Raf Gezgini: Hıfzı Topuz’a veda
Raf Gezgini, kocaman sofraların kurulduğu ramazan günlerinden hareketle, hem iftar sofralarını çeşitlendirecek hem de akşama ne pişirsem diyenlere rehber olacak kitapların peşinde. Bu hafta 10Haber'e özel bir menü de var!
Mutfaktan gelen lezzetli kokular, kimsenin birbirini duymadığı kalabalık sofralar ve nerede olursak olalım tadı hafızamızda kalan lezzetler… Mutfaktan gelen bir koku sizi çocukluğunuza götürebilir, babanızın yaptığı ‘uydurma’ bir tatlı ailenizin geleneksel lezzeti olabilir. Kültürel kimlik ve hafızada önemli bir rol üstlenen yemek, köklerin, unutulan ya da unutturulan geçmişin izlerini de taşıyor aynı zamanda.
Bu romantik bakış bir yana son dönemde hepimiz mutfakla daha da haşır neşiriz. Sosyal medya uygulamaları yemek tarifleriyle dolu. Kimimiz yeni lezzetleri denemek istiyoruz, bazılarımız keşiflere kapalı klasikten yana ama bir şekilde mutfakta buluyoruz kendimizi.
Raf Gezgini, kocaman sofraların kurulduğu ramazan günlerinden hareketle, hem iftar sofralarını çeşitlendirecek hem de akşama ne pişirsem diyenlere rehber olacak kitapların peşinde. Bu hafta 10Haber’e özel bir menü de var!
Aydan Üstkanat’ın öncüğünde Food Online dergisi ekibinin hazırladığı ‘ANKA – Yemek Birleştirir 6 Şubat’ kitabında Adana’dan Şanlıurfa’ya uzanan lezzet yolculuğundan özel tarifler, bölgesel çeşitliliğin unutulmaması için bir araya getirildi. 6 Şubat Depremleri sonrası hazırlanan 400 sayfalık tarif kitabıyla bölgedeki 10 ilden özel reçeteler gün yüzüne çıkıyor. Tarifler bizzat Adana, Adıyaman, Diyarbakır, Gaziantep, Hatay, Kahramanmaraş, Kilis, Malatya, Osmaniye, Şanlıurfa halklarıyla yapılan görüşmelerle oluşturulmuş. Bir davet sofrasının olmazsa olmazı pilavı, bu kez farklı bir şekilde sunmak isteyenlere duvaklı pilavı önerelim biz de.
👩🏻🍳 Duvaklı pilav
Hazırlama süresi: 50 dk,
Porsiyon: 5 kişilik
Malzemeler: 2 sb Karacadağ pirinci, 70 gr tereyağı 4 yk sıvıyağ, 3 sb sıcak su, 1 baş kuru soğan, 300 gr dana kıyma, 3 yk iç badem (kabuğu soyulmuş), tuz.
Nasıl yaparım: Pirinci sıcak ve tuzlu suda beklettikten sonra iyice yıkayıp suyunu süzün. Pilav tenceresine tereyağı ve 2 yemek kaşığı sıvı yağ alın, yıkanmış pirinci ekleyin ve kavurun. Suyunu ekledikten sora pilavı orta ateşte suyunu çekip göz göz olana kadar pişirin. Daha sonra üzerine temiz bir bez örtüp demlenmesi için bırakın. Soğanı doğrayın. Kalan yağda kıyma ve soğanı kavurun. Tuzunu ekleyin. İsteğe göre bademleri kıymayla birlikte kavurabilirsiniz veya ayrıca kavurup üzerine dizebilirsiniz. Bir kaba önce kıymayı eşit bir şekilde yayın, üzerine pilavı ekleyin. Kavrulmuş badem içi ile süsleyin ve servis edin.
YouTube’ üzerinden yayınladığı Büyükanne Mutfaklarıyla Köklere Dönüş video serisiyle hem aile tariflerini hem de kültürün bir parçası olan lezzetleri genç nesillere aktarmaya çalışan Lian Penso Benbasat, “Sofraların insanları birleştiren bir yönü var, ben aslında bu çok değerli sofralar kaybolmasın istedim” diyerek anlatmıştı projesini ve kitabını.
‘Köklere Dönüş’ Girit’ten Antakya’ya, Mardin’den Kafkaslar’a bizi mutfak mutfak gezdiren; Türk, Rum, Çerkes, Yahudi, Arnavut, Ermeni, Süryani kültürü gibi bu ülkenin gastronomisinde iz bırakan birçok kültürün tarifini bir araya getiriyor, herkese kalabalık sofralarda buluşma hevesi aşılıyor. Buyrun soğuk da yenilebilecek bir başlangıç tarifine…
🍽️ Pırasa köftesi
Hazırlama süresi: 30 dk
Porsiyon: 5 kişilik
Malzemeler: 2 kg pırasa, 250 g kıyma, 3 adet yumurta, 1 dilim ıslatılmış ve suyu sıkılmış bayat ekmek veya 2 adet hamursuz (matsa), 3/4 su bardağı ayçiçek yağı, tuz.
Nasıl yaparım: Pırasanın sert kabuklarını ayıklayıp iç taraflarını ince ince doğrayın ve iyice haşlayın. Süzgeç yardımıyla süzdükten sonra iyice sıkın, suyunu çıkarın. Pişmiş pırasaları bir kaba alın, içine yumurtaları, ekmeği ekleyip robottan geçirin. Tuz ve karabiberini damak tadınıza göre ekleyin. Kıymayı ilave edin, yoğurup köfte haline getirin. Bir tavada yağı kızdırıp pırasa köftelerini kızartın. Dilerseniz benim sevdiğim gibi köfteleri un ve yumurtaya bulayıp öyle de kızartabilirsiniz.
Tostlar, sandviçler, kanepeler, kahvaltılık soslar, hamur işleri… Ebru Omurcalı Atıştırmalıklar Kitabı’nda günün her saatinde yenilebilecek tarifler var. Her mutfaktan ulaşılabilen lezzetler de var dünya mutfağından tarifler de. Biz Ebru Omurcalı tarifiyle ‘peynirli biberli kişetta’yı seçtik…
🍳Peynirli biberli kişetta
Hazırlama süresi: 50 dk
Porsiyon: 6 kişilik
Malzemeler: Hamur için: 3 su bardağı un, 10 çorba kaşığı tereyağı, 1 adet yumurta, 2 çorba kaşığı soğuk su, birer fiske tuz, karabiber, kırmızıbiber.
Harç için: 1 çay bardağı süt, 2 çorba kaşığı tereyağı, 1 çay bardağı tulum peyniri, 1 tatlı kaşığı kekik, tuz, karabiber, 3 adet kirimizi kapya biber, 3 çorba kaşığı badem – file, 1 adet kirimizi soğan, 1 adet patates, üzerine; 1 su bardağı rendelenmiş kaşar peyniri.
Nasıl yaparım: Hamur malzemelerini yoğurun ve sararak buzdolabında yarım saat dinlendirin. Hamuru unlanmış tezgahta yarım parmak kalınlığında açın. Hamurdan 6 adet olacak şekilde yuvarlaklar kesin. Harcı hazırlamak için; haşlanmış 2 adet patatesi süt, tereyağı, peynir ve baharatla karıştırarak püre haline getirin. Kapya biberi halkalar halinde doğrayın. Biberleri tavada hafifçe cevirin. Hamurların ortasına ve püreyi yayın, uzerine biberleri ve peyniri yayın, halka soğanları koyun, bademleri serpin. Kenarlarını ice doğru katlayın. Pişirme kağıdı serilmiş tepsiye dizin. Hamurların kenarlarını zeytinyağı ile yağlayın. Fırını 175 derecede ısıtın. Üzeri iyice kızarana kadar pişirin. Sıcak olarak servis yapın.
7 Mehmet… 1937’de kurulan, üç kuşak, dede, baba ve şimdi torun, Antalya’nın ve hatta Türkiye’nin ikonik restoranlarından biri. Türkiye’nin önde gelen yazarlarından Yaşar Kemal, ” Akdeniz kadar büyük ve güzel! , hatta bir ülke mi? Elbette olabilir!” diye yazmıştı restoranın ziyaretçi defterine. Antalya’nın gözbebeği 7 Mehmet’in başarısının hikayesi, lezzet sırları bu kitapta bir araya geliyor.Restoranın üçüncü kuşak sahibi Mehmet Akdağ anlattı, Sinan Hamamsarılar yazdı. 7 Mehmet Lokantası’nın yıllardır sır olarak saklanan hikayeleri, ürünleri ve tarifleri… Hepsi bu kitapta. Biz de kırma salatayı seçtik:
🥗 Kırma Salata
Hazırlık: 15 dk.
Pişirme: 25 dk.
Malzemeler: 750 gr. ayıklamış karnabahar, 500 gr. ayıklanmış brokoli, 15 büyük yaprak fesleğen, 15 büyük yaprak reyhan, 15 büyük yaprak nane, 1 orta boy limonun suyu, 1 büyük boy avokado, zeytinyağı, tuz.
Nasıl yaparım? Brokoli ve karnabaharı ayıpkayıp yıkadıktan sonra buhar tenceresinde 20 – 25 dk kadar pişirin. Süre sonunda soğutun ve bir kaba alın.O sırada limon suyunu tuzla bir kavanozda karıştırıp üzerine zeytinyağını da ekleyin. Bir kapta soğumuş olan brokoli ve karnabaharların üzerine reyhanı, naneyi ve fesleğeni elinizde vura vura parçalayarak koyun. Avokadoyu okey zarı büyüklüğünde kesin ve kasedeki malzemelere ekleyin. Sosu da tüm malzemelerin üzerine karıştırın ve servis edin.
Kabul edelim söz konusu sebze ve meyveler olunca biraz daha çekingen davranıyoruz sofralarda. Neyse ki bu anlayış da değişiyor. Büyük bir çoğunluk artık kolay, lezzetli, bir yandan da gücünü doğadan alan sağlıklı tarifleri eklemek istiyor sofralarına. Sezin Güleryüz de hem bedeninize hem doğaya saygılı tarifler sunuyor bu kitabında. Biz de hem sağlıklı hem de doyurucu tariflere örnek olsun diye salata seçtik:
🥗Tahinli ılık taze fasulye salatası
Hazırlama süresi: 30 dk
Porsiyon: 2 kişilik
Malzemeler: 5 su bardağı taze fasulye, 1 su bardağı ayıklanmış taze bezelye, 15 kiraz domates, zeytinyağı, tuz, karabiber.
Sosu için: 2 diş sarımsak, 1 kırmızı kuru acı biber, 2 yemek kaşığı tahin, 2 yemek kaşığı soya sosu, 1 yemek kaşığı susamyağı, yarım limonun suyu, zeytinyağı, tuz, karabiber.
Nasıl yaparım: Kiraz domateslerin yarısını, deniz tuzu ve taze karabiber ile çeşnilendirip her birinin üstüne zeytinyağı gelecek şekilde yağlayarak, ufak bir fırın kabında, önceden ısıtılmış 180 derece fırına atıyoruz. Domatesleri hiç kesmeye gerek yok, bütün olarak kullanabilirsiniz. Biz tarifin geri kalanıyla ilgilenirken, bu domatesler fırında güzelce pişip karamelize olacaklar. 25 dakika kalmaları yeterli. Domateslerin kalan yarısını taze kullanacağız, bu kalan yarısını kabaca ortadan ikiye bölerek ön hazırlığını yapıyoruz.
Bu arada fasulyeleri yıkayıp temizleyerek asıl olaya girişiyoruz. Ufak bir bıçakla iki uç noktasındaki baş kısımlarını kesiyoruz, kılçıkları varsa tek tek çıkarıyoruz. Kalın ve büyük olan fasulyeleri boydan boya ortadan ikiye keserek, ufak ve daha körpeleri ise doğrudan kullanarak ilerleyeceğiz. Geniş bir tencerede su kaynatarak içine 1 tatlı kaşığı tuz ekliyoruz. Hazırladığımız fasulyeleri içine atıyoruz. Hemen tencerenin yanında içine buz koyduğumuz bir soğuk su kâsesi hazırlıyoruz. 6 dakika sonra fasulyeleri kaynar tuzlu sudan çıkararak buzlu su dolu kâseye atıyoruz. Bu yönteme mutfakta “blanch etmek” deniyor. Genellikle sebzeleri kaynar suyla, çok öldürmeden, renklerini koruyacak şekilde pişirmenin oldukça basit bir tekniği. En önemli püf noktası, kaynar suyun içinde tuz olması (böylelikle tüm lezzetini sebzeye yedirecek), sebzelerin kaynar suda 5-6 dakikadan uzun süre kalmaması ve kaynar sudan çıkar çıkmaz buzlu suda pişme işleminin sonlandırılması. Buzlu suda 2-3 dakika bekledikten sonra, kurusun diye fasulyeleri bir kâğıt havlunun üzerine alıyoruz. Birebir aynı metotla bezelyeleri de hazırlayıp kenara alıyoruz.
Şimdi gelelim lezzeti patlatacak noktaya, yani sosuna. İnce ince doğradığımız sarımsak ve acı kırmızı biberi, tahin, 2 yemek kaşığı zeytinyağı, soya sosu, susamyağı, limon suyu ve içme suyu ile bir kaba alıp çırpma teliyle karıştırıyoruz. Kremamsı, yoğun ama aynı zamanda akışkan bir sos oluyor. Bir tavada susamları yakmadan 2-3 dakika kavuruyoruz, altın rengi alması yeterli. İşte işin en zevkli anı. Her şeyi birleştirme zamanı. Fasulyeleri, bezelyeleri, fırından çıkanlarla beraber taze domatesleri geniş bir kapta harmanlıyoruz. Servis tabağına alıyoruz. Tüm sosu gezdiriyoruz. En üste de kavurduğumuz susamları serpiyoruz.
Gastronominin çeşitli alanlarında çalışan Asuman Kerkez’den yüzyıllık gıda bulgura bir saygı duruşu…Üç yıllık bir çalışmanın ürünü olan kitapta, bulgur Mezopotamya’dan Anadolu’ya, Hititlerden Selçuklulara, yağmur duası geleneklerinden anılara, sağlıklı beslenmeden nasıl markalaşacağına kadar ele alınıyor. Bulgura saygı duruşunda bulunmak isteyenlere Harput köftesi tarifi paylaşalım biz de:
🧆Harput köftesi
Hazırlama süresi: 80 dk
Pişme süresi: 30 dk
Porsiyon: 6-8 kişilik
Malzemeler: Köfte için: 1 kuru soğan, yarım demet maydanoz, 2 su bardağı köftelik ince bulgur, 1 yumurta veya 1 çay bardağı kadar irmik. 500 gr yağsız sakızlı kıyma, 1 tatlı kaşığı biber salçası, 1 tatlı kaşığı pul biber, 1 çay kaşığı karabiber, 2 yemek kaşığı kuru reyhan, tuz.
Sos için: 4 yemek kaşığı tereyağı, 1 kahve fincanı zