Gürcistan asıllı İsveçli yönetmen Levan Akin İstanbul'da geçen 'Geçiş' şehre bir aşk mektubu yazıyor, LGBTİ+ mücadelesine ve dayanışmaya saygılarını sunuyor. İstanbul Film Festivali'ne konuk olan Akin'le filmi ve İstanbul aşkını konuştuk.
Levan Akin, İsveç’te dünyaya gelmiş Gürcistan kökenli bir yönetmen. Çocukluğu boyunca yaz tatillerinde ailesiyle birlikte Gürcistan’da gitmiş. Dolayısıyla Gürcü kültürüne ve elbette Türkiye’ye aşina. İstanbul başta olmak üzere Sinop, Fatsa ve Samsun’da birçok akrabası var. Doğal olarak gönül bağı…
Akin bu gönül bağını filmlerine de yansıttı. Akin’ın bir önceki filmi ‘Ve Sonra Dans Ettik’ başlı başına bir olaydı. Zira Gürcistan’da çekilen film, ülkede açık bir şekilde eşcinselliğe yer veren ilk yapımdı. Filmin çekimleri bile altı yıl sürmüştü ve homofobik saldırıların hedefindeydi. Hatta Tiflis’te düzenlenen gala gecesinde filmi protesto edenlere de polis müdahale etmişti.
2019’da Ayvalık Film Festivali’ne filmiyle konuk olan Akin, Bu kez de ‘Geçiş / Crossing’le İstanbul Film Festivali’nin konuğu. Üstelik, prömiyerini Berlin Film Festivali’nin Panorama bölümünde yapan film, İstanbul’da geçiyor. Hatta yönetmene göre film, çok sevdiği İstanbul’a yazdığı bir aşk mektubu.
Gürcistan’ın Batum kentindeki emekli öğretmen Lia, (Mzia Arabuli) tesadüfen tanıştığı genç arkadaşı Achi’yle, yıllar önce İstanbul’a giden yeğeni Tekla’yı aramak için Gürcistan’tan İstanbul’a geliyor. İki yoldaş Beyoğlu sokaklarını arşınlıyor, gece hayatının renklerine bulanıyor, İstanbul’un kedileriyle tanışıyor. Bir de İstanbul’da trans hakları için mücadele eden avukat Evrim’le tanışıp Tekla’yı arama macerasına onu da dahil ediyorlar.
Batum’dan İstanbul’a uzanan bu macera nasıl ortaya çıkmış?
Pera Müzesi’ndeki film gösteriminin ardından yönetmen Akin’la buluştuğumuzda ona sorduğum ilk soru buydu. Yönetmen senaryonun ilk tohumlarını bir önceki projesi sırasında aklına ekmiş. Gürcistan’da trans torununu destekleyen ve yanında olan bir büyükbaba-torun hikayesi kulağına gelince kuşak ve hayata bakış farklılıklarına rağmen bu hikayenin kendisini çok mutlu ettiğini söylüyor ‘Ve Sonra Dans Ettik’ filminin çekimlerinde de seks işçiliği yapmak için İstanbul’a gelen kadınlarla tanışınca her iki ülkeyle de bağı olduğu için bu konuda bir film yapabileceğini düşünmüş. Pişmanlıklar, önyargılar, kuşak farklılığına dair evresel dertleri anlatma isteği de eklenince ortaya ‘Geçiş’ çıkmış.
‘Geçiş’ İstanbul’un başrolde olduğu bir film. 2022 sonbaharında çekimlerine başlamışlar. Sekiz hafta gibi kısa bir sürede de bitmiş. “İstanbul’da çekim yapmak, mekanları seçmek çok keyifliydi ama bir o kadar da zordu. Pandemi bizi yavaşlattı” diyor Akin. Şehrin kendisi için de çok özel bir yeri olduğunu sık sık vurguluyor. Filmde Lia’nın söylediği cümleyi de tekrarlıyor: “İstanbul, kaybolduğun ama kendini bulduğun bir şehir.”
