Bir devrin sonu: Alaaddin’in Dükkanı kapandı, Nişantaşı’nın sihri biraz daha azaldı

1956'dan beri Alaaddin'in Dükkanı olarak bilinen, Nişantaşı'nın simgesi kabul edilen Necdet Güler Shop yakın zamanda kapandı. Orhan Pamuk romanlarında bahsedilen dükkanın kapanmasının nedeni Necdet Bey'in yorulması. Çünkü o her gün işinin başındaydı.

Kültür Sanat 22 Temmuz 2024
Bu haber 5 ay önce yayınlandı

Nişantaşı’nın ve Teşvikiye’nin simgesi. Bilenler için Alaaddin’in Dükkânı, bilmeyenler için Necdet Güler Shop. Hem bakkal hem tekel bayii hem kırtasiye hem de oyuncakçı! Deyim yerindeyse tam bir çıfıt çarşısı. Teşvikiye Karakolu’nun tam karşı köşesinde, Teşvikiye Caddesi’nin belki en güzel noktalarından birindeki bu dükkan artık yok. O dükkanla birlikte bir tarih de silinmekte.

Orhan Pamuk romanlarında da sıklıkla adı geçen bu simge dükkan çok yakın bir zamanda kapandı. 1940’tan beri Teşvikiye Caddesi’nin gözdesi Alaaddin’in Dükkânı’nın kapanışı sevenlerini de fazlasıyla üzdü.

Aslında bu kapanma bir yandan Türkiye’nin ve aslında bütün dünyanın geçirmekte olduğu dijital dönüşümle bağlantılı; evet oyuncaktan kırtasiyeye kadar neredeyse her şeyi satsa da ‘Alaaddin’in Dükkanı’ temelde bir gazete ve dergi bayisiydi. Yani yerli yabancı dergilerin hepsi, gazeteler burada bulunur, satılırdı. Ama artık kağıda basılı gazete satılmıyor gibi bir şey, benzer bir durum yerli ve yabancı dergiler için de geçerli. Dükkanın gelir kalemleri bir bir yok olurken Teşvikiye Caddesi’nde son derece stratejik konumdaki bu mekanın kirasını ödeyebilmek de, yeni ekonomik gerçeklere direnebilmek de kolay değil.

Eh, bir de dükkanın kendisi kadar meşhur sahibi ve işletmecisi ‘Alaaddin’ var, yani Necdet Güler. 1956 yılından beri, yani 68 yıldır aralıksız çalışıyor, sabahın kör karanlığında gelip dükkanını açıyor, gazete paketlerini çözüyor, onları raflara yerleştiriyor. Sabahtan akşama kadar müşterilerden kapıdan kafasını uzatıp yol soranlara kadar her gün binlerce insanla temas ediyor. Bunca zamanın ardından o da yoruldu ve artık kendi köşesine çekilmek istiyor. Haksız mı?

Ama bir de bu dükkanın müdavimleri, uzun yıllar içinde bu dükkanı kendi kimliklerinin parçası haline getirmiş olan on binlerce, belki yüz binlerce insan var. Onlar için ‘Alaaddin’in Dükkanı’ bir çeşit denizdeki işaret feneri gibi. Gitmeseler de, görmeseler de o işaret fenerinin orada olduğunu bilmek hayatlarına anlam getiriyor insanların.

Yani kısacası çok sayıda anıdan söz ediyoruz bir dükkan anlatırken.

Peki siz, Alaaddin’in Dükkanını nasıl bilirdiniz?

Teşvikiye Caddesi’nde, tam Teşvikiye Karakolu’nun çapraz köşesinde bulunan bu tarihi dükkâna yakında bir tasarımcı, Berrin Özkan taşınacak.

Kim bu Alaaddin?

Alaaddin kim? Necdet Güler kim? Aynı kişi mi değil mi? Kafa karışıklığına mahal vermemek adına şu konuyu bir netleştirelim: Dükkanın sahibi Necdet Güler.  Alaaddin ise Güler’e babasının verdiği takma adı. Tanıyan, bilen, dükkana müdavim olan herkes Necdet Güler’e ‘Alaaddin’ diye hitab eder, dükkanın içinde veya dışında hiçbir yerde ‘Alaaddin’in Dükkanı’ yazmaz ama bilenler birbirlerine hep burayı ‘Alaaddin’in Dükkanı’ diye tarif eder.

Babasının 1940’ta satın aldığı dükkanı “Okumaktan anlamam ama ticaretten anlarım” diyerek 1956’da devralıyor Necdet Bey. 1956’dan kısa bir zaman önceye kadar da dükkanı işletmeye eşi, kızı ve oğlu ile devam ediyor. Tam bir aile işletmesi yani.

Dükkan iki farklı dükkanın birleşimi aslında. 1980’e kadar tek dükkana sığmaya çalışıyor Necdet Bey ama nerede! O kadar oyuncak, roman, dergi, alet edevat nereye sığacak? Büyümesi lazım, 1980’de işletmesinin yanındaki yeri de satın alıyor ve Alaaddin’in Dükkânı günümüzdeki haline dönüşüyor.

‘Kültürümüz değişti’

Necdet Bey’e Alaaddin’in Dükkanı’nı neden kapattığını sorunca verdiği cevap çok basit: “Yoruldum. Çok yoruldum.”

1956’dan bugüne bir gün bile işinin başından ayrılmamış. Sabah 04.30’da dükkanını açıp gazete dağıtarak güne başlayarak yıllar geçirmiş burada. Artık değişen ve dönüşen Nişantaşı’ndan da sıkılmış olan Güler aslında daha önce aldığı kepenk indirme kararını zor da olsa bu sene hayata geçirebilmiş.

“Artık her şey çok değişti. Buranın insanı da değişti. Eskiden olsa parkta, dükkanda, yolda herkes birbirine selam verir; birbiriyle sohbet ederdi. Artık bu yok. Kültürümüz değişti. Eskiden günde en az 500 Hürriyet gazetesi satardım.  Artık taş çatlasa 25 tane satıyorum. Ne yalan söyleyeyim hiç aklıma gelmezdi bu. Elbette üzgünüm. Ama artık devam etmek de istemiyorum” diyor Necdet Bey.

Alaaddin’in Dükkanı’nın kapanmasına üzülen tek kişi Necdet Bey değil elbette. Mahalle komşuları Betül Mardin, Haldun Dormen, Ahmet Hakan, Ayşe Arman gibi isimlerin yıllar boyu müdavimi olduğu Alaaddin’in Dükkanı’nın başka bir sadık müşterisi daha var. O müşteri romanlarında sıklıkla Alaaddin’in Dükkanına yer veren Orhan Pamuk’tan başkası değil. Hatta öyle bir bahseder ki, yıllar boyunca Hindistan’dan, Amerika’dan Avrupa’dan bir sürü insan o romanlarda okuyup bu “sihirli” yeri görmeye gelmiş.

Doğduğu ve büyüdüğü aile evi Alaaddin’in Dükkanı’na en çok 100 metre uzakta olan Orhan Pamuk Habertürk’e “Üzüldüm… İki hafta önce gördüm onu, bir şey almak için uğramıştım, hiçbir şey demedi bana. Şimdi Nişantaşı benim için başka bir yer, daha eksik ve daha az güzel bir yer olacak. Alâaddin şimdi 75 ya da 76 yaşında olmalı. 1956’dan beri orada nöbet tutuyor. Bizim nostalji duygusallığımız için emeklilikten vazgeçmesini beklemek de doğru değil hani…” diyor.

Alaaddin’in Dükkânı olmadan Nişantaşı’nın biraz daha eksik olacağını düşünen bir tek Orhan Pamuk değil elbette. Sinema ve 10Haber yazarı Uğur Vardan ve yıllarca birçok dergi yöneten gazeteci, yazar Elçin Yahşi’nin uğradıkları bir yer Alaaddin’in Dükkanı ve kapanmasına onlar da üzülüyor.

Uğur Vardan, özellikle 90’lı yılların ikinci yarısında Alaaddin’in Dükkanı’na uğrayan isimlerden.

 

Son olduğunu bilmeden yapılan son alışveriş

“Bazı mekânlar, dükkânlar zaman içinde ait oldukları yörenin sembolik değerlerinden birine dönüşür. Böyle bir kimliğin elde edilmesinde çok farklı nedenler, etmenler olabilir. Teşvikiye’de, tarihi karakolun karşı çaprazında yer alan ‘Alaaddin’in Dükkânı’ işte bu türden bir adresti” diyor Uğur Vardan.

