Bi dünya dizi sizleri bekliyor!
Platformlar bu hafta bizi germeyi tercih ediyor. Western ve bilim kurguyu bir araya getiren 'Outer Range', şimdiden 'Squid Game' ile kıyaslanan 'The 8 Show' ve bir sinema klasiği 'Şeytan' platformlarda bu hafta öne çıkıyor.
‘Lost’un yapımcılarının hazırladığı ‘From’ isimli korku-gizem dizisinin fanatik hayranlarından biriyim. Kendimize ‘Fromily’ (From ailesi) diyoruz ve çeşitli platformlarda kurduğumuz From gruplarında dizinin üçüncü sezonunun gelmesini beklerken gece gündüz From ile ilgili teorilerimizi tartışıyoruz. Bu aktivitenin dizinin kendisininden bile daha eğlenceli olduğunu söyleyebilirim. İnternetin ışık hızıyla gelişmesi, dizi fanatiklerinin de oyun fanatikleri gibi kendilerine ait topluluklar oluşturmalarına imkan sağladı ve dizi yapımcıları güçlü hayran toplulukları olan dizilerin çok daha uzun sezonlar boyunca hayatta kalabilip başarılı olduğunu fark ettiler. Üstelik bu durum sadece ‘Stranger Things’ gibi daha genç bir izleyici kitlesine hitap eden diziler için de geçerli değil, her yaşın ayrı güzelliği olduğu gibi artık her yaşın ayrı “dizi izleyici toplulukları” da var.
Özellikle bir gizem üzerine kurulan diziler bu tarz topluluklar ediniyorlar. Amazon Prime’ın bilim kurgu-western karışımı dizisi de tam olarak bu kategoriye giriyor. Bilim kurgu-western karışımı bir iş denemenin felaketle sonuçlanabileceğini hemen herkes tahmin edebilir fakat birbiri ile tamamen alakasız bu iki türün karışması ‘Outer Range’de işe yaramış görünüyor.
Dizi, günümüz Amerika’sında Wyoming’de geçiyor. Dedelerinden kalma büyük bir çiftlikte geleneksel sığır yetiştiriciliği yapan Abbott ailesi kovboy yaşam biçimini sürdürmektedir. Baba Royal Abbott (Josh Brolin) küçük yaşta annesiz babasız kalıp Abbott ailesinin çiftliğine sığınmış, daha sonra da ailenin kızı Cecilia ile evlenmiş, karı-kocanın Perry ve Rhett adında iki oğulları olmuştur. Perry de evlidir ve Amy adında küçük bir kızı vardır. Amy’nin annesiyse yaklaşık dokuz ay önce arkasında hiçbir iz bırakmadan ortadan kaybolmuştur. Aile bir yandan bu trajik kayıp ile başa çıkmaya çalışmakta bir yandan da topraklarını, komşu çiftlikte yaşayan ve Abbott’ların çiftliğine göz koyan Tillerson’lardan korumaya çalışmaktadır.
Bir gece kasaba barında çıkan sarhoş kavgasında Rhett yanlışlıkla Tillerson ailesinin üç oğlundan bir olan Trevor’ı öldürür. Abbott’lar cesedi saklayıp cinayeti örtbas etmeye çalışırlar araları zaten gergin olan iki aile arasında adeta bir kan davası baş gösterir. Bu arada Autumn isimli genç ve güzel bir kadın (Imogen Poots) Abbott’ların arazisinde kamp kurup her iki ailenin işlerine de burnunu sokmaya başlar.
Dizi buraya kadar klasik bir Yellowstone tarzı Western dramayı andırıyor değil mi? Peki bilim kurgu kısmı nerede? Bilim kurgu kısmı şurada; Abbott’ların çiftliğinin batı bölümünde dibi görünmeyen ve içi tuhaf bir uçan madde ile dolu dev bir delik bulunmakta ve bu deliğe düşen herkes zamanda yolculuk yapmaktadır. Bu sırrı bilen baba Royal Abbott, oğlunun öldürdüğü Trevor’ı da bu deliğe atar.
Zamanda yolculuk yapan kovboyların dizisi Outer Range’in ilk sezonu izleyicisini birçok konuda karanlıkta bırakarak bitti. Dizinin ikinci sezonu yakın bir zaman önce Amazon Prime’a yüklendi. Gizemlerle dolu bu diziyi hem bilim kurgu hem de Western izleyicisine tavsiye ediyorum. İlk sezonu izlemediyseniz eğer her iki sezonu beraber de izleyebilirsiniz.
Koreliler kesinlikle vahşi yarışma programlarına bayılıyorlar. Aslında batılıların da bu tarz işlerden oldukça hoşlandığını Suzanne Collins’in sinemeye uyarlanan distopik yarışma hikayesi ‘Açlık Oyunları’nın elde ettiği başarı ve topladığı ilgiden biliyorduk fakat yine de bu tarz “distopik yarışma” hikayelerinin pirinin Netflix’in ultra-mega hiti Squid Game olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Netflix’te gösterime giren yeni Güney Kore dizisi ‘The 8 Show’ da ‘Squid Game’in izinden geliyor.
Bu diziler ve ‘Parazit’ gibi Oscar alan filmler sayesinde bizler de Güney Kore kültürünü yakından tanıma imkanı bulduk ve Güney Kore’de sınıflar arasında büyük bir sosyal uçurum olduğunu, çok zengin bir kitle ile fakirlikten sürünen bir kitlenin beraber yaşadığını öğrendik. Üstelik en fakir kitlenin bu fakirliklerinden çalışarak kurtulabilme umutları da yok sanırım tam da bu yüzden Güney Koreliler, sonunda çılgın miktarlarda para kazanılan tuhaf yarışmaların hayallerini kurmayı çok seviyorlar.
