Prof. Dr. Kadıoğlu’ndan İstanbul depremi için Erdoğan’a çağrı: Herkesi toplamalı

Prof. Dr. Kadıoğlu, İstanbul'da beklenen deprem için Cumhurbaşkanı Erdoğan'a seslendi. Prof. Dr. Kadıoğlu, "Herkesi toplamalı, yurt dışından kredi alması gerekiyorsa alınmalı ve herkesi yönlendirmeli, yoksa bu işin altında kalacağız” dedi.

Gündem 27 Ocak 2024
Bu haber 4 ay önce yayınlandı
İstanbul Teknik Üniversitesi Deprem Mühendisliği ve Afet Yönetimi Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu.

6 Şubat depremlerinden sonra büyük afet bekleyen İstanbul’da olası yıkım gündemde. Güncel siyasette kimi zaman unutulan büyük depremi gündemde tutmaya çalışanlar ise uzmanlar. İstanbul Teknik Üniversitesi Deprem Mühendisliği ve Afet Yönetimi Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, “Deprem olduktan sonra bu şehri yeniden nasıl yapılandıracağız, enkazı nereye dökeceğiz, kalıcı konutları nerede yapacağız? buna yönelik plan ve program yok” dedi.

Büyük bir seferberlik yapılırsa 3-5 senede deprem riskinin azaltılabileceğini söyleyen Prof. Dr. Kadıoğlu, bunu tek bir kurumun yapamayacağını belirtti ve “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan herkesi toplamalı, yurt dışından kredi alması gerekiyorsa alınmalı ve herkesi yönlendirmeli, yoksa bu işin altında kalacağız” diye konuştu.

Marmara Bölgesi’ndeki fayların 1509,1766 ve 1902 yıllarında kırıldığını ifade eden Prof. Dr. Kadıoğlu, Kuzey Anadolu Fay’ının Marmara Denizi’nden geçtiğini belirtti. En son 199 yılında Kocaeli’de kırıldığını aktaran Prof. Dr. Kadıoğlu, fayların tarihçesini şöyle anlattı:

“1902’de kırılan bir kısım var ortadaki kısmın kırılmasını bekliyoruz. En eski kırılan 1509, o daha önce kırılır, orada enerji birikmiş diye düşünüyoruz. Marmara’da deprem olacak mı olmayacak mı diye bir şey söz konusu değil, deprem olacak ama tam zamanını, gününü ve saatini bilmiyoruz. Baktığınız zaman 500 yılı geçtik, o yüzden depremin eli kulağında. Bana ‘deprem ne zaman olacak ?’ diye soranlara ‘yarın olacak’ diyorum. Depreme, yarın olacakmış gibi hazırlanmamız lazım. Bu oynanacak bir kumar değil, burada canımız söz konusu. Herkes; aile, birey, iş yeri, sanayi, fabrika, sokak, okul, ilçe, şehir ve ülke yarın deprem olacakmış gibi hazırlanmak zorunda.”

‘Milli güvenlik sorunu’

İstanbul’da deprem olursa 100 bin binanın yıkılacağının bilindiğini anlatan Prof. Dr. Kadıoğlu, her bina başına 100 aramacı konsa 10 milyon kurtarmacı gerektiğini söyledi. Böyle bir şeyin mümkün olmadığını belirten Prof. Dr. Kadıoğlu, 100 bin binanın yıkılma riskinin ortadan kaldırılmadığı durumda bu afetin altında kalınacağını vurguladı. Bunun bir arama kurtarma problemi değil risk yönetimi sorunu olduğunu söyleyen Kadıoğlu, “Bu bir milli güvenlik ve beka problemi. Türkiye’nin gayri milli hasılasının büyük bir kısmının yok olma tehlikesi var. Büyük miktarda insan kaybedeceğiz. Türkiye için en büyük problem bu” dedi.

İstanbul’un kıyılarında daha önce tsunami oluştuğunu ve yine olabileceğini ifade eden Prof. Dr. Kadıoğlu, “Tsunami kıyılarda yaşayanların bilmesi gereken bir tehlike. Tersaneler, limanlar, kıyıdaki iskeleler bunlar çoğu dolgu alanlarında yapılmış, bunlar mutlaka zarar görecek, hiçbir şeye güvenemeyiz, hepsini kontrol etmemiz gerekiyor. Ona göre biz denizcilikten taşımayı, ulaşımı ve tahliyeyi planlamamız gerekiyor” diye konuştu.

Prof. Dr. Kadıoğlu sözlerini şöyle noktaladı:

“İstanbul yaşanmaz bir şehir haline dönüştü. İstanbul’un yolları, toprakları ve havası bu trafiğe ve insana yetmiyor, İstanbul’un suyu yetmiyor, artık çöküntüye giden bir şehir. İstanbul’da bir günde iki, üç yere gidemezsin, en fazla bir yere gidebilirsin. İstanbul’u büyüterek yaşanmaz bir hale getirdik. İstanbul’un sınırları ve karakterinin belli olması lazım, kaç milyon kişiyi besler, herkesin buraya mı gelmesi lazım? İstanbul sanayi kenti mi, turizm kenti mi, eğitim kenti mi? Buna karar vermemiz lazım. İstanbul şu anda kaptanı olmayan pusulasız bir gemi gibi okyanusta gidiyor.”

Depremde kaybolan çocukların ‘ölmesine’ 12 gün kaldıDepremde kaybolan çocukların ‘ölmesine’ 12 gün kaldı

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.