İlhamını Mevlana’dan alan Rembrandt Trio İstanbul’a geliyor
"Ölümümüzden sonra mezarımızı yerde aramayınız. Bizim mezarımız ariflerin gönüllerindedir" diyen, insana ve hayata ilişkin önemli eserler bırakan Mevlana Celaleddin-i Rumi vefatının 750. yılında anılıyor.
Türk ve İslam aleminin en büyük mutasavvıflarından Mevlana Celaleddin-i Rumi tasavvufi öğretinin işlendiği önemli eserleriyle yüzyıllardır insanlığın yolunu aydınlatmaya devam ediyor. Yaşamını “Hamdım, piştim, yandım” sözleriyle özetleyen Mevlana 17 Aralık 1273’te bir pazar günü “sevgilisi”ne kavuştu. Onun için ölüm aşka ve sevgiliye kavuşmaktı. Bu nedenle öldüğü gün yüzyıllardır “düğün gecesi” anlamına gelen “Şeb-i Arus” adıyla anılıyor.
Batı dünyasında “Anadolulu” anlamına gelen “Rumi” olarak anılan Mevlana 30 Eylül 1207’de günümüzde Afganistan’ın kuzeyindeki Belh şehrinde dünyaya geldi. Asıl ismi Celaleddin Muhammed olan büyük düşünürün babası da “Sultanü’l-ulema” yani “Alimler Sultanı” diye tanınan Bahaeddin Veled’di. Mevlana, Horasan’ın büyük alimlerinden Bahaeddin Veled, annesi Mümine Hatun, kız kardeşi Fatıma Hatun, ağabeyi Alaaddin Muhammed ile yaklaşan Moğol istilası ve dönemin siyasi olayları nedeniyle Belh’ten ayrılarak Konya’da son bulacak yolculuğuna başladı.
Yolculuk sırasında Nişabur şehrinde görüştükleri büyük sufi Feridüddin-i Attar Mevlana’dan çok etkilendi ve ona bir kitabını hediye etti. Sufi, Mevlana’nın babası Bahaeddin Veled’e “Bu çocuğu aziz tut. Çok geçmeyecek, dünyadaki aşıkların gönüllerine ateş salacak” dedi.
Konya’ya gelene dek Mekke, Medine, Şam, Erzincan, Anadolu’nun çeşitli şehirleri ve son olarak da Karaman’da bir süre yaşayan Mevlana Celaleddin 18 yaşındayken Karaman’da Gevher Hatun’la evlendi. Bu evlilikten oğulları Bahaeddin Muhammed (Sultan Veled) ve Alaaddin Muhammed dünyaya geldi. Mevlana ilk eşi Gevher Hatun’un vefatından sonra Kira Hatun’la evlenecek, Emir Alim ve Melike isimli iki çocuğu daha olacaktı.
Mevlana ailesiyle yedi yıl Karaman’da yaşadıktan sonra, Anadolu Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat’ın daveti üzerine 1229’da Konya’ya göç etti. Mevlana’nın babası Konya’ya geldikten iki yıl sonra vefat edince halifelerinden Seyyid Burhaneddin Muhakkık-ı Tirmizi Konya’ya gelerek Mevlana’nın manevi eğitimini üstlendi.
Belh’ten Konya’ya olan yolculuk boyunca konakladıkları yerlerde farklı alimlerden eğitim alan Mevlana Seyyid Burhaneddin’in isteği üzerine Halep ve Şam’da dersler aldı. Dokuz yıllık eğitim sürecinin ardından Seyyid Burhaneddin Mevlana’ya halka bilgi vermesini tavsiye etti.
Mevlana 1240 yılından itibaren Konya’da halka dini ilimleri öğretmeye başladı. 1244’te ünü her yere yayılmaya başlamışken Konya’ya gelen Şems-i Tebrizi adında bir dervişten çok etkilendi. Manevi alanda ilerlemeyi arzulayan Mevlana aradığını Şems’te buldu. Şems’le tasavvuf hırkası giyen, cezbe, vecd, aşk ve coşkuyla şiirler okuyan Mevlana semaya başladı; hayatının sonraki bölümünü şiir, musiki ve semaya ayırdı.
Mevlana ömrünün son 10-15 yıllık kısmında ona büyük sevgiyle bağlı sırdaşı Çelebi Hüsamettin’in tavsiyesi üzerine Mesnevi’yi ortaya çıkardı. O söylüyor, Çelebi Hüsameddin yazıyordu.
Dini bilgilerden siyasete, sağlıktan insan ilişkilerine ve hayata dair birçok konuya yer verdiği, 26 bin beyte yaklaşan altı ciltlik bu önemli eseri için Mevlana “Bizden sonra Mesnevi şeyhlik edecek, arayanlara doğru yolu gösterecek, onları yönetecek ve önderlik yapacaktır” demişti.
“Ölümümüzden sonra mezarımızı yerde aramayınız. Bizim mezarımız ariflerin gönüllerindedir” diyen Mevlana geride bıraktığı sevgi, barış ve hoşgörü mesajlarıyla yüzyıllardır, sevgi ve özlemle anılıyor.
Mevlana’dan geriye en ünlü eseri ‘Mesnevi’nin yanı sıra ‘Büyük divan’ anlamına gelen 40 bin beyitlik ‘Divan-ı Kebir,’ sohbetlerini içeren ‘Fihi Ma Fih’, devlet büyüklerine yazdığı mektuplardan oluşan ‘Mektubat’ gibi birçok eser kaldı.