Bu yeni dizide de sekiz kişinin katıldığı ve katılanların dış dünyadan tamamen izole edildikleri bir yarışma söz konusu… Yarışmacıların çoğu yine paraya çok ihtiyacı olan, çaresizlikten neredeyse kendisini öldürecek hale gelmiş insanlar. Dört erkek ve dört kadın yarışmacı var. Yarışmacıların cep telefonlarına bir mesaj geliyor ve hesaplarına yüklü bir miktarda para yatıyor. Eğer daha fazla para kazanmak istiyorlarsa onları almaya gelen limuzine binmeleri söyleniyor. Limuzin onları stüdyomsu bir yarışma mekanına götürüyor ve onlara yarışmaya katılmak isterlerse eğer masanın üzerinde 1’den 8’e kadar rakamlar yazan kartlardan birini seçerek içeri girmeleri bildiriliyor.
Daha sonra bu rakamların yarışmacıların odalarının bulunduğu katların gösterdiğini öğreniyoruz. En yüksek rakamı seçen yarışmacı en büyük odada kalıyor ve en çok parayı kazanıyor. En küçük rakamı seçen yarışmacı ise en altta küçücük bir odada kalıyor ve en az parayı kazanıyor. Yani burada da toplumdakine benzer adil olmayan bir hiyerarşi işliyor. Yarışmanın mekanı üst üste odaların bulunduğu bir apartman ve ortak vakit geçirebilecekleri ufak bir meydandan oluşuyor.
‘The 8 Show’ tam olarak “Vakit Nakittir” prensibi üzerine kurulu bir yarışma olarak karşımıza çıkıyor. Yarışmayı hazırlayan “zengin ve şımarık” kişiler buradaki fakirlerin zamanı karşılığında onlara para ödüyorlar. Yarışmacılar orada kaldıkları her dakika için para alıyorlar (aldıkları para kaçıncı katta olduklarına göre değişiyor) fakat yarışmada kalabilmeleri için ilgi çekici şeyler yapmaları gerekiyor. Çünkü izleyici eğlenmek istiyor ve çabuk sıkılıyor.
Bu yarışmadan mümkün olan en yüksek miktarda parayla çıkmak isteyen yarışmacılar ilk başta zaman kazanıp daha fazla para elde edebilmek için iş birliği yapsalar da kısa süre içerisinde seyircilerinin daha vahşi, seksi, tehlikeli şeylere daha fazla zaman verdiğini fark ediyorlar ve tahmin edebileceğiniz üzere olaylar zıvanadan çıkıyor.
Han Ja Reem tarafından yazılıp yönetilen dizi Money Game ve Pie Game isimli çizgi dizilerden uyarlanmış. Yönetmen dizide toplumsal hiyerarşi ve güç ilişkilerini ele almak istediğini söylüyor. Dizi Squid Game kadar derin ve karanlık değil ama bu tarz yarışma konulu dizilerden hoşlananları Squid Game’in ikinci sezonu çıkana dek oyalayabilir. Kore dizilerini ve distopik yarışmaları seven izleyiciye tavsiye ederim.
Dijital platformlarda sadece yeni ve hızlı tüketilen şeyler bulunmuyor eğer meraklısı iseniz Sinema dünyasının klasiklerine de buralarda ulaşabiliyorsunuz. Bu klasiklerden biri olan ‘Şeytan / The Exorcist’ kısa bir süre önce Blutv’ye yüklendi.
Amerika’da 26 Aralık 1973 tarihinde gösterime giren film o günden itibaren korku sinemasının başyapıtlarından, kilometre taşlarından birisi haline geldi. William Friedkin’in yönettiği ‘Şeytan’ henüz çekim aşamasındayken sette meydana gelen tuhaf olayların basına sızması ile dikkat çekmeye başladı. Filmin çekimleri sırasında iki kere set yandı, ışıkçı ve görüntü asistanı öldü, üç tane figüran kalp krizi geçirdi, başrol oyuncusu Regan’ı canlandıran Linda Blair yataktan düşerek kolunu kırdı.
Aradan geçen elli seneye rağmen halen unutulmayan, bugün dahi üzerinde konuşulmaya devam edilen film gösterime girdiği yıl, 10 dalda Akademi Ödülü’ne aday oldu ve En İyi Ses ve En İyi Uyarlama Senaryo ödüllerini aldı. Ayrıca En İyi Film başta olmak üzere beş dalda Altın Küre Ödülü de kazandı.
“ABD’de ünlü bir sinema oyuncusunun kızı olan Regan MacNeil (Linda Blair) psikolojik rahatsızlıklar göstermeye başlamıştır. MacNeil’in rahatsızlığı artarken doktorlar kızın durumunu açıklayabilecek tıbbi bir sebep bulamazlar. Kızın annesi son çare olarak Peder Damian’dan yardım diler ve ondan kızına şeytan çıkarma ayini düzenlemesini ister”
Eğer siz de benim gibi bir korku sineması izleyicisiyseniz hazır Blutv’ye gelmişken belki “Şeytan”ı tekrar seyretmek istersiniz. Hatta ailenizin genç üyelerinden filmi izlememiş olanlar varsa onları da yanınıza alarak bir “klasik film” gecesi düzenleyebilirsiniz. Biz öyle yapacağız.