Yeni Çıkanlar
Savaş Sonrası (Ciltli) –
1945 Sonrası Avrupa Tarihi
Tony Judt
Çeviren: Dilek Şendil
Alfa Yayınları, 2024
tarih, 1016 sayfa.
New York Times’ın 21. yüzyılın en iyi 100 kitabı listesine 43’üncü sıradan giren ve Türkçe baskısı epeydir bulunmayan Tony Judt’un ‘Savaş Sonrası’, yeni yayınevi ve yepyeni kapağıyla yeniden raflarda.
Almanya’dan Polonya’ya, Batı Avrupa’dan Doğu Avrupa’ya savaş sonrası Avrupa’nın yetkin ve usta işi tarihi.
“1945’in küllerinden bugünkü Avrupa’nın doğuşunun daha iyi ve daha okunabilir bir tarihinin nasıl yazılabileceğini hayal etmek zor… Sonuç olarak, gerçek bir başyapıt.” Ian Kershaw
“Zekice… Judt savaş sonrası Avrupa tarihi üzerine standart bir referans çalışması yazmış. Verimli tartışmalara yol açacak, ancak bir daha aşılabileceğini hayal etmekte zorlanıyorum.” Misha Glenny
At, Tekerlek ve Dil –
Avrasya Bozkırlarının Tunç Çağı Atlıları Modern Dünyayı Nasıl Şekillendirdi?
David W. Anthony
Çeviren: Cemal Can Tarımcıoğlu
Fol Kitap, 2024
688 sayfa.
Bugün yeryüzünde insanların yarıya yakını tarihöncesinde var olmuş ortak bir dilden türemiş dilleri konuşmalarına rağmen Proto-Hint-Avrupa dili adı verilen bu atanın kimliği ve kimlerce konuşulduğu uzun bir süre boyunca gizemini korudu. Peki, kimdi bu insanlar ve yaptıkları toplumsal ve kültürel yenilikler insanlığın rotasını nasıl belirledi?
Tarihöncesi antropoloji ve arkeolojinin yaşayan en önemli isimlerinde David W. Anthony, her mitte olduğu gibi Babil Kulesi mitinde de bir gerçeklik payı bulunduğunu gösterircesine bu soruya çığır açıcı bir yanıt veriyor: Demir Perde’nin yıkılışının ardından Batılı arkeologların Avrasya’da daha kolay erişir hâle geldikleri antropolojik ve arkeolojik bulgulardan hareketle Proto-Hint-Avrupa dilini ve halklarını Avrasya’nın bozkırlarına yerleştiriyor. Ortak bir dili kullanan, ata binen, araba kullanan bu halkların ve kültürlerin nasıl kıta boyunca var olan kültür adalarını Avrasya’yı saran bir uygarlık koridoruna dönüştürerek yeni diller, yeni siyasi sistemler ve bir tarihöncesi kültür devrimi ortamı yarattıklarını ortaya koyuyor.
Bir bulmacanın parçalarını birleştiren dedektif hassasiyetiyle en küçük arkeolojik ve dilbilimsel kalıntılardan hareketle adım adım ilerleyerek bize bugünü doğuran uzak geçmişin hikâyesini anlatıyor.
Askeri Devrimlerin Dinamikleri –
Savaşın Değişen Yüzü, 1300-2050
Derleyen: MacGregor Knox, Williamson Murray
Çeviren: S. Erdem Türközü
Fol Kitap, 2024
296 sayfa.
Dünyanın dört bir yanında bölgesel savaş riskinin iyice arttığı şu dönemde, savaşın ne olduğu kadar nasıl değiştiği sorusu da yeniden önem kazanıyor. Savaş alanında silahlı insansız hava araçlarının, otonom silah sistemlerinin, paralı orduların rolü gitgide artıyor. Siber savaştan, yeni psikolojik harp tekniklerine kadar uzanan, daha önce görülmemiş yeni teknolojiler ve taktikler devreye sokuluyor. Uluslararası mekanizmaların zayıflaması, böyle bir ortamda devletlerin ve toplumların güvenlik anlayışını da derinden etkiliyor.
‘Askeri Devrimlerin Dinamikleri’ işte bu tartışmayı genel bir çerçeveye oturtarak tarih boyunca savaşlarda, askerî stratejilerde ve taktiklerde meydana gelen devrimlere ve bu devrimlerin sonuçlarına derinlemesine bir bakış sunuyor. Ortaçağın meydan muharebelerinden Napolyon Savaşları’na, Dünya Savaşlarının dehşetinden günümüzün düşük yoğunluklu çatışmalarına; barutun icadından nükleer silahlara ve ötesine kadar, savaşın değişen yüzünün izini sürüyor.
Savaşların sadece bir güç mücadelesi olmadığını, karmaşık insan ilişkilerinin ve sosyal yapıların bir yansıması olduğunu, yalnızca teknolojik yeniliklerle değil, devrim niteliğinde kültürel ve ideolojik dönüşümlerle de şekillendiğini ortaya koyarak, okura bu değişimin kökenlerini ve sonuçlarını sorgulama fırsatı veriyor.
Türkiye’nin Gizli Ermenileri
Avedis Hadjian
Çeviren: Akın Emre Pilgir
İletişim Yayınları, 2024
araştırma, 624 sayfa.
‘Türkiye’nin Gizli Ermenileri’, ülkenin ‘görünürde’ geçmişiyle yüzleşmeye başlıyor gibi gözüktüğü bir dönemde , 1915’ten hayatta kalabilmiş Anadolulu Ermenilerin izini sürme çabasını anlatıyor.
‘Gizli’ veya ‘saklanmış’ Ermeniler olarak tanımlanan bu insanlara ulaşma çabası Hadjiyan’ı Sivas’tan Van’a, Bitlis’ten Antep’e dek uzanan uzun ve meşakkatli bir yolculuğa çıkarıyor. Soykırımdan önce ya da sonra Müslümanlaşmış Ermenilerin yanı sıra Hıristiyanlıklarını sürdürmeye çalışan; Ermeni olduklarını açıkça söyleyen ve Ermeni olduklarını kesin bir dille inkâr eden çeşitli gruplarla karşılaşıyor.
Ermeni ‘tanımını’ da genişleten bu yolculukta Avedis Hadjian, bizzat yaşadığı acı bir deneyimle ‘görünür’deki özgürlüklerin, yeni bir çağ müjdesinin kısa süre içinde –tekrar– suya düşeceğini seziyor. Yine de bu kitapta, hem halkının hem de insanlığa olan umudunun peşinde olan bir hikâyeye tanıklık ediyoruz…
Derimizin Olağanüstü Yaşamı –
Dış Yüzeyimize Yakından Bir Bakış
Monty Lyman
Çeviren: Sevkan Uzel
Metis Yayıncılık, 2024
296 sayfa.
En sıradışı organımızı baştan aşağı inceleyen bu çalışma, deriye yazılmış bir aşk mektubu. Kitapta deriyi bir prizma olarak kullanarak farklı zaman ve mekânlara bir bakış atacağız; antik tarihten bilimin geleceğine, Papua Yeni Gine’de timsaha tapan insanların zarif dövmelerinden Miami Plajı’ndaki güneşperestlerin derilerindeki değişimlere uzanacağız.
Önce deriyi fiziksel açıdan katman katman inceleyeceğiz. Ardından beslenmemizin cildimizi etkileyip etkilemediği, cildimizi nelerin yaşlandırdığı ve güneş ışığının ne kadarının fazla olduğu gibi soruları, gerçek ile efsaneyi birbirinden ayırarak ele alacağız. Bu sorulardan yola çıkarak, dokunma kaynaklı acı ve keyiften, stresin cilt üzerindeki etkilerine kadar, deriyle zihni birbirine bağlayan merak uyandırıcı konuları inceleyeceğiz.
Deri ile zihin yakın arkadaştır ve başka hiçbir organ psikolojik açıdan bu denli önem taşımaz. Derimizin başkaları tarafından nasıl algılandığı –veya buna ilişkin kendi fikrimiz– zihinsel sağ ..
