15 yıllık arkadaşına inandı, artık milyonlarca borcu var
10Haber'in günlerdir ‘Türkiye’nin gelmiş geçmiş en vicdansız çetesi’ diye isimlendirdiği suç örgütüyle ilgili yeni gelişmeler var. Dolandırıcılığa ve bebek cinayetlerine konu olan on özel hastanenin ruhsatı iptal edildi. Hastalar taburcu ediliyor.
Kamuoyunda yaygın olarak ‘yenidoğan çetesi’ olarak anılan, 10Haber’in ise günlerdir detayları ‘Türkiye’nin gelmiş geçmiş en vicdansız çetesi’ anonsuyla okurlarına aktardığı suç örgütüyle ilgili soruşturmada yeni gelişmeler yaşandı. Adı geçen özel hastanelerden 10’unun ruhsatı iptal edildi. Ayrıca mağdurlar arasında olduğu belirtilen bir annenin söyledikleri “pes artık” dedirtti.
Önce konuya henüz tam anlamıyla vakıf olmayanlar için özet geçelim;
Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) bebek ölümlerinin önüne geçmek amacıyla yenidoğan yoğun bakım birimi olan tüm hastanelerde masrafları karşılıyor. Burada yatan minikler için her gün için ortalama 8 bin TL para ödüyor. İşte bu örgüt de yeni doğmuş bebekler için ödenen bu paraya göz koymuş ve anlaşmalı olduğu özel hastanelere kapasitesinin çok üstünde bebeğin yatırılmasını sağlamak için elinden geleni yapmış.
Bu aç gözlülük sebebiyle iddianameye göre 10 bebek ölmüş. Çetenin devleti iki milyar lira dolandırdığı hesaplanıyor.
Soruşturmada adı geçen dokuz özel hastanenin ruhsatı iptal edildi. Bunların isimleri şöyle:
1- Özel Avcılar Hospital Hastanesi
3- Özel Birinci Hastanesi
2- Özel TRG Hospitalist Hastanesi
4- Özel Güney Hastanesi
5- Özel Bağcılar Medilife Hastanesi
6- Özel Beylikdüzü Medilife Hastanesi
7- Özel Reyap İstanbul Hastanesi
8- Özel Şafak Hastanesi
9- Özel Çorlu Reyap Hastanesi
Bir gün önce de Bağcılar Özel Şafak Hastanesi’nin eylül, Medilife Sağlık Hizmetleri Hastanesi’nin de mayıs ayından beri faaliyet yapmadığı öğrenilmişti. Bu hastanelerde yatmakta olan hastalar buralardan tahliye edilmeye başlandı.
Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu dün akşam katıldığı canlı yayında bu hastanelerle ilgili şunları söyledi: “10 hastanenin şu anda hastane kimlikleri ellerinden alınmış durumda, artık hastane değiller. İçinde çalışanlara da tabii ki devlet olarak elimizden gelen, iyi niyetli olanlara destek vereceğiz. Hasta kabulü yapmayacağız, içindeki hastaları diğer hastanelerimize nakledip hastane fonksiyonlarını durduracağız.”
Sürecin gizlilikle yürütüldüğünü anımsatan Bakan Memişoğlu, “Sağlık gibi çok hassas bir alanda denetim mekanizmalarını iyi kurmazsanız sıkıntı olur, biz denetim mekanizmaları olduğu için çeteyi yakaladık. CİMER olmasaydı, bu bilgiler gelmeseydi, biz bu gizli soruşturmayı yapmasaydık, şu anda hastaneler çalışıyor olacaktı” dedi.
İşte bu hastanelerdeki hastalar başka hastanelere naklediliyor. İçlerinde bebekler de var… Bazı hastanelerdeki tahliye ve nakiller sırasında hasta yakınlarının çalışanlara tepki gösterdiği görüldü. Bakanlığa da tepki vardı.
Bu hastanelerden birinde hastasının naklini bekleyenlerden biri de, henüz yeni doğmuş bebeği bebek yoğum bakımda olan bir baba olan Ercan Gökdoğan’dı. Gökdoğan bebek ölümleri ile ilgili haberlerinin ardından tedirgin olduklarını söyledi. Gökdoğan bebeklerinin 15 Ekim akşamı doğduğunu, üç saate yakın yanlarında kaldığını, anne sütü emmediğini, solunum sıkıntısı çektiğini belirtirken “Yoğun bakıma aldılar. Bugün dördüncü gün. Her gün akşam gelip çocuğumu görüyorum. Haberi görür görmez, annem ve kız kardeşlerimin ayrılmamasını söyledik. Şimdi sevkini istedik. Yoğun bakım ünitesindeki doktoru var. Evrak ve sevk bekliyoruz” dedi.
