Burslarını bilgisayar oyununa yatıran öğrenciler milyon dolarlık şirket kurdu
İstiklal Caddesi'ndeki Akbank Sanat, Dijital Sanatta Şimdi: Oyun Odası başlıklı sergiye ev sahipliği yapmaya devam ediyor. 18 Mayıs'a kadar devam edecek sergiyi küratörleri Zeynep Arınç ve Güven Çatak ile konuştuk.
Girişinde Ortaçağ tarihçisi Johan Huizinga’nın sözü karşılıyor bizi Akbank Sanat’taki bu sergide: “Bir çok hayvan oyun oynar. Buna karşın Homo Ludens yani Oyun Oynayan İnsan terimi bana, imâl etmek kadar esaslı bir işlevi ifade ediyormuş ve buna bağlı olarak da Homo Faber (doğaya üstün gelen insan) teriminin de yanunda yer almayı hak ediyormuş gibi gelmektedir” yazıyor duvarda. İstiklal Caddesi’nin bu özel sanat mekânında 18 Mayıs’a kadar devam edecek Dijital Sanatta Şimdi: Oyun Odası başlıklı sergi, bizi modern çağın video oyunlarıyla buluşturuyor. Zeynep Arınç ve Güven Çatak’ın küratörlüğünü üstlendiği bu sergide hem Türkiye hem de yurtdışından sanatçılar oyun temalı çalışmalarıyla katılıyor. Yeri gelmişken söyleyelim; evet, dilerseniz oynayabileceğiniz oyunlar da mevcut.
Özellikle gençlerin ilgisini çeken ve meraklı gözlerle izledikleri Dijital Sanatta Şimdi: Oyun Odası sergisini küratörleri Zeynep Arınç ve Güven Çatak ile konuşma fırsatı bulduk. Bilgisayar başında oyun oynayan ve oyun üzerine düşünen her iki isim sergiyi fikri oluşum sürecinden seçilen sanatçılara kadar tüm detaylarıyla 10Haber’e anlattı.
-Serginin girişinde Homo Ludens’in yazarı Ortaçağ tarihçisi Johan Huizinga’nıe bir atıf görüyoruz. Ortaçağ’dan dijital çağa oyunun serüveni hakkında düşündürüyor bizi. Madem sergi tarihi bir referansla başladı ben de serginin gelişim tarihçesini sorarak başlamak istiyorum. Bir oyun sergisi yapmak fikri ortaya nasıl çıktı? Bu yolculukta karşınıza neler çıktı?
Zeynep Arınç: Akbank Sanat’ta dijital sanat üzerine uzun zamandır sergiler yapıyoruz. Fakat her seferinde bir yenilik üzerinden bu alana bakmak istiyoruz. Çünkü özellikle son zamanlarda pek çok sanatçı çok detaylı bir şekilde bu alanda çalışıyor. Bu sergilerde her seferinde farklılık arayışında oluyoruz. “Disiplinlerarası çalışmalar nasıl oluyor?” sorusunu da soruyoruz kendimize. Video oyunlar üzerine sergi yapmak uzun süredir aklımdaydı. Bu alanda çok güzel çalışmalar var. Çok oyun oynayan biri olarak böyle bir gönül bağım da var. “Bu iş olsa olsa Güven Çatak ile olur” diye düşündüm. Kendisine bu teklifle gittim. Onun da çok hoşuna gitti ve sergi üzerine çalışmaya başladık. Bir yıl bu sergi üzerine çalıştık. Öncelikle kavramsal altyapısını oluşturduk. Odağımızı bu oyunların yeni bir dünyaya açılması fikri üzerine kurduk. Aslında kendimize bir dünya kurduk. Oyun dünyasındaki farklılıklar bir bakıma bizim dünyamıza da etki edip değiştiriyor. Bu süreçte biraz da bunun üzerine düşündük.
Güven Çatak: Yıllardır oyunlar üzerine çalışan biriyim. Sergi fikri ortaya çıkmadan önce de oyunlara farklı yönden bakmaya çalışıyordum. Hatta mimarlık, sinema ve oyun kesişim üzerinden bakmaya çalıştım. Oyun kavramına sadece eğlence sektörü değil bir öğrenme durumu olarak da bakıyorum. Zeynep’ten de böylesi bir öneri gelince heyecanla işe dahil oldum. Yıllar önce Goethe Enstitüsü ile birlikte Bahçeşehir Üniversitesi’ne Oyun ve Politika temalı bir sergiyi getirmiştik. Sonrasında da çeşitli içinde Ekmel Ertan, Ceren ve Irmak Arkman’ın kolektiflerinin oyun üzerine gerçekleştirdiği çalışmalara katıldık. Ancak Akbank Sanat’ta açılan bu sergi, oyun dünyasını ilk defa bu çapta ele alıyor. Kendi adıma, bu sergiyi bir olgunluk çalışması olarak görüyorum. Zamanlama açısından da bu sergiyi değerli buluyorum. Çünkü bir zamanlar Türkiye’de oyun sektörünün adeta esamesi okunmazdı. Şu andaki durum ise çok farklı. Hazır sektör de olgunlaşmışken onun ilk zamanlarına da bakmak istedik. Bence sergi için seçilen yer de bu açıdan önemli.
