Günümüzde Londra kozmopolit yapısıyla her milletten insanı ağırlarken ülkenin ev sahipleri olan gerçek İngilizlerin sayısı giderek azalıyor. “Nesilleri tükeniyor” dersek çok abartmamış oluruz. Gerçekten de eminim fark etmişsinizdir, eğer Londra’ya geldiyseniz sokaklarda gerçek İngiliz görmek için elde mercek dolaşmak gerekiyor. Kentin kalabalığı özellikle yabancıların artan yoğunluğu nedeniyle, İngiliz kültürünün otantik izlerini bulmayı zorlaştırıyor.
Ancak, size bir sır vereyim, aramızda kalsın. Bu kültürü ve insanlarını yerinde yeniden keşfetmek için ideal bir yer var Cotswolds. Yoğun iş temposu, beton yığınları ve kalabalık caddeler, insanların doğaya, dinginliğe ve köy yaşamına kaçma arzusunu artırdığı bir dönemde Cotswolds Türkiye’deki Urla, Bozcaada, Kaz Dağları ya da Alaçatı gibi huzur dolu bir kaçışın İngiltere versiyonu olarak öne çıkıyor.
Londra’ya taşınmadan önce uzun yıllar yaşadım Cotswolds’ta. Şimdi de her yıl en az ayda bir hafta sonları gidiyorum keyfimin peşinde. Ortaya kültür-sanat-tarih üçgeninde edebiyatla harmanlanmış harika bir program çıkarttım; hepimizin yeniden yola çıkma, kendimizi ve Cotswolds’u keşfetme iştahı kabartacak.
İngiltere’nin güneybatısında yer alan, göz alıcı doğal güzellikleri ve zengin tarihi ile öne çıkan bu bölge Londra’nın kozmopolit atmosferinden uzaklaşarak gerçek İngiliz kültürünü ve yaşam tarzını deneyimlemek isteyenlerin sığınağı.
Tarihin ve doğanın izinde bir yolculuk.
Cotswolds’un tarihi Roma dönemine kadar uzanıyor. Bu bölge antik çağların izlerini taşıyan önemli bir yerleşim merkezi. Orta Çağ boyunca yün ticareti ile ün kazanan Cotswolds zamanla zenginleşmiş ve tarihi dokusunu korumuş. Bu zengin tarih bölgedeki kasabaların ve köylerin mimarisine de yansıyor.
Cirencester Roma İmparatorluğu’nun Britanya’daki merkezi olarak bilinirken bu bölgede yer alan diğer kasabalar da tarihi geçmişleriyle dikkat çekiyor. Taş evler, kiliseler ve tarihi yapılar, ziyaretçilerine geçmişe bir yolculuğa çıkarıyor .
Özellikle Upper Slaughter ve Bibury gibi köyler benzersiz mimarileri ve doğal güzellikleri ile göz dolduruyor. Bibury dünyada en çok fotoğraflanan köy olarak kayıtlara geçti bile .
Cotswolds doğal güzellikleri ile adeta bir cennet gibi. Yeşil tepeler, kıvrımlı nehirler ve bakımlı bahçelerle dolu bu bölge doğaseverler için ideal bir kaçış noktası. Cotswold Way yürüyüş rotası 164 kilometrelik bir parkur, büyüleyici manzaralar eşliğinde yürüyüş yapıyorsunuz. Etrafınızda kuzular ve göz alabildiğine yeşil bir alan. Bu yürüyüş rotası, bölgenin doğal güzelliklerini keşfetmek ve tarihi kalıntıları görmek için mükemmel bir fırsat sunuyor .
Bölgedeki yürüyüş parkurları her seviyeden yürüyüşçüye hitap ediyor. Kışın bile yağmur altında yapılan yürüyüşlerin tadı başka oluyor . Huzurlu bir gün geçirmek için Cotswolds’un yemyeşil doğasında yürüyüş yapabilir, tarihi köyleri ziyaret edebilir ve eşsiz manzaralarla dolu anların tadını çıkarabilirsiniz.
Cotswolds yerel mutfağı ile de dikkat çekiyor. Bölge özellikle çiftliklerde üretilen taze peynirler, organik sebzeler, meyveler ve el yapımı reçellerle ünlü. Cotswolds’un yerel pazarları alışveriş yapmanın ötesinde, canlı bir sosyal etkinlik alanı. Pazarlar hem ziyaretçiler hem de yerel halk için önemli bir buluşma noktası.
Cotswolds’taki yiyecek çiftliklerini ziyaret etmek en büyük zevklerinden biri. Hem doğal güzellikleri keşfetmek hem de lezzet dolu bir deneyim yaşamak için harika bir fırsat oluyor. Köylerde yapılan İngiltere’nin başka hiç bir yerinde bulamayacağınız tüm butik ürünleri burada bulmanız mümkün.
Elinize kağıt kalem alıp hemen not edin. Brett’s Farm’da ziyaretçiler seralarda organik sebzelerin nasıl yetiştirildiğini öğrenebilir ve ürünleri yerinde toplayabilirler. Cotswold Cheese Company peynir yapım sürecini görmek ve çeşitli peynirleri tatmak için harika bir yer. Burford Garden Centre en büyüklerinden, içeride bulunan restoranda genellikle yerel çiftliklerde üretilen taze ürünler tercih ediliyor. Taze meyve ve sebzelerle birlikte el yapımı reçeller ve peynirler bulmak mümkün.
Yerel restoranlarda geleneksel İngiliz yemeklerini bulabilirsiniz. “İngilizlerin yemeği yok” derler, ama var. Harika Pazar Rostosu hem sağlıklı hem uygun fiyata satılıyor. Tabii Londra’da bulmanız mümkün, ama Costwolds ürünleriyle yapılanın tadı bir başka oluyor.
Cotswolds yalnızca doğal güzellikleri ile değil yerel kültürü ve gelenekleri ile de öne çıkıyor . Bölgedeki köylerde yerel halkın geleneksel yaşam tarzını gözlemleyip hafta sonları kurulan yerel pazarlarda bölgenin misafirperverliğini deneyimleyebilirsiniz.
Cotswolds’ta düzenlenen festivaller, yerel müzik etkinlikleri, sanat sergileri ve gastronomi festivalleri, Cotswolds’un renkli kültürünü keşfetmek için mükemmel bir yol. Bu etkinliklerde yerel lezzetleri tatma şansı bulurken yerel halkla etkileşimde de bulunabilir, onların yaşam tarzlarını daha yakından tanıyabilirsiniz.
Cotswolds sanatçılara ve yazarlara ilham kaynağı oluyor. Shakespeare’in köyleri edebiyat meraklıları için büyüleyici bir atmosfer sunuyor. Stratford-upon-Avon Shakespeare’in doğum yeri olarak bilinirken burada düzenlenen etkinlikler, yazım ve performans sanatları büyük ilgiyle karşılanıyor.
Ben Cotswolds’ta antika avcılığını seviyorum. Ayda bir hafta sonumu sadece bu avın peşinde koşturmaya ayırmaktan büyük zevk alıyorum. Sizin de merakınız varsa bazı adresler önereceğim. Cotswolds’un özellikle Stow-on-the-Wold ve Chipping Campden başta olmak üzere birçok kasabasında sevimli antika dükkanları var. Bu dükkanlar çeşitli dönemlere ait mobilyalar, süs eşyaları ve sanat eserleriyle dolu. Ayrıca Cirencester ve Stroud’daki antika pazarları yerel ve bölgesel sanatçıların ve koleksiyoncuların eserlerini bulmak için ideal. Bu pazarlar genellikle ayda bir veya belirli günlerde düzenleniyor, bu nedenle takviminizi kontrol etmeyi unutmayın.
Cotswolds tarihi ve zarif şatolarıyla da ünlü. Bu şatolar, yüzyıllardır ayakta kalmış ve bölgenin kültürel mirasını temsil ediyor. Sudeley Castle ve Broadway Tower gibi yapılar sadece mimari açıdan değil tarihlerindeki ilginç hikayeleriyle de dikkat çekiyor.
Sudeley Castle tarihi olaylarla dolu bir geçmişe sahip. Muhteşem bahçeleriyle tanınıyor. Broadway Tower ise bölgenin en yüksek noktalarından birinde yer alıyor; nefes kesen manzaraları buradan seyredebilirsiniz.
Cotswolds’a ulaşım oldukça kolay. Londra, Birmingham ve Oxford gibi büyük şehirlere oldukça yakın olan bölge hem özel araçla hem de toplu taşımayla ulaşım imkânı sunuyor. Konaklama açısından ise Cotswolds çeşitli alternatifler sunuyor. Yerel pansiyonlar, oteller ve tarihi konaklama seçenekleri var. Özellikle köylerde bulunan şirin pansiyonlar Cotswolds’un samimi atmosferini deneyimlemek için mükemmel bir tercih. Geceliği 100 sterline kahvaltı dahil konaklama bulmanız mümkün.
Cotswolds’u ziyaret etmek için ideal bir zaman yok. Kalabalıklardan uzaklaşmak ve kırsal yaşamın tadını çıkarmak isterseniz Ingiltere’yi ilk ziyaretinizde burayı listenize almalısınız.
Cotswolds modern yaşamın getirdiği stres ve karmaşadan uzaklaşmak isteyenler için mükemmel bir kaçış noktası. Hepimizin buna ihtiyacı var, nerede olursak olalım. Doğanın huzuru, yerel kültür ve tarihle birleştiğinde unutulmaz bir deneyim ortaya çıkıyor.
Upper Slaughter’ın bal rengi evleri, Bridget Jones’in Günlüğü’nün çekildiği efsanevi Bibury, John Milton’un kayıp cenneti Eyford Malikanesi, Köprülü Köy Bourton-On-The-Water, Turner ve Rubens’in İzinde Sudeley Şatosu, Gloucestershire’nin pazar kasabası Winchcombe, Cotswolds’un mücevheri Broadway, Lady Coventry Kulesi, Cotswolds antika dükkanları, Kral Charles’ın çiftliği yanında İngiltere’nin yaşayan Ortaçağ şehri Bath… hepsi bu coğrafyaya serpiştirilmiş.
Her defasında şato konaklamaları, at sürüşleri, edebiyatçılar ve gurmeler ile buluşma, antikacı ziyaretleri gibi deneyimlerle zenginleştiriyorum seyahatimi.
Cotswolds seyahati boyunca mutfağında hala kazanların kaynadığı bir 17. yüzyıl şatosunda konaklamayı ihmal etmiyorum.
Cotswolds’a “giriş kapısı” olarak kabul edilen birçok kasaba ve şehir var. Benim rotamda öncelik Moreton-on-Mars. Merkezi konumu sayesinde Cotswolds’u keşfetmek için uygun bir başlangıç noktası. Ortaçağ mimarisiyle tanınan Chipping Campden diğer büyüleyici bir pazar kasabası. Nehir kenarındaki manzarası nedeniyle “Cotswolds’un Venedik’i” olarak anılan Bourton-on-the-Water da öyle. Cheltenham, Cotswolds’un “başkenti” olarak biliniyor. Mart ayında yapılan at yarışlarını kaçırmanızı tavsiye ederim. Tarihi pazar meydanı ve antik binalarıyla Stow-on-the-Wold, itiraf etmeliyim ki en gözde kasabam.
Buharlı Cotswolds Ekspresi bu yıl tekrar hizmete girdi. Nostaljik Cotswolds yaylalarını yüzyıllardır sanatçılara ve yazarlara ilham veren engebeli tepelerin, geniş çayırların ve pastoral manzaraların tadını çıkarabilirsiniz.
Thames vadisinde geleneksel bir çay evine konuk olup meşhur “İngiliz Beş Çayı” içip Bath şehrinin saklı kapılarını aralamanızı tavsiye ederim.
Cotswolds ruhunuzu dinlendirmek ve kendinizi yeniden keşfetmek bir sonraki İngiltere seyahatinizin durağı olabilir. Kendimi yeniden şarj etmek için her fırsatta kaçmak istediğim, nehirleri, doğallığı ve tarihi ile ideal bir kırsal cennet burası. Bu büyüleyici bölgeyi keşfetmek için bir yolculuk yapmayı sakın ihmal etmeyin!