Ben Anadolu Stratonikeia Antik Kenti’nde sahnelenecek
Müşfik Kenter'in adının önüne ya da arkasına bir şey koymaya gerek yok. İsmi her şey anlatıyor. Tiyatro ve sinema dünyamızın unutulmaz oyuncusunun vefatının üzerinden 11 yıl geçti. Ama hala eserleriyle yaşıyor. Onu ölüm yıldönümünde A'dan Z'ye ile anıyoruz.
Tiyatro uğruna her türlü zorluğa göğüs geren bir idealist, kuşak kuşak öğrenci yetiştiren bir eğitimci, darbeye inat oyun oynayan cesur bir tiyatrocu, şairlerin ama en çok da Orhan Veli’nin dostu, Türkiye’ye sesiyle, tavrıyla, oyunlarıyla tiyatroyu sevdiren insan Müşfik Kenter… 11 yıl oldu onu kaybedeli. Ama unutulmuyor her büyük sanatçı gibi… Biz de Müşfik Kenter’in büyüklüğünü yeniden hatırlatmak istedik.
ALF: Alf’i (aynı adlı dizinin kahramanı uzaylı) unutulmaz kılan biraz da Müşfik Kenter’di bizim için. Çünkü kedi düşmanı uzaylıyı, sevimli olarak algılamamızı sağlayan Kenter’in sesiydi.
BEN GARI İSTEREM: Züğürt Ağa‘da görünmez Müşfik Kenter, ama sesiyle filme damgasını vuranlardan biridir. Pek bilinmese de filmde “Ben garı isterem,” repliğiyle akıllarda kalan, Bahri Selin’in canlandırdığı Abdo Ağa’yı Müşfik Kenter seslendirir.
CYRANO DE BERGERAC: Sahnede unutulmaz performanslara imza atan Müşfik Kenter’in efsaneleşen oyunlarından biri. Kenter Tiyatrosu’nda 1981-1982 sezonunda sahnelenen bu oyun dışında Kenter, Shakespeare, Çehov, Gorki, Brecht, Ionesco, Harold Pinter, Melih Cevdet Anday, Cevat Fehmi Başkut gibi yazarların eserlerini sahneledi ve bu oyunlarda rol aldı. Önemli oyunları Kuvayi Milliye, Huysuz İhtiyar, Van Gogh, Kahramanlar ve Soytarılar, Arzu Tramvayı, Vanya Dayı, Buzlar Çözülmeden, Salıncakta İki Kişi, Bir Garip Orhan Veli, Üç Kuruşluk Opera, Antigone, Mikadonun Çöpleri, Hamlet, On İkici Gece, Martı idi.
DİKDURUŞ: Yıl 1982, askeri darbenin tüm baskısı memleketin her köşesinde hissediliyor. Müşfik Kenter, Irving Stone’un ‘Clarence Darrow for Defense’ adlı romanından David Rintels’in uyarladığı tek kişilik bir oyun olan ‘Savunma’yı sahneliyor. Oyunu Ankara’da oynayacak kadar dik bir duruş sergiliyor. İzlemeye gelenler arasında o yıllarda siyasi yasaklı olan Bülent Ecevit de var. Oyun çıkışı, Kenter’in boynuna sarılıyor Ecevit “Sen nasıl oynuyorsun bu oyunu?” diyerek cesaretine hayranlığını dile getiriyor.
ELVEDA YABANCI: Müşfik Kenter, Cannes Film Festivali’ne katılıp Altın Palmiye heyecanı yaşayan Türkiyeli ilk oyunculardandır. Yıllarca Almanya’da yaşayan yönetmen Tevfik Başer’in çektiği ‘Elveda Yabancı‘da başrol oynayan Kenter, filmin 1991’de Cannes’da Altın Palmiye için yarışması nedeniyle festivale katılır.
FİLM: Tiyatro kadar sinemamızda da iz bırakan Müşfik Kenter’in ilk filmi ne yazık ki kayıp. Lütfi Akad’ın çektiği ‘Dişi Kurt‘la sinemaya başlayan Kenter’in bu filmle ilgili şöyle bir anısı vardır: “İstinye’de kış günü vapurdan atladık denize. Sezer (Sezin) de yüzme bilmiyor. Atladık elbiselerle, ben onu tutuyorum.”
GENÇLERBİRLİĞİ: Tiyatrocu olmasa belki bir basketbolcu olabilirdi. Gençlerbirliği’nde lisanslı basketbol oynayan Kenter, tiyatro ve basketbol arasında bir seçim yapmak durumunda kalınca tiyatroyu seçer. Böylece aktif basketbol hayatı da biter.
