Altın Portakal için yarışacak 10 film açıklandı: Ve Demirkubuz’un ‘Hayat’ Antalya’da
Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde dün gösterilen 'Mukadderat' filminde Nur Sürer'in canlandırdığı Sultan, olmaz denen ne varsa oldurup dakikalarca ayakta alkışlandı ve Sürer En İyi Kadın Oyuncu ödülüne adını şimdiden yazdırdı!
Sinemamızda ‘Sultan’ adıyla iki film var. 1978 yapımı filmi birçok kişi bilir, Türkan Şoray’ın başrolde oynadığı Kartal Tibet’in yönettiği film. İkincisi pek de bilinmeyen 1987 yapımı Belkıs Akkale’nin oynadığı Yavuz Yalınkılıç’ın çektiği film. İki Sultan da erkekleri, erkek egemenliğini, toplumsal önyargıları yerle yeksan eder filmlerinde. Onların yanına yeni bir Sultan eklendi dün Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde: Nur Sürer.
Nadim Güç’ün yönettiği ‘Mukadderat’ filminde başrolde oynayan Nur Sürer, Sultan karakteriyle, Cide gibi ‘küçük bir yerde’ tercihleriyle, istekleriyle, kararlılığıyla ve mücadelesiyle erkek egemen düzenin çarkına çomağı sokuyor, kendini yeniden var ediyor, öncü oluyor, diğer kadınları peşinden sürüklüyor ve ‘dünyayı yerinden oynatıyor’.
Erkek şiddetinin artık şirazeden çıktığı bir zamanda böyle bir güçlü kadın karakteri sinemada izlemek herkese iyi geldi. Film bitince dakikalarca alkış alması, film ekibinin sahneye çıkınca da kesilen alkışın yeniden başlaması, alkış tufanına tarafını belli etmemesi gereken jüri başkanı Ferzan Özpetek’in de dahil olması festival tarihinin unutulmazlarına çoktan girdi. Öyle ki Necmettin Çobanoğlu ile Nur Sürer’in (Oscar’lı film ‘Umuda Yolculuk’un başrolünde oynamıştı ikisi de) yıllar sonra bir filmde bir araya gelmesinin bile önüne geçti bu durum.
Sultan kendi halinde bir kadın aslında. Kocası ölünce daha ikinci gün çocuklarına bir şok yaşatıyor. Çünkü evlenmek istiyor. Tabii oğlu, kızı, gelini, damadı ve torunları çok şaşırıyor. Sultan’ın haklı gerekçeleri var, yalnız kalmak istemiyor şu hayatta. Ama bunu gel de anlat insanlara. Anlamıyorlar. Ama o ısrarcı kararında. Kendine uygun koca ararken herkes ona deli gözüyle bakıyor ama o kararlı. Sonra pazara çıkıyor tezgah açıyor, ‘Kadın tezgah açar mı olacak iş mi’ diyorlar onu da olduruyor. Pansiyon açıyor onu da herkes yadırgıyor. Ama kime ne? Böyle böyle yıkıyor her şeyin laf söz olduğu küçük yerdeki toplumsal yargıları. Nur Sürer’in performansıyla filmi sırtlanıp seyircinin gönlüne taşıdığı film bir ‘Sultan devrimi’ olarak kayıtlara geçti şimdiden. Üstelik bu devrim sinemamızın şerifi usta yönetmen Şerif Gören onaylı. Çünkü o da filmi beğenip alkışlayanlar arasındaydı.
Osman Sonant, Aslıhan Gürbüz, Şirin Sultan Saldamlı, Kenan Demirok, Şerif Erol, Osman Alkaş’ın da oynadığı film Cideli Erdi Işık’ın kendi yaşamından yola çıkarak yazdığı bir senaryo. Nur Sürer’i düşünerek yazmış Işık senaryoyu. İyi de yapmış! (Kadın karakterleri merkeze alıp sonra üstüne film inşa etmek nasıl olur böylece görüldü). Sonra Nur Sürer dahil olunca filme diğer oyuncular da onun varlığı ile film yolculuğuna katılmış. Ki onlar da iyi ki katılmış bu yolculuğa. Çünkü film oyuncu performanslarıyla kıvamını buluyor. Nur Sürer muhteşem ama Osman Sonant, Aslıhan Gürbüz, Şerif Erol, Osman Alkaş da gayet iyiler.
Ulusal Yarışma’da günün ikinci filmi Erhan Tuncer imzalı ‘Hatırladığım Ağaçlar’dı. Kağıt üzerinde iyi duran bir hikayeye sahip olsa da uzun süresi, sinematografik zayıflığı, yönetmenlik tercihlerinin tam olarak işlememesi nedeniyle şu ana kadar festivalde gösterilen en vasat filmdi. Hande Doğandemir, Erdem Kaynarca ve İştar Gökseven’in rol aldığı filmde bir cinsel saldırı sonucu hamile kaldığını düşündüğümüz bir kadınla artık zorunlu olmadıkça konuşmayan bir baba ve onun engelli oğlunun hikayesi iç içe anlatılmak istenmiş.
‘Hatırladığım Ağaçlar’ ile aynı saatlerde AKM’nin Penge Salonu’ndaki ”Altın Eller’ belgeseline gidenler açıkçası daha mutlu çıktı salondan. Tıp alanında birçok başarıya imza atan Prof. Dr. Ömer Özkan ve Prof. Dr. Özlenen Özkan’ın hikayesini anlatan bir belgesel ‘Altın Eller’. Ulusal Yarışma’daki bir filmle çakışması programın talihsizliği. Yüz ve kol nakilleriyle bilinen Özkan’ların bunları nasıl yaptıklarının öyküsüydü belgesel. 10 yıldır Prof. Dr. Ömer Özkan ile çalışan bir meslektaşı “Hocanın hiç bilmediğim özelliklerini öğrendim” diyordu belgeselin çıkışında. Gösterime Özkan’ın nakil yaptığı hastaları, meslektaşları, öğrencileri de katıldı. Bir ara AKM’de doktordan geçilmiyordu. “Doktor yok mu” diye espri yapacak oldum kaç kişi bana baktı saymakta zorlandım.
Gösterimin en unutulmayacak anı da Özkan çiftinin, çift kol nakli yaptığı Cihan Topal’ın küçük oğlu Ömer Özkan Topal ile filmi birlikte izlemesiydi. Cihan Bey oğluna Ömer Özkan ismini koyarak vefa borcunu ödemek istemiş. Ki işte o oğlu ismini aldığı doktorun hikayesini babasıyla izledi.
20 Aralık 2024 - Ormanda yeni bir lider doğuyor, şımarık oğlan dersini alıyor!
13 Aralık 2024 - Yılın en iyilerinden ‘Hemme…’: Öfke ruhu kemirir!
6 Aralık 2024 - Babaların kızları için yaptığı yolculuk hiç biter mi!
5 Aralık 2024 - Keşanlı Ali 60 yaşında mikrofonlarımız Haldun Taner’de