Pazar günü derbilerden nefes alacak zaman kalmayacak
Ali bir gün annesini arkadaşıyla konuşurken duymuştu: "Onu doyuramıyorum Hale" diyordu kadın... "Ali bodur kaldı galiba..."
PELİN ÖZKAN
Öğretmeni, ilkokul üçüncü sınıf öğrencisi Ali’ye resim dersinde bir soru sordu: Ali senin elmanın bir tarafı neden çürük?
Ali cevap verdi: Bizim evdeki elmalar öyle hocam.
Evet, doğru söylüyordu. Ali’nin babası işsiz, annesi gündeliğe gidiyordu. İşten dönüşte eve eli kolu dolu dönüyordu dönmesine de uğradığı yer bir market, bir manav değil, akşam pazarıydı… Sona kalan çürükleri ucuza pazar torbasına doldurup eve götürüyordu.
İşte Ali’nin çizdiği elma tam da bu yüzden çürüktü.
İstanbul’un en yoksul mahallelerinden birinde oturuyordu. Haftada bir gün annesiyle Taşdelen’deki büyük caddeye gidiyorlardı.
Saat 13.30’da bir süpermarketin önünde duruyorlar, market çalışanı sebze-meyve reyonunda bozulmuş, buruşmuş patatesi, muzu, portakalı, soğanı, yeşilliği, kiviyi çöpe atıyor. Hemen ardından birkaç kişi geliyor, çöpe kafasını sokuyor ve torbasını dolduruyordu.
Ali ile annesi de öyle…
Ali resme yatkındı. Sadece elma çizmiyordu, bir de kadın resimleri çiziyordu. Kadınların hepsi aynıydı, annesine benziyordu. Yorgun, dağınık ve hüzünlü…
Ali bir gün annesini arkadaşıyla konuşurken duymuştu: “Onu doyuramıyorum Hale” diyordu kadın… “Ali bodur kaldı galiba…”
Annesi haftada bir gün onu kucağına alıyor, o marketin önündeki çöp konteynırının içine bırakıyor, eline de bir torba veriyordu. Ali; ‘market ne verdiyse’ patatesi, muzu, soğanı dolduruyor ve yine annesinin yardımıyla o konteynerden çıkıyordu.
Ne akşam pazarında ne de çöp konteynerinde… Hiçbir zaman et olmuyordu haliyle… Ali, annesi üzülmesin diye ona “Et sevmediğini” söylüyordu.
Et yemeyen çocuklar, doğru beslenemeyenler gelişimini tamamlayamıyor…
Akşam pazarları karnını doyurmaya yetiyor, ama büyümeye yetmiyor…
Akşam pazarlarıyla doyan çocukların ruhu hep aç kalıyor…
Kimin suçu?