Türkiye İş Bankası Resim Heykel Müzesi Patara’nın izinde
Türkiye İş Bankası Resim Heykel Müzesi'nin, 1940'dan beri 'biriktirdiği' eserlerle oluşturduğu sanat koleksiyonu tam anlamıyla bir hikayeler kumbarası. Çünkü her eserin bir hikayesi var. Bu da herkesin peşine düşeceği hikayeler demek. Benim payıma da ressam Nazlı Ecevit ile tanışmak düştü.
Cumhuriyet’in 100. yıldönümünde 29 Ekim’de kapılarını açan Türkiye İş Bankası Resim Heykel Müzesi’ndeyiz. Beş katlı binadaki sergileri gezerken Türkiye’nin en önemli ressamlarını ve eserlerini görüyorum.
Gözüme takılan isimlerden biri Nazlı Ecevit. ‘Aaa acaba Bülent Ecevit ile bir bağı var mı?’ sorusu aklımdan geçiyor ama sergiyi gezmeye devam ediyorum. Biraz sonra bir Nazlı Ecevit eseri daha, alt katta bir resim daha… En sonunda her şeyi ‘göze alıp’ soruyorum.
Öğreniyorum ki ressam Fatma Nazlı Ecevit, Bülent Ecevit’in annesiymiş. Bülent Ecevit’in başbakanlık dönemini sadece okuduklarımdan, izlediklerimden ya da duyduklarımdan biliyorum ama hatırlamadığım çocukluk yaşlarıma ait bir isim o. Hafızamdan kalan birkaç ikonik cümle ya da kendisine fırlatılan yazar kasa anı dışındaki her şey çok silik. Çünkü ben de -en azından neyin ne olduğunu anlamaya başladığında- gözlerini AKP iktidarına açmış biriyim.
Ama biraz da utanıyorum; “Dr. Fahri Ecevit’in eşi, eski başbakanlardan Bülent Ecevit’in annesi değil; ressam Fatma Nazlı Ecevit’in ismini niye daha önce duymadım, bir kadın ressamı neden daha iyi tanımıyorum, Nazlı Ecevit eşinin mi oğlunun mu yoksa diğer ressamların mı gölgesinde kaldı?” soruları eşliğinde.
Türkiye İş Bankası Sanat Eserleri Koleksiyonu, Türkiye’nin en eski ve en geniş kapsamlı koleksiyonlarından biri. Bunu başarmasının nedeni de ‘biriktirmesi.’ 1940’da, Hikmet Onat’ın ‘Peyzaj Ortaköy’, Şevket Dağ’ın ‘Rüstem Paşa Cami İçi’ ve Hasan Vecih Bereketoğlu’nun ‘Kayık ve Evler’ tablolarının satın alınmasıyla başlayan koleksiyonda, 900’ün üzerinde sanatçının 2.700’ü aşkın eseri var. Müzede şu an aralarında Osman Hamdi Bey, Hoca Ali Rıza, Süleyman Seyyid Bey, Şeker Ahmet Paşa gibi sanatçıların da yer aldığı 600’den fazla eser sergileniyor. Nazlı Ecevit de bu isimlerden biri.
Bu geniş koleksiyondan 600’ü aşkın eser şu an ziyarete açık.
Ancak bazen sayıların önemi yoktur. Ya da şöyle diyelim, sayıların çok daha ötesi de vardır. Biz de 10Haber kültür sanat servisi olarak sayıların ötesine geçelim istedik, müzeyi ziyaret ettik. Şef editörümüz Olkan Özyurt rotamızı baştan belirlemişti: “Herkes kendi hikayesini bulsun.”
Koleksiyon yıllar boyunca sadece eserleri değil aynı zamanda toplumsal hafızayı da biriktirmiş. Bu kadar geniş bir koleksiyonu ilk ziyaretimde, ben de keşfedecek ilk hikayemi bulmuştum: Nazlı Ecevit ile tanışacaktım.
Meşrutiyet yıllarının aydın ailelerinden bir ailenin kızı olarak 1900’de dünyaya geliyor Nazlı Ecevit. Böyle bir aileye sahip olmanın avantajını da aldığı eğitimde görüyor. Güzel sanatlar eğitimi veren okullara gidiyor, Mihri Müşfik, Ömer Adil ve Feyhaman Duran Atölyesi’nde çalışıyor. Mezuniyetinden sonra resme bir süre ara veriyor ama kopmuyor, farklı şekillerde yine resimle ilgileniyor. Bu kez resim öğretmeni olarak… Beşiktaş Kız Ortaokulu’nda, Kastamonu, Bolu ve İzmit’te resim öğretmenliği yapıyor.
