1800’lü yıllarda yaşadığı söylenen Arap Süleyman ve Hacı Bekirzade mirasçılarının taraf olduğu 6 milyar dolarlık arazi davası Antalya'yı kilitledi. Kamu binalarını da kapsayan 4 bin dönümlük alanda şehrin gözde işletmeleri mühürlendi.
Antalya’da 1800’lü yıllarda yaşadığı ifade edilen Arap Süleyman ve Hacı Bekirzade mirasçılarının taraf olduğu 6 milyar dolarlık arazi davası kenti kilitledi. Meltem’de kamu binalarını da kapsayan 4 bin dönümlük alanda, mülkiyet sorunu nedeniyle ruhsat alamayan işletmeler mühürlendi. Tedbir kararı kalksa da hukuki düğüm, mirasçıları ve esnafı mağdur etmeyi sürdürüyor.
Antalya 1. Sulh Hukuk Mahkemesi Meltem ve Bahçelievler mahalleleriyle Konyaaltı Beach Park’ı kapsayan 4 milyon metrekarelik arazinin mülkiyetinin Arap Süleyman, Hacıbekirzade Hacı Mehmet Ağa ve Hazine olmak üzere üç ana hissedara ait olduğuna karar vermişti. 2006 yılında kesinleşen bu kararın ardından ortaya çıkan yeni mirasçı iddiaları ve mahkemelerin verdiği ihtiyati tedbir kararları nedeniyle süreç çözüme kavuşamamıştı. Son olarak Antalya Kadastro Mahkemesi’nin Arap Süleyman’ın kızı olduğu iddia edilen Ayşe yönünden koyduğu tedbir kararı yapılan itirazlar neticesinde Antalya Bölge Adliye Mahkemesi (BAM) 8. Hukuk Dairesi tarafından Hacı Bekirzade mirasçılarının hisseleri yönünden kaldırıldı.
Hukuki sürecin devam ettiği 4 bin dönümlük alanda Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Turizm Uygulama Oteli, Antalya Adliyesi, Tapu Bölge Müdürlüğü, Falez ve Rixos otelleri, Kültür Merkezi (AKM), Cam Piramit Fuar ve Kongre Merkezi, Antalyaspor Tesisleri, Corendon Stadyumu, Antalya Spor Salonu, Tenis İhtisas Kulübü, okullar, camiler, otoparklar, Meltem Pazar Yeri ve yaklaşık 10 bin konutun bulunduğu çok sayıda site yer alıyor.
Hacı Bekirzade mirasçılarının avukatı Ahmet Muhtar Kızıltan, 1948 yılında başlayan kadastro tespitinden bugüne uzanan süreci değerlendirdi. Davanın 2006 yılında kesinleştiğini hatırlatan Kızıltan geçen sürede arazinin büyük kısmına kamu idarelerince yapılar inşa edildiğini belirtti. Kızıltan mülkiyet sahibi görünen mirasçıların arazilerini kullanamadıkları için idareye karşı “kamulaştırmasız el atma” davası açarak bedel talep ettiklerini ifade etti.
Sürecin üç nesildir devam ettiğini vurgulayan Kızıltan mirasçıların yaşadığı zorluklara dikkat çekti:
“Belediyeler her yıl bu mirasçılardan emlak vergisi tahsil ediyor. Aralarında vergisini ödeyemediği için evine haciz gelenler var. Tapu kayıtlarında çok büyük arazilere sahip görünüyorlar ancak fiilen kullanamıyorlar; hiçbirinin burada bir dairesi dahi yok. Devletten bedelini talep ettiklerinde ise geçmişte yapılan kamulaştırma bedellerinin bankada değerini yitirdiği veya yeni tedbir kararları gerekçe gösterilerek ödeme yapılamadığı durumlarıyla karşılaşıyorlar.”
