En sevilen yönetmen Ertem Eğilmez’i ne kadar tanıyoruz?

Türk sineması deyince akla gelen ilk yönetmenlerden biri Ertem Eğilmez. 35 yıl oldu bu dünyadan gideli. Lakin mit haline getirildi. Peki o mitin arkasındaki gerçek Ertem Eğilmez'i ne kadar tanıyoruz?

22 Eylül 2024

Ertem Eğilmez deyince akan sular durur. Bu da normaldir. Sinemamızda baştacı edilen birçok filmin ya yapımcısı ya da yönetmenidir. Ekol olan Arzu Film’in kurucusudur. Türk sinemasıyla ilişkimizi onun filmleriyle ne kadar ilgili olduğumuzu söyleyerek anlatmak adeta bir gelenektir. Yani bir mittir Ertem Eğilmez. 

Aslında hakkında az şey bilinen efsanelerden biridir… Efsaneleştikçe onunla ilgili sonradan yaratılan mit de büyüyüp gidiyor. Dün ölümünün 35. yıldönümüydü. Bahsettiğim mit yine devredeydi. Lakin o mit öyle bir hale geldi ki, Eğilmez’i kendi gerçekliğinden koparıyor. 

Mesela sinema yazarı ve yönetmen Engin Ayça’nın “Yedinci Sanat” dergisinde Eğilmez ile 1974’te yaptığı, Türk Sinemaları Araştırmaları’nın sitesinde tam metni yayımlanan ve böylece arşivin tozlu raflarından kurtulup tekrar görünür olan uzun söyleşisi Eğilmez ile ilgili sonradan yaratılan o miti yıkacak nitelikte.

Bu mit henüz yaratılmamışken, Gökhan Akçura’nın Güneş gazetesinde 1990’da yayımlanan, Eğilmez ile ilgili çalışmalarda hep atıfta bulunulan “Ben Ertem Eğilmez” başlıklı yazı dizisi yeniden keşfedilse neler olur kestiremiyorum…

Oysaki Ertem Eğilmez’in kendi gerçekliği zaten yeterince ilginç, ziyadesiyle renkli, o Prof. Dr. Cem Pekman’ın onunla ilgili kitabına adını verdiği gibi ‘Filim bir adam’.

Ertem Eğilmez film setinde. Yanında Metin Akpınar var.

İlgilileri elbet biliyordur. Ertem Eğilmez tesadüfen sinemaya başlayan, zorunluluktan yönetmen olan, bata çıka bir sinema kariyeri inşa eden, yaşarken filmleri seyirci tarafından ilgi görse de ‘ticari sinema’ yapıyor diye sinema yazarları tarafından pek de önemsenmeyen, toplumun yazılı ve görsel anlatıyla ilişkisini çok iyi çözdüğü için senaryonun sinemadaki önemini çok iyi kavrayan, seyirci davranışlarını iyi tahlil edebilen, ‘ticari’ zekası son derece keskin, Agah Özgüç’ün  deyişiyle ‘nevi şahsına münhasır’ bir sinemacı.

Onun tesadüfen sinemacı olup sinemamızda böylesi bir ekol yaratmış olması başlı başına bir ‘başarı öyküsü’ değil mi? Komedi deyince aklımıza gelen ilk yönetmenlerden biri olmasına rağmen yıllarca komedi filmi fobisi olduğu için bu türde film çekmediği gerçeği ilginç değil mi? Son filmi “Arabesk”te Yeşilçam anlatısını hicvetmesi ve aslında kendi sinemasını tatlı tatlı yermesi yeterince çarpıcı değil mi?

Ya sinema girmeden önceki maceraları? Babasının eğitim alması için biriktirdiği parayla erken evlilik yaptığı için üniversite okumuş bir insan olarak Moda’da bakkal açması ve batırması, Çağlayan Yayınları’nın antolojilere geçen başarısı, “Tef” dergisi macerasında Çetin Altan, Melih Cevdet Anday, Peyami Safa, Adalet Cimcoz, Burhan Felek, Reşat Nuri Güntekin, Orhan Kemal, Yaşar Kemal, Kemal Tahir, Reşat Ekrem Koçu, Haldun Taner, Refik Halit Karay, Oğuz Aral, Turhan Selçuk, Suat Yalaz gibi efsanevi isimlere ‘patronluk’ yapması, langırt’ı keşfedip ‘langırt kralı’ olması…

Bir ömre çok zor sığacak başarı ve başarısızlığı görmüş geçirmiş, Münir Özkul’un zorlamasıyla sinemaya girmiş, Kemal Tahir’in ısrarıyla sinemada dikiş tutturmak için sabretmiş ve sonunda da Arzu Film’le Türk sinemasına damga vuran bir zat Ertem Eğilmez. Ama sadece ve sadece Arzu Film’e indirgenecek bir kişilik bir sinemacı da değil.