HOCA: Müşfik Kenter, tiyatroda birkaç kuşağın hocasıdır aynı zamanda. Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuar’ında yıllarca ders verir. Burada birçok oyuncuyu yetiştirir. Biraz da tatsız bir şekilde buradan ayrıldıktan sonra Haliç Üniversitesi Tiyatro Bölümü’nün başkanlığını yapar.
İSTANBUL: Kenter, İstanbul’da dünyaya geliyor, ama doğumundan hemen sonra ailesi Ankara’ya taşınıyor. Bu nedenle Kenter’in çocukluk yıllarına dair hatırladıkları Ankara’yla ilgili. Yıllar sonra İstanbul’a gelen Müşfik Kenter, şehre sevgisini Orhan Veli’nin İstanbul’u Dinliyorum şiirini okuyarak dile getirir bir anlamda.
JACK: Müşfik ve Yıldız Kenter’in annelerinin ilk evliliğinden olan üvey ağabeyleri. Yıldız Kenter, ağabeylerinin 14 yaşında Türkiye’yi terk ettiğini anlatır. Ama hayatını yitirene kadar Türkiye’ye gelip onları ziyaret edermiş.
KENTER TİYATROSU: 11 Aralık 1968’de Müşfik Kenter’in Hamlet’i canlandırdığı oyunla açılışı yapılır. Böylece Kenter kardeşler, Şükran Güngör ve Kamran Yüce’den oluşan Kent Oyuncuları, 10 yıl göçebe olarak farklı sahnelerde oyunlar sergiledikten sonra kendilerine ait bir sahneye kavuşur. Kenter Tiyatrosu, ekonomik gücünü tiyatrodan ve tiyatroseverlerden alan ilk yapılanma olarak tiyatro tarihimizde önemli bir yer tutar. Kenterler, birçok gruba da sahnelerini açar.
LOZAN ANTLAŞMASI: Müşfik Kenter’in babası Ahmet Naci Kenter, Lozan Antlaşması’nı yapan ekipte yer alan hariciyecilerdendir. İsmet İnönü’nün özel kalem müdürü olan Naci Kenter, İngiliz Olga Cynthia ile evli olduğu için ilerleyen yıllarda görevini bırakmak zorunda kalır. Çünkü o yıllarda çıkarılan bir kanun hariciyecilerin yabancı uyruklularla evlenmelerini yasaklar. Ahmet Naci Kenter de sevdiği kadınla boşanmak yerine mesleğini bırakır.
MUHSİN ERTUĞRUL: Müşfik ve Yıldız Kenter’in Ankara’dan İstanbul’a gelme sebebi, Türk tiyatrosunun kurucuları arasında gösterilen Muhsin Ertuğrul’dur. Ertuğrul, kurucularından olduğu Devlet Tiyatroları’ndan, Demokrat Parti’nin uygulamaları nedeniyle istifa edip İstanbul’a geldikten sonra iki kardeşi de İstanbul’a çağırır. Davete icabet eden Kenter kardeşlerin İstanbul macerası da böyle başlar. Kenter kardeşler Ertuğrul ile yıllarca çalışır.
NÂZIM HİKMET: Memleket şairi Nâzım Hikmet ile Müşfik Kenter’in yolları sahnede 1994 yılında ‘kesişiyor’. Kenter o yıl Nâzım’ın Kuvayi Milliye‘sini oyunlaştırıyor.
ORHAN VELİ: Müşfik Kenter’in en sevdiği şairdir. Yıllarca Orhan Veli’nin şiirlerini kah sahnede, kah radyo programlarında seslendiren Kenter, adeta bu şiirlerle özdeşleşmiştir. Birkaç kuşağın Orhan Veli’yi sevme nedenlerinden biri de Kenter’dir desek yeridir. Zaten Kenter de bir söyleşisinde “Duygularının yalınlığı ve sevecenliği yüzünden zaman zaman onunla kendimi özdeşleşmiş hissediyorum,” diyerek Orhan Veli’nin dünyasına olan hayranlığını dile getirir.
ÖDÜL: 12. Devlet Tiyatroları Adana Sabancı Tiyatro Festivali’nde tiyatroya yaptığı katkılardan dolayı Yaşam Boyu Başarı Ödülü verilen Kenter, 1. Afife Tiyatro Ödülleri’nde de Muhsin Ertuğrul Özel Ödülü’ne değer görülmüştü. 8. Uluslararası Kukla Festivali’nde Onur Ödülü verilen Kenter, Haldun Dormen’in yönettiği ‘Bozuk Düzen’ filmindeki performansıyla 3. Antalya Film Festivali’nde de En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Ödülü’nü, 45. Antalya Film Festivali’nde ise Yıldırım Önal Anı Ödülü’nü almıştı.
