Sónar İstanbul için geri sayım
Çoğumuz onları 2014'te yayınladıkları 'Eski Dostum Tankla Gelmiş' ile albümüyle tanıdı. İstikrarlı yükselişlerini hiç bozmadan sürdüren Adamlar sahnede devleşse de röportaj verme konusunda karşımıza pek çıkmıyordu.
22 Kasım'da Zorlu PSM'de müzikseverlerle buluşacak olan grubun üyeleri Tolga Akdoğan, Berat İşçioğlu ve Berkan Tilavel, konser öncesi 10Haber'de. Entelektüellik, arabesk, halet-i ruhiyyeleri ve daha pek çok üzerine konuştuk.
2014 çıkışlı ‘Eski Dostum Tankla Gelmiş’ ile dikkat çeken ardından ‘Rüyalarda Buruşuruz’ ve son olarak da 2019’daki ‘Dünya Günlükleri’ ile istikrarlı bir seyir ve sadık bir dinleyici kitlesi edinen Adamlar, 2023’ün başında ‘Harekete Kimse Mani Olamaz Part II’yi müzikseverlerle buluşturmuştu. Dört mevsim boyunca konserlerine devam eden ve buralardaki performanslarıyla da haklı bir üne sahip grup genelde söyleyeceklerini sahnede müzikleriyle ifade etmeyi seven topluluklardan. Hal böyle olunca sohbet etmek için yakaladığımız fırsatı değerlendirdik ve sorularımızı gruptan Tolga, Berkan ve Berat’a yönelttik. Karşınızda daha çıkmamış şarkılarınından bir dizeyle Adamlar.
– Şu sıralar halet-i ruhiyeniz, insanlık haliniz nasıl?
Tolga Akdoğan: Daha çıkmamış bir şarkımız var. Şöyle anlatıyor: Dalgalı denizim dalgalı, Sal gelsin sıradaki rüzgarı
Berkan Tilavel: Zor. Ya sabır, yine de şükür.
Bu yılın başlarında ‘Harekete Kimse Mani Olamaz 2’yi yayınladınız. Bu, nihayete eren bir proje mi oldu? Yoksa devamı gelecek mi?
Tolga: Sırada kaydetmek istediğimiz bir canlı kanlı albüm var. Arada belki yine aynı seriye devam edip denemediğimiz şeyleri deneriz Harekete Kimse Mani Olamaz 3, 4 gibi. Mesela belki funk yapmak istesek ya da reggae?
Önceki üç albüm ve son iki EP, Adamlar’ın hikâye anlatıcılığı konusunda istikrarlı ilerleyişini gösteriyor. Bu istikrarı dinleyicilerin yorumlarında teyit ediyoruz. Bir hikâye anlatmak Adamlar’ı Adamlar yapan ana unsurlardan diyebilir miyiz?
Tolga: Şahsen şarkıcılıktan daha çok “anlatıcılık” içinde daha rahat ettiğim bir başlık diyebiliriz.
Sizi en son bu yaz İstanbul Caz Festivali kapsamında Parkorman’da dinleme fırsatım olmuştu. Sahnede stüdyo kaydının üstüne koyuyor. Bunun bir sırrı varsa paylaşabileceğiniz kadarki kısmı için ne söyleyebilirsiniz?
Tolga: Sahne ve canlı enerji rahat ettiğimiz yer. Size de böyle hissettirdiyse ne mutlu.
Berat İşçioğlu: Bu durumun beraber çok vakit geçirmekle alakalı olduğunu düşünüyorum. Birbirimizi sahne üzerinde de iyi tanıyoruz. Tabii burada seyircinin de önemini yok sayamayız. Sınırlarımızı zorlamayı seviyoruz.
Alternatif rock dünyasında özel bir yeriniz var. Bunu kabul eder misiniz ya da böyle bir kaygınız var mı bilmiyorum ama bu konuda biraz irtifa kaybeden müzik dünyasında entelektüel bir duruşunuzla fark yaratıyorsunuz. Bu aralar sanatsal olarak sizi en çok neler besliyor: şehir, yolda olma hali, kitaplar vs..
Tolga: Bunları dinleyenin söylemesi, onlarda bir zevk uyandırabilmek önemli. Bu sıralar Mitoloji, dilbilim beni hoş eyliyor.
Berat: Bu aralar yaratıcılık üzerine okumalar yapıyorum. Sanatçının Yolu kitabındaki ‘sanatçı buluşmaları’ ve ‘sabah sayfaları’ en çok beslendiğim şeyler oldu.
Berkan: Öyle bir kaygımız yok bence. Müzikal dünyamız tek bir türe sıkışmayacak kadar geniş. Müzik esner, genişler, büyür, küçülür. Türler üzerinde gezinir bazen. İrtifa kaybeden müzik dünyasına selam. Bu ara yürüyüş, düşünüş, yalnız kalmak bana ilham veren durumlar. Sevdiklerimle müzik ve yol yapmak da gönlümü ferahlatıyor her zaman. İyi ki varlar.