Öte yandan İstanbul’daki tüm özel hastanelere yönelik olarak da çapraz denetimler başlatıldı. Bu, bölgedeki hastanelerin ani bir şekilde eş zamanlı olarak denetlenmesi anlamına geliyor.
Bunun sonucunda 30 klasör ve iki koliden oluşan rapor hazırlandı. Çetenin 197 suça konu eylemin oluştuğu saptandı. Denetimler, banka hesap hareketleri, HTS incelemeleri ve fiziki takip tutanaklarının da suç içerikli konuşmalarla örtüştüğü belirlendi.
İddianameye de yansıyan yüzlerce sayfalık raporda, hastane denetimlerinde, bazı özel hastanelerin yenidoğan yoğun bakım ünitelerinde doldurulması gereken bazı defterlerinin doldurulmadığı, bebeklerin dosya üzerinde gösterilen sağlık durumları ile fiili sağlık durumlarının uyuşmadığı aktarıldı.
Komisyonun özel hastanelere yönelik Eylül 2023’te başlatılan denetimlerinde ilk somut şüphelere ulaşılmasıyla 112 Acil üzerinden örgütün kullandığından şüphe duyulan özel hastanelerin tamamına yenidoğan sevkleri durduruldu.
Hastanelere yönelik denetim çalışmalarının sürdüğü öğrenildi.
Davada 22’si tutuklu olmak üzere 47 şüpheli yargılanırken mağdurlar arasında olduklarını söyleyen ailelerin ifadeleri de bir bir ortaya çıkıyor.
Sabah gazetesinin aktardığına göre bunlardan biri A.Y.
A.Y., bebeğini 20 günlükken ambulansla İstanbul Şafak Hastanesi’ne götürdüklerini ve üç gün sonra iyileşmesine rağmen “Biraz daha zamanı var” denerek zorla tutulduğunu anlattı.
Mağdur anne, “Biz hiçbir iletişime geçemedik. Sadece görüş saatlerinde görebiliyorduk. Üç gün sonra bebek iyileşti. Ben ‘Bebek iyi görünüyor. Emiyor. Ne zaman çıkarırsınız?’ dediğimde ‘Biraz daha zamanı var” dediler. Tam olarak neyden tutulduğunu söylemediler. Ben iyi dediğimde kimse inanmadı. Hastanenin çıkarmasını bekledim. Ben iyi dedikçe onlar hasta bebek dediler” dedi.
Daha sonra çocuğunun ayağını propla yaktıklarını söyleyen A.Y., şöyle konuştu: “Haber vermediler bize. Ben kendim çocuğun ayağını gördüm. Çocuğu hemşireye bırakıp doktora koştum. Doktor bana bebeğin cildinin hassas olduğunu söyledi. Sonra ben yanık olduğunu söyledim. Siz bunu nasıl bilmezsiniz diye sordum. O sivilce abartma bana dedi. Sonra başhekime çıktığımda gülerek, ‘Bize bir şey yapamazsınız. Uğraşmayın’ dedi. Sonra başhemşireye gittim o da, “Boşuna uğraşmayın. Para kopartamazsınız” dedi. Ben de direk polise gittim. Şikayet oluşturdum. Sağlık Bakanlığına şikayet ettim. Avukata verdim. Şu an hala dava görünüyor.”
İddianamede eski Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun hastanesinin ismi de geçiyordu: Özel Avcılar Hospital.
Müezzinoğlu konuyla ilgili olarak günler sonra konuştu. Hastanenin 1989 yılında faaliyete başladığını dile getirerek şunları söyledi: “Bu kapsamda yüzlerce çalışanımız oldu. Kimse yanlış yapmadı diyemeyiz. İddianameye bakmadım kamuoyuna yansıyan dışında da bir bilgim yok. Ancak hastane yönetiminden bilgi aldım o yüzden içim çok rahat. Çalışma arkadaşlarım işlerini iyi yapan kişilerdir. Zaten 6-7 denetim geçiriyoruz. Vicdani anlamda rahatım.”
