Kızıl Goncalar: Bütün sezon biz ne izledik?

Bütün sezon büyük bir ilgiyle izlenen 'Kızıl Goncalar' nasıl başladı ve sezon finalinde nasıl bitti? Dizicinin Rehberi bütün sezonun röntgenini çekti. Eleştiriler, mahalleler arası önyargılar, kutuplaşmış Türkiye ve hepsinin içinden geçen bir hikaye

Kültür Sanat 28 Mayıs 2024
Bu haber 1 ay önce yayınlandı

Geçtiğimiz hafta sezon finali yapan ‘Kızıl Goncalar’ yerli dizi tarihine adını şimdiden yazdırdı. Aslında konusu itibarıyla öncü değil; yapımcılar ve izleyici tarafından tanımlandığı şekliyle ‘seküler-mütedeyyin’ çatışmalı dizilerden. (Toplumu ikiye ayırmak işin sosyolojisine ters olsa da pratiklik açısından biz de bu terimleri kullanacağız.)  Fakat dizi, benzer temaları uçlarda ve daha yoğun işlemesiyle, bunu yaparken de melodram tuzağına düşmemesiyle benzerlerinden ayrıldı.

Kutuplaşmanın gidişatı

İlk bölümlerde seküler Alkanlılar ve koyu dindar Faniler arasında taraf seçmemiz gerekiyormuş gibiydi ve dizi kutuplaşmayı körüklemekle suçlanmıştı. Ardından gerek birleştirici mesajlarıyla gerekse iki tarafı da eleştiren tutumuyla bizi yansızlığa çekmeye başladı.Sezon finaline geldiğimizdeyse tek tük sahneler hariç ‘mahalle’ kutuplaşması azaldı. Daha ziyade mütedeyyin grubun içindeki çözülmeler işlenmeye başladı.

Son kertede aynı tarikatta hak iddia eden üç farklı İslami anlayış görüyoruz: Faniler’in hâl ehli Cüneyd’in (Mert Yazıcıoğlu) tarikatı daha adil ve demokratik hale getirebilecek söylemleri karşısında teamülleri muhafaza etmeye çalışan amcası Sadi Hüdayi (Erkan Avcı) vardı. Fakat finalde Faniler üçüncü kliğe yenildi: Cüneyd’in yıllar sonra dergâha dönen ve darbe yapan babası Vahit (Tolga Tekin). Sadi Hüdayi’yi bile ılımlı gösteren sert teamülleriyle herkese kan kustururken bitirdik sezonu.

Özetle başlangıçta iki kutup olan Alkanlılar ve Faniler’i, hikâyenin gelişme ve sonuç kısmında (izleyici gözünden) kutup olarak görmek zorlaştı. İkinci sezonda bu iki grubu Vahit cephesine karşı aynı safta görebiliriz. Toplumsal konular her daim kaygan zeminde olduğundan vakadan vakaya alınan pozisyon da değişebiliyor. Bu sebeple yazının başında belirttiğimiz gibi toplumu iki dünya görüşüne indirgemek mümkün değil.

Senaryoda değişen ağırlık

Dizide başta dengeli bir dağılım varken sona doğru Fanilere ağırlık verildi. İlk bölümlerde Alkanlı ailesi çeşit çeşit güncel sorunu tartışıyordu, fakat zamanla onların da gündemi Faniler olmaya başladı. Bunun sebebi senarist Şükrü Necati Şahin’in mütedeyyin mahallenin tarikat kısmına daha vakıf olması olabilir. Buna rağmen (başlangıçta mütedeyyinler gibi) tek tip ve karikatürize gösterilen sekülerlerin çeşitliliği de zamanla pekişti. Aile bireylerinden biri ‘28 Şubatçı’, biri ‘yetmez ama evet’çi, biri de ikisine de mesafeli ‘makul seküler’.

