Metropolis çekimleri Hollywood grevine takıldı
Kadir İnanır Diyarbakır Sur’da sokağa çıkma yasağı sırasında ölen Hakan Aslan’ın kemiklerini yedi yıl sonra poşetle alan baba Ali Rıza Aslan'ın filmini çekmek istiyor. Ancak filmi çekse bile gösterime girmesi konusunda endişeli: 'Kim salon verecek?'
Hakan Arslan 2 Aralık 2015’te Diyarbakır’ın Sur ilçesinde ilan edilen sokağa çıkma yasağı sürecindeki çatışmalarda yaşamını yitirenlerden biriydi. Arslan’ın ailesi uzun yıllar çocuklarının cenazesini almak için mücadele etti. Ailenin yedi yıllık mücadelesi sonucunda Hakan Arslan’ın kemikleri dün bir torba içinde baba Ali Rıza Arslan’a teslim edildi.
Türkiye Ali Rıza Arslan’ın elinde poşetle oğlunun kemiklerini taşıdığını gösteren fotoğrafı konuştu uzun süre…
Aradan yıllar geçti, usta oyuncu Kadir İnanır bu yaşananları bir sinema filmine dönüştürmek istediğini ilk kez açıkladı.
İnanır’ın bu isteğini ve daha fazlasını usta oyuncunun T24’ten Cansu Çamlıbel’e verdiği röportajdan öğrendik. Çamlıbel’in de belirttiği gibi daha çok siyaset konuşulan, sinemanın görece geri planda kaldığı bir sohbetti bu.
Kadir İnanır unutulmaz sinema filmlerinin yanı sıra politik kimliğiyle ve söylemleriyle bilinen bir isim. ‘Dikenli Yol’, ’72. Koğuş’ ve ‘Ölüm Yolu’ gibi filmlerde rol alan İnanır siyasi olarak en çalkantılı dönemlerde bile politik filmler çekti. Bugün politik sinema yapamıyor mu sorusuna hem sansürden hem de ekonomik yetersizliklerden şikayet ederek cevap veriyor İnanır:
“Keşke imkân olsa da yapsam. Yapılabilir, ama çok uğraşırsanız nedenini söyleyeyim. Ağır sansür var. Kaç türlü sansür var, gel sayalım. Birincisi, bugün zaten bir milyon doları olmayan adam sakın film çekmesin. Ancak bu paraya çekilebiliyor. Şimdi bugünün ekonomi şartlarında cebinde bir milyon doları olan adam gidip film mi çeker, yoksa banka müdürüyle ‘Ben ayda kaç para alacağım’ hesabı mı yapar? İkincisi, en az bir milyon dolara film çekeceksin, sonra Kültür Bakanlığı’ndan o filmin sinemalarda oynaması için belge alacaksın. Üçüncüsü filmi çeken patronun ‘Şunu şunu koyma, benim başımı belaya sokma’ baskısı olacak. Dördüncüsü sinema sahibinin “Sinemamın başına bir şey gelir” stresini üstüne alacaksın. Bak kaç türlü sansür aşaması var. En sonunda da sansür kelimesinin bence en ağırı olan bir maddeye gelip tosluyoruz. Ne biliyor musun? Vali vesayeti. Ne demek vali vesayeti?”
İnanır çekse bile filmin gösterime girme ihtimalini sorguluyor burada; “Evet o filmi çekeceğim de bugün o filmi gösterecek salonu kim verecek bana” diye soruyor: “O torbanın içindeki kemiklerin sahibi kim? Onu anlatmadan böyle bir film çekilir mi? Oğlunu bulduk” diyorlar, morga gidiyor, oradan torba veriyorlar. Çok güzel bir hikâye ama çok zor tabii.”
İnanır ekliyor: “Tabii bunlara ne kadar müsaade ederlerse… Türkiye’de muhalefetin dahi kafasını nasıl uzatacağının sınırları çizilmiştir. Onun da mühendisliği yapılmıştır.”
Kadir İnanır’ın bir dönem katıldığı için tepki aldığı Akil İnsanlar Heyeti hakkında da sözleri var. “Bugün çağırsa yine en önde giderim, yeter ki adı ‘barış’ olsun” diyor: “Bir kere ‘Akil İnsan’ konusunda anlaşalım. ‘Akil insan’ demek agâh demek değil ki, her konunun uzmanı demek değil ki. ‘Akil’ dediğin bir konuda bilgi birikimi olan, o sorunları çözmek için bilgi birikimi ve heyecanı olan insandır. Ben zaten o işe ‘özgür çalışabilirsem’ diye girdim.” İnanır “Özgür çalışabildiniz mi peki?” sorusuna da “Çalıştım, ben her yerde özgür çalışırım” diye yanıt veriyor.