Matematikte Kaybolmak –
Güzellik Kavramı Fiziği Nasıl Yanlış Yönlendiriyor?
Sabine Hossenfelder
Çeviren: Murat Havzalı
Alfa Yayınları, 2024
bilim, 304 sayfa.
Fizikçiler, ister kara deliklerin varlığı üzerine düşünüyor ister maddenin doğasını inceliyor olsunlar, en iyi kuramların güzel, basit ve zarif olduğuna inanırlar. Ama ne yazık ki, fizikçi Sabine Hossenfelder’in savunduğu gibi, bu standartlar, fizikte 40 yıldır önemli bir kuramsal atılım yapılamamasına yol açıyor.
Hossenfelder, ‘Matematikte Kaybolmak’ta, güzellik kaygısının doğal dünyayı olduğu gibi görmekten bizi nasıl alıkoyduğunu açıklıyor. Estetik ölçütlerin kılavuzluğunu benimseyen fizikçiler, akıllara durgunluk veren kuramlar geliştirdi, onlarca parçacık icat etti ve uzayın birbirinden uzak noktalarının solucan delikleriyle bağlantılı olduğunu ilan etti. Ancak bunların neredeyse hiçbirisi gözlemlerle doğrulanamadı; aslına bakılırsa çoğu sınanabilir hale bile gelmedi. Bu kısırdöngüden çıkabilmek için fizikçilerin kuramlarını inşa etme biçimlerini gözden geçirmeleri gerekecek.
‘Matematikte Kaybolmak’ın gösterdiği gibi, bilim insanları, evrenle ilgili gerçekleri ancak kargaşayı ve karmaşayı benimseyerek elde edebilecek.
“Kışkırtıcı bir kitap.” New York Times
“Hossenfelder’e göre Einstein ve benzer şekilde çalışan diğerleri, canlı ve kışkırtıcı kitabının başlığı gibi ‘matematikte kaybolmuşlar’.” Wall Street Journal
Gelecek Düşündüğünüzden Daha Yakın –
Teknoloji İş Hayatını, Sanayiyi ve Günlük Hayatımızı Nasıl Dönüştürüyor?
Peter H. Diamandis, Steven Kotler
Çeviren: Mehmet Gürsel
Doğan Kitap – Ceo Plus
iş dünyası, 384 sayfa.
Geleceği bilemezsiniz ama en çok hangi teknolojilere yatırım yapıldığını öğrenebilirsiniz!
Teknoloji kimsenin ummadığı kadar hızlı gelişiyor. Önümüzdeki on yıl içinde eşi görülmemiş çalkantılar ve gelişmeler olacak.
Diamandis ve Kotler gelişen teknolojilerin hem günlük hayatımızı hem de toplumumuzu nasıl değiştireceğini açıklıyor. Yapay zekâ, robotlar, sanal gerçeklik, dijital biyoloji, üç boyutlu yazıcılar, blockchain teknolojisi ve küresel ağ teknolojileri geliştikçe neler olacak? Tüm bu teknolojiler günümüz sanayisini ve iş hayatını nasıl değiştirecek? Devletler ve iş dünyası nasıl yönetilecek?
Teknoloji yatırımları sayesinde Fortune dergisi tarafından ‘Dünyanın En Büyük 50 Lideri’nden biri seçilen Diamandis ve çoksatan yazar Kotler, teknoloji devlerinin hangi alanlara yatırım yaptıklarını ve bu yatırımların ulaşım, reklamcılık, perakendecilik, eğlence, eğitim, sağlık, finans, emlak, gıda, kısaca tüm iş dünyasını ve hayatımızı nasıl şekillendireceğini anlatıyor.
Kütüphanemdeki İsyan –
Yapıbozuma Uğrayan Sanatın Peşinde
Serdar Turgut
Nora Kitap, 2024
168 sayfa.
Gazeteci Serdar Turgut, ‘Kütüphanemdeki Sesler’le başladığı doğaçlama sanat yolculuğuna ‘Kütüphanemdeki İsyan’ ile devam ediyor.