İddianamede, ‘bilgi sahibi’ sıfatıyla ifadelerine yer verilen dönemin İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü Özel Hastaneler Denetim Birimi’nde uzman olarak görev yapan Dr. Malik Türkay Esin, dönemin İl Sağlık Müdürü Prof. Dr. Kemal Memişoğlu’nun talimatıyla kurulan komisyonun, İstanbul Emniyeti’ni de sürece dahil ettiğini ve çete üyelerinin bu sürecin ardından tutuklandığını kaydetti. Dr. Esin, “İşin içinde olmasam, yapılan dinlemelerin kayıtlarını dinlemesem, bunun bir korku filmi ya da kasıtlı olarak sağlık camiasını kirletmek amacıyla yapılabilecek bir iş olduğunu düşünürdüm. Bir bebeğe bunun yapılabilmesini aklınız kabul etmiyor” dedi.
Dr. Esin, İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü Özel Hastaneler Denetim birimi olarak İstanbul’da bulunan diş hekimliğinden hastanelere, dispanserden polikliniklere kadar tamamını yıl içinde düzenli olarak denetlemekle görevli olduklarını kaydederek, bu rutin denetlemelerin dışında, CİMER şikayetlerini de dikkate alarak denetimler gerçekleştirildiğini söyledi. Ayrıca şunları kayda geçirdi:
“2023 yılı denetimleri başladığında biz, hastane ve dispanserlere ekiplerimizle denetimlere gitmeye başladık. Her sağlık kuruluşunu senede 2-3 defa, farklı sebeplerle denetliyoruz. Yılbaşı sonrası biz normal denetimlerimizi yaparken, üçüncü ayda gelen bir CİMER şikayetinde bir hastane ismi verilerek burada çalışan doktorun daha önce bir terör örgütü ile irtibatlı olması nedeniyle cezai işleminin olduğu ve bu kişinin bir organizasyonla yenidoğan bebeklerle ilgili yoğun bakımlarda organize bir şekilde SGK’yı dolandırmak amaçlı işlemler yaptığı yönünde bilgiler vardı.
Hem hakkında ihbarda bulunan hastane, hem diğer hastaneleri bu gözle de denetlemeye başladık. Ayrıca o güne kadar tutanak tuttuğumuz, cezai işlem başlattığımız veya yasal işlemleri devam eden kurumlarla ilgili geriye dönük tekrar inceleme yaptık. İşin ciddiyetini öğrendiğimizde, o dönemki görevim gereği dönemin İstanbul İl Sağlık Müdürü Kemal Memişoğlu’na çıkarak ‘Efendim böyle bir CİMER şikayeti var. Bizim yaptığımız denetim ve araştırmalar da bu ihbarı doğruluyor. Bununla ilgili özel bir çalışma yürütmek istiyoruz’ dedik. Kendisi ‘Sonuna kadar gidin’ diyerek destek oldu.”
Bunun üzerine özel bir ekip talebinde bulunduklarını ve Prof. Dr. Memişoğlu’nun bu konuda her türlü desteği vermesiyle, içinde farklı kurumlardan yenidoğan yoğun bakım doktorlarının da yer aldığı bir komisyonla, yenidoğan yoğun bakımları markaja aldıklarını vurgulayan Dr. Esin, şöyle devam etti:
“SGK dolandırılıyordu ama bebeklerin de zarar görmesi söz konusuydu. Para için bebeklere zarar veren bir yapı, bazı bebeklerin daha fazla zarar görmeden bu işin önüne geçebilmek için yaptığımız (belge ve gözlemlere dayalı) denetimler yeterli olmayacaktı. Bu kişilerin kendi aralarındaki konuşmaları, kayıtları, mesai sonrası görüşmeleri ve takipleri gerekiyordu. Bunun için de polisle çalışmaya ihtiyaç vardı.
Bize buradan bir yol açılması gerekli diyerek elimizdeki evraklarla beraber İl Sağlık Müdürlüğü’nün de yazısıyla, İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne müracaat ettik. Onlar da özel bir ekip kurdular. Hemen bizim isimlerini verdiğimiz, şüphelendiğimiz kişilerle ilgili bugüne kadar tuttuğumuz tutanakların incelemesini yaptılar ve belli kişilerin telefonlarını dinlemeye, takiplerini yapmaya, harcamalarını kontrol etmeye başladılar. Zaten olayın ondan sonraki kısmı tamamen emniyet ayağında devam etti.
Soruşturmanın selameti açısından yapılan takip ve incelemelerin dışarı sızmaması için, sürece çok fazla kişinin dahil edilmediğini de vurgulayan Dr. Esin, olayın asıl vahametinin emniyetin sürece dahil olmasıyla ortaya çıktığını söyledi.