90’lı yılların ikinci yarısında; özellikle Aktüel’de çalıştığı son dönem Sabah Grubu’nun Teşvikiye’ye taşınmasıyla, her gün önünden geçtiği bir mekan haline gelmiş burası. Vardan altı-yedi ay önce gitmiş en son.

Bir ekonomi gazetesinin peşinde giriyor dükkana Vardan. Kolayca ulaşamayacağını düşündüğü için derginin yerini Necdet Bey’e soruyor önce. Necdet Bey’den de “Arkada, ikinci sıranın en solunda, bir tane var” türünden nokta atışı bir tarif geliyor. Gidip bakıyor ve tam da Necdet Bey’in söylediği yerde buluyor gazeteyi. Ödeme yaparken Necdet Bey’den “Nasıl, dediğim yerde miymiş” sorusu geliyor. Vardan da “Yav, sen koskoca ‘Alaaddin’sin, tabii ki her şeyi bileceksin” diyerek Necdet Bey’e iltifatta bulunuyor.

Son alışverişi olduğunu bilmeden yaptığı alışverişten de keyifli bir anı kalıyor Vardan’ın yanına. “Ekonomik akış, gelişmeler, verilmesi gereken kararlar derken ‘Alaaddin’in Dükkânı’ da tarihe karışmış gözüküyor. Kent hafızası ve Teşvikiye bilinen adreslerinden birini kaybetmiş durumda. Hayat elbette çoğu kez bizim beklentilerimizin dışında kendi ajandasını dayatır. Ne diyelim, Alaaddin’in Dükkânı’ da bundan böyle hoş bir sadâ olarak zihinlerimizdeki yerine oturacak…” diyerek sohbetimizi sonlandırıyoruz Uğur Beyle.

Gazeteci ve yazar Elçin Yahşi de Alaaddin’in daimi müşterilerinden

 

 

 

 

 

 

 

 

 

“Hayatlarının film olmasını çok isterdim”

Ya Elçin Yahşi… “Nişantaşı’nda oturup da burayı bilmeyen yoktur” diye söze başlıyor Elçin Hanım: “Eskiden gazete bayileri vardı. Gider gazetelerimizi oradan alırdık. Yavaş yavaş hepsi kayboldu. Bir tek Alaaddin kaldı. Gerçi o da bayi değildi ama bayi işlevi de görüyordu mahallede.”

Elçin Hanım “Necdet Bey ve ailesinin hayatının film olmasını çok isterdim” diyor. Ailenin dükkanları kadar müşterilerle olan dinamikleri de oldukça ilginçmiş. Dobra, gelen müşteriyi beğenmezse deyim yerindeyse kovmaktan imtina etmeyecek dükkan sahibi Necdet Bey ile ilgili “Film karakteri gibi adam. Sürekli bir şeyden şikayetçidir. Hayatın kendisinden şikayetçi belki de bilmiyorum ama hep şikayet eden bir halde görürsünüz onu” diyor Elçin Hanım.

Tüm dobralığına ve şikayetçi hallerine karşın hiçbir zaman kaba bir muamele ile karşılaşmadığını söyleyen Yahşi içinde Alaaddin’in Dükkânı olmayan Nişantaşı’nın mutlaka eksik bir Nişantaşı olacağını düşünenlerden.

Zamanında çevre liselerden gelip Alaaddin’in Dükkanı’ndan alışveriş yapan lise çağındaki çocuklar günümüzün ebeveynleri olmuş, çocukları ile dükkana gelip Necdet Bey’i görünce “Ben büyüdüm, evlendim, çocuğum oldu siz hala buradasınız!” dermiş Necdet Bey’in söylediğine göre. İşte böyle efsanevi bir yerdi Alaaddin’in Dükkânı. Artık Orhan Pamuk’un romanlarında ve sevenlerinin hatıralarında yaşamaya devam edecek.

Bir sokak beş galeri: Kızıltoprak'ta sanat sokağıBir sokak beş galeri: Kızıltoprak’ta sanat sokağı

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.