Cannes günlüğü: Festivalde karar günü
Politik sinemanın usta yönetmeni Ken Loach son filmi 'Umudunu Kaybetme'de göçmen meselesini ele alıyor. Loach verdiği bir röportajda "Bu sorunları yaratıp insanları evinden yurdundan eden güçlere karşı birleşmemiz gerekiyor" dedi.
Politik sinemanın usta yönetmeni Ken Loach son filmi ‘Umudunu Kaybetme’ ile sinemaseverlerin karşısında. Loach Türkiye’de Filmekimi kapsamında ekim ayında gösterilen filmde eski bir madenci kasabasının tek pub’ı The Old Oak’ın (Yaşlı Meşe) hikâyesi üzerinde göçmen meselesini, zamane dünyasının aşınmış değerleri arasında kendi değerleriyle tutunmaya çalışan insanların dramını anlatıyor.
Mayıs ayında Cannes Film Festivali’nde prömiyerini yapan film Altın Palmiye ödüllü Loach’un 15. ve muhtemelen son filmi. Başrollerini Dave Turner ve Ebla Mari’nin paylaştığı filmin senaryosunu Loach’un düzenli olarak birlikte çalıştığı Paul Laverty kaleme aldı.
Loach Evrensel gazetesinden Arif Bektaş’a verdiği röportajda son filmine dair açıklamalar yaptı, “Mülteciler de işçi sınıfının parçasıdır” diyerek ortak düşman sermayeye karşı omuz omuza mücadele gerektiğini söyledi.
Yönetmen son filminde mültecilerin yaşadıklarını anlatmak için kendine sorduğu bir sorudan yola çıktığını söyledi:
Bu insanlığın ihtiyacı olan bir şey. “Büyük/ortak insanlık” olgusu bunu gerektiriyor. Film İngiltere’nin kuzeydoğusunda bir madenci kasabasında geçiyor. Kaderine terk edilmiş eski madencilerle savaş yüzünden Suriye’yi terk edenler, travmatize iki toplum kasabada karşı karşıya geliyor.
Bu iki topluluk bir arada yaşayabilir mi diye soruyorum. Aslında iki toplumla ilgili bize çok şey anlatıyor. Film bu toplulukların uyum ve başarılı biçimde bir arada yaşama olanağını ele alıyor.
Loach tüm dünyada yükselen mülteci nefreti ve nefret söylemlerini ele alarak dünyaya “Bizim bu sorunları yaratarak insanları evinden yurdundan eden güçlere karşı birleşmemiz gerekiyor” mesajı vermek istediğini söyledi:
Irkçılık bizleri bölmek için dizayn edilmiştir. Mülteciler de sığınmak için gittikleri ülkelerin işçi sınıfının bir parçasıdır. Sorunlarımız ortak, bir gün hepimiz mülteci olabiliriz. Mülteciler ile iltica ettikleri ev sahibi ülkenin işçi sınıfı aynı sınıfın mensuplarıdır. Bizim bu sorunları yaratarak insanları evinden yurdundan eden güçlere karşı birleşmemiz gerekiyor.
Çünkü aynı sınıfın, yani işçi sınıfının mensuplarıyız. Gittiğimiz yerlerde çalışarak, hatta çoğu zaman ucuz çalışarak hayatımızı sürdürmeye çalışan bir kesimi oluşturuyoruz. İster yerli ister mülteci olsun halkların bu kesimlerinin hepsi işçi sınıfının bir parçasıdır. Yerli ve mültecilerin, asıl düşmanı olan sermaye kesimine karşı birlik olup omuz omuza mücadele etmekten başka yolu yok. Solun mülteciler konusunda vermesi gereken mesaj bu.
Loach’ın genç sinemacılara tavsiyesi de önemsedikleri konulara odaklanmaları oldu. “Standartlarınızı mutlaka koruyun” diyen yönetmen genç sinemacılara şöyle seslendi:
“Yapmak zorunda olduğunuz filmleri yapmalısınız. Reklam ve ticari film dünyası bataklığına sakın girmeyin. Kendi standartlarınızı mutlaka koruyun. Toplumsal konuları iyi takip edip sürekli dinleyin ve araştırın. Tarih okuyun. Film konularınız buralardan çıkacaktır.”