Annesini öldüren şüpheli, eve çarşaf giyerek balkondan girmiş
Semih Çelik'in iki kadını vahşice öldürdükten sonra kendi hayatına son vermesi 'incel hareketi' yeniden gündeme getirdi. Bu Türkiye'deki ikinci vakaydı. Peki tehlikenin boyutu ne durumda, onları yurtdışındaki örneklerden ayıran unsurlar neler?
“Zamanımızda hızlanan ekonomik, toplumsal ve teknolojik değişim giderek artan sayıda erkeği köklerinden sökülmüş ve sersemlemiş hale getirdi ve onları lanetli bir arayışa, erkeksi kesinlikler peşinde koşmaya sevk etti. Eski tarz emperyalist büyüklenmeler ve üstün ırka dair dayatmacalar artık pek ikna edici olmayabilir, ancak neoliberal bireycilik çağında dünyanın aşırı derecede eşitsiz toplumlarında yaşayan çok sayıda erkek henüz giderilmemiş sınırsız bir taleple erkeklik kimliğini üstlenmeye yöneliyor. Kendi kendini yaratan erkek mitleri, her yerde erkekleri bireysel güçlenme ve zenginlik peşinde hiç durmadan ama nafile bir arayışa mahkûm ediyor ve bu koşuda kadın ve azınlıkları kendilerine rakip olarak görmeye zorluyor.” – Pankaj Mishra.
2012’de Foreign Policy tarafından ‘en önemli 100 küresel düşünür’ arasında gösterilen akademisyen, Öfke Çağı adlı kitabında sanayi uygarlığının küreselleşmesiyle ortaya çıkan hınç ve öfkenin izini sürer, bu sürecin nasıl bir erkeklik krizi olarak yaşandığına dair de önemli gözlemler yapar.
Müslümanların erkekliklerinden mahrum bırakıldığına inanan Usame bin Ladin’den ülkesindeki kadın gerillalara hitaben “Sizi öldürmeyeceğiz, sadece cinsel organlarınızdan* vuracağız” diyen Filipinler Başkanı Rodrigo Duterte’e, 2011’deki Norveç katliamını gerçekleştiren Anders Behring Breivik’ten IŞID’e dek örnekler verir.
Bu kapsamda değerlendirilebilecek bir vahşet Türkiye’de geçen cuma gününden bu yana bir cinnet haline yol açtı.
İstanbul’da yaşayan Semih Çelik önce evde yalnız olduğu Ayşenur Halil’i bıçaklayarak öldürdü, ardından hiçbir şey olmamış gibi uzun süredir ‘takıntı yaptığı’ İkbal Uzuner’le buluştu. Onu Edirnekapı Surları’na çıkardı. Öldürdü, parçalara ayırdı, kafasını da aşağı attı.
Akıl almaz derecede sakin görünüyordu. Ardından kendini asmaya çalıştı, fakat kurduğu düzenek başarısız olunca düşüp öldü.
Üstelik bu, daha önce beş kere ‘psikolojik sorunları’ nedeniyle hastaneye yatan ve her seferinde bir şekilde taburcu edilen adamın uzun süredir kurguladığı bir ‘sondu.’ Geçen sene İkbal’e hitaben çektiği bir videoda genç kadını öldürmeyi uzun süredir kafasına koyduğu anlaşılıyordu:
“Dün beni gördüğün gün seni öldürmeye gelmiştim. Bu hayattan çıkarken can almak istiyorum. Bu insanın sen olmasını istiyorum. Bu insanın sen olması daha değerliydi. Bekledim apartmanın altında seni bekledim. Takip ettim saatlerce.
Normal bir gün olsaydı ölmüş olacaktın. Tanrı o kadar yardım etti ki. İyi ki olmadı böyle bir şey ve vazgeçtim. Seni öldürürsem diğer tarafta peşimi bırakmayacaksın. Diğer tarafta canlı bir insan olarak peşimi bırakmayacaksın. O yüzden tek başıma gideceğim. Kimseyi öldürmeden.”
İnsanlar şaşkınlıktan, öfkeden çılgına döndü. Katile dair çoğu “Nasıl ya” dedirten bilgiler peş peşe yayılırken benzer vakalar da hızla ifşalanmaya başladı.
