Savcı ‘Hayata Dönüş’te zamanaşımına itiraz etti

Zamanaşımı kararıyla biten davadaki hükmü istinafa taşıyan savcılık dosyanın 25 yıldır sürümcemede kalmasına neden olan işlemlere de değindi.

Gündem 11 Aralık 2025

Savcılık, Bayrampaşa Cezaevine düzenlenen “Hayata Dönüş” operasyonuyla ilgili Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesinde 39 er ve 167 rütbeli askeri personelin yargılandığı davanın zamanaşımından düşürülmesine itiraz etti.

Kararı istinafa taşıyan savcılık, itirazını 17 Kasım’da verilen mahkeme kararından bir gün sonra, 18 Kasım’da dosyaya iletti.

Savcılık yazısında, sanıkların aşırı güç kullanarak 12 kişinin ölümüne, 29 kişinin yaralanmasına neden olduğu ifade edildi: “Operasyonda görev alan birliklere mensup jandarma görevlileri olan sanıkların kendilerine verilen görevin ifası sırasında görev sınırlarını aşarak aşırı güç ve silah kullanmak suretiyle 12 kişinin faili gayri muayyen şekilde ateşli silah mermileri ile ve çıkan yangınlarda yaralanıp ölümlerine, 29 kişinin adli tabip raporlarında yazılı olduğu şekilde yaralanmalarına neden oldukları…”

Savcılık, operasyonda görev alan Ankara Jandarma Özel Asayiş Komutanlığı personelin isimlerinin mahkemeye iletilmediğinin altını çizdi:

“Tutuklu ve hükümlülerin bulunduğu bölüme fiilen müdahale eden Ankara J.Komd.Öz.Asyş.K.lığı personelinin sayısı, görevi ve isim listesi gönderilmemiştir. İlgili birimlerle müteaddit yazışmalara rağmen de bu konuda bilgi alınamamıştır. Özellikle Ankara J.Komd.Öz.Asyş.K.lığı’nın 24 Mart 2006 tarihli 94926 sayılı yazısında ‘…operasyona katılanlarla ilgili bilgi ve belgeye rastlanmadığı…’ bildirilmiştir. Keza 09 Mart 2006 tarih ve 75613 sayılı cevabi yazı da aynı mahiyettedir.”

Savcılığın itirazında, operasyona katılan askeri personelle ilgili soruşturma izninin alınmasının bile 6 yıl sürdüğü, bu süredeki birçok talebe jandarmanın “askerin sadece yetkililerce verilen görevi yaptığı ve aşırı güç kullanmadığı, tahriklere kapılmadan görevini ifa ettiği” şeklinde itirazda bulunduğu belirtildi:

“…ön inceleyici J. Yarbay L.C. tarafından hazırlanan ön inceleme raporu doğrultusunda özet olarak; ‘operasyona katılan personelin isim listesinin istenmesine ilişkin yazılara verilen cevaplarda bu yönde herhangi bir bilgi ve belgeye rastlanmadığı ifade edildiğinden operasyona katılan personelin ifadelerinin alınamadığı’, ‘…jandarma personelinin hükümlü ve tutukluların çıkardıkları isyanın bastırılmasında yetkili mercilerin talebi üzerine görev yaptığı, aşırı ve orantısız güç kullanmadığı, amaç ve verilen emirler dışına çıkmadığı, kanunların kendisine verdiği yetkiyi kullandığı, hiçbir tutuklu ve hükümlüye sui muamelede bulunmadığı, tahriklere kapılmadan görevini ifa ettiği…’ gerekçeleri ile İstanbul Valiliğinin 02 Nisan 2005 gün ve 2005/03 sayılı kararı ile soruşturma izni verilmemesine karar verildiği…”

Bu kararın ardından soruşturma izni verilmemesi kararı bozuldu ancak bu kez ön inceleyici olarak görevlendirilen J. Albay M.Y.’nin 09.04.2006 tarihli ön inceleme raporu doğrultusunda İstanbul Valiliğinin 10 Nisan 2006 tarihli kararı ile yeniden soruşturma izni verilmemesine karar verildi. Dosyada nihayet 21 Eylül 2006’da verilen kararla genel hükümlere göre takibat yapılmasına karar verildi.

Müdahil avukatlardan Güçlü Sevimli BirGün’e yaptığı açıklamada, gerekçeli kararın yazılmasının ardından kendilerinin de zamanaşımı hükmüne itiraz edeceklerini belirtti.

Son duruşmada da mahkemenin zamanaşımı kararı vermesinin hukuksuz olduğuna değinen Avukat Sevimli, soruşturma aşamasını yürüten ve dosyayı 10 yıl boyunca rafta bırakan eski Eyüp Cumhuriyet Savcısı Ali İhsan Demirel’in soruşturmayı akamete uğratmaktan yargılandığını hatırlatmıştı.

Soruşturma dosyasını tam 10 yıl boyunca işlem yapmadan elinde tuttuğu, maddi gerçeği araştırmak için hiçbir çaba sarf etmediği için hakkında “görevi kötüye kullanmak” suçundan Yargıtay 5. Ceza Dairesinde açılan davada yargılanan Demirel, suçlu bulundu, 1 yıl hapse mahkum edildi. Yargıtay Ceza Genel Kurulu, Demirel’in normalin çok üzerinde bir iş yükünün olduğunu öne sürerek cezayı bozdu. Soruşturma kapsamında 11 yılda sadece 11 müzekkere yazmış olan Demirel yeniden yapılan yargılamada beraat etse de Başkan ve bir üye, “Suçu sabittir” diyerek karara şerh düştü.

Ayrıca sanık sorgularının yıllara yayılması, hatta sanıkların bazılarının ifadesi bile alınmaması, yılda iki kez duruşma yapılması, devlet kurumlarınca bilgi isteklerinin yanıtsız kalması gibi işlemlerle zamanaşımının kararının önünün açıldığı ifade edildi.

Güçlü Sevimli mahkemeye, “Kendi tasarruflarınızdan kaynaklı bir durum hakkında zamanaşımı kararı veremezsiniz. Zira bu durum AİHM ve AYM kararlarına açıkça aykırı olacağı gibi vicdanen de kabul edilemez olacaktır. Sanıklar hakkında zamanaşımı kararı verilmesi halinde, ülkemizde kamu görevlilerinin yargılandığı davalardaki cezasızlık pratiğine mahkemeniz bir yenisini daha ekleyecektir” diye seslendi, AİHM kararlarından örnekler verdi:

“AİHM’in 17 Eylül 2014 tarihli Mocanu ve Diğerleri/Romanya kararında, iç hukuktaki zamanaşımı kurallarının katı bir şekilde uygulanmasının sözleşmesel yükümlülüklerle bağdaşmayacağı, özellikle kamu görevlilerinin yargılandığı davalarda zamanaşımı sebebiyle bu davaların durdurulamayacağı ifade edildi. Türkiye aleyhine karar verilen Abdülsamet/Türkiye, Yeter/Türkiye ve İzci/Türkiye dosyalarında da AİHM, kamu görevlilerinin yargılandığı davalarda etkili bir soruşturma ve kovuşturma yürüterek sorumluları tespit edip cezalandırması hususunda devletin pozitif yükümlülüğü olduğunu, işkence ve kötü muamele iddialarıyla suçlanan kamu görevlilerinin zamanaşımından yararlandırılmaması gerektiğini belirtmişti.”

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.