bu açıklamadan sonra Merkez Bankası Para Kurulu da politika faizini bir kez daha yükseltip yüzde 35’e getirdi. Sadece bu da değil, bankalara kredi verirlerken düşük faizli hazine bonosu tutma zorunluğu da kaldırıldı.
Bütün bu gelişmeler, Hazine’nin borçlanmak için ödeyeceği faizlerin yükselmesine neden olacak. Halen piyasada işlem gören Hazine iç borçlanma kağıtlarının değeri düşmeye, faizi artmaya başladı ama herkes hangi faiz seviyesinin ‘pozitif’ olacağını tartışıyor.
ABD’li banka JPMorgan’ın, aralarında Jonny Goulden’in de bulunduğu stratejistleri cuma günü yayınladıkları bir raporda “Türkiye’nin tahvil getirileri yükselmeye devam ediyor ancak yükselişe geçmek için daha fazla ayarlama yapılması gerektiğini düşünüyoruz” dediler. Stratejistler, 10 yıllık lira tahvillerinin adil değerini yüzde 35,7 civarında gördüklerini ve bu seviyeye ulaşana kadar bekleyeceklerini belirttiler.
Oysa Merkez Bankası’nın perşembe günü politika faizini 500 baz puan artırarak yüzde 35’e çıkarması ve ardından kredi ve TL mevduatın önünü açacak normalleşme adımları açıklamasının ardından tahvil getirileri keskin bir şekilde yükseldi. Seçim öncesinde yüzde 7 seviyesinde olan 10 yıllık Hazine tahvil faizi rekor bir atışla yüzde 29’un üzerinde işlem görerek 10 yıllık tahvillerin 2010 yılında piyasaya sürülmesinden bu yana en yüksek seviyeye ulaştı.
Rapora göre JPMorgan, “risk/ödülün doğrudan lira uzun pozisyonlarına doğru kayması” nedeniyle lira üzerindeki aşırı ağırlık çağrısını sürdürdüğünü belirterek ekledi:
“Yetkililerin dolar/TL’nin daha fazla yükselmesinin enflasyonu körüklemesine izin vermemek için teşvikleri var. Aynı zamanda, önceki analizlerimiz liranın ucuz ve rekabetçi olduğunu, bu nedenle ek devalüasyona gerek olmadığını gösteriyor”.
Citi stratejistleri ise yayınladıkları bir notta hükümetin tahvil piyasasına müdahalesinin azaltılmasının etkisinin altını çizerek “Sabit faizli tahviller için ikincil piyasalara doğrudan Merkez Bankası’nın müdahalesi sona erdi, bu da özellikle arka uçta getiriler üzerinde yukarı yönlü baskı oluşturuyor” değerlendirmesini yaptılar.
Son 10 yılda istikrarlı biçimde azalan yabancı ilgisi tahvil stokuna da yansıyor. 10 yıl önce yabancıların elindeki tahvil stoku 70 milyar dolar seviyesindeyken, bugün rakam 1.1 milyar dolara kadar gerilemiş durumda.
TL’deki sert değer kaybı ile birlikte tahvil piyasasına dönük doğrudan ve dolaylı müdahalelerle faizlerinin yapay olarak düşürülmesi, yabancıların kaçışında etkili oldu.