Avukat Kızıltan 2006 yılından sonra “sahte mirasçı” iddialarıyla açılan davaların süreci uzattığını belirtti. Hukuki dayanağı zayıf dilekçelerle ve düşük teminatlarla alınan ihtiyati tedbir kararlarının, gerçek hak sahiplerini mağdur ettiğini savunan Kızıltan, şunları kaydetti:
“Miras bırakanın çok uzak dereceden akrabası olduğunu iddia eden kişiler dava açıyor. Mahkeme bu iddialar kanıtlanana kadar tedbir kararı veriyor. Bu durum sadece Arap Süleyman mirasçılarını değil, Hacı Bekirzade mirasçılarını ve kamu idarelerini de kilitliyor. Davacılara istediklerini vererek tedbiri kaldırmalarını istemek dışında hukuki olmayan yollar zorlanıyor. Yüzlerce hissedar yıllardır bu çaresizliği yaşıyor.”
İstinaf mahkemesinin Hacı Bekirzade mirasçıları üzerindeki tedbiri kesin olarak kaldırmasının önemli bir gelişme olduğunu belirten Kızıltan bundan sonraki süreçte mirasçıların izleyeceği yolu şöyle açıkladı:
“Mirasçılar, arazinin mülkiyetini kullanamadıkları ve imar uygulaması yapılamadığı gerekçesiyle devletten kamulaştırma bedeli talep edecekler. Tedbir kararı nedeniyle duran bu süreç, istinafın kararıyla yeniden işleyebilecek. Bu tür davaların ve tedbirlerin uzaması, kamunun bölgedeki tasarruflarını da olumsuz etkiliyor.”
Dava süreci devam ederken arazinin içinde yer alan Cam Piramit Parkı’ndaki işletmelerde ruhsat denetimleri gerçekleştirildi. Bölgedeki 11 işletmeden, aralarında AKM yanındaki otopark alanının da bulunduğu 6 işletme ruhsatsız oldukları gerekçesiyle zabıta ekiplerince mühürlendi.
İşletme sahipleri, Antalya Büyükşehir Belediyesi iştiraki EKDAĞ A.Ş. ile sözleşmesi yaptıklarını, ancak ruhsat başvurularının alanın davalık olması sebebiyle sonuçlanmadığını veya bekletildiğini öne sürdü. İşletmeciler, belediye şirketine kiracı olmalarına rağmen yine belediye tarafından mühürlenmelerinin çelişki yarattığını ifade ederek, ruhsat süreçlerinin tamamlanmasını beklediklerini dile getirdi.
Konuya ilişkin açıklama yapan EKDAĞ A.Ş. Genel Müdürü Ahmet Aydın, şirketin özel hukuk hükümlerine tabi olduğunu belirterek, kiralama ve ruhsat süreçlerinin ayrı işlediğini vurguladı. Aydın, şunları söyledi:
“Biz kiraya verdiğimiz yerin ruhsat alıp almadığına bakmayız, bu kiracının sorumluluğundadır. ‘Belediye şirketinden kiralanan yerden ruhsat istenmez’ gibi bir durum söz konusu değildir. Ben yeri kiraya vermekle mükellefim, ruhsatı almak ise kiralayanın yükümlülüğüdür. İşletme projesine aykırı davranmışsa, örneğin 10 metrekare kiralanıp 20 metrekare alan kullanılmışsa, belediye mevzuat gereği mühürleme işlemini yapar.”
Aynı bölgede faaliyet gösteren ve ‘Dünyanın En Efsanevi 100 Restoranı’ listesinde yer alan 7 Mehmet restoranının üçüncü nesil temsilcisi Mehmet Akdağ da sürece dair değerlendirmede bulundu. 1950’li yıllardan beri süren davanın karmaşık bir yapısı olduğunu belirten Akdağ, kendilerinin de kiracı olduğunu ve zaman zaman zorluklar yaşadıklarını ifade etti. Akdağ, işletmelerinin 1997 yılından bu yana hem inşaat hem de işletme ruhsatına sahip olduğunu, mühürlenen yerlerin ise ruhsatsız işletmeler olduğunu kaydetti.