Esin, bir kişiyle başlanan dinlemeler sonucu, adı geçen diğer isim ve hastanelerin de emniyetin markajına girdiğini, soruşturmanın bugünkü aşamaya gelmesini sabırla ve gizlilikle sürdürülen bu takiplerin sağladığını belirterek sözlerini şöyle sürdürdü:
“Biz, bu aşamadan sonra emniyete sadece dinlemeler veya incelemelerinde danışmanlık hizmeti vererek süreçte yer aldık. Yani konuşma ya da yazışmalarda bazı teknik terimler ve tıbbi bilgiler konusunda polise yardımcı olduk. Yaklaşık 6-7 aylık titiz bir araştırma sonucunda 2024 yılına geldik. Emniyet bir gece vakti şüphelileri gözaltına almaya başladı. Olayda daha ağır olan kısım, aslında emniyetin aldığı ifadeler ve bu ifadelerde yapılan itiraflardı.”
İddianamede ‘çetenin lideri’ olarak anılan doktor Fırat Sarı ile sevk ve idareti birlikte yürüttüğü meslektaşı İlker Gönen’in tape kayıtlarında bahse konu hastanenin adı sık sık geçiyordu.
Mahkeme dosyasına giren bir telefon konuşması şöyleydi:
FIRAT SARI: Alo
İLKER GÖNEN: Abi, naber, napıyorsun?
FIRAT SARI: İyiyim, ne olsun abi. Valla bir sorayım dedim seni, iyisin mi?
İLKER GÖNEN: İyiyim, nasıl gidiyor?
FIRAT SARI: İyi gidiyor.
İLKER GÖNEN: Şu anda Medilife’de bilgi saatindeyim.
FIRAT SARI: Tamam, rahatsız etmiyorum…
İLKER GÖNEN: Sen napıyorsun?
FIRAT SARI: Bir sıkıntı yok, biz de uğraşıyoruz işte. Sadece seni sorayım dedim.
İLKER GÖNEN: Hmm
FIRAT SARI: Senle geçen gün konuşmuştuk, var mı bir problem?
İLKER GÖNEN: Yok, sorun yok.
FIRAT SARI: Tamam mı abi?
İLKER GÖNEN: Şeyden falan dönmedi değil mi sana, Mustafa Kazan Şafaktan?
FIRAT SARI: Yok abi, dönmedi.
İLKER GÖNEN: Yok yok, hiç beklenti yok…
FIRAT SARI: Hiç yok abi.
İLKER GÖNEN: Tamam, sen neredesin?
FIRAT SARI: Valla ben Reyap’tayım.
İLKER GÖNEN: Hmm
FIRAT SARI: Uğraşıyoruz, birazdan bilgilere bakacağım, doğaya da bakacağım.
İLKER GÖNEN: Tamam
FIRAT SARI: Orada bir sorun yok, sen erken de çıkabilirsin, işlemin yoksa.
İLKER GÖNEN: Yok abi, buranın bilgi saati falan var, sonra problem olur, boşver.
FIRAT SARI: Tamam.
İLKER GÖNEN: Şu an otuz iki bebek var, on biri entübe durumda burada.
FIRAT SARI: Tamam abi.
İLKER GÖNEN: Tamam mı abi?
FIRAT SARI: Ya abi, şu İlker, kafama takıldı. Cansu bir film gösterdi.
İLKER GÖNEN: Hmm
FIRAT SARI: Şu diyafram hernesi var ya…
İLKER GÖNEN: Evet
FIRAT SARI: Ona bir daha baksana. O şimdi sol çok ciddi… Acaba kalp mi kaldı orada, diyafram mı?
İLKER GÖNEN: Hmm
FIRAT SARI: Eğer o ikizler onu takip ettilerse…
İLKER GÖNEN: Hmm, evet.
FIRAT SARI: Diyafram hernesi değil mi? Çünkü bana sanki bir tarafta aşırı bir pnomotoraks gibi geldi, bağırsak kanserine hiç benzemedi.
İLKER GÖNEN: Evet, doğru, ama dünkü mevzuyu konuşmadık seninle. Müsait misin şimdi?
FIRAT SARI: Evet, müsaitim abi.
İLKER GÖNEN: Cansu beni dün aradı, tamam mı?
FIRAT SARI: Evet.
İLKER GÖNEN: Çocuğu yukarıya çıkartmışlar, çocuk geldi.
FIRAT SARI: Hı hı.
İLKER GÖNEN: Çocuk on beş dakika içinde eks oldu, tamam mı?
