Alberto Manguel ile Doppler arasında: Okumak neyi değiştirir

9 Nisan 2024
Bu haber 1 ay önce yayınlandı

'Hayali Bir Hayat' olarak kitaplaşmış Sieglinde Geisel’le yaptığı muhteşem söyleşide Alberto Manguel, “Her metnin sınırları olmayan sonsuz bir metin ağı içinde var olduğunu” dile getirmiş.

Ben de bu kitapla birlikte okuduğum Erlend Loe'nin 'Doppler’inin 'metin ağında' kendimce gidip gelmek istiyorum.

BÜLENT KORMAN

“Kitaplarda güzel bir yüzün bir odaya girdiğini ya da bulutların arasından bir güneş ışığının süzüldüğünü görmek…”

‘Hayali Bir Hayat’ olarak kitaplaşmış Sieglinde Geisel’le yaptığı muhteşem söyleşide Alberto Manguel, “Her metnin sınırları olmayan sonsuz bir metin ağı içinde var olduğunu” dile getirmiş.

Dünyanın en çok kitap okuyan insanlarının arasında en başlarda bir yeri olan bir yazar Manguel.

Ben de onun bu kitabı ile son birkaç günde onunla birlikte okuduğum ikinci bir kitabın “metin ağında” kendimce gidip gelmek istiyorum.

Erlend Loe’in ‘Doppler’ adlı, malûm konformist hayatı tiksinip terk ederek, bir bakıma “masumiyete geri dönmeyi” sorgulayan samimi küçük romanı bizde 23 baskı yapmış.

Pek çok insan bir romanı okuyor, bir filmi izliyor ama bu onları ne kadar değiştiriyor diye düşündüğüm için, bu ilginin neye yol açtığını doğrusu merak ediyorum.

“Onlar kendilerini edebiyatın söylediklerine açmıyorlar” diyor Manguel.

Oysa edebiyat, “bize her seferinde unuttuğumuz şeyleri hatırlatmak için” var.

“İnsanlar ‘vay canına amma ilginçmiş!’ diyorlar ama sonra hiçbir şey yazılmamış gibi hayata devam ediyorlar.”

Neden böyle oluyor peki?

Cevabı şu:
“Okur neden metinle etkileşime girmiyor? Belki korkudan, tembellikten, cehaletten, kendi yeteneklerine olan güven eksikliğinden? Bilmiyorum.”

Bir yerde şunu söylemiş:
“Apollon’un Arkaik Gövdesi” şiirini okuyup -Rilke’nin dediği gibi- hayatınızı değiştirebilirsiniz elbette, ancak insanların yüzde doksan dokuzu bunu yapmaz.
O eski klişeyi, Yahudilere gaz verdikten sonra evine gidip Mozart dinleyen Nazi albayı örneğini ele alalım. Evet, bu adam Mozart dinliyor. Peki Mozart onu dönüştürüyor mu? Hayır. Mozart sizi dönüştürebilir mi? Evet.”

‘Doppler’de, etrafımda da tanıdık olan, “Başarı” endeksli toplumda hedef küçültmeyi önerenlerin ‘sağlıksız insan’ olarak görülmesi ve modern dünyayla dalga geçenlerin ‘çevreye verdiği rahatsızlık’ anlatılmış.

Bu kuşkusuz bir uyumsuzluk ve başkalarıyla ciddi bir ters düşüş nedeni.

Çünkü insanoğlunun bugün başkalarından daha başarılı olmak istemeyeceği hiçbir şey yok.

Başarıyla yaşlanmalı, hastalanmalı, başarılı bir şekilde ölmeyi başarmalıyız!

Etraf sadece bu zihin kıskacına biat edenlerle değil, ayrıca misyonerlik edenlerle çevrili.

Öyleyse Marks’ın önerisini bugün şöyle mi anlamalıyız:
Umut, “başarının eline geçmemiş, bu mikrop iliğine kemiğine işlememişlerin birleşmesinde.”

Doppler’in aslında yuvadan okullara, işe evliliğe gayet başarılı bir geçmişi var. “Çok başarılı oldum. Bok gibi başarılıydım.”

Ama “sterilize” bir hayatı ret ederek ipleri kesip atmayı biliyor.

“Oturduğu dalın en ucuna kadar gitmeye cesaret edebilmeli, hatta bindiği dalı kesebilmeli” diye düşünüyor.

“Yoksa insan sadece bir pisliktir” diyor oğlu.

“Önemli olmadığını düşündüğümüz anda bütün projeler çöker, hatta belki evliliğiniz bile.”

London School Economics’e gitmeyi düşünen oğlunu haşlayarak, “sınırları korumaktansa, sınırları zorlamanı sağlayan bir okul” gibi tuhaf kavramlardan söz ediyor.

“Neden söz ettiğini anlamıyorum” diyor oğlu.

İş işten geçmiş, başarıya bir kez kilitlen(il)miş zihinlere bazı şeyleri anlatmak artık imkânsızdır.

‘Sanal mevcudiyet’ ile ‘maddi mevcudiyetin’ aynı şey olmayışını anlatabilmek gibi.

Antonio Manguel, “Dante, ‘İlahi Komedya’da ruhları kucaklamaya çalıştığında fark eder bunu” diyor.

Bilgeleşmiş yazara göre, “Mağaralarda insan olarak birlikte yaşamaya karar verdiğimiz zamandan bu yana, mutlu ve adil bir yaşam sürebileceğimiz bir toplum icat edemedik… Bir yığın şey icat ettik, pek çok yeni yaşam tarzı tasarladık ama ne yazık ki hiç değilse nüfusun çoğunluğu için adil olan bir yaşam tarzı bulamadık.”

“Ortada bir savaş var” diyor, ormana kurduğu bir çadırda bir yavru geyikle yaşayan ve insan herhangi bir şeyi nasıl olup da alıp satabilir sorusunun içinden çıkamayan Doppler.

Babasının rahat uyuması için onun anısına bir totem dikiyor, yavru geyik ve oğlundan oluşan küçük kervanıyla -belki- başka
insanlara ulaşmak ümidiyle Doğuya yöneliyor.

Bu ona göre bir seferberlik.

Akıllılığa karşı. Aptallığa karşı.

Norveçli yazarın küçük romanı bir sayfaya tek başına yazılmış ilginç bir kelimeyle bitiyor: (İnşallah.)

Ben de bu kitapla birlikte okuduğum Erlend Loe’nin ‘Doppler’inin “metin ağında” kendimce gidip gelmek istiyorum.

Erlend Loe'dan Mal Sayımı: İroniyi anlamayan nesle aşina değilizErlend Loe’dan Mal Sayımı: İroniyi anlamayan nesle aşina değiliz

Hayali Bir Hayat
Sieglinde Geisel ile Söyleşi
Alberto Manguel
Çeviren: Orhan Düz
Yapı Kredi Yayınları, 2024
136 sayfa.

Doppler
Erlend Loe
Çeviren: Dilek Başak
Yapı Kredi Yayınları, 2023 (23. Baskı)
roman, 120 sayfa.

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.