Trenle komşu ziyareti: Sofya

Gezi 18 Kasım 2023
Bu haber 1 yıl önce yayınlandı

Dostlarımızla atladık Sofya Ekspresi’ne, bu güzel şehri bir de biz görelim dedik. Yemyeşil parkları, kiliseleri, meydanları, dost canlısı halkı ve her köşesinde tarihi bir yapı bulunan caddeleriyle şirin Sofya’yı çok sevdik.

Nostaljik bir deneyim: Sofya Ekspresi

Tren yolculuklarının şiirsel, nostaljik hatta romantik bir yanı var, trenin perondaki görüntüsü bile insanı heyecanlandırmaya yetiyor. Zaman ve konfor açısından bakıldığında her yere uçakla gitmeyi seven biri olarak bu yolculuğa çıkarken biraz önyargılı olsam da Türkiye’nin Avrupa’ya açılan tren hattı Sofya Ekspresi ekonomik ulaşım arayanlar için bir alternatif, özellikle gece yolculuğunu sevenler için. Rahatsız değil ama uçak yolculuğunun rahatlığından ve benim gibi saatlerini yolda geçirmeyi sevmeyenler için en önemlisi olan hızlı ulaşımdan yoksunsunuz doğal olarak. Yavaş yavaş, tıngır mıngır gidiyorsunuz. Her şeye rağmen ilginç bir deneyim, özellikle tren raylarının altınızda çıkardığı sesi duymak çok hoş.

Avantajlar ve dezavantajlar

Yataklı tren olduğu için doğal olarak kompartmanların geniş olmadığını belirtmekte fayda var yani klostrofobik kişilere çok uygun değil ama yataklar gayet yumuşak, rahat ve temiz. Yatak çarşafları ve yastık kılıfları naylon poşetlerde veriliyor. Görevliler son derece kibar ve yardımsever. Kompartmanlar temiz ve klimalı. İki kişilik yataklı kompartmanlarda otel tipi buzdolabı ve çantanızı koyabileceğiniz küçük bir dolap var. Su, meyve suyu, kraker ve çikolata ikram ediliyor. Trende yemek vagonu yok, dolayısıyla yanınıza mutlaka yiyecek bir şeyler alın, çünkü ilerleyen saatlerde kurt gibi acıkacaksınız. Halkalı’dan kalkıp Çerkezköy, Alpullu, Edirne, Kapıkule, Svilengrad, Dimitrovgrad, Plovdiv ve Pazarcık duraklarından sonra Sofya’ya geliyorsunuz. Kapıkule Tren Garı’nda mola veren trenden inerek, gümrük gişesine geçiyor ve burada pasaport kontrolü yaptırıyorsunuz. İstanbul Halkalı Garı’ndan saat 20.00’da kalkan tren, sabah Sofya’da oluyor. Sınır geçiş işlemlerini de katarsak yolculuk yaklaşık 14-15 saat sürüyor. Sofya Merkez Garı şehir merkezine 1 km. Taksi ya da tramvayla merkeze gelebilirsiniz. Dönüş treni ise yine aynı gardan saat 18.40’ta kalkıyor.

Şehri yürüyerek gezin

Bulgaristan’ın başkenti ve en büyük şehri olan Sofya’yı yürüyerek gezmek en güzeli. Yollar çok geniş ve ferah. Şehrin en güzel yanı birkaç yüz metrede bir önünüze çıkan harika parklar, meydanlar ve heykeller. Sofya Arkeoloji Müzesi, Meclis Binası, Ivan Vazov Tiyatrosu, Sofya Tarih Müzesi, Sofya’nın en eski binası olan ve geçmişi 4’üncü yüzyıla kadar uzanan Rotunda Sveti Giorgi Kilisesi, St. Kliment Ohridski Sofya Üniversitesi, Milli Kütüphane, Aziz Nikolas Rus Kilisesi (Sveti Nikolay Mlrlikiyski) ve Aleksander Nevski Katedrali şehirde ilk anda gözünüze çarpan yapılar arasında.