Discord, Telegram gibi mecralarda kadınları taciz ve tehdit edip zorbalayan kanalların yöneticileriyle üyeleri sosyal medya kullanıcıları tarafından bir bir tespit ediliyor, emniyet güçleri de paylaşımlar üzerinden harekete geçiyor.
Semih’in kendilerini ‘incel’ olarak isimlendiren gruplarla iletişimde olması ayrıca dikkati çekiyordu. Zaten o da giyim kuşamıyla, çizimleriyle, hatta ‘takıntılarıyla’ tipik bir incel profili çiziyordu. Polisin takibini bu kümeyi de içine alacak şekilde genişletmesi akıllara tek bir soru getirdi: “Kimdir inceller?”
ABD’de yaklaşık 10 yıldır gündemde olan, ancak Türkiye’de yeni yeni duyulan ‘incel’ terimi İngilizce ‘involuntary celibate’, yani ‘istemsiz olarak bekar’ ifadesinin kısaltması olarak kullanılıyor. Cinsel veya romantik ilişki yaşamak isteyen ama çeşitli nedenlerden ötürü bunu başaramayan kişileri tanımlıyor.
Bu internet alt kültürünü tanıtmadan önce belirtelim; dünya genelinde uzmanlar bu kişilerin başta ‘ağır depresyon’ olmak üzere birçok ruhsal sıkıntı yaşadığı görüşünde birleşiyor.
Bahse konu kullanım ilk başlarda kimi ‘sanal mahallelerde’ hayal kırıklığı yaşayan insanları kapsıyordu, ancak zaman içinde durum değişti ve bazıları özellikle kadınlara karşı olumsuz, düşmanca ve cinsiyetçi görüşler geliştirdi.
Şimdilerde kendilerini toplumun dışlanmışları olarak görüyor, sağlıklı duygusal bağlar kuramamalarının acısını ‘ideolojiye’ dönüştürüyorlar.
Bir forum sitesi olarak varlığını sürdüren ABD merkezli Reddit 2017’de /r/incelssubredditf’i yasakladığında ‘grup’ 40 bin üyeye ulaşmıştı. Beyaz – heteroseksüel erkeklerin ağırlıkta olduğu oluşum paylaşımlarını kadın ve insan düşmanı düşünceler, hınç, kendine acıma, aşağılama gibi duygular üstüne kuruyordu.
Genel söylem erkeklerin ‘hakkı olan’ı vermeyen kadınlar ve popüler hemcinslerine nefretle birlikte yalnızlık, mutsuzluk, intihar, seks işçileri gibi konular etrafında dönen sohbetler yoluyla örülüyordu.
Aralarında birbirlerini intihara teşvik eden ve ölmeden önce birkaç Stacy (çok çekici ve asla elde edilemeyecek kadınlar) ve Chad (istediği kadınla birlikte olan popüler erkekler) öldürmeyi öneren de, ‘hakkı olan’ı zorla almaya – yani tecavüze – teşvik eden de, devletin ‘zorunlu çiftleşme’ yasası çıkarmasını isteyen de vardı.
Günümüzde ‘forum’ kültürü bitmiş değil, ancak Türkiye’dekiler de dahil olmak üzere daha çok Discord, Telegram ve Twitch gibi ağlarda ‘sosyalleşiyorlar.’
Prof. Dr. Yiğit Bahadır Kaya Temmuz 2024’te Birikim için kaleme aldığı yazıda Türkiye’deki incellere has özellikleri tartışırken ilk olarak ‘aile ilişkileri’ ve bilhassa ‘annelik üzerine anlatılara’ dikkati çekiyor. Anneleriyle kurdukları bağlantının kritik olduğunu belirtiyor:
“Annelerin çocuklarını koşulsuz seveceği, anneleriyle ilişkilerinin kendilerini hayata bağlayan yegâne şey olduğu sıkça dile getiriliyor. Öyle ki kimi durumlarda anneler yalnızca incelleri hayata bağlamakla kalmıyor, annelerine duydukları saygı ve sevgi diğer kadınları ‘öldürmelerinin’ de önüne geçiyor.