1922’de Dr. Fahri Ecevit’le evlenince Ankara’ya yerleşiyor. Ankara’daki konservatuvarlarda eğitim veriyor. 1948-75 arası Devlet Resim ve Heykel Sergileri’nin hemen hemen tamamına katılan sanatçı, bir dönem Güzel Sanatlar Birliği başkanlığı da yapıyor.
Sergide Kız Kulesi’ni, Lodoslu bir İstanbul günü, Kınalıada’yı, Amcazade Hüseyin Paşa Yalısı’nı ya da mor salkımlı bir mescidi resmettiği eserleri yer alıyor Ecevit’in. Öğrencilik yıllarında daha çok nü çalışmalar yaptığı bilinen sanatçının sonraki dönemlerde daha çok peyzaj, portre ve doğa resimlerine odaklandığı görülüyor. Sergideki eserler de o döneme ait çalışmalarından. Ecevit’in eserleri, müzenin “Türk Resmini İzlemek” adlı kalıcı sergisinde karşıma çıktı. Bu bölüm, Türkiye’deki resim ve heykel sanatının gelişimine ışık tutmak amacıyla Prof. Dr. Gül İrepoğlu küratörlüğünde hazırlanmış. Binanın dört ve beşinci katında; kronolojik, tematik ve kavramsal olarak tasarlanmış eserler yer alıyor.
Dediğim gibi ben ilk ziyaretimde Nazlı Ecevit’i keşfettim ama aklım hala tanışmadıklarımda… Türkiye İş Bankası Resim Heykel Müzesi koleksiyonunun en büyük cazibesi de bu. Herkesi kendinden bir şeyler bulabileceği, merak edip hikayesinin peşinden gideceği eserlerle ve sanatçılarla tanıştırmak ya da bir şekilde kumbarasında hikayeler biriktirmek.
Ama dahası da var.
İki kıta, farklı bakış açıları, bir sürü İstanbul
📌 İstanbul’un Resmi başlıklı süreli sergi ise müzenin 2 ve 3. katında keşfedilmeyi bekliyor. Bu bölümde Türkiye İş Bankası Sanat Eserleri Koleksiyonu’ndaki İstanbul temalı resimlerden geniş kapsamlı bir seçki var.
Ziyaretçiler, burada sanatçıların gözleriyle İstanbul’a konuk oluyor. Şimdi gözümüzün her yerde aradığı Boğaz Köprüsü’nün olmadığı resimler de var dünden bugüne değişmiş şehir silüetleri de… Bu bölüme dair en ilgi çekici şeylerden biri de İstanbul’un aynı noktalarını, farklı şekillerde resmeden sanatçılar. Eserlerin bu şekilde tasarlanarak sergilenmesi, izleyiciye aynı noktaya birçok farklı şekilde bakma fırsatı sunuyor. İkinci katın Anadolu; üçüncü katın ise Avrupa yakasına ayrıldığını da not düşeyim. Yani bir merdivenle kıta değiştirmek mümkün.
📌Türkiye İş Bankası Sanat Eserleri Koleksiyonu, Türkiye resim sanatının başlangıç yıllarından itibaren üretilmiş örneklerden başlayan ve 2000’lere uzanan gelişim süresini kapsayan eserlerle aslında ‘biriktirmek’ neymiş tam olarak onu anlatıyor.
📌Müzede kişisel kullanım amacıyla sınırlı olmak üzere fotoğraf ve kısa video çekimi yapılabiliyor. Ancak siz yine de selfie çubuğunuzu yanınıza almayın. Zaten sene de 2017 değil. Ayrıca meraklılarına müjde. ‘Instagram köşesi’ de var: Müzenin açılışı için Rahmi Aksungur’un yarattığı ‘Özlem’ adlı kılıçbalığı heykelinin tam karşısındaki geniş ayna…
📌Yolunu bir an önce Şişhane Metro durağına ve Tünel’e yürüme mesafesinde, Odakule tramvay durağının hemen yanındaki müzeye düşüreceklere naçizane bir de öneri: Beş kata yayılan sergiyi soluklanarak gezmek isteyebilirsiniz. Hatta vaktiniz varsa müzeye iki ayrı ziyaret planlamak çok daha iyi olacaktır.
📌Ücretsiz ziyaret edebileceğiniz müzenin kapıları Salı – Pazar günleri arası 10.00 – 19.00 saatlerinde açık. Kumbarasını hikayelerle doldurmak isteyenlere duyurulur.