Milletvekilliği bitti, ‘En çok cerrahi sünnet yapan hekim’ mesleğe döndü: Siyaset değil ama hekimlik saygın
Prof. Dr. Hüseyin Çaksen'in bir makalesinde MS hastalığını Allah'ın cezası, imtihanı, ödülü olarak tanımlaması bilim dünyasının tepkisinin odağında. Prof. Dr. Öztürk bu bakış açısının tedavi şansını kaybettireceğini vurguluyor.
Türkiye’nin gündeminde iki gündür bir profesör var. Kendisinin gündeme gelme nedeniyse MS hastaları hakkında yazdığı ‘bilimsel’ makale. Necmettin Erbakan Üniversitesi’nin Dahili Tıp Bilimleri Bölümü’nde Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı’nda görevli olan Prof. Dr. Hüseyin Çaksen, Journal Of Pediatric Neurology dergisinde yayımlanan makalesinde hastaların MS’in kendilerine verilen bir ceza, ödül ya da sınav olarak algıladığını yazdı. Ayrıca Hristiyan ve Müslüman hastaların böyle düşündüğünü ileri süren Prof. Dr. Çaksen, “Bilimsel olarak kanıtlanamasa da bazı MS hastalarında hastalığın temel nedeninin Allah’ın bir hediyesi, imtihanı, cezası gibi doğaüstü sebepler olduğuna kuvvetle inanıyoruz” diyerek kendisi de bu inancı paylaştığını yazmıştı.
Başta bu fikrin bir çeviri hatası olabileceği, aslında makalede hastaların inançları üzerinden bir tartışma yapıldığına dair fikir de yürütüldü. Çünkü herkes ‘böyle dememiştir’ diyerek inanmak istemiyordu. Ama sonra ortaya çıktı ki profesörün kendisi de hastalarının bu görüşlerini paylaşıyor, makalede ‘biz’ diyerek kendini de bu inancın içine dahil ederek bilimi geri plana atıyor.
Prof. Dr. Hüseyin Çaksen’in bu makalesini eleştirenlerden biri Doç. Dr. Urartu Özgür Şafak Şeker.
Şeker, makalenin yayınlandığı dergiyi eleştirip ve “Adı geçen dergi maalesef WoS tarafından da taranıyor indeksli bir dergi, işte bu yüzden akademik değerlendirme sadece sayılara indirgenmemeli, h-index vs. tek başına anlamsız diyoruz!” dedi.
Bununla birlikte Prof. Dr. Çaksen’in diğer makaleleri de ‘bilimsel’ tartışmalara yol açacak nitelikte. Öyle ki bir makalesi ‘bilimsel dayanaktan yoksun’ olduğu gerekçesiyle geri çekildi. “Başörtüsü Ergen Kız Çocuklarını ve Kadınları Cinsel Tacizden Korur” başlıklı makalede Hüseyin Çaksen, kız çocuklarının ve kadınların cinsel şiddete maruz kaldıklarının tüm toplumlarda görüldüğünü belirtiyor ve “Tesettür, kadını cinsel arzu objesi olarak görmekten, aklı ve zekasından ziyade görünüşüne veya vücut şekline göre değerlendirilmekten kurtarır” diyordu. Bu iddiasını da başörtülü kadınların iş yerindeki tacizden korunduklarını anlattıklarını aktararak destekliyordu.
Prof. Dr. Çaksen’in makalesinde savunduğu görüşler bilim insanlarından tepki toplamaya devam ediyor. Bu bakış açısının sıkıntılı olduğunu vurgulayan Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Ayhan Öztürk, MS hastalığında halen etiyolojik yani nedensellik bulunamadığını belirtirken bununla birlikte ödül-ceza mantığına indirgemenin de bilimsel olmadığını ifade ediyor. Hastalıklara bu şekilde bakıldığında baştan kaybedildiğini aktaran Prof. Dr. Öztürk, “Biliyorsunuz orta çağda yayılan hastalıklar var ancak o zaman böyle bakılabilirdi ama bu hastalıkların tamamının bir sebebi var tedavisi var” diyor.
Halk arasında öpücük ya da tükürük hastalığı olarak bilinen Epstein-Barr virüsüyle ilgili bir yazı yazıldığını belirten Prof. Dr. Öztürk, “Çocukluğunda bu virüsü geçirenlerin çok büyük oranda MS olabileceği yazıldı. Burada da sona doğru geliniyor sebebi bulunacak belki. Bu şekilde kestirip atarsak sona ulaşamayız, tedavi şansını da kaybederiz” diyor. Ayrıca Amerikalı askerler arasında yapılan bir çalışma olduğunu ve bu çalışma sonucundaki istatistiğin de anlamlı olduğunu kaydeden Prof. Dr. Öztürk araştırmayı “Bu virüs Amerikalı askerlerle bir çalışma yapıldı ve prospektüs bakıldı bunlardan kaçı MS’e yakalanıyor kaçı Epstein-Barr virüsü geçirmiş şeklinde. İstatiksel olarak anlamlı bir şey çıktı Epstein-Barr virüsüyle daha önce karşılaşmış olmanın MS’e neden olmasıyla ilgili bir sonuç çıktı” sözleriyle anlatıyor.
Eski CHP Milletvekili Doktor Ali Şeker de bilimin inançlar üzerinden değil sorgulamayla yapılacağını vurguluyor ve Prof. Dr. Çaksen’in bilimi reddettiğini ifade ediyor. Makalede yazanların sosyal medyada çarpıtılmış olabileceği ihtimaline karşın yazıyı tekrar okuyan Şeker “Pozitif bilimler sorgulama, teyit etme, sonuca varmaktır. Sürekli araştırma ve sorgulama üzerinde yürür. Burada olayı dinsel bir nedene bağlayarak açıklama yapması Türkiye biliminin geldiği nokta açısından büyük bir talihsizlik. Bunun bilimsel bir dergide yayımlanması da kötü bir durum” diyor.