Kadınlığın annelikle özdeşleştirilmesi Türk modernleşmesinde kadına yüklenen toplumsal rolle açıklanabilecek bir durum. Özdeşleşmeden öte, annelik kavramını eleştirel gözle inceleyen yazına bakıldığında anneliğin kadınlığın önüne geçen bir kavram olduğunu görmek mümkün.”
Yazı devlet eliyle ‘annelik rolünü’ yücelten politikalar yürütüldüğüne de dikkati çekerek şöyle devam ediyor:
“Kadın – erkek ilişkilerine oldukça ‘pozitivist ve bilimsel’ baktığını bildiğimiz inceller için anneliği doğal olma halini yorumlarda karşılaştığımız ‘cinselliğin üremeyle bir tutulduğu’ anlatılarda da takip edebiliriz. Öyle ki Türkiye’deki inceller için de bu durum geçerliliğini korurken kadınlara duyulan nefretin annelere çok da yansıtılmadığını görebiliyoruz.
Annelerle ilişki bağlamında baktığımızda Türkiye’deki incellerin diğer bağlamlardan farklılaştığını görmek mümkün. Örneğin 2021 yılında İngiltere, Plymouth’ta beş kişinin ölmesiyle sonuçlanan bir saldırının faili olan Jake Davison’un öldürdüğü ilk kişi kendi annesiydi. Bu durum başkalarını öldürmeye engel olan annelerle kıyaslandığında önemli bir farkı ortaya koyuyor.”
Kaya’ya göre öne çıkan bir diğer tema da ‘nostalji’. Incellerin anti-ideolojik olarak konumlandırdığı ve olan biten her şeyin sorumlusu olarak gördükleri feminizmden önce her şeyin güllük gülistanlık olduğu bir eski hayat anlatısı da var:
“Bu eski düzende ise fazlasıyla öykünülerek bakılan bir ilişkilenme biçimi olarak ‘görücü usulü evlenme’ karşımıza çıkıyor. Kimi kullanıcıların ‘Dayanamıyorum, yeter. Artık görücü usulle evleneceğim’ gibi isyanlarının da konusu olan bu pratiğin ne olduğu pek de sorgulanmıyor. Eskiden gelen ve nostaljik olarak görüldüğü için eski güzel günlerden bir pencere aralayan görücü usulü evlilikte reddedilmeyeceklerini, zira oldukları haliyle kendilerini istemeyen kadınların söz sahibi olmadıkları bir evlilikte kendileriyle ilgili olumsuz düşünemeyeceklerini kabul etmiş durumdalar.
Geleneksel anlamda bakıldığında görücü usulü evlilik zaten erkek tarafının aktif olarak başlattığı ve ‘kızın istendiği’, ailelerin veya aile yakınlarının tüm bu süreci yönettiği bir durumu tanımlar. ‘Kız alıp verme’ işlemi de genelde birbirine denk aileler arasında gerçekleştirilir. Bu nedenle kendilerini bir şekilde yetersiz gören incel erkeklerin görücü usulü evlilikle tüm sorumlulukları ailelerine yükleyip kendilerine uygun birini bulabilecekleri bir hayalleri de vardır. (…)”
Bununla birlikte baskın olduğu görülen bir durum daha var; militarizm. Yiğit Bahadır Kaya incellerin tutumları incelendiğinde bu yöndeki söylemlerin öne çıktığını söylüyor.
YouTube videolarında yapılan yorumlarda kullanıcı adlarına bakıldığında ‘blackpilled nazi’, ‘Napoleon Bonaparte’, ‘Giray Han’, ‘Metehan’, ‘Barış Hitler’ gibi isimlerin tercih edildiğini vurguluyor.
Bunun incellerin kendilerini konumlandırdığı erkeklik anlatılarıyla ilişkili olduğu görüşünü dile getirdikten sonra şunları kayda geçiriyor:
“(…) Faşizmin doğuşundaki erkeklik rolleri ve ideolojinin tarihsel olarak karşılaşılan bir başka erkeklik krizine cevap niteliğine taşıması da bu noktada değinilmesi gereken bir gerçeklik. Susan Jeffords Almanya’nın iki savaş arasında yaşadığı erkeklik krizinde hem savaşmaya giden ve belki geri dönemeyen kocaların ve babaların eksikliğini, hem de yabancı erkekler tarafından mahremine girilen ülkede erkeklerin koruyucu rolünün ellerinden alınmasını önemli bir neden olarak zikreder.
