Vergi tsunamisi: İçki, sigara, MTV, Kurumlar Vergisi ve akaryakıta aynı gün zam
Ekonomist Uğur Gürses seçimden sonra döviz kurlarının yükseleceği öngörüsü hakkında 'Kur yükselmeye devam eder ama zıplama olmaz, ilave politika sıkılaşması ve cesaretli bazı düzeltmelerle TL’nin güçlenmesi beklenebilir' diyor.
-
Seçimden sonra ekonomide neler olacağına dair kamuoyundaki en dikkat çekici öngörülerden biri de döviz kurlarında büyük artış, hatta daha da abartılarak ifade edildiği şekliyle dalgalı kur rejimine rağmen devalüasyon olacağı. Merkez Bankası’nın kurlara hâlâ kontrollü şekilde müdahale etmesinden yola çıkarak müdahalenin seçimden sonra ihracatçıların da talebi doğrultusunda azalacağına dayanarak özellikle sosyal medyada sıkça dillendirilen öngörüyü yazı dizimizin bugünkü konuğu ekonomist Uğur Gürses’e de sorduk. Gürses bu öngörüyü tamamen açığa düşürecek görüşte. Seçime kadar dolar kurunun aylık yüzde 2-3’lük artış patikasında tutulabileceğini söyleyen Gürses “Seçimden sonra ise kurda ‘zıplama’ bir tarafa, Bakan Şimşek’in elini tutan ‘seçim faktörü’ kalmayacağı için ilave politika sıkılaşması ve cesaretli bazı düzeltmelerle TL’nin güçlenmesi beklenebilir” diyor. Gürses sorularımızı şöyle yanıtladı:
-Seçimin ardından para politikasında bir gevşeme olacağını düşünüyor musunuz?
Para politikasının bugün için olması gereken yönü sıkılaşmanın artırılması. Seçimin ardından potansiyel bir sıkılaşma ihtiyacı daha belirgin olarak ortaya çıkacaktır. Zira hem seçim sonrasına ertelenmiş kamu fiyat artışları hem de kur korumalı mevduattan (KKM) çıkış için gereken ilave adımlar ilave sıkılaşma ihtiyacını getirecektir.
-Kredi kartlarında taksit azaltıcı ve faizi artırıcı önlemlerin geleceği söyleniyor. Sizce mümkün mü?
Para politikasının anahtarı politika faizi doğru kanalda duruyorsa kredi kartı gibi alanlarda kısıtlamalara ihtiyaç kalmaz. Öncelikle politika faizi gözden geçirilmeli. Ayrıca kredi kartları harcamaları ve bunların taksitlendirilmesi geçim zorluğu içindeki kesimler için önemli bir araç olduğu da hatırdan çıkarılmamalı.
-Bütçede seçim nedeniyle oluşacak açık nedeniyle yeni vergilerin gelmesi mümkün olabilir mi?
Yeni vergilerden çok muhtemelen öncelikle kamu kesiminin sunduğu mal ve hizmet fiyatlarının yeniden ayarlanması söz konusu olacak. Bu ayarlamanın boyutu ve bütçe açığını azaltıcı yöndeki katkısı belirleyici olacaktır. Gerisi borçlanma kanalından finanse edilecektir.
-Simide yüzde 50 zammın ertelenmesi nedeniyle yeni zam yağmuru beklentisi de artıyor…
Fiyatları yönetilen ve yönlendirilebilen mal ve hizmet fiyatlarının seçim öncesinde tutulduğu bir sır değil. Hem kamu kesimince belirlenen hem de özel kesimde meslek birliklerinin belirlediği fiyatlar üzerinde kamu gölgesi bu ötelemenin ana kanallarını oluşturuyor. Ancak yaygın bir eğilim olmayabilir. Bunun da boyutu elektrik ve doğalgaz gibi üretim maliyetlerini etkileyen ana kalemlere kamunun nasıl bir fiyat ayarlaması yapacağına bağlı olacak.
-İhracatçıların döviz kurunun yükseltilmesi talebi karşılık bulur mu?
Hayır sanmıyorum. Zira Bakan Şimşek’in izlediği politika seti TL’deki kanamanın durdurulması, güven tesisi, beklentilerin iyileştirilmesi gibi unsurlara dayanıyor. Kamuoyunda beklentileri bozacak bir patikaya girilmesi kanamayı başlatır. Bu yüzden TL’nin değer kaybına dayalı bir ihracat ya da dış dengenin düzeltilmesi çabası olmayacaktır.
-Merkez Bankası’nın müdahalesine rağmen dolar kurunda yılbaşından bu yana yüzde 4 artış oldu. Sizce bu devam eder mi? Artışın seçime kadar kontrol edileceğini düşünüyor musunuz? Seçimden sonra artış olur mu?
Döviz kurunda Haziran 2023 sonrası döneme bakıldığında aylık değişimin, kur artışının yüzde 2-4 aralığında olduğunu görüyoruz. Yüzde 3-4’lük artış çevriminde KKM dönüşlerinin yüksek olduğu dönemler olduğu anlaşılıyor. Zira Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan’ın Enflasyon Raporu sunumunda da buna atıf yaptığı görülüyor. Döviz talebinin daha çok KKM hesapları kanalından geldiği anlaşılıyor. Bunun dışında bankacılık sisteminde döviz talebi belirgin değil. Para politikasının reel faize yaklaşması bunda etken. Ancak hâlâ önceki dönemden gelen bazı kısıtlayıcı kuralların etkisi nedeniyle mali piyasalarda portföy değişikliği yapmanın maliyeti yüksek. Bankaların döviz alış-satış marjları yüzde 3-4’lerde iken, mevduat faizleri de yeterince reel faiz karasularına girmemişken, enflasyon beklentileri politika yürütücülerin tahminlerine yeterince yakınsamamışken dövizden TL’ye geçiş ötelenecektir. Türkiye koşullarında her şey teknik olarak normalleşse de siyasi alandaki normalleşme sağlanmadıkça döviz-altın talebi hep diri kalacaktır. Soruya dönersek seçime kadar döviz kuru aylık yüzde 2-3’lük bir artış patikasında tutulabilir. Seçimden sonra ise kurda “zıplama” bir tarafa, Bakan Şimşek’in elini tutan “seçim faktörü” kalmayacağı için ilave politika sıkılaşması ve cesaretli bazı düzeltmelerle TL’nin güçlenmesi beklenebilir.