Çağdaş sanatın izlerini takip ederek günümüzde sanatın geldiği yeri ve postmodern sanatı anlatırken; sessiz bestelerden boş tuvallere, ünlü pisuvardan hayret verici konserve kutularına, Manet’den Pollock’a, sanatın nabzını tutan dergilerden New York’un meşhur galerilerine, sanata yapılan felsefi müdahalelerden kulislerde konuşulanlara ve avangarddan caza uzanan entelektüel bir serüvenin kapılarını aralıyor.
Serdar Turgut, sanat tarihindeki gelişmeleri anlaşılır ve keyifli kılan üslubuyla okuru yine bilgilendirirken şaşırtıyor…
Lanetli Ekmek
Sophie Mackintosh
Çeviren: Püren Özgören
Can Yayınları, 2024
roman, 192 sayfa.
‘Su Kürü’ ve ‘Mavi Bilet’ adlı kitapları hayli beğenilen ödüllü yazarı Sophie Mackintosh’tan, Fransa’da bir kasaba halkının zehirlendiği ve sorumluların ortaya çıkmadığı gerçek bir olayın ekseninde ilerleyen tutku romanı.
1951 ilkbaharı. Dört kişi ufak bir Fransız kasabasında karşılaşırlar: Fırıncı ile karısı ve büyükelçi ile karısı. Durağan taşra yaşamından usanan fırıncının karısı, bu karşılaşmayı yaşantısına renk katmak için fırsat olarak görür ve onlarla yakınlık kurar. Bir süre sonra tuhaf şeyler olmaya başlar. Atlar tarlalarda düşüp ölür. Çocuklar çılgınlaşır ve zapt edilemez olur. Karanlık çökünce hayaletler kol gezmeye başlar. Kasabanın tüm halkı bu gizemli hastalığa yakalanır. Kimileri bunu ekmeklerin bozulmasına bağlarken, kimileri de hükümetin yöre halkı üzerinde kimyasal bir deney yaptığını iddia eder. Aslında birileri tehlikeli bir kedi-fare oyunu oynuyordur, ama avcı kim, av kimdir bilinmez.
‘Lanetli Ekmek’, çıldırmış bir kasabanın, kana karışan zehir benzeri kıskançlığın, insanı yakıp tüketen arzunun erotik öyküsünü cesur ve büyüleyici bir dille aktarıyor.
Eleştirmenler bu kitabı, “Yazar, sadece yakın geleceği kaygı uyandıracak kadar ayrıntılı hayal edebildiğini değil, tarihteki olayları da şakacı bir dille yorumlayabildiğini gösteriyor” diye yorumluyor.
Celladın Güzel Kızı
Angela Carter
Çeviren: Yeşim Seber
Sel Yayınları, 2024
roman, 168 sayfa.
İngiliz edebiyatının çığır açan, esinleyici kalemi ve en prestijli edebiyat ödüllerinden James Tait Black Memorial’a layık görülen Angela Carter’ın 30 yılı aşkın hikâye anlatıcılığının dört başı mamur bir yansıması: ‘Celladın Güzel Kızı’.
Carter, kadın kahramanlarını kenar mahallelerde, balta girmemiş ormanlarda ya da şehrin işlek caddelerinde mitler, mistisizm, fanteziler ve bir tutam erotizmle çevreleyerek grotesk tablolar çiziyor. Engin okyanusları, kış güneşini, puslu dağları seyre dalıyor, gözünü kan bürümüş avcılar ve onların intikam yemini etmiş avlarıyla pusuya yatıyor.
Aşkla, ölümle ve kanla mühürlenmiş hikâyeler bunlar… Okuru bir labirente düşmüşçesine zahiri gerçekliğine hapseden, kimseyi teskin etmek ya da mutlu sonlara inandırmakla derdi olmayan, yoğun ve çarpıcı satırlarıyla Angela Carter, doğaüstü olanla hakikatin arasında kudretli bir köprü inşa ediyor.