Öyle ki Nazi iktidarının yaptığı ilk işlerden biri bu erkeklik krizine cevaben Wiemar Cumhuriyeti’nde kamusal ve politik alanda söz sahibi olmaya başlayan kadınları eve ve özel alana hapsedecek politikalar üretmek olmuş ve otoriteryen bir Maennerstaat (erkek devlet) kurma talebini yüksek sesle dile getirmiştir.
Benzer şekilde, İtalya’daki faşist rejimin erkekliği şiddet övgüsü üzerinden seferber eden söylemi de dikkate değerdir. Dönemin erkeklik krizine erkekliği yeniden güç, beden ve militarizm üzerinden tanımlayan bu ideolojilerin bugün incel söylemi içerisinde kendilerine referans bulması şaşırtıcı değildir.”
Bu noktada duralım ve ‘inceller evreninde’ öne çıkan en önemli metaforları, kırmızı, mavi ve siyah hapları açıklayalım.
Bilindiği üzere The Matrix’te Keanu Reeves’in canlandırdığı Neo karakteri kendisini huzurlu bir cehalet halinde tutacak mavi hap ve onu rahatsız edecek ama aydınlatıcı bir gerçekliğe uyandıracak kırmızı hap arasında seçim yapmak zorunda kalıyordu.
Inceller evreninde bu kurgu şöyle uyarlanıyor:
Kaya bu ‘kategori’ için ayrıca parantez açtığında ve bunu Türkiye özelinde değerlendirdiğinde askerlik yapma isteği, Suriye’de savaşma, vatani görev yapma gibi temalarla çok sık karşılaşıldığını anlatıyor.
Askerliğin erkeklerin ‘erkek olma’ ya da ‘erkekliklerini toplumsal olarak ispatlama’ süreçlerinde atacakları en büyük adımlardan biri olduğunu hatırlatarak bu kavramın incel anlatı içinde kendine yer bulmasının şaşırtıcı olmadığını söylüyor:
“Doğal olarak kendilerinden beklenen aile kurma, baba olma, hatta cinsel bir iktidara sahip olma rollerini yerine getir(e)meyerek erkekliklerinden ödün vermek zorunda kalan inceller bu eksikliklerini gidermek için çok daha militarist bir erkeklik performansı sergiliyor ve iyi vatandaşlar olarak devletin düşmanlarıyla savaşıyorlar.”
Incel topluluklarında ‘Chad’ popüler, çekici ve cinsel açıdan başarılı erkekleri, ‘Stacy’ ise bu erkeklerle ilişki yaşayan idealize edilmiş kadınları tanımlıyor.
Yiğit Bahadır Kaya incellerin bu figürlere karşı nefretinin altında yatan sebeplerden birinin de ekonomik olduğunu söylüyor. Bu kişilerin sıklıkla “Ne zormuş yaşamak, ne zormuş yoksulluk” gibi arabesk alıntılar yaptığını hatırlatarak fikrini şöyle temellendiriyor:
“(…) Kendilerini garibanlar ya da fakirler olarak konumlandırıyorlar. Öyle ki, incelliğin en temel nedenlerinden olan fakirliğin aileden gelen bir durum olduğunu, kendi ilişkilenememe pratiklerinin de ailelerinin toplumdaki konumuyla alakası olduğunu iddia ediyorlar. Yalnızca kendilerini değil, ilişki kurma becerileri ve pratikleri üzerinden tüm toplumu tabakalara ayıran bu anlayış, ekonomik konumlandırmadan da öte mutasyonlu gen, akraba evliliği, sağlıklı beslenme gibi sosyal ve gelişimsel birçok noktaya temas eder.
Örneğin memur ailesinin çocuğu Normie olabilecekken ‘babası’ doktor ya da avukat veya tüccar olan çocukların Chad olma olasılığı daha yüksek görülüyor. Inceller de bu tasnifte en alt konumdaki gariban ve fakirlerden çıkan kişiler.
