Zamanaşımına 10 gün kala 20 yıllık cinayeti itiraf etti
Özel Harekat Daire Başkanı Behçet Oktay, 15 yıl önce 25 Şubat 2009’da Ankara Dikmen’de başından vurulmuş olarak bulundu ve beylik tabancasıyla intihar ettiği öne sürülerek dosyası kapatıldı.
Eski Emniyet Genel Müdürlüğü Özel Harekât Daire Başkanı Behçet Oktay, Ankara Dikmen’de 25 Şubat 2009’da saat 01.30 sıralarında vurulmuş halde bulundu. Behçet Oktay’ın ölümündeki sır perdesi bugüne kadar aydınlatılmadı. Nedir bu sır perdesi, tek tek inceleyeceğiz.
Öncelikle…
Behçet Oktay 1957 yılında Malatya’nın Hekimhan ilçesinde doğdu.
1975 yılında polis kolejinden, 1978 yılında da Polis Akademisi’nden mezun oldu.
“Türk Silahlı Kuvvetleri Altın Üstün Cesaret ve Feragat Madalyası”na da hak kazandı.
Evli ve üç çocuk babasıydı.
Ölümünün ardından babası Muhammet Oktay “Oğlumu öldürdüler ve devlet sahip çıkmadı” demişti. Ağabeyi Nezih Oktay ise “Örgütlü bir cinayetle öldürüldü, hesabı sorulacak” açıklamasını yapmıştı.
Behçet Oktay’ın ölümünü “şüpheli” hale getiren sadece Emniyet Genel Müdürlüğü Özel Harekât Daire Başkanı olması değildi. Böyle kritik görevlerde bulunan kişilerin ölümüne hep şüpheyle yaklaşılır. Oysa, Behçet Oktay’ın ölümünden iki ay sonra dosya kapanmıştı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Oktay’ın şüpheli ölümüyle ilgili soruşturmayı 22 Nisan 2009’da tamamladı. Savcı Hüseyin Yalçın “takipsizlik” kararı verdi ve dosya “intihar” denilerek kapatıldı.
Oktay’ın ailesinin itirazı üzerine dosya, Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gitti. O dönem Sincan Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı olan Osman Kaçmaz, “takipsizlik” kararını kaldırarak, olayla ilgili dava açılması gerektiğini belirtti. Bunun ardından dosyaya bakan Ankara Cumhuriyet Savcısı Mustafa Düzgün, Oktay’ın ölümü sırasında yanında bulunan Halil Kesici hakkında “adam öldürmek” ve “6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun’a muhalefet” suçlamasıyla iddianame düzenledi. Halil Kesici beraat etti ve dosya bir kez daha kapanmış oldu.
Behçet Oktay dosyasına titizlikle bakılması gerektiğini söyleyen eski Sincan Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz’ı Oktay’ın ölümünün 15. Yılı nedeniyle aradım ve o günü sordum. Osman Kaçmaz’dan dinleyelim:
“Behçet Oktay, Özel Harekat’ın başındaydı. Bir sürü silahın nerede, nasıl kaybolduğunu bilen bir insandı. Ama bu cinayet demek için yeterli değil tabi. Kesinlikle FETÖ’cülerin hedefinde olan bir adamdı. Allah rahmet etsin. Sıkıntılı bir dönemdi. Bir polis müdürü öldürülüyor, olay yerine kimse gitmiyor önce. Geliyor birileri telefonunu alıyor, inceliyor, birileriyle konuşuyor. Sonra diyorlar ki ‘müdürümüzün belki başka birileriyle irtibatı olabilir diye onu korumak adına telefonunu aldık.’ Böyle bir şey olabilir mi hukuk devletinde. Belki vardı sildiniz. Maalesef soruşturma birinin engellemesiyle yapılmadı diye düşünüyorum. Belki intihar da olabilir ama sonuna kadar gidersiniz ve intihar olduğunu ortaya koyarsınız. Bu olayda ise bir düşünce oluştu, ‘bu intihar değil cinayettir’ diye. O dönemde biliyorsunuz, Gölbaşı’nda silahlar da bulunmuştu. FETÖ’cülerin Zir Vadisi’ne gömdüğü kumpas silahları vardı. Bunlar ortaya çıkmasın diye de yapılmış olabilir.”
Hakimliği dönemindeki dik duruşu nedeniyle zaman zaman hedef olan Osman Kaçmaz, Behçet Oktay’ın ölümünü böyle yorumluyor.
Osman Kaçmaz’ın da dikkat çektiği gibi, nedir bu Zir Vadisi silahları iddiası, buna bakalım.
Ergenekon kumpası kapsamında ele geçirilen mühimmatların bir kısmının emniyetteki FETÖ ekibi tarafından Özel Harekat Dairesi’nden çalınıp gömüldüğü, bunu da Oktay’ın tespit ettiği için öldürüldüğü iddia ediliyordu.
Ergenekon davasında uzun süre hapis yatan eski Özel Harekat Başkanvekili İbrahim Şahin, “Behçet Oktay, olayı çözmüştü. Ergenekon davasında tanık olacaktı. İndirdiler” demişti.
