Uyuşturucu köpeği ‘Altın’, emekli oldu
Sokak köpeklerine ötanazi yolunu açan yasa tasarısı komisyondan geçti. Peki sokakta yaşayan her köpek sahipsiz midir? Bostancı Mahallesinin "muhafızları" Karamel, Ayıcık ve Çeto'nun hikayesini okuyun, mahallenin sevgilileriyle tanışın.
Sokak hayvanlarını öldürmenin yolunu açan yasa tasarısı görüşmeleri tamamlandı. Komisyondan tüm maddeler geçti, şimdi onaylanmak üzere TBMM Genel Kurul’a gelecek. Türkiye, milyonlarca sokak hayvanının öldürülmesi riskiyle karşı karşıya gelmesi anlamına gelen bu yasa teklifini haftalardır tartışıyor.
Teklif, özünde sokakta hiç sahipsiz hayvan kalmamasını, bu kedi ve köpeklerin belediyeler tarafından toplanıp barınaklara alınmasını, burada sahiplendirilemeyen hayvanların o barınak şartlarında tutulmaya devam etmesini öngörüyor. Tabii bir de belediyelere ‘Saldırgan ve hastalıklı hayvanları öldürme yetkisi’ veriyor.
Hayvanseverlere göre bu yasa, uygulanması halinde milyonlarca sokak hayvanının öldürülmesi anlamına gelecek. Çünkü Türkiye’de böyle bir barınak kapasitesi yok; olsa bile barınaklarda şartlar çok kötü, özellikle köpekler barınaklarda daha saldırgan hale gelebiliyor.
Sizi yeni yasanın kabulü halinde öldürülme riski bulunan Karamel ve arkadaşları ile tanıştıracağız.
Karamel, Ayıcık ve Çeto… İstanbul’un Anadolu yakasında Kadıköy’e bağlı Bostancı Mahallesi’nin sakinlerinden. Tam olarak kaç yaşlarında olduğu bilinmemekle birlikte 10 – 12 yaşları arasında oldukları tahmin ediliyor. Doğduklarından beri beraberler. Gün içerisinde ayrı ayrı görmek mümkün olsa da her sabah mutlaka birlikte yiyor, akşam da birlikte uyumaya gidiyorlar.
Mahallelinin deyimiyle mahallenin “muhafızları” onlar. Muhafız diyorlar çünkü bu üç kafadar mahalleye gelip giden sahipli ya da sahipsiz her köpeği tanıyor! Tanımadıkları birine rastlarlarsa da başlıyorlar havlamaya…
Gerçi son zamanlarda mahalleli öğretmiş, biri dükkandan kafasını çıkarıp “Susun, yapmayın” derse hemencecik susuyorlar. Yine de özellikle küçük ırk köpeklerle araları pek yok. Tek dertleri onlarla. Mahalleli yıllar boyunca bir gün bile bir insana ya da hayvana zararları dokunmadığını söylüyor.
Yıllardır mahalleli ile iç içe, sakin bir hayat sürüyorlar. Besleyenleri, sevenleri çok. Burada yaşayanlar yeni yasa tasarısının onaylanması halinde mahallenin “muhafız”larının başına gelebileceklerden dolayı endişeli. “Sahipsiz değiller. Bütün mahallelinin çocuklarıdır onlar” diyorlar.
Pınar Satıoğlu hem ‘Kadıköy Belediyesi Yerel Hayvan Koruma’ gönüllüsü, hem de Bostancı Mahallesinin bir sakini. Karamel ve arkadaşlarını bir de ondan dinlemek üzere Pınar Hanımın mahallede bulunan diş kliniğine gidiyoruz.
“Toplumsal barış içinde yaşayabilmemiz lazım elbette. Ancak bu topluma tek biz dahil değiliz ki, onlar da bu toplumun bir ferdi” diye başlıyor Pınar Hanım söze. Karamel ve arkadaşlarıyla neredeyse 12 yıldır ilgilenen isimlerden. O kadar uzun zamandır birbirlerini tanıyorlar ki, Pınar Hanım’ı vapura doğru giderken gördüklerinde mutlaka iskeleye kadar eşlik ederlermiş. Az çok hepimiz bir kere de olsa sevdiklerimize vapur iskelesine kadar eşlik etmişizdir değil mi?
Pınar Hanım insanların birbirleri ile kurdukları bağlara çok benzer şekilde hayvanların da insanlarla bağ kurabildiklerine inanıyor. Yeni yasa tasarısının kabul edilmesi durumunda yıllar boyunca besleyip ilgilendiği Karamel, Ayıcık ve Çeto’nun akıbetinden de endişe duyuyor.
Hepsinin kendi halinde, hareket etmekten çok da hoşlanmayan ama kendini sevdirmeye bayılan, iyi huylu hayvanlar olduğunu söylüyor: “Kime ne zararları olmuş ki bu hayvanları uyutalım?”