Fakat asıl tartışılması gereken nokta, kendilerini sosyal ve ekonomik hiyerarşinin en alt katmanında gören bu grubun aslında ne kadar altta olduğu. Kendi anlatılarında mağduriyeti bir meşrulaştırma aracı olarak fazlasıyla kullandıklarını gördüğümüz incellerin sınıf pozisyonları da yapay bir mağduriyet içeriyor olabilir.
İncelediğim yorumlarda buradaki insanların çoğunun internette vakit geçirebilen, yani internet kullanma imkanı ve becerisi olan, etkileşime girdikleri içerikler itibariyle belirli bir seviyede yabancı dil bilgisine sahip olduğunu görebildiğimiz, genellikle aile evinde yaşayan ve çalışmayan insanlar olduğunu da unutmamak gerekir.
Bu durumların hepsi elbette bu insanların yaşadığı ekonomik ve sosyal dezavantajları görmezden gelmiyor. Hatta tüm bunlar göz önüne alındığında dahi yine ekonomik olarak kendilerini konumlandırdıkları alt sınıflara yakın bile olabilirler. Fakat yine de bu anlatıları incelerken incellerin yaratmaya fazlasıyla meyilli olduğu mağduriyet anlatısını güçlendirecek bir kabule gitmemek gerektiği de aşikar.”
Kaya’nın Türkiye’deki incellerin sosyal medyadaki yorumlarından yola çıkarak yaptığı tespitlerden biri din kavramıyla aralarında mesafe olduğu.
“Bunu incellere özgü bir durumdan ziyade, çoğunluğunu gençlerin oluşturduğu grubun Türkiye’de gençliğin gittikçe daha fazla sekülerleşmesinden etkilenmesi şeklinde de yorumlayabiliriz. Öyle ki YouTube yorumlarına baktığımızda bu gençlerin önemli bir bölümünün muhafazakâr ve dindar ailelerden gelen gençler olduğunu ve İslami gelenekle büyütüldüklerini söylemek de mümkün” tespitini yaptıktan sonra ekliyor:
“Hatta bu gençlerin kadınlarla sağlıklı ilişkiler kuramayışlarını içinde yetiştikleri ailelerin dinî öğretilerine bağlayan yorumlar da mevcut. Bu halde, incel kimliğinin kendisinin sekülerleşen gençliğin dinî taassuplara verdiği seküler bir cevap olup olmadığı konusunda da ciddi şüphelerim var. Eldeki veriyle bunu doğrudan söylemek mümkün olmasa da incelliğin evlilik öncesi ilişkileri kısıtlayan bir dinî anlayışın daha popüler bir ikamesi olup olmadığı mutlaka tartışılmalıdır.
Incel gençlerin seküler yönelimlerini kanıtlar şekilde, gençleri İslam’a davet eden ‘yaşlı incellerin’ yorumlarına da rastlamak mümkün. Bu yorumlarda İslâmi düzenin incelleri umursayan tek gerçeklik olduğu, öteki dünyada huriler arasında hipergami olmadığı gibi anlatılar yer alıyor. Bu anlatılar içinde İsmet Özel gibi İslâmi camianın kabul edilen figürlerine de atıflar yapılıyor.”
22 yaşındaki Elliot Rodger’ın Mayıs 2014’te Kaliforniya’da bir üniversite kampüsü yakınında gerçekleştirdiği saldırıda altı kişi öldü ve onlarcası yaralandı.
Kendini ‘incel’ olarak tanımlıyordu, eylemi hayata geçirmeden önce 137 sayfalık bir manifesto yazarak kadınlara öfkesini anlatmış, bir de Youtube videosu bırakmıştı. Incel oluşumu ilk kez bu olay vesilesiyle dikkat çekmeye başladı.
Topluluk içinde Rodger’ın eylemini sert biçimde kınayanlar olsa da yıllar içinde en az dört olayda daha bu eylemden esinlenen erkekler toplam 45 kişinin öldürüldüğü eylemlerin faili oldu.
Kasım 2018’de Florida’da bir yoga salonunda iki kadını öldürüp dört kadını yaraladıktan sonra intihar eden Scott Beierle saldırı öncesinde Rodger’e referans veren Youtube paylaşımları yapmıştı.