Aytekin Çakmakçı’nın ‘Canım Kardeşim’ setinde çektiği bu fotoğrafı gören Ertem Eğilmez “Senden çok iyi görüntü yönetmeni” olur der. Ve Çakmakçı görüntü yönetmenliği macerası başlar. Birçok önemli filmi çeker.

Engin Ayça sinemaya nasıl başladığını sormuş yazının başında bahsettiğim söyleşi de. Eğilmez de “Bilinçli ve hesaplı olmadı, tamamen tesadüfi oldu” diye anlatmaya başlamış: “Münir Özkul’la arkadaştık, bir film yapsak diye prodüktör olarak işe bulaştık. Benim bir bayim vardı, hâlâ da bayidir Babıâli’de, Fazıl Ünverdi; onun finanse ettiği bir film yaptık, bütün paraları batırdık. Ben o zamanlar yönetmenliğin y’sini bilmiyordum. ‘Yaman Gazeteci’ adlı bu ilk filmimizin yönetmenini Münir seçmişti. ‘Kırık Kalpler’ adlı bir buçuk tane de başarılı film yapmış bir yakınım var’ dedi, Burhan Bolan’ı getirdi. Meğer Burhan tüm amatörmüş. Ben de bir şeyde yenik düşünce sinirlenirim. Bizim bayiye ayıp oldu, parayı kurtaralım diye devama mecbur kaldık prodüktörlüğe.

Bu sefer evi barkı sattık savdık, ipotek ettik, üç film daha yaptık, daha beter battık. Halbuki bu sefer acemi rejisörlerle değil, ustalarla çalışmıştık. Halit Refiğ’le ‘Gençlik Hülyaları’, Atıf Yılmaz’la ‘Beş Kardeştiler’ ve ‘İki Gemi Yanyana’ filmleriydi bunlar. Üçü de birbirinden başarısızdı, ancak bu arkadaşların deney tahtası oldu bu filmler. (…) Bir fasit dairenin içindeydim. Kaçacak yer yok, 300-400 bin lira içerideyiz Efe Film olarak. Piyasaya borçlanmış durumdayım. Beyoğlu’na çıkamıyorum. Nihayet amatör bir prodüktörüm. Yiyecek ekmek param bile kalmamış.

Ertem Eğilmez’in yönetmenliğe başladığı film: ‘Fatoşun Fendi Tayfunu Yendi’

Bir gün Firuz Aşkın vardır, afişçi, grafiker, şimdi Münih’te, eve geldi ziyarete, ‘Ne yapmayı düşünüyorsun’ dedi. ‘Valla bilmem dedim, herhalde yeni bir iş’, ‘Ben senin yerinde olsam filmcilik yaparım, gene en iyi öğrendiğin iş o, dört yıldır yapıyorsun’ dedi. Ve nasıl yaparız, nasıl ederiz falan derken, o borç içinde, Öztürk Serengil’le ‘Fatoşun Fendi Tayfuru Yendi’ (1964) filmini yaptık. Rejisöre verecek paramız olmadığı için rejisörlüğünü de ben yapmaya karar verdim, yaptık da. Dünyanın en acaip filmi oldu. Montaj bilgisi sıfır. Öztürk’ün box-office’inin iyi oluşu, seyircinin gülmeye hazır oluşu, Sadık Ağabeyin de başarılı bir senaryosu oluşu sonucu film o senenin en büyük işlerinden birini yaptı (…) ‘Kart Horoz’u yaptım ve feci bir şekilde yattı film. İleri tutar yanı yoktu. Ondan sonra beni bir komedi yapamama korkusu aldı. Komedi filmi yapmayayım da ne yaparsam yapayım diyerek, sanıyorum ‘Sev Kardeşim’e varana kadar, aşağı yukarı altı yıl, değil komedi filmi, gülünecek hiçbir sahne olmayan o garip melodramlara döndüm. Sadece rejisör değil, prodüktördüm de. Hem rejisör olarak bir şeyler yapma gayreti, hem de Arzu Film’e faydalı olma gayreti, hababam bir kavga oluyordu iki Ertem Eğilmez arasında.”

İşte gerçek Ertem Eğilmez biraz da bu satırlarda gizli. Alıntı uzun oldu farkındayım ama meslek büyüğümüz Agah Özgüç ‘Türk Sineması’nda Marjinaller ve Orjinaller’ kitabında ne yazmıştı: Ertem Eğilmez’i ancak Ertem Eğilmez anlatır.

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.