PUSULA: Müşfik Kenter’in hayattaki pusulası çalışmak oldu. “Çok güzel geçti ömrüm. Sanat ve gelecek nesiller için güzel şeyler yaptık. Çalışmak ise öğrendiğim en önemli şeydi. Ben Müşfik Kenter olduysam, her şeyi çalışarak başardım. Ne zaman ki ölürüm o zaman benim için tiyatro biter” diyerek tiyatro tutkusunun altını çizse de, asıl önemli olanın çalışmak olduğunu vurgular.
ROCKEFELLER BURSU: Müşfik Kenter, bu burs sayesinde ABD ve İngiltere’ye gider. Yurtdışında tiyatroyla ilgili incelemeler yapar, bol bol oyun izler. Yurtdışında oyun izleme adetini bu yolculuğu sonrasında edinir. Sahnede Michael Redgrave ve Laurence Olivier gibi efsane isimleri seyretmişliği vardır.
SEVMEK ZAMANI: Sinemamızın en iyi filmlerinden, Metin Erksan’ın Sevmek Zamanı‘da Boyacı Halil’e can veren Kenter, filme hep mesafeli yaklaşır. Çünkü oynadığı Halil karakterini bir başkası, Hayri Esen seslendirmiştir. Aslında Kenter’in filmde kendi sesiyle varolma niyeti olsa da, nedendir bilinmez Erksan, Hayri Esen’e dublaj yaptırır.
ŞÜKRAN GÜNGÖR: Her şeyden önce arkadaşı ve tabii Yıldız Kenter ile evli olmasından dolayı eniştesi. Kent Oyuncuları ile başlayan dostlukları Şükran Güngör vefat edene kadar sürdü. Birçok oyunda seyirci karşısına birlikte çıkıp, karşılıklı oynadılar.
TUNÇ BAŞARAN: Kenter’in hayatında Orhan Veli dışında bir başka Orhan, Orhan Kemal de önemli bir yer tutar. Kemal’in ünlü kitabı ‘Murtaza’ romanının ilk sinema uyarlamasında (ikincisi Ali Özgentürk’ün ‘Bekçi’ filmidir) Kenter romana ve filme de adını veren Murtaza’yı canlandırır. Filmin yönetmeni de Tunç Başaran’dır. Kenter filmde iz bırakacak bir performans sergiler. Fakat, film pek gösterilmediği için bu performansı çok da bilinmez.
ÜÇ ARKADAŞ: Müşfik Kenter’in filmografisinde hoşlanmadığı belki de tek filmidir. Memduh Ün, ‘Üç Arkadaş‘ın ikinci çevriminde Artin Dayı rolünü Kenter’e verir. Ama film, her şeyiyle ilk filmin aynısı olarak çekildiği için Ün, Kenter’den de ilk filmde Artin Dayı’yı canlandıran Salih Tozan gibi oynaması ister. Kenter de bu dayatmadan hoşlanmaz.
VİZYON: Oyunculuk meselesinde insanlara sıcak gelen bir yönü vardır Müşfik Kenter’in. Tiyatronun simge isimlerinden biri olmasında da bu sıcaklığın etkisi büyüktür. Bu sıcaklığın kaynağı ise Kenter’in oyunculuğa yaklaşımında gizli: “Oyunculuk bana tuhaf gelir, komiğime gider. Çok çalışır ederim, ama hâlâ çok tuhaf gelir, ciddiye almam. Çok fazla ciddiye alınca başka türlü oyuncular çıkıyor ortaya. Sonradan onu keşfettim ben. Hiçbir zaman çok ciddiye almadım ama gerçekten çok çalıştım. Yine de her zaman dalgasını geçerim. Belki bu yüzden kasıntı bir şey olmadım.”
YILDIZ KENTER: Müşfik Kenter’in ablası ve tiyatrodaki kader ortağı. Kardeş olarak, tiyatro alanında dünyada eşine az rastlanır bir dayanışma sergilediler. Aynı yoksulluğu çekip, tiyatro uğruna aynı zorluklara göğüs gerdiler. Zaman zaman da kimi oyunlarda birlikte rol aldılar. Müşfik Kenter “Yıldız benim kahramanımdır. Çünkü çalışmayı, disiplini ondan öğrendim. Aramıza hiçbir zaman ego girmedi,” diyerek ilişkilerini anlatır.
ZORLUK: Müşfik Kenter, tiyatro uğruna maddi zorluklara seve seve göğüs geren bir kuşağın son temsilcilerinden biridir. Son söyleşilerinden birinde “Bir evimiz yok, ama tiyatromuz var,” diyerek durumu özetler.