Ankara Film Festivali’de onur ödülleri belli oldu
10Haber'in basın sponsoru olduğu 35. Ankara Film Festivali bugün en yoğun gününü yaşayacak. Ulusal Yarışma'da dört film var. Venedik ve Adana'dan sonra yolları Ankara'da kesişen 'Hemme'nin Öldüğü Günlerden Biri' ve 'Gecenin Kıyısı' öne çıkıyor.
Murat Fıratoğlu’nun ‘Hemme’nin Öldüğü Günlerden Biri’ filmiyle Türker Süer’in ‘Gecenin Kıyısı’nın ortak bir kaderi var sanki. İki film de ilk film. İki film de dünya prömiyerini Venedik Film Festivali’nde yaptı. Gösterim sonrası iki film de beğenildi ve olumlu eleştiriler aldı. Sonra iki film Türkiye prömiyerini Adana Altın Koza Film Festivali’nde yaptı. Türkiye’de de izleyenler tarafından beğenildi filmler, olumlu eleştirilerin yanı sıra festivalden ödüller de aldılar. Venedik, Adana’dan sonra iki filmin yolu bu sefer Ankara Film Festivali’nde kesişti. Program açıklanınca gördük ki ikisi de Ulusal Yarışma’da yer alıyor. Ve sürpriz iki film Ankara prömiyerini aynı gün yapıyor. O gün bugün işte!
Kızılay’daki Büyülü Fener Sineması’nda ilk önce saat 16.30 Adana Film Festivali’nde En İyi Film seçilen ve Ankara Film Festivali’ndeki yarışmanın da iddialı filmlerinden olan ‘Hemme’nin Öldüğü Günlerden Biri’ gösterilecek. Murat Fıratoğlu’nun yönettiği film mevsimlik işçi Eyüp’ün ustabaşı Hemme ile hakkını aradığı bir tartışmayla başlıyor. Bu tartışma sonrasında büyük bir kızgınlıkla Hemme’yi öldürmek istiyor ama hayatın ritmine takılıyor! İzleyenleri mest eden eden bir tarafı var filmin. Özellikle finalinde yerinizde durmanız zor!
Saat 19.00’daysa Türker Süer’in ‘Gecenin Kıyısı’ gösterilecek. Adana Altın Koza Film Festivali’nde Yılmaz Güney Ödülü alan film farklı saflara düşen rütbeli iki asker kardeşin 15 Temmuz’da yaşadıkları üzerine bir hikaye anlatıyor. Bu iki kardeşin babalarının 90’ların efsane generallerinden olması, adı verilmese de Ergenekon ve Balyoz davaları sırasında yargılanması hem hikayeyi zenginleştiriyor hem de filmin Türkiye’nin yakın tarihindeki kırılma noktalarıyla ilişki kurmasını sağlıyor. Cesur bir film ‘Gecenin Kıyısı’ hem de etkileyici. Ahmet Rıfat Şungar ve Berk Hakman’ın şahane performansları da cabası…
10Haber’in basın sponsoru olduğu 35. Ankara Film Festivali’nin Ulusal Yarışması’ndaki gösterimler bu iki filmle sınırlı değil. Hatta bugün en yoğun gün. İki yarışma filmi daha var programda. Saat 11.30’da ‘Hayatın Tuzu’, ‘Neden Tarkovski Olamıyorum’ ve ‘Halef’ filmleriyle tanınan Murat Düzgünoğlu’nun son filmi ‘Köpekle Kurt Arasında’ gösterilecek. Başrolünü Mücahit Koçak’ın üstlendiği filmin kadrosunda Ali Seçkiner Alıcı, Eylül Soğukçay, Can Seçki ve Bülent Düzgünoğlu da yer alıyor. Film işten kovulan Orhan’ın yakın dostu İzzet’in de emekli olup köyüne dönmesiyle yaşadığı hayal kırıklığını, eski nişanlısı Aslı’yla yakınlaşmasını ve kendi hayatına yabancılaşmasını anlatıyor.
Bir diğer yarışma filmi ise İstanbul Film Festivali’nde gösterilen ve Seyfi Teoman En İyi İlk Film Ödülü olan Sinan Kesova’nın yönettiği ‘Büyük Kuşatma’. Saat 14.00’te gösterilecek filmde Alp Öyken, Dolunay Soysert, Yiğit Sertdemir, Asiye Dinçsoy, Samal Yeslyamova, Tarık Papuççuoğlu, Eraslan Sağlam rol alıyor. Filmin odağında 80’lerindeki Macit Bey var. Kendi dünyasında kendi kuşağının değerleriyle yaşayan biri. Zamanın ve değerlerin değişimi karşısında kendini büyük bir kuşatma altında hissediyor. Ama en yakınındakiler için o farklı bir kişilik. Kendi değer ve kurallarını dayatan, bunun için despotlaşan biri. Kesova Türkiye’de kuşaklar arasındaki ‘haklılık’ ve ‘liyakat’ söylemine mizahi gözle bakıyor.
Yarışma filmleri dışında bugün, Ankara’da geçen filmlerin yer aldığı Ankara Filmleri bölümünde yer alan üç filmin de gösterimi olacak. Saat 14.00’te ‘Burası Son Durak: Ankara’nın Başkenti’ ve ‘Çıkıştan Sonra’ arka arkaya gösterilecek. Burkay Doğan, Hüseyin Kete’nin yönettiği ‘Burası Son Durak: Ankara’nın Başkenti’ Ankara Kalesi’nin gölgesine sığınan insanların hikayesini anlatıyor. Deniz Zorlu ile Eda Arısoy yönettiği ‘Çıkıştan Sonra’ ise Ulus’taki Pilavoğlu ve Pirinç Han’daki insanların hayatına bakıyor. İki filmin mesken tuttuğu yerler görece birbirine yakın semtler. Yakınlar ama ekonomik ve sınıfsal olarak farklı insanların kümelendiği yerler. Ve bu insanlar ‘yeni Ankara’ tasavvurun dışında kalan insanlar. Bunu da hatırlatalım.
Bu bölümdeki üçüncü film ‘Bir Orkestranın İzinde’ belgeseli. 1968’de kurulan Türkiye’nin ilk kadın orkestrası olan ve sonra dağılınca unutulan Eroğlu Müzik Orkestrası’nın 47 yıl sonra bir araya getirilme hikayesini anlatıyor. Musa Ak ve Hasan Basri Özdemir’in yönettiği belgesel Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde gösterilmiş ve çok beğenilmişti. Grubun varlığı pek bilinmiyor, unutulmuş. Belgesel hafızaların tozunu siliyor!
Bana yabancı filmlerle gel diyenler içinse bugünlük önerilerimiz şöyle: Hala izlemeyenler için ülkesi İran’da hapis ve kırbaç cezasına çarptırıldığı için sürgüne gidip Almanya’ya yerleşen Mohammad Rasoulof’un yönettiği ‘Kutsal İncirin Tohumu’. Filmle ilgili 10Haber’de çıkan bir yazıyı okumak isterseniz buyurun. Film festivalde saat 21.30’de gösterilecek. İkinci film ise usta yönetmen David Cronenberg 43 yıllım eşini kaybettikten sonra yaşadıklarından ilham alarak çektiği ‘Kefenler’. Cannes’da Altın Palmiye için yarışan hüzünlü ‘Kefenler’ tanınmış iş insanı Karsh’ın hikayesine odaklanıyor. Karısının ölümünden beri bir türlü teselli bulamayan Karsh devrim niteliğinde ve tartışmalı bir teknoloji olan GraveTech’i icat eder. Ama bu icat başına iş de açacaktır! Film saat 19.00’da.