Elektronik sesleri son çalışmalarınızda daha fazla hissettim diyebilirim. Öte yandan geçmişteki röportajlarınıza göz attığımda arabeske dair olan sevginize de denk geldim. Gelecekteki çalışmalarınızda bu janrın da ağırlığını görebilir miyiz?
Tolga: Arabesk diye adlandırdığımız şey bir ruh haliyse çok sevmiyorum aslında. Ama müzikal olarak başka. Müslüm Gürses’in verdiği hissiyatı verebilen çok nadir mesela. Orhan Gencebay’ın kompozisyon gücü de şapka çıkarılası. Fakat daha çok halk müziği beni kalbimden yakalar. Son iki EP içinde yer yer halk müziği, halk şiiri esinleri var. Hatta bayağı bayağı diyebiliriz. Yeni albümde bizi besleyen her şeyden tatlar alacağız diye umuyorum.
Berat: Belirli bir janraya odaklanmanın müzikal anlamda sınırları daraltan bir şey olduğunu düşünüyorum. Onun yerine yaptığımız müziğe odaklanıp güzel bir kolaj yaratmayı ve onu parlatmayı tercih ederim.
Cumhuriyetin 100. yılı vesilesiyle Cumhuriyet ve müzik konulu uzun sayılabilecek bir yazı yazmıştım. 10’ar yıllık periyotlara bölmeye çalıştığım bu yazıda 2013-2023 arasını boş bilerek boş bıraktım. Tam da Adamlar’ın ve dahi alternatif rockın yükselişe geçtiği dönem. Siz olsanız müzik tarihine bu dönem hakkında ne yazardınız?
Tolga: Bir çok güzel hareketin baş gösterdiği ve yerini bulduğu bir zaman dilimi. Bir yandan bir ton tarifsiz insanlık dışı olayların olduğu.. Müzik üretimi adına ilk yarısını daha verimli buluyorum zira ikinci yarısında hızlanan zaman algısı, sosyal medya platformlarının ve algoritmaların etkisiyle birbirine benzeyen, kalabalığın ve “tutanların” etkisiyle daha şablon, daha fast food şeylere eğilim görüyorum.
1970’lerde Türkiye’de yapılan müzik günümüzde nasıl bir değer kazandıysa ileride de bu dönemin de benzer bir saygı görebileceğini tahmin ediyorum. Ah bir de Türkçe sözlerle dünyaya açılabilsek? Ne dersiniz?
Tolga: Güzel bir konu. Belli olmaz tabi ama pek sanmıyorum çünkü dillerin birbirine karıştığı örnekler duyuyoruz artık. Rap şarkılarında vs bir anda Almanca bir anda İspanyolca üstüne Türkçe, İngilizce kelimeleri bir arada kullanan ve o toplamdan bir duyum üreten denemeler var. Belki çok akıllıca hatta şeytani bir prodüksiyon zekasıyla bazı kelimelerin tekrarı üzerinden sloganvari pop şeyler… Bilemiyorum Altan.
Bir plaksever olarak plak yayınladığınız için teşekkür ediyorum. Malum plaklar son yıllarda dikkat çekici bir artış trendi içinde. Plak yayınlamak sizin kararınız mı? Biriktirme gibi bir merakınız var mı grupça?
Tolga: Tabii, hayalimizdi plak. Ben iki defa plaklar alıp biriktirip sonra birilerine hediye ettim fazlalıktan bunalıp. Üçüncü kez girişmemek için mücadeledeyim.
Berat: Çocukluğumda plaklarla dolu bir evde büyümüş olmama rağmen, plak biriktirme konusunda pek başarılı olamadım. Yine de baştan sona albüm dinleme alışkanlığımı kaybetmedim. Odak süresi ne kadar kısalsa da bir albümü baştan sona dinleyebilmenin kıymetli olduğunu düşünüyorum. Güzel bir film izlemek gibi.
Kayıt, prova, konser derken belli bir tempoda yaşadığınızı tahmin edebiliyorum. Ama grup halinde ya da başkalarıyla sinemaya, tiyatroya gitme fırsatınız oluyor mu? Bu aralar konserine gitmeyi çok istediğiniz biri var mı?
Tolga: Yıllar önce bir kaçımız Chick Corea konserine gitmiştik onu unutamıyorum. Donny McCaslin konserine gitmiştik ve şahaneydi. Geçen Warhaus izledik o da iyiydi insanların konser esnasında çok konuşmalarına rağmen. Sinema tiyatro için de hep hadi gidelim diyip gitmiyoruz. Hadi gidelim gerçekten.
Berat: Hadi gidelim be.
Son soru. Zorlu PSM’de 22 Kasım’da kalabalık olacağı şüphesiz bir konser vereceksiniz. İletmek istediğiniz bir şey var mı?
Berat: Gelenlere küçük bir sürprizimiz var.
Fotoğraflar: Volkan Yulker, Kaan Temizkan