Aynı sene Alek Minassian adlı kamyon sürücüsü Toronto’da aracını insanların üstüne sürüp 10 kişiyi öldürmeden önceki Facebook paylaşımında Rodger’i övüyor, Chad ve Stacy’lere karşı ayaklanmadan bahsedip şöyle yazıyordu: “Incel devrimi başladı.”
Incellerin The Matrix’ten sonra en benimsediği filmlerden biri de Fight Club (Dövüş Kulübü). Sıklıkla Brad Pitt’in canlandırdığı Tyler Durden karakterinden alıntılar yapıyorlar:
“Reklamcılık bizi araba ve kıyafet peşinde koşturuyor, nefret ettiğimiz işlerde çalışıp ihtiyacımız olmayan şeyleri satın alabiliyor olmamızı sağlıyor. Hepimiz televizyonda büyüdük ve bir gün hepimizin milyoner, film tanrısı ve rock yıldızı olacağına inandık. Ama olmayacağız. Ve bu gerçeği yavaş yavaş öğreniyoruz. Ve çok, çok sinirliyiz.”
Topluluk bu filmi öyle sahiplendi ki sonunda yönetmen David Fincher filmi ‘erkekler’ için çekmediğini ve vermek istediği mesajın bu olmadığını söylemek zorunda kaldı:
“İnsanların olayları nasıl yorumladığından ben sorumlu değilim… Dil evrim geçirir. Semboller evrimleşir. Bunu onlar için yapmadık ama insanlar bir Norman Rockwell tablosunda ya da Picasso’nun Guernica’sında da göreceğini görür. İnsanların Tyler Durden’ın kötü örnek olduğunu anlamadığını hayal etmek benim için imkansız. Bunu anlayamayan insanlara nasıl yanıt vereceğimi ve onlara nasıl yardımcı olacağımı bilmiyorum.”
19 yaşındaki Semih Çelik’in geçen yıl çektiği intihar videosu Türkiye’de de ciddi bir incel tehlikesi olduğu endişesini gündeme getirdi. Arka planda Fight Club’ın son sahnesinde çalan ‘Where is my mind’ın dönmesi doğrudan incel hareketle ilişkilendiriliyor.
Cinayetleri işlediği günkü tavırları, surların tepesinden düşüp ölmeden önce kendini asmaya çalışması ‘idol olmak istediği’ görüşünü güçlendiriyor. Bununla birlikte bahse konu videoda bahsettiği gibi ‘ölürken yanında birilerini götürmek istemesi’ de tipik bir incel davranışı.
Avrupa Birliği’nin (AB) konuyla ilgili bir kitapçığında “Inceller kendilerine zarar vereceklerse sıklıkla başkalarını da yanlarında götürmeleri için teşvik edilir” deniyor. Bu ayrıntı az önce bahsettiğimiz Reddit örneğinde de dikkati çeken bir unsurdu.
‘Semih Çelik’ vakası gözler önüne serdiği vahşet nedeniyle ülke çapında konuşulur hale gelse de Türkiye’deki ilk ‘incel eylemi’ değil.
Eskişehir’de yaşayan 18 yaşındaki Arda K. iki ay önce 17 sayfalık ırkçı ve cinsiyetçi bir manifesto yayınladıktan sonra üstünde neo-Nazi sembolleri olan hücum yeleği, Nazi askeri miğferi, balta ve bıçak kuşanıp Tepebaşı Camii çevresinde insanları bıçakladı. Saldırıyı da telefonundan canlı yayınladı.
Kendisini “2006, Eskişehir doğumlu, orta halli bir ailede doğan bir erkeğim. Ailemle aram hiç iyi olmamıştır, genellikle dedem ve anneannemle daha samimi olmuştur. İnsanlığa nefretim ortaokul sonlarına doğru başladı, ortaokul bittiğinde ise büyük bir depresyona girmiştim. Hayat yaşamaya değer değildi, bu boktan sisteme köle olmak mantıklıca gelmiyordu” diye tanımlıyor, devamında ‘böcek’ olarak nitelediği insanları öldürmeyi amaç edindiğini anlatıyordu:
“Fakat bu depresyonun üstüne insanlık nefreti eklenince artık hayat amacımı bulmuştum… Kendimle beraber öldürebildiğim kadar böceği dünyadan silmek. Bu nefret ta ki bu güne kadar devam etti, beni büyük ihtimalle ya haberlerde yada şehrimin haber sayfalarında bulabilirsiniz.