Peki izleyici oldukça spesifik bir yapı olan tarikata ağırlık verilen bölümleri izlemeye neden devam etti? Görece gözden ırak tarikat yaşamının genel izleyicide merak uyandırmış olması kuvvetle muhtemel. Bu anlamda Faniler eksenindeki olayların seyir zevki daha yüksekti. Dizinin çatışması da bu yönde ilerledi: Mahalleler arası kutuplaşma azaldıysa başka bir çatışmaya olmalıydı. Bunu yaratmada Alkanlıların evindense tarikat daha elverişliydi. Ayak oyunları ve otoriteler arasındaki çekişmeler ‘Muhteşem Yüzyıl’dan gelen bir reçete nihayetinde.

RTÜK’ün etkisi

Önce tarikat çevrelerinden, sonra seküler grubun bazı kesimlerinden eleştiri alan dizi RTÜK cezalarıyla gündem olmuştu; fakat dizide tüm cenahlara eşit mesafede yazılan toplumsal eleştiriler devam etti. Cezaların ardından yine de sansasyonel sahnelere ara sıra yer de verildi, ama RTÜK daha çok izleyici çekmek istememiş olacak ki cezalar bitti.

Cezaların etkisiyle izleyiciye yansıyan tek değişiklik, belli bir tarikatla ilişkilendirilmemek için ‘efendi hazretleri’ yerine ‘mürşit hazretleri’ ifadesine geçilmesiydi. Hikâye akışındaysa bir değişiklik gözlemlemek zor. (Zeynep’in aslında Cüneyd’le değil mürşit dedeyle nikahlanacağı ve Cüneyd’in istismar geçmişi olduğu gibi fikirlerden tepki almamak için vazgeçildiği, sadece izleyici tahmini.)

Anlatının gücü

Sezon boyunca bir karakterin zihnine girmeye çalışmak yerli diziler açısından yenilikçiydi. Psikiyatrik rahatsızlıkları olan Cüneyd kendi anılarının kendisini yanıltmasına izin verirken senaryo da Cüneyd’in anılarının bizi yanıltmasına izin verdi. Bu manipülatif anlatım, dizinin güçlü yanlarından oldu. Tanrısal bakış açısı kullanılmadığından tarikatın geçmişine dair tek kaynağımız kafası karışık bir karakterin, içine bir türlü giremediğimiz anılarıydı. Cüneyd’in tetiklendiği olayların anıyı her seferinde bozup yeniden kurmasıysa izleyiciyi sezon boyu ekranda tuttu. Anıya eriştiğimizi düşündüğümüz sezon finalindeki versiyondan bile başka, gerçeğin daha gerçek bir versiyonu çıkabilir ikinci sezonda.

Kilit karakter kim?

Dizinin kilit karakterinin Cüneyd veya eğitim mücadelesi veren Zeynep olduğu düşünülebilir; sezona kuş bakışı bakıldığında manzara başka!

Meryem, Levent ve eşi Beste’nin (Özgü Namal, Özcan Deniz, Hazal Türesan) yolları yıllar önce, üçü de farkında olmadan kesişmişti. Meryem’in ölü doğdu sanıp bıraktığı bebeğini, Levent-Beste çifti Beste’nin isteği üzerine nüfusuna geçirmişti. Yani Beste, bebek Mira’yı (Esma Yılmaz) ailesine katarak hikâyeyi başlatan kilit karakter.

Yıllar sonrasından başlayan dizide Beste, karşılaşmalarına bilerek vesile olduğu Meryem ve Mira’yı gerçekler ortaya çıkmadan birbirinden uzaklaştırmak için sezon boyu uğraştı ve herkesin kaderine yön veren kilit pozisyonunu korudu. Verilen mesaj şu: Mira gerçeği elbet öğrenecek, ama Beste’nin uygun gördüğü zamanda ve şekilde. Sezon finalinde Meryem gerçekleri anlamış olsa da Beste ikinci sezonda da durmayacak gibi.

İkinci sezonda bizi ayrıca tarikata yapılan darbeden sonra dergâhın akıbeti, Zeynep’in ve tarikattaki kızların eğitim durumu, Cüneyd’in travmasından nasıl iyileşeceği gibi konular bekliyor.

Kızıl Goncalar: Tarikattaki, anılardaki, sırlardaki darbeler!Kızıl Goncalar: Tarikattaki, anılardaki, sırlardaki darbeler!

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.