Öldürmenin toplum üzerinde yaratacağı travmanın altını da özellikle çiziyor Pınar Hanım:
“Benim komşumun küçük bir oğlu var. Her sabah bir tasa su doldurur, diğerine de mama. O tasları okula gitmeden önce mutlaka kapının önüne bırakır ki o okuldan gelene kadar hayvan dostları yiyip içebilsinler. Bu çocuk bir sabah kalktığında beslediği hayvanların öldürüldüğünü öğrenirse ne olacak? Tahmin edilenin çok daha ötesinde tehlikeli bir yasa bu.”
Pınar Hanımın da yönlendirmesiyle Karamel ve arkadaşlarının uğrak mekanlarından “Genç İkizler Kundura”ya gidiyoruz; 16 yıldır burada çalışan ve mahalledeki tüm sokak hayvanları ile yakından ilgilenen Hatice Serçek ile konuşmaya.
Hatice Hanım Karamel ve arkadaşlarını besleyip büyütmüş desek yalan olmaz. Yaklaşık 12 yıldır hepsiyle özel olarak ilgileniyor. Sıcak havalara özel düzenli soğuk su servisi bile sağlıyor Karamel, Ayıcık ve Çeto’ya.
Sadece insanlarla değil, kendi aralarında da iyi anlaştıklarını anlatıyor Hatice Hanım uzun uzun. Karamel ve arkadaşları yıllar içinde birbirlerini de iyi tanımış olacaklar ki ne zaman önlerine yemek konsa aralarında pay eder, sevmedikleri et ya da deri parçalarını seven varsa ona verirlermiş. Hatice Hanım asla birbirlerini beklemeden bir şey yemediklerini, yemek için bile olsa kavga etmediklerini söylüyor.
“Dünyadaki herkese yetecek kadar çok sevgi taşıyorlar içlerinde” diyen Hatice Hanımı onaylarcasına tam dükkanın kapısından çıkarken Ayıcık yanımıza geliyor. Başını okşamaya kalmıyor, Ayıcık kendini yere atıyor. Siz onu sevene kadar beklemeye devam ediyor. Sevmeye başlarsanız da değmeyin keyfine. Gitmek için ayaklandığınızda da mutlaka bir pati hamlesiyle onu sevdiğiniz için teşekkür edercesine patisini uzatıyor.
Ayıcık’a doyum olmasa da uğramak istediğimiz bir yer daha var. Karamel ve arkadaşlarının uğrak mekanlarından bir başkası olan “Akdeniz Cam.” Sahibi 69 yaşındaki Ekber Şahin. 1972’den beri burada esnaflık yapan Ekber Bey daha önce sayısız kedi köpeğe bakmış. Karamel ve arkadaşlarının yeri ise ayrı onun için.
Karamel ve arkadaşlarını mahallenin demirbaşları olarak gören Ekber Bey onları adeta dükkanının personeli gibi görüyor:
“Kapının önünde, kenarında, yakınında yoklarsa gözüm onları arar. Göremezsem içim sıkılır. Onlar burada olmazsa biz eksik kalırız. Buranın personeli gibiler artık. Gelip giden müşterim de bilir, tanır. Kimseye de zararları olmamıştır bugüne kadar. Geçinip gidiyoruz.”
“Bir onlar mı sığamadı bu dünyaya da öldürmekten bahsediliyor” diyerek devam ediyor konuşmaya Ekber Bey. Hayvanlara yardımcı olmasının karşılıksız olmadığını, onların da kendisine psikolojik olarak yardım ettiğini anlatıyor. Karamel ve arkadaşlarıyla 12 yıldır sorunsuz geçiniyorlar.
Ekrem Bey soruyor: “Bozkıra gidiyorsun, kuş sesi duyunca ‘Hayat varmış’ diyorsun, buranın hayat kaynağı da onlar. Onların sesi, neşesi olmadan olur mu?”
Bostancı Mahallesi sakinlerine göre olmaz. Hepsi tanıyıp sevdikleri, besleyip büyüttükleri Karamel, Ayıcık ve Çeto ile birlikte mahalleyi paylaşmaktan oldukça memnun. Uzun yıllardır aynı mahallenin sokaklarında bir arada yaşadıkları “muhafızlarına” bir zarar gelmemesi için de seferber olmaya hazırlar.
Uzmanlara göre de ötanazi çözüm değil. Yasa tasarısında geniş anlam taşıyan ifadelerin bilime aykırı olduğunu ve bu haliyle teklifin yanında olmayacaklarını söylüyorlar. Aynı şekilde bu yasa teklifinin kabul edilmesi durumunda ekosistemin de zarar göreceğinden bahsediyorlar. Yaşatmanın temel alındığı çözümlerin mümkün olduğunu ve bu konuda inisiyatif almaya hazır olduklarını yineliyorlar.