Paris, Roma ve Londra gibi ünlü başkentler her zaman cazibe merkezi olabilir ama gizli hazineleri keşfetmenin de heyecanı bambaşka. Bu hafta sonu turistler tarafından istila edilmeyen güzel şehirlerde olmanın tadını çıkarmaya davetlisiniz.
Gent (Belçika)
Gent, Belçika’nın Brüksel ve Anvers’ten sonraki üçüncü büyük şehri. Brugge’den rol çalmayı başaran Gent, çarpıcı mimarisinin güzelliği ve cazibesiyle sizi hemen saracak. Ünlü meydanı Korenmarkt, alışveriş bölgesi Veldstraat, Çan Kulesi, Aziz Bavo Katedrali, St. Nicholas Kilisesi, Aziz Michiel Köprüsü, Gravensteen Kalesi, Şehir Müzesi, pitoresk rıhtımları Graslei ile Korenlei, kanalları ve köprüleriyle ama en çok akşam oldu mu o güzelim sokak lambalarının ışığıyla harika bir şehirde olmanın tadını çıkarın.
Bergen (Norveç)
Norveç’in en büyük ikinci şehri olan Bergen, güzelliğini dağlarla çevrili olmasından alıyor. Korunmayı başarmış ahşap binalarıyla Bergen’in eski rıhtımı Bryggen, UNESCO’nun Dünya Mirası Listesi’nde yer alıyor ve tek kelimeyle bir cazibe merkezi. İskandinavya’nın en büyük gemi turlarının kalktığı Bergen’de hem Kuzey Avrupa’nın hem de Norveç’in en büyük akvaryumu olan Bergen Akvaryumu, Bryggens Müzesi, Eski Bergen Müzesi, şehrin ticari geçmişine ışık tutan Hansa Müzesi, müzeye dönüştürülen ünlü Norveçli besteci Edvard Grieg’in evi, mimari açıdan hayli değişik olan, 1150’de inşa edilen ve çıta kilisesi olarak adlandırılan Fantoft Stavkirke Kilisesi hemen dikkatinizi çekecek.
Brno (Çekya)
Çekya’nın en büyük ikinci şehri olan Brno ülkenin gizli mücevherlerinden. Svitava ve Svratka nehirlerinin kesiştiği noktada yer olması ona bambaşka bir güzellik bahşediyor. Capuchin Meydanı’ndaki Capuchin Kilisesi, Eski Belediye Binası, Eski Kraliyet Kalesi Spilberk ile Veveri ve Lisen kaleleri, St. James Kilisesi, Aziz Peter & Aziz Paul Katedrali, Dietrichstein Sarayı, Moravian Müzesi, 20’nci yüzyılın başından bu yana modern mimarinin en önemli örneklerinden biri olan Villa Tugendhat ve Brno Kemikliği ilginç bir seyahat için sizi bekliyor.
Heidelberg (Almanya)
Bir yağlıboya tablonun güzelliğine sahip olan ve Almanya’nın güneybatısında bulunan Heidelberg, 1386’da kurulan ve Almanya’nın en eski üniversitesi olma vasfını taşıyan Heidelberg Üniversitesi’ne ev sahipliği yapmasıyla haklı bir üne sahip. Şehri ikiye bölen Neckar Nehri ve sarayı ile birlikte Almanya’nın en romantik kenti olarak da anılıyor. Nefis bir panoramik manzaraya sahip olan Heidelberg Kalesi’ni, Arnavut kaldırımlı sokakları ve meydanlarıyla eski kenti ve Şehrin en ünlü kilisesi Heiliggeistkirche’yi (Kutsal Ruh Kilisesi) mutlaka görün.
Dresden (Almanya)
Elbe Nehri’nin kenarında kurulan Dresden’e “Elbe’nin Floransa’sı” demeleri boşuna değil, gerçekten çok güzel bir şehir. Geçmişin ihtişamını yansıtan sayısız muhteşem Barok yapıya sahip olan Dresden, Almanya’nın Saksonya eyaletinin merkezi. 2. Dünya Savaşı’nın acımasız günlerinden payına düşeni alan ve neredeyse tümüyle yıkılan Dresden, yeniden var olmayı başarmış. Dresden Katedrali, Kraliyet Sarayı, Dresden Kalesi, Alman Barok mimarisinin başyapıtı olarak nitelendirilen Zwinger Sarayı, Frauenkirche (Kadınlar Kilisesi), Stallhof Meydanı, Augustus Köprüsü, Almanya’nın en önemli opera binalarından Semperoper, Elbe Nehri’nin güzelliği izleyeceğiniz Brühl Terrace ve daha nicesi sizi bekliyor.
Wroclaw (Polonya)
Hayran kalacağınız Gotik mimarisiyle keşfedilmeyi bekleyen gizli mücevherlerden biri, özellikle eski kent bölgesi, tarihi meydan Rynek ve yan yana sıralanan rengarenk evler… 2. Dünya Savaşı’nın sonuna kadar Breslau olarak bilinen bir Alman şehriyken savaş bitince Polonya’nın eline geçen şehrin her yerine yayılan bronzdan yapılmış küçük Wroclaw cücelerinin ünü ülkeyi aştı. Bunların her birinin ayrı bir hikayesinin olması ve farklı bir mesleği temsil etmesi çok hoş değil mi? Muhteşem salonlarıyla Wroclaw Üniversitesi, Tumski Köprüsü, Opera Binası Wroclaw Katedrali ve Katedral Adası görülecekler listenizde olmalı.
Gdansk (Polonya)
12’nci yüzyıldan itibaren Polonya ile Almanya arasında bir türlü paylaşılamayan bir şehir var karşınızda. En sonunda 2. Dünya Savaşı’nın bitiminde Gdansk adını alarak Polonya’ya bağlanıyor. Polonya’nın kuzeyinde, Baltık Denizi kıyısında bulunan bu güzel liman şehri, özellikle evlerinin çok hoş olan ön cephesiyle dikkat çekiyor. Tarihi şehir merkezi, Ulica Dluga (Uzun Cadde), 17’nci yüzyıldan kalan ünlü meydanı Dlugi Targ (Long Market), Barok tarzıyla şehrin giriş kapısı olan ve Ulica Dluga’nın sonunda bulunan Altın Kapı ile beyaz rengiyle yıldız gibi parlayan Artus Court hemen dikkatinizi çekecek noktalar. Gelmişken kaplıca kasabası Sopot’a uğramayı da ihmal etmeyin!
Lübliyana (Slovenya)
Slovenya’nın başkenti ve en büyük şehri olan Lübliyana (Ljubljana), tarzların karışımı olan mimarisiyle dikkat çekiyor. Ana meydanı, Fransisken Müjde Kilisesi’ne de ev sahipliği yapan Preseren Meydanı. Lübliyana Kalesi, şehir merkezine hakim olan Castle Hill’in zirvesinde yer alan bir Orta Çağ yapısı. Şehir Meydanı’nda bulunan Gotik Belediye Binası’nın tarihi 15’inci yüzyıla kadar uzanıyor. Eski tarihi kentlerde dolaşın ve antik çağlardan Orta Çağ’a kadar geçmişin izlerini keşfedin.
Piran (Slovenya)
Adriyatik Denizi kıyısında bulunan bu güzel şehir, kiliseleri ve manastırlarıyla Orta Çağ mimarisinin zengin kültürel mirasına sahip. Dolambaçlı sokaklarında yürürken, sakin okyanus manzaralarına karşı yükselen Venedik gotik binalarını göreceksiniz. 13’üncü yüzyıldan kalma deniz fenerini mutlaka görün. Harika manzaralar eşliğinde deniz ürünlerinin tadını çıkarın. Muhteşem manzarasıyla Saint George Kilisesi’ni görmeyi unutmayın!
Vilnius (Litvanya)
Arnavut kaldırımlı güzel sokaklar ve hayran olacağınız bir mimari… Sokak sanatının güzel örneklerini bulacağınız Vilnius’ta tarihi mekanlara ev sahipliği yapan eski kent, Katedral Meydanı, Gotik mimarinin güzel örneklerinden Aziz Anne Kilisesi, Aziz Peter ve Paul Kilisesi, Şafak Kapısı, tarihi 15’inci yüzyıla kadar uzanan ve 19’uncu yüzyıldan bu yana müze olarak kullanılan Büyük Dük Sarayı, şirin kafelerin yer aldığı Stkliu Caddesi, Soykırım Mağdurları Müzesi, bohem mahalle Uzupis ile biraz soluklanmak isterseniz Bernardinai Bahçesi size hoş günler vadediyor.
Coimbra (Portekiz)
Porto ile Lizbon’un arasında duran Portekiz’in bu büyüleyici şehri, zengin tarihi ve atmosferiyle öne çıkıyor. Dar sokaklarında ve meydanlarında yürürken bir zaman yolculuğuna çıkmışsınız duygusuna kapılmanız an meselesi. Mondego Nehri kıyısında yer alan şehrin en ünlü yapılarından biri, dünyanın en eski üniversitelerinden biri olmasının yanı sıra, Portekiz’in en eski ve önemli yükseköğrenim ve araştırma enstitüsü olan Coimbra Üniversitesi. Eski Üniversite Meydanı, Üniversite Kulesi, Eski Coimbra Katedrali, eski şehir ve alışveriş caddesi Rua Ferreira Borges mutlaka görülecek yerler arasında.