Baba-oğul Slaveykov’ların anısına…

Slaveykov Meydanı (Slaveikov Square), şehrin edebiyat hayatının kalbinin attığı yer. Adını Bulgar dilinin gelişmesine katkı sağlayan şair, gazeteci, aydın ve folklorcu Petko Rachov Slaveykov’dan alıyor. 1879 yılında eski bir Türk evi satın alan Petko Rachov Slaveykov’un ölümünden sonra, yaşadığı evin etrafına 1 Temmuz 1895’te Petko R. Slaveykov Meydanı adı verilmiş. Petko Rachov Slaveykov ve kendisi gibi şair olan oğlu Pencho Slaveykov’un demir bir bank üzerinde oturan heykelleri bu meydanın en önemli sembolü. Heykeller ünlü Bulgar heykeltraş Georgi Chapkanov’un eseri. Meydanda 1926 yılında Bulgaristan’ın ilk kadın mimarı Viktoriya Angelova’nın projesiyle kamu binaları, Karayolları ve Bayındırlık Bakanlığı binası kurulmuş ve bu bina 1990’da Başkent Kütüphanesi olmuş. Güzel salonlarından birine mimarın adı olan ‘Viktoriya’ verilmiş.

Tasarımcı butikleri burada

Sofya’da yürürken aniden karşınıza çıkan tasarımcı butiklerine, hoş kitapçılara, çikolatacılara, hediyelik eşya dükkanlarına ve şarküterilere ev sahipliği yapan sokaklarla karşılaşıyorsunuz. Bunlardan biri de el sanatlarının satıldığı butik dükkanlarıyla rengarenk Tsar Shishman Caddesi. Özellikle Elephant Bookstore çok hoş bir kitapçı. Emaye kupalar, tebrik kartları, puzzle’lar, metal plakalar, defterler, şişeler, mataralar, çizgi romanlar ve aklınıza gelen daha pek çok şeyi bulabilirsiniz. Ayrıca çok kibar ve güleryüzlü bir sahibi var. elephantbookstore.com’dan da ulaşabilirsiniz.

En güzel caddeleri keşfedin

Adını ünlü Bulgar devrimciden alan Georgi Sava Rakovski Caddesi Sofya’nın merkezindeki en önemli caddelerden biri. Ivan Vazov Tiyatrosu, Bulgaristan Sofya ‘Kristyo Sarofov’ Ulusal Tiyatro ve Sinema Sanatları Akademisi dahil olmak üzere birçok sanat mekanına ve tiyatroya ev sahipliği yapıyor. Çar Osvoboditel Bulvarı (Tsar Osvoboditel) ise sarı Viyana parke taşlarıyla ünlü. Ulusal Meclis Binası, Bulgaristan’ın eski kraliyet sarayı olan Ulusal Sanat Galerisi, İtalyan ve Avusturya büyükelçilikleri ile Bulgar Bilimler Akademisi burada. Caddenin devamında Doğal Tarih Müzesi ve Aziz Nikolas Rus Kilisesi’ni gördükten sonra sola dönerseniz Aleksander Nevski Katedrali’ne ulaşırsınız. Katedrale gelmeden önce küçük bir bit pazarı da kuruluyor. Özellikle 2. Dünya Savaşı’ndan kalma objelere rastlayabilirsiniz. Obarishte Caddesi Aleksander Nevski Katedrali’nin yakınında, kafeleriyle ünlü çok hoş bir cadde. Milli Kütüphane’nin arkasında yine çok hoş bir park olan Doktorlar Bahçesi var.

Şehrin kalbi Vitoşa Bulvarı’nda atıyor

Sveta Nedelja Meydanı’ndan South Park’a kadar uzanan ve araç trafiğine kapalı olan Vitoşa Bulvarı yan yana sıralanan kafeleri, restoranları ve alışveriş mağazalarıyla cıvıl cıvıl, şehrin kalbinin attığı yemyeşil bir cadde. Bir diğer özelliği ise Bulgaristan’ın en yüksek dördüncü dağı olan Vitoşa ile – ki cadde adını Vitoşa Dağı’ndan alıyor- Sofya Piskoposluğu’nun katedrali olan Sveta Nedelja’yı görüyor olması. Katedral özellikle gece aydınlatılınca harika görünüyor. Caddede pek çok restoran var ama Djanam Turkish Restaurant & Steak House nefis etleriyle gönlümüzü fethetmeyi başardı. Servis kaliteli ve garsonlar son derece güleryüzlüydü. Ayrıca ince belli bardakta demleme Türk çayı bulmamıza da ne kadar mutlu olduğumuzu tahmin edersiniz.

