76. Cannes Film Festivali jürisi açıklandı
Çifte Altın Palmiye ödüllü Ruben Östlund'un da başka bir radikal önerisi var: Ruhsatınız yoksa film çekmenize izin verilmesin.
Çifte Altın Palmiye ödüllü Ruben Östlund'un da başka bir radikal önerisi var: Film çekmeye sadece ruhsatınız varsa izin verilsin.
Bir otomobil kullanmak için ehliyete ihtiyacınız vardır. Bu belge yetkin olduğunuzu ve kuralları bildiğinizin kanıtı kabul edilir. Keşke başka konularda da yetkinlik için belge verilse diyenleri de sık sık duymuşsunuzdur.
Çifte Altın Palmiye ödüllü Ruben Östlund’un da başka bir radikal önerisi var: Film çekmeye sadece ruhsatınız varsa izin verilsin diyor: “Ya sadece ehliyetiniz varsa ve size kamera kullanma izni verilirse? Silah kullanmak için bile ruhsat almanız gerekiyor (en azından bazı ülkelerde). Kamera güçlü bir araçtır.”
Sinemada göstermenin sorumluluğu vardır. Göstereceğiniz her şey tercihtir. Nasıl gösterdiğiniz de. ‘Kare’, ‘Hüzün Üçgeni’ ve ‘Turist’ filmlerinin yönetmeni Östlund bu sorumluluğun farkında. Hatta bu gerçeğe endüstride yeterince dikkat edilmediğini düşünüyor:
“Filmler dünyayı değiştiriyor. Bu mesleği yaparken bunu dikkate almak önemlidir. Eğlence endüstrisinde filmlerin dünyayı etkilemeyeceği gibi garip bir anlayış var. İnsanlar üzerinde yarattığınız görüntülerimizin nasıl bir etkisi olduğunu anlamak için çabalamamız gerekiyor. Hepsi sadece kurgu değil, aynı zamanda bazı şeyleri açıklığa kavuşturuyor.”
Östlund şu sıralar iki meslektaşının filminin yapımcısı olarak sinemaya katkı sunmaya devam ediyor. Axel Danielson ve Maximilien Van Aertryck imzalı ‘Fantastic Machine’ için Guardian’a konuşan üç yönetmen sinema endüstrisine dair fikirlerini paylaştı. Sohbet sırasında Danielson’un 10 yaşındaki oğlunun sosyal medyada yayınlanan videolarla ilgili bir yorumu Östlund’u gelecek nesille ilgili fikirlerini söylemesine de vesile oldu:
“Yeni nesil Marksist olacak! Ya da en azından şu anda bu dünya düzeniyle nasıl başa çıktığımıza dair bir bakış açıları olacak. Kardeşimin eşi geçenlerde bana şunu söyledi: ‘Belki 30 yıl içinde herkesin sürekli sigara içtiği zaman baktığımız gibi ekranları kullanarak kendi görüntülerimize bakacağız.’ Doğru, olabilir! Ve belki biz de o günlere dönüp şöyle diyeceğiz: ‘Tanrım, kahrolası, pek deliymişiz!”