İki Hovarda Öykü: Yarın Yok – Aşk Yuvası
Jean François de Bastide, Vivant Denon
Çeviren: Melis Oflas
Can Yayınları, 2024
öykü, 64 sayfa.
‘İki Hovarda Öykü’, Jean-François de Bastide’in 1755’te yayımlanan ‘Aşk Yuvası’ adlı öyküsü ile Vivant Denon’un 1777’de anonim bir şekilde yayımladığı ‘Yarın Yok’tan oluşuyor.
‘Yarın Yok’ta aristokratlar dünyasında pek de deneyimli olmayan bir gencin evli bir kadınla giriştiği aşk macerasına tanık oluruz.
‘Aşk Yuvası’ysa kadınları baştan çıkarmasıyla meşhur bir adama direnen genç bir kadının hikâyesidir.
Her iki öykü de mekânın güzelliğini erotik bir ikna aracı olarak kullanır. 18. yüzyılda cinselliği özgürlükçü bir tarzda ele alan Vivant Denon ve Jean-François de Bastide, edebî bir metnin içine mimari detayları da ekleyerek dönemin sanat anlayışına dair ipuçları sunuyor. Coğrafi keşiflerle birlikte Avrupa’nın zenginleşmesi, Doğu’dan getirilen antikaların alınıp satılması, servet birikiminin artıp düşüncenin estetik metaya yönelmesi, kısacası yaşamak için acele eden bir çağın portresi, geçici heveslerin peşine düşen karakterlerin etrafında çizilmektedir.
Kara Tren
Vüs’at O. Bener
Everest Yayınları, 2024
öykü, 96 sayfa.
‘Kara Tren’, Vüs’at O. Bener’in otobiyografik unsurlarla bezeli kara öyküler üçlemesinin sonuncusu. ‘Siyah-Beyaz’ ve ‘Mızıkalı Yürüyüş’ ile başlayan samimi iç hesaplaşmalar ‘Kara Tren’le tamamlanıyor. Bener’in aynı karakterlerin farklı özelliklerini öne çıkararak, benzer bir dil birliği içinde, üstelik öyküler arasında bağlar da kurarak ördüğü ‘Kara Tren”, bir romanın parçaları gibi de okunabilir pekâlâ. Edebiyatımızın bu sıra dışı sesi, adeta bir ‘final yaygarası’ kopararak veda ediyor bu üçlemede.
“Vüs’at O. Bener yaşamış olduklarını o kadar çıplak yazmış ki, insan irkiliyor. Her birisi ‘son söz’ kendinle hesaplaşma olan satırlar karşısında zaman zaman donup da kalabiliyor insan. Bir yazarın tüm korku ve kuşkularından sıyrılıp da nasıl yazabileceğinin belgesine ‘Kara Tren’ demiş V. O. Bener.” Cüneyt Ayral
Akata Cadı – Nsibidi Yazıtları 1
Nnedi Okorafor
Çeviren: Pırıltı Onukar
İthaki Yayınları, 2024
fantastik, 296 sayfa.
Fantastik edebiyatın efsane isimlerinden Nnedi Okorafor’un büyülü kaleminden çıkan ‘Nsibidi Yazıtları’ serisinin ilk kitabı ‘Akata Cadı’, dostluk, cesaret ve kendini keşfetme temalarıyla örülü, Afrika’nın zengin kültürel dokusundan ilham alan sürükleyici bir fantastik macera.
12 yaşındaki Sunny Nwazue, New York’ta doğup Nijerya’nın Aba şehrinde büyümüş bir kızdı. Kendini bu iki dünya arasında kaybolmuş gibi hissediyordu. Albino olduğu için güneşe karşı aşırı duyarlıydı. Tek istediği ise futbol oynayabilmek ve okulda zorbalığa uğramadan bir günü atlatmaktı.
Ancak Orlu ve Chichi’yle arkadaş olduktan sonra Sunny’nin hayatı tamamen değişti. Kendini ‘Leopar Kişileri’ olarak bilinen gizli bir topluluğun büyülü dünyasında buldu. Bu dünyada, en büyük kusurlarınız bile sizi güçlü kılan özelliklere dönüşüyordu.