Ki bu motivasyonla yapılan ilk saldırı (?) olduğu için büyük ihtimalle haberlere çıkacağımı düşünüyorum. Politik açıdan bir Nasyonal Sosyalist’im denebilir, ama bu Yahudi kontrollü s.kik sistemde ve toplumda bu mümkün değil gibi.”
İntihar etmeyi düşündüğü için psikiyatriste de gitmeyi düşünmüş. Sıklıkla ziyaret ettiği bir forum sitesinde destek isterken sorunlarını şöyle açıklıyordu:
“Merhaba, yine ben. Durumum şu an daha da çıkmaza girdi. Atlamak için bir yerlere gittim ama merdivenlerden çıkıp yere bir bakış atmak bile bana korku veriyor. Ailem beni hala üniversiteye gitmeye zorlarken (üç buçuk ay önce 18 yaşıma girdiğimi küçük bir not olarak düşeyim), biraz nefes almak için dışarı çıktığımda odamı arayıp her çekmeceyi kontrol ederken.
Ve babamla gelecekte ne yapmak istediğim hakkında konuştuğumda bana bağırıyor ve ‘aptal’ diyor. Annem de farklı değil. Beni her saniyesinde acı çekeceğim bir geleceğe zorluyorlar. Onları gerçekten insan olarak görmüyorum, sadece hayatımı daha acı verici hale getiren iblisler olarak görüyorum. (…)
(…) Durumumun ne kadar ciddi olduğunu bilmeleri için bir psikiyatriste gitsem nasıl olur diye düşünüyorum (Bir yanım da beni umursamadıkları için bunun hiçbir işe yaramayacağını söylüyor). Belki psikiyatristler bana hap yazarlarsa, bir şekilde daha nazik olurlar? (Tabii ki, beynimi dikkatsizliğe sürüklemek istemediğim için hapları almayacağım).
Bunun dışında, bir işte çalışmak istemediğim için ailemin yanından taşınamayacağım, bu yüzden bu boktan dairede her gün öfke krizleri geçirdiğim, kafamı vurduğum ve kendimi kestiğim bu boktan boşlukta sıkışıp kaldım. Birinin beni av tüfeğiyle kafamdan vurmasını istiyorum, şu anda hiçbir şey yapamayacak kadar zihinsel olarak zayıfım.”
Manifesto başta olmak üzere tüm bu detaylar ve sunduğu profil, tipik incel görünümünü çağrıştırıyordu.
Swansea Üniversitesi’nde William Costello ve Andrew Thomas’ın incel fenomeni üstünde yaptığı araştırmalar durumu psikolojik boyutuyla ele alıyor. Costello incellerin özgüven eksikliğinden, kötü flört yetenekleri ve önceki ilişki deneyimlerinin olumsuz sonuçlanmasından ‘muzdarip’ olduklarını, kendilerini sürekli mağdur olarak gördüklerini ve bunu kimliklerinin bir parçası haline getirdiklerini anlatıyor.
‘Siyah hap’ ideolojisini benimseyen incellerin çekiciliğin genetik olduğunu düşündüğünü, hiçbir şeyin düzelmeyeceğine inandığını ve bunun şiddetli bir ‘dışlanmışlık’ hissi geliştirmelerine neden olduğunu vurguluyor.
Thomas bunlara ek olarak bu kişilerin çevrimiçi topluluklardaki aktiflik düzeyinin olumsuz etkilerine odaklanıyor. Ona göre bu mecralar zihinsel sağlık sorunlarını daha da kötüleştiren bir yankı odası işlevi görüyor. Incellerin yüzde 20’sinin her gün intiharı düşündüğünü ve derin yalnızlık içinde olduğunu, depresyon taramasından geçmeleri durumunda dörtte birinin hızlıca antidepresan tedavisine sokulabileceğini söylüyor:
“Döngüyü kırmak istiyorsanız bu kişileri akıl sağlığı konusunda destek almaya yönlendirmeliyiz, kendilerini umursamadıkları sürece başkalarını da umursamayacaklardır.”