Charles Aznavour’un şarkıları yeniden hayat buldu
20. yüzyılın en ikonik müzisyenlerindendi David Bowie. 70'lerde Berlin'de Türk mahallesi Kreuzberg'de yaşadı. O yıllardan bize 'Yassassin' şarkısı kaldı yadigar. Sekiz yıl önce aramızdan ayrılan Bowie'yi o şarkıyla, şarkının hikayesiyle anıyoruz.
David Bowie gideli tam sekiz yıl oldu. 10 Ocak 2016'da hayatını kaybeden 20. yüzyılın büyük ikonu müziği kadar oyunculuğu ve trend tayin eden yönüyle de hafızalarda yer etti.
Yıl 1976, Berlin’deyiz. Kenti ikiye ayıran duvar dünyayı da ikiye bölmüş. Gazetelerde sık sık duvarı aşıp kentin batısına geçmeye çalışırken ölenlerin haberlerine yer veriliyor. Berlin’in sakinleri arasında Türkiye ve Yugoslavya’dan akın akın giden işçiler de var. İstanbul’dan sonra Avrupa’nın en büyük Türk nüfusuna sahip kenti olma yolunda ilerleyen Berlin biraz sakinleşmek isteyen bir misafiri daha ağırlıyor. Los Angeles’ta şöhretten, çalkantılı hayattan ve tabii ki basının takibinden bıkan David Bowie Berlin’e taşınmış. Hem de Türk mahallesi olan Kreuzberg’e.
Can dostu Iggy Pop ile birlikte Avrupa’nın içinde ama bir o kadar da dışındaki kentte yaşamaya başlayan müzisyen halinden de memnun. Zira ABD’deki gibi yolunu çevirenler, onu bakışlarıyla rahatsız edenler yok bu şehirde. Hauptstrasse 155 numarada yaşamaya başlayan iki arkadaş kentin sokaklarında yeni ilhamlar peşinde. Brücke Müzesi’ndeki Ernst Ludwig Kirchner ve Erich Heckel gibi dışavurumcu ressamların eserlerinden çok etkileniyorlar ama ilham bununla sınırlı değil.
Türk mahallesinde yaşamanın belli getirileri var. Elbette ki güzel yemekler bunlar arasında. Tabii ki duvarlara yazılan yazılar da. David Bowie Batı Berlin’de tek başına gezerken karşısına anlamına dair hiçbir fikrinin olmadığı bir yazı çıkıyor sürekli. Duvarlarda “Yaşasın” yazıyor. Bunun Türkçe bir kelime olduğunu anlayan müzisyen vakit kaybetmeden soluğu Türkiye’nin Berlin Konsolosluğu’nda alıyor. Kelimenin anlamına dair aldığı cevap çok hoşuna gidiyor. Yeni bir şarkı için aranan ilham buluyor.
Berlin’de hayat bulan David Bowie şarkılarından biri ‘Yassassin’ oldu. Türkiye’den Berlin’e göç eden bir işçinin gözünden yeni kenti ve duygu halini anlatan şarkı müzisyenin en ünlü şarkılarından olmasa da Türk ve reggae motifleriyle özel bir yere sahipti. Berlin’de geçen bu dönemde efsane şarkıcı müziğine kentin bir parçası olan elektronik müziği de ekleyecekti. Bir önceki albümü ‘The Thin White Duke’ ile yarattığı persona özellikle ABD’de tepki çekmiş, hatta müzisyen saç stili nedeniyle faşist olmakla itham edilmişti. Zaten bardağı taşıran ve onu Los Angeles’tan Berlin’e götüren de bu olaydı. Bu kasvetli şehir müzisyene 20. yüzyılın en güzel şarkılarından birini yazdıracaktı.
Berlin’de geçen bu dönemde David Bowie yine kaldırımları arşınladığı bir gün yolun karşısında daimi yapımcısı ve dostu Tony Visconti’yi ve kız arkadaşını görüyor. Birbirine sımsıkı sarılmış çiftin Berlin Duvarı’nın yanı başındaki bu görüntüsünden çok etkilenen müzisyenin zihninde o efsane şarkı çalmaya başlıyor: ‘Heroes.’
‘Heroes’ şarkısı yıllar sonra 1987 yılında Batı Berlin’de, duvarın tam dibinde David Bowie tarafından yeniden seslendirilecekti. Duvarın ötesinde kalanlar yüzünü görmese de ilk kez Batı Bloku’ndan bir müzisyeni canlı canlı duyabildi. Onun açtığı yoldan daha sonra Scorpions, Wham, Metallica ve AC/DC de geçip Moskova ile Pekin’de tarihi değiştiren konserlere imza atacaktı.
10 Ocak 2016’da sessiz sedasız hayata veda eden David Bowie geride 20. yüzyıl klasikleri olarak adlandırılacak çok sayıda şarkı bıraktı. Ancak o bu şarkılardan da öte bir sanatçıydı. Yazılar yazan, filmlerde başrol oynayan ve trend belirleyen bir insandı. O dönemin hemen hemen her yıldız müzisyeni gibi kariyerinin başlangıcı bağımlılıkla mücadele içinde geçti. Hatta bu yüzden kariyeri sekteye de uğradı. Berlin’in Türk mahallesi Kreuzberg’de geçen ayları hem müzisyene, hem biz dinleyicilere çok şey kattı. Yarattığı pek çok persona içinde o ‘cool’ hali ömrünün sonuna kadar en istikrarlı yönü oldu.
8 Ocak 1947’de İkinci Dünya Savaşı’nın ekonomik izlerini iliklerine kadar hisseden bir ailenin içinde Londra’da dünyaya gelen David Bowie özellikle babasıyla olan sorunlu ilişkisinin izlerini yıllarca üzerinde taşıdı. Gençliğindeki savruluşlar, arayışların ardından 1980’lerden itibaren daha sorunsuz bir hayat süren müzisyen ölmeden birkaç gün önce son albümü ‘Blackstar’ı yayınlamıştı. Hastalığını büyük oranda dünyadan saklayan müzisyen son albümünü tabiri caizse müzikseverlere emanet etti. Ha bu arada unutmadan, Mars’ta yaşamaya az kaldı…