-Zamanlama ve seçilen yer demişken sergiye gezmeye gelenlerin genellikle gençler olduğu ilişti gözüme. Ziyaretçi kitlesi açısından sizin gözlemleriniz neler?
Güven Çatak: Bayram sonrasında toplam 11 etkinliğin düzenleniyor. Hem bunlara hem de serginin geneline başta üniversite gençliği olmak üzere oyunseverlerden katılım var. Bu esnada atölye çalışmaları da gerçekleştiriyoruz. Bu, gençleri de sergiye çeken etkenlerden biri.
Zeynep Arınç: Gençlerin çok daha iyi iletişim kurabildiklerini düşünüyorum. Olayın için çok daha kolay dahil olabiliyorlar. Ancak serginin İstiklal Caddesi gibi bir konumda olması farklı yaş ve mesleklerden insanları burada ağırlamamıza imkân sağlıyor. Oyuna farklı açılardan bakan insanları bu serginin ziyaretçisi olarak Akbank Sanat’ta ağırlıyoruz.
-Bu aslında tam da konuyu getirmek istediğim yerdi. Bu sergiye nasıl ve hangi açıdan bakmalıyız?
Güven Çatak: Bu buluşmalar aslında dünyada epeydir var. 1980’lerde bilgisayar oyunlarının ortaya çıkışıyla birlikte bu tip sergilere aşinayız. İki kategoride ilerlemenin olduğunu söyleyebiliriz. Biri oyun sanatı (game art) diğeriyse oyuna eğlence kültürünün dışından bakan yaklaşım. İkincisinde oyuna bir ifade biçimi olarak yaklaşma söz konusu. Burada oyunu aynı zamanda bir duygu transferi aracı olarak da gören bakış açısı var. Biz de bu iki kategoriyi es geçemezdik.
Zeynep Arınç: Bu sergide klasik oyun anlayışının da biraz dışına çıkmak istedik. Olabildiğince geniş bir yelpazede bu sanat eserlerine yer vererek farklı bakış açılarını bu sergide bir araya getirmek istedik. Bu bir kesit aslında. Belki de genç sanatçılara bu sergiyle ilham olacağız.
-Bu noktada eserleri sergide yer alan sanatçılara da değinmekte fayda var. Sergi fikriyle gittiğinizde buna nasıl yaklaştılar?
Zeynep Arınç: Biz önce kendi dersimize çalıştık. Çünkü bu aslında bir dünya yaratma süreci. Kapıdan içeriye girdiğimiz anda oyunların o alternatif dünyalarına açılıyoruz. Bu noktada ne istediğimizi biliyorduk. Derdimizi de sanatçılara anlattık. Sergiye dair avramsal düşüncemizi sanatçılarla paylaştık. Neticede de sanatçılarla beraber bir dünya inşa ettik.
Güven Çatak: Sanatçıların çoğu uluslararası isimler. Dolayısıyla da yurtdışında yaşıyolar. Görüşmelerimizi internet üzerinden yaptık. Her sanatçı serginin konseptini soruyor. Biz de onlardan farklı formatta işler istedik. Rasyonel, oynanabilir işler ya da deneyime odaklı çalışmalardı bunlar. Bu noktada sürece üniversiteleri de kattık. Türkiye’den Bahçeşehir Üniversitesi’ne bağlı BUGLAB ve ABD’den UCLA sergiye dahil oldu.
-Peki sergiyi ziyaret edenler üzerinde nasıl bir etki bırakmak istiyorsunuz? Böyle bir amacınız var mı?
Zeynep Arınç: Var tabii, olmaz olur mu? Bence bir ziyaretçinin bir sergiyi gezmesi dönüştürücü bir şeydir. Mekânsal deneyimin de sergiye çok şey kattığını düşünüyorum. Mevcut gerçekliği dışarıda bırakmayı da göz önünde bulundurduğumuzda serginin işlevi burada başlıyor.
Güven Çatak: Oyun yakın zamana kadar hep kötülendi. Uzak durulması öğütlendi. Burada bir dünya kurarak ziyaretçilere evet işin içinde eğlence dünyasının da var olduğunu ama bununla birlikte de başka bir şeylerin de olduğunu göstermek istedik. Zira oyun bir ifade biçimidir. Aynı zamanda bir empati kurma aracı. Özellikle yeni kuşaklar etkileşimli mecralarla iletişin kuruyor. Biz, biraz da bunu değiştirmek istedik. Bu yönüyle de akılda kalıcı bir işin ortaya çıktığını düşünüyoruz.