Yine Zir Vadisi’nde bulunduğu iddia edilen mühimmatlarla ilgili yıllarca hapis yatan emekli Yarbay Mustafa Dönmez ise, 2010’da yaptığı bir açıklamada “Behçet Oktay’ın, Zir Vadisi’nde sözde bulunduğu bildirilen mühimmatların kendisine bağlı mühimmat depolarında bulunması ile ilgili şüpheleri olduğu ve bu yönde soruşturma yaptırdığı bir sırada ölmüş olması normal görünmemektedir” demişti.
Öldüğünde solak olmasına rağmen silahın sağ elinde olması ve kaburga kemiklerinde kırıklar ile vücudunda darp izleri bulunan Oktay’ın ölümüne ilişkin dava 2012 yılında açıldı. Ancak Behçet Oktay’ın ailesi ‘intihar değil cinayet’ diyerek olayın peşini bırakmadı. Aile tarafından yıllardır yapılan açıklamalarda olayın bir FETÖ cinayeti olduğu vurgulandı.
2014 yılında emniyetteki FETÖ yapılanmasına ilişkin yasadışı dinleme incelemelerinde Özel Yetkili Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi arşivinden binlerce telefon dinleme belgesi çıktı. Çok sayıda işadamı, gazeteci ve bürokratın dinlendiğini ortaya koyan listeden Behçet Oktay’ın da adının olduğu anlaşıldı. Oktay ölmeden 6 gün önce ‘Hizbullah terör örgütü üyeliği’ iddiasıyla ‘Abdurrahman Doğru’ ismiyle dinlenmişti. Tespitin ardından Oktay dosyasını yeniden açan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, cinayette FETÖ şüphesini incelemeye başladı. Yasadışı dinlemeyle ilgili Ankara Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan davada bir numara şüpheli olarak dönemin Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek yer aldı. ‘VİP dinleme’ adı verilen davada mahkumiyet kararları verildi.
Behçet Oktay’ın FETÖ tarafından dinlenmesinin anlaşılması üzerine Oktay ailesi, Eylül 2015’te ‘adil yargılama hakkının ihmali, yaşam hakkının ihlali ve özel hayatın gizliliğini hiçe saymak’ gerekçesiyle yeniden yargılama için Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu.
Behçet Oktay’ın kardeşi Şule Oktay, Anayasa Mahkemesi’ne Ulusal Kriminal Büro’nun hazırladığı 200 sayfalık raporu sundu. Raporda “Hazırlık soruşturmasındaki eksiklikleri nedeniyle bu hadisenin tekrar baştan incelenmesiyle, Behçet Oktay’ın ölümünün kimlerin işine yarayacağının, hayatta kalmasının kimleri zora soktuğunun, son altı ay içerisinde istisnasız kimlerle temaslarının olduğunun HTS kayıtları dahil, araştırılmadan bu hadisenin karanlıkta kalacağı düşünülmekte ve eksik yargılama yapıldığı değerlendirilmektedir” ifadeleri yer aldı.
Öte yandan, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından FETÖ cinayetlerinin soruşturulduğu dosya kapsamında Oktay ailesi de bir suç duyurusunda bulundu. Açılan soruşturmada yıllardır bir sonuca varılamadı.
Behçet Oktay’ın şüpheli ölümünün aydınlatılması için yıllardır mücadele eden kardeşi Şule Oktay.
Behçet Oktay’ın mezarı başındaki anmanın hemen ardından Şule Oktay ile telefonda konuştum.
Şule Oktay’ın 15 yıl sonra duyguları şöyle:
“15. yılında duygu ve düşüncelerimiz 25 Şubat 2009’daki öfkemiz kinimiz, sitemimizden hiç bir değişiklik olmadığı aradan geçen zamanda tanıklık ettiklerimiz ve yaşadıklarımızla daha da katmerlenmiştir. 15 yılda taşların daha da iyi yerine oturduğunu gördük. Hiç şüphesiz mücadelemiz devam edecek. Behçet Oktay’a sahip çıkmak vatana sahip çıkmaktır. Bu dava Oktay ailesinin mücadelesinin ötesinde herkesin sahip çıkması gereken bir vatan savunmasıdır.”
Son olarak Behçet Oktay’ın ölümünü şüpheli hale getiren temel bir unsuru sıralayalım:
– Solak olan Behçet Oktay’ın sağ eliyle ve sağ kulak hizasından giren kurşunla intihar ettiğini söylemek, hayatın olağan akışına uygun mu?
– Olay anında yanındaki kişinin ateşlenme zamanını görmediğini söylemesine rağmen her iki el içi svabındaki atış artıkları incelenmedi.
– Adli Tıp Kurumu’nun düzenlediği rapordaki ekimozlar ve göğüs kafesindeki 14 adet kırık varlığından bahsediliyordu. Bunlarla ilgili herhangi bir inceleme yapılmadı.
– Olay yerinde olduğu iddia edildiği tanığın parmak izi alınmadı.
– Özel Harekat Daire Başkanı hayatını kaybediyor ve olay yerine birileri gelip telefonunu ve özel eşyalarını savcıdan önce inceleyip içindeki bilgilere bakıyor. Eşyalarının kimler tarafından alındığına ilişkin bir bilgi bulunmamaktadır.