Putin: Müzakereleri reddetmedik, İstanbul anlaşmaları temel olabilir
Massive Attack 10 yıllık bir aranın ardından yeniden İstanbul'a geliyor. İngiliz topluluk, 2014'teki konserlerinde hem Gezi'yi hem de Soma'da yaşanan maden faciasını unutmamıştı. Müzikseverler de onları unutmadı. Parkorman'daki konsere bir gün kaldı.
2014 yazı Türkiye’de Soma’daki maden faciasının acısıyla geçmişti. Bu dönemde İstanbul’da planlı bazı konserler ertelenmiş, bazıları tamamen iptal edilmişti. Bir müddet sonraki konserlerdeyse Soma’daki facia mutlaka anılıyordu. Bunlardan biri Massive Attack’in Küçükçiftlik Park’taki konseriydi. İngiliz topluluğun konserinde bu korkunç facianın yanı sıra Gezi eylemleri sırasında hayatını kaybedenler de unutulmamıştı. Aradan geçen 10 yılda grubun yolu bir daha buralara düşmemişti. Neyse ki bu hasret iki gün sonra bitiyor.
İlk kez 2010 yılında o zamanki adıyla Kuruçeşme Arena’da İstanbullu müzikseverlerle buluşan Massive Attack 10 stüdyo albümü bulunan geçmişine sayısız başarı ve milyonlarca dinleyiciden oluşan sadık bir kitle ekledi. İngiltere’nin güneybatısındaki tarihi Bristol kentinde 1988 yılında kurulan grup ilk albümü yayınlamak için üç yıl bekledi. Bu süre zarfında Bristol’de müzik üreten grup 1991’de yayınladıkları ‘Blue Lines‘ albümleriyle adlarını adaya duyurmaya başladı. Adrian Thaws, ya da nam-ı diğer Tricky, Robert Del Naya, Andrew Voqwles ve Grant Marshal tarafından kurulan grup trip hop, ambiyans ve elektronik müzik gibi türleri harmanlayıp ortaya kendilerine has bir tarz yaratmıştı.
Birbirinin devamı ya da tamamlayıcısı olarak da değerlendirilebilecek 1994 tarihli ‘Protection‘ ve 1995 çıkışlı ‘No Protection‘ ile Massive Attack İngiliz müzik camiasında yerini sağlamlaştırdı.
1998 yılına gelindiğinde Massive Attack üç yıl süren sessizliğini bozmakla kalmayıp tarihe geçen bir albüme de imza atıyordu. Tam da yılbaşı günü çıkan ‘Mezzazine‘ grubun insanlığa bir armağanı oldu. ‘Teardrop’, ‘Angel’ ve ‘Inertia Creeps’ gibi artık birer modern klasiğe dönüşen şarkılar grubun çok sesliliğini yansıtıyordu. Sadece elektronik sesleri kullanmakla yetinmeyen grup, Orta Doğu ezgilerini de dahil ettiği dördüncü albümlerinde bilinirliklerini İngiltere’nin epey uzaklarına taşıdı. Müzik dünyasının önemli dergilerinden Rolling Stone tarafından Tüm Zamanların En İyi 500 Albümü listesinde yer alan bu çalışmayla birlikte İngiliz topluluk kendi müzikal dillerine yönelik arzuladıkları geri bildirimi de aldı.
Walter Stern’in yönetmenliğini üstlendiği klibiyle ‘Angel’ müzikal manada olduğu kadar videosuyla da her şeyin çok çabuk tüketilmediği o yıllarda uzun süre hem zihinlerde hem de medyada yer buldu. Klibiyle insanın endişe ve korkularının üstüne gitmesinin önemini vurgulayan şarkı aradan geçen 26 yılda Massive Attack’ın konserlerinin olmazsa olmazı. Hatta bu şarkı için “şöhreti grubun da önünde” desek muhtemelen abartmış olmayız.
‘Mezzanine’bir yönüyle grubun tanınırlığını dünyaya yayarken bir yanıyla da beklentileri arşa çıkarmıştı. Kimi müzisyenlerin ilk albümlerinde yaşadığı bu durumu hatta talihsizliği Massive Attack dördüncü albümünde yaşamıştı. Beş yıl aradan sonra milenyumdaki ilk albümleri ‘100th Window‘u yayınlayan İngiliz grup, ‘Mezzanine’ gibi bir başarı yakalayamaz. Ancak kazandıkları sadık dinleyici kitlesi için bu çok da sorun değildi. Zira İngilizlerin Depeche Mode’dan sonra kendilerine has denebilecek bir toplulukları da vardı.
2006 yılında yayınladıkları ‘Collected’ albümüyle o güne kadarki en sevilen şarkılarını bir araya toplayan Massive Attack “bizi unutmayın” mesajı veriyordu. Yeni albüm içinse müzikseverlerin 2010 yılını beklemesi gerekiyordu. Yedi senelik bu ayrılığın ardından topluluk, ‘Heligoland‘ albümünü yayınladı. Bu güzel haber sonraki yıllar için üzücü bir haber olacaktı. zira topluluk o tarihten bu yana yeni bir albüm kaydetmedi. Albümde yer alan ‘Paradise Circus’ uzun bir aranın ardından grubun en sevilen şarkılarından biri olmayı başarmıştı.
Massive Attack 2010 yılında yayınladığı albümünden tam sekiz yıl sonra bir tekliyle yeniden “biz buradayız” dedi. ‘Home of the Whale’ adlı şarkı, kasvetli havasıyla dikkat çekti. O tarihten bu yana eski şarkı ve albümleirnin “remastered” versiyonları dışında yeni bir çalışma yayınlamayan topluluk buna rağmen konserleriyle büyük ilgi görmeye devam ediyor. Sadece ülkeleri İngiltere’de değil, Türkiye’de de hatırı sayılır bir dinleyici kitlesine sahip grup sadece müzikleriyle gündemde değil.
Konu elbette dönüp dolaşıp Banksy meselesine gelecekti. İngiliz medyası yıllar boyunca gizemli sokak sanatçısı Bansky’nin aslında Robert Del Naya olduğunu iddia etti. Artan dedikodular üzerine müzisyen 2016 yılında Banksy’nin kendisi olmadığı söyledi. Ancak bu beyana bugün de inanmayan çok sayıda insan var.
23 Temmuz akşamı Bonus Parkorman’da yılın en merakla beklenen performanslarından biri için sahneye çıkacak olan Massive Attack’ın İstanbul’u ziyaretini 10 yıldır sabırsızlıkla bekleyen müzikseverler artık saatleri sayıyor.