FIRAT SARI: Hı hı.
İLKER GÖNEN: Cilt altı amfizemi çok ciddiydi. Cansu, sırtından bir şey geliyordu dedi.
FIRAT SARI: Filmde de görünüyordu zaten, cilt altı amfizemi.
İLKER GÖNEN: Evet, doğru. Ama orada, desem ki Dursun abi ağzından kaçırdı.
FIRAT SARI: Evet, doğru.
İLKER GÖNEN: Ama Cansu’ya bunu söyleyemedim.
FIRAT SARI: Evet, anladım.
İLKER GÖNEN: Ben o sırada Beylikdüzü’nde, Medilife’daydım.
FIRAT SARI: Tamam.
İLKER GÖNEN: Dursun Bey’e ulaşamadığını söyledi Cansu, çok acitli bir şekilde aradı beni.
FIRAT SARI: Anladım.
İLKER GÖNEN: Neyse, Dursun abi açtı telefonu, hemen açtı yani.
FIRAT SARI: Evet.
İLKER GÖNEN: Çok kötü bir bebek varmış, hemen başında olduğunu söyledi.
FIRAT SARI: Evet.
İLKER GÖNEN: Her yeri mosmordu, zaten eks gibiydi. Kalbi kırk, saturasyonu elliydi.
FIRAT SARI: Anladım abi.
İLKER GÖNEN: Eğer premotoraks desem, başka yerlere giderdi olay, anlatabildim mi?
FIRAT SARI: Anladım abi, yok yok sıkıntı yok.
İLKER GÖNEN: Tamam.
İLKER GÖNEN: Onu iyice bağırsağa bağladım, her yerde görünüyor. Şöyle böyleye bağlattım ben onu.
FIRAT SARI: Tamam.
İLKER GÖNEN: Bir de ondan önce Dursun abi, “Bir göbek açacağım” demiş, anlattı mı Cansu sana?
FIRAT SARI: Bu, o çocuk mu, bir saat mi?
İLKER GÖNEN: Yok.
FIRAT SARI: Hıh.
İLKER GÖNEN: Ondan bir saat önce bir tane TTN yaptı.
FIRAT SARI: Hmm.
İLKER GÖNEN: Dursun abi, “Ben göbek açayım” demiş, göbeği açamamış, mahvetmiş. Mahvettikten sonra Cansu’ya vermiş.
FIRAT SARI: Yav… Kendisine yav…
İLKER GÖNEN: Cansu da şimdi ona çok gergin abi.
FIRAT SARI: Hmm.
İLKER GÖNEN: O yüzden Cansu’ya bir şey demedim.
FIRAT SARI: Ben de bugün, dün Cansu bana söyledi. Dedim ki, “Cansu bir şey olmaz, dokunmayın. Kızım, bir şey olmaz, karışma sen.”
İLKER GÖNEN: Keşke dokunmasa… Şimdi orada premotoraks da var, sola gidin desem, bıraktık biz. Zaten bunu diyor.
FIRAT SARI: Hmm.
İLKER GÖNEN: O yüzden hiç ses etmedim abi.
FIRAT SARI: Neyse, ayda bir olur zaten…
İLKER GÖNEN: He.
Sarı ve Gönen’in 10 kez “kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi”, “nitelikli dolandırıcılık”, “suç işlemek amacıyla örgüt kurma” ve 11 kez uygulanmak üzere “resmi belgede sahtecilik” suçlarından toplamda 177 yıl 6 aydan 582 yıl 9’ar aya kadar hapisle cezalandırılmaları talep ediliyor.
Türkiye’de yankılanan bu dosya, İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü’nün özel hastanelerin denetiminden sorumlu bir doktorun (T.E.) Ocak 2023’te Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi’ne (CİMER) yaptığı başvuruyla fark edildi.
Doktor T.E., bazı özel hastanelerde doldurulması gereken yenidoğan yoğun bakım üniteleri defterlerinin boş bırakılması üzerine olayın üzerine gittiğini söylüyor.
İddianamede yer aldığı şekliyle Esin’in “Ayrıca bebeklerin dosya üzerinde gösterilen sağlık durumları ile fiili sağlık durumlarının uyuşmadığını örneğin entübe olarak kayıtlı gösterilen bebeğin gayet sağlıklı ve nefes alabilir durumda olduğunu gördük. Durumu hastane yetkililerine sorduğumuzda az önce düzeldi gibi cevaplar aldık” dediği belirtildi.