Harika parklarda zaman geçirin

Bir şehrin en güzel yanı meydanları ve parklarıysa Sofya halkı bu konuda hayli şanslı. Şehrin güzelliğine güzellik katan irili ufaklı parklarda müzisyenler ve satranç oynayanlar hoş görüntüler oluşturuyor. Özellikle 1904 yılında açılan, Sofya’nın önemli yapılarından Ivan Vazov Ulusal Tiyatrosu ile Ulusal Sanat Galerisi’ne ev sahipliği yapan Şehir Bahçesi. İçindeki büstleriyle göz kamaştıran Borisova Gradina Parkı ise St. Kliment Ohridski Sofya Üniversitesi’ni solunuza alarak yürüdüğünüzde kolayca ulaşabileceğiniz harika bir park. 1882 yılında açılan, şehrin en eski parkı.

Bulgaristan’ın görkemli sembolü: Alexander Nevski Katedrali

1877-78 Osmanlı-Rus savaşında ölen Rus askerlerinin anısına 1882 yılında yapımına başlanan ve 1912 yılında açılan Bulgar Ortadoks katedrali Alexander Nevsky, ünlü Rus mimar Alexander Pomerantsey tarafından Neo-Bizans mimarisinde tasarlanmış. Şehrin simgelerinden biri olduğu kadar dünyanın en büyük Doğu Ortodoks katedrallerinden biri. Belgrad’daki Aziz Sava Katedrali’nden sonra Balkanlar’daki ikinci büyük katedral. Adını Rus Prensi Alexander Nevski’den alan katedral, aynı anda 10 bin kişiyi alabilecek kadar büyük. İnsan görünce etkileniyor ama içini görünce hayran kalıyorsunuz. Yeşil yarım kubbeleriyle çok şık ve gerçekten ihtişamlı. Çan kulesinin tepesi ve üstünde bulunan haç altın kaplı. Katedral, Bulgaristan Patriği’ne ev sahipliği yapıyor.

Aslanlı Köprü’nün heybetli ‘pisi’leri

İlk anda Londra’nın Trafalgar Meydanı’ndaki Nelson Sütunu’nu çevreleyen aslan heykellerini anımsatan, adını köprünün iki ayağında duran dört adet bronz aslan heykelinden alan Aslanlı Köprü, şehrin simgelerinden. Vladaya Nehri üzerinde duruyor ama küresel ısınmadan ne yazık ki nehir de nasibini almış, azıcık su kalmış. 1889-1891 yılları arasında yapılan köprü Merkez Tren İstasyonu’nu şehir merkezine bağlayan Marie Louise Bulvarı ile Slivnitsa Bulvarı’nın kavşağında. Şehrin doğu sınırında bu köprüye benzer bir de Kartallar Köprüsü var.

Sofya’daki Osmanlı izleri

14. yüzyılda Bulgar Devleti Osmanlı hakimiyetine girince Sofya da 1382’de Osmanlıların eline geçmiş ve Rumeli beylerbeyi buraya yerleşmiş. 500 yıl Osmanlı hakimiyetinde kalan şehirde Osmanlı izlerini görebileceğiniz yapılar var. Özellikle 16’ncı yüzyılda Kanuni Sultan Süleyman’ın talimatıyla Mimar Sinan’a yaptırılan Kara Cami. 1903 yılında merkezi alanı ve kubbesi korunarak kiliseye dönüştürülünce Sveti Sedmochislenitsi Kilisesi (Yedi Azizler Kilisesi) adını alıyor. 16’ncı yüzyıla kadar uzanarak Avrupa’nın en eski camilerinden biri olan Banyabaşı Camii (Kadı Seyfullah Efendi Camii) ise şehirdeki tek faal cami.

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.