Akin, Türkiye’deki LGBTİ+ hareketinden ve mücadeleden elbette haberdar. Ülkeye dair fikirleri olsa da çekimlerden sonra görüşlerinin değişip değişmediğini ve onu en çok şaşırtan şeyi soruyorum: “Zorluklar dünyanın her yerinde aynı. Türkiye ve Gürcistan da bu açıdan birbirine benzer. Ama buradaki LGBTİ+ topluluğunun ne kadar dayanıklı ve birbirine bağlı olduğunu gördüm. Her şey çok zor olsa da çok güçlü bir topluluk ve böyle olmasına tam anlamıyla bayıldım. Çok mutlu oldum. Evrim karakteriyle de bunu göstermek istedim.”
Fikirleri de değişmiş: “Türkiye sosyoekonomik yapısı, farklı kültürleri, görüşleri, kökenleri farklı insanları bir araya getiren çoksesli ve biraz da karmaşık bir ülke. Bunu deneyimlemek, burada yaşamak ve bunları göstermek benim için de inanılmaz bir iyi oldu.”
Yönetmen senaryo sürecinde de Türkiyeli LGBTİ+ topluluğundan birçok insanla bir araya gelmiş, Pembe Hayat ve Kırmızı Şemsiye derneklerinden insanlarla görüşmüş. Zaten biraz dikkatli gözlerle izlediğinizde LGBTİ+ hareketinden simaları gözünüz yakalayacaktır.
Akin’e bu filmi neden yaptığını, ne demek istediğini sorunca “Çok şey anlatmak istedim” diyor, biraz düşünüyor: “Sanırım en temel motivasyonum hayatınızı istediğiniz gibi yaşayın demekti.”
‘Ve Sonra Dans Ettik’te de benzer bir amacı olan yönetmen, Türkçe “Başkaları ne diyecek diye düşünmeyelim” dedikten sonra “Di mi?” diye ekleyip bana bakıyor. Bu elbette bir soru değil, yüreklendirici ve sık sık tekrarlamamız gereken bir hatırlatma: “Gürcistan ve Türkiye bu yönden çok yakın. İnsanlar ne diyecek, komşular ne diyecek diye hayatını sınırlıyorsun. Ataerkil bir düzen bu. Zaten burası erkeklerin dünyası. Ama benim filmlerimde değil.”
Akin röportajdan sonra Kadıköy’deki gösterime gidecek, vaktimiz kısıtlı. Bir ara Ayvalık’a geldiğini hatırladığımı söyleyince “Azize’ye (Ayvalık Film Festivali direktörü Azize Tan) asla hayır diyemem. Ben bir Azize hayranıyım, selam söyle” diyor. Bizden duyurması!
Levan Akin’le tam vedalaşacakken sohbet boyunca cana yakın ve açıksözlü tavrından da cesaret alıyorum ve onunla görüşeceğimi bilen bir arkadaşımın sorusunu soruyorum. Tahmin ettiğim gibi gülüyor. Akin ve film ekibi dün geceki gösterimden sonra Beyoğlu’nda kutlama yaptı. Parti nasıldı, İstanbul aşığı yönetmenin keyfi neşesi yerinde miydi diye merak edenlere duyurulur: Önce Beyoğlu Sendika’da sonra da Şahika’da takılmışlar. Akin, -sabaha karşı- yağmurda yürüyüp dönerken İstanbul’da olmanın ne kadar güzel olduğunu ve gece boyunca ne kadar keyif aldığını düşünmüş.
İstanbul’a aşk mektubu niyetiyle çektiği filmin kutlama gecesi için daha iyi bir son olur muydu, sanmam.
📌‘Geçiş’ bugün (21 Nisan Pazar) 21.30’da Cinewam City’s 7’de; 27 Nisan Cumartesi 21.30’da ise Beyoğlu Sineması’nda. Bilet ve ayrıntılı bilgi için tıklayabilirsiniz.