Sunny, Orlu, Chichi ve Sasha ile birlikte, tarihin en genç Oha Meclisi’ni oluşturmuşlardı. Görevleri ise çocukları kaçırıp sakat bırakan zalim Kara Şapkalı Otokoto’yu durdurmaktı. Ancak bu tehlikeli yolculukta Sunny’nin karşısına hem kendi korkuları hem de alevler içinde gördüğü ürkütücü bir gelecek çıkacaktı.
Duygusal Bir Katilin Günlüğü
Luis Sepulveda
Çeviren: Mesut Özden Gözütok
Everest Yayınları, 2024
öykü, 104 sayfa.
Tabiatın, Amazonların, yaşam alanlarını korumak için mücadele eden halkların yazarı Luis Sepúlveda, ‘Duygusal Bir Katilin Günlüğü’nde bu kez iki uzun polisiye hikâyeyle karşımızda.
İlk hikâyede, aşk ve vicdan azabı arasında sıkışıp giderek duygusallaşan bir kiralık katilin serüvenine eşlik ediyoruz. Kurbanının gerçek kimliğini merak edince, kendini İstanbul, Madrid ve Meksika ekseninde ilerleyen bir kovalamacanın ortasında buluveren katilin gitgide karmaşıklaşan hikâyesinde, katille kurban arasındaki sınırlar da giderek bulanıklaşır. İkinci hikâyede ise Brezilya’nın bataklıklarında yaşayan ve geçimlerini timsahlar üzerinden sağlayan Anaré yerlilerinin, Batı dünyasının açgözlülüğü karşısında verdikleri amansız mücadeleyi gözler önüne seriyor Sepúlveda. Anaré yerlileri Brezilya’dan Milano’ya uzanan bir kaçakçılık serüvenine sürüklenirken, çözüm bulmak da eski bir polis memuru olan Şilili göçmen bir sigorta müfettişine kalacaktır.
Sepúlveda’nın her zamanki sıcak üslubu ve en trajik olayları anlatırken bile eksik etmediği mizahıyla…
Paris’e Bir Bilet ve Diğer Öyküler
Jojo Moyes
Çeviren: Mustafa Güdük
Doğan Kitap – Dex, 2024
öykü, 264 sayfa.
Aşk romanlarının kraliçesi Jojo Moyes’ten yüreğinizi ısıtıp sizi güldürecek on bir öykü…
Nell, yıllardır hayalini kurduğu Paris’te romantik bir hafta sonu geçirmeyi planlarken sevgilisi onu terk eder.
Eski bir yıldız, sosyal medyada büyük bir suçlamayla karşılaşınca imajını kurtarmak için bir halkla ilişkiler ajansıyla anlaşır.
İlişkilerindeki romantizmi kaybeden bir çift aşk dolu hafta sonu kaçamağında birbirlerini yeniden keşfederler.
Evli bir kadın eski âşığıyla bir partide karşılaşır ve yaşamlarına dair derin pişmanlıklar yaşarlar.
Yorgun bir anne, hayatını bir gecede değiştiren harika bir çift ayakkabıya sahip olur.
Alice’in çalıştığı kuyumcu dükkânı soyulunca, şans kapısını çalar.
1912’de bir çiftin Paris’te geçirdiği balayı, 2002’de Paris’e gelen bir başka balayı çiftinin geleceğine yön verir.
Evli, çalışan bir anne yeni bir palto yüzünden hayatının sınavını verir.
İhmal edilmiş evli bir kadın, bulduğu bir cep telefonu sayesinde gelen mesajlarla hayatında bambaşka kapılar açar.
İki kadının hayatı bir havaalanında kısa süreliğine kesişir ve bu karşılaşma her şeyi değiştirir.
Evliliğinde duygusal bir boşluk yaşayan Chrissie’nin Noel alışverişi için koştururken denk geldiği taksi onu yeni bir hayata taşır.
“Fransız tatlısı kadar hafif ve iyi hissettiriyor. Jojo Moyes tatile çıkmış ve bizi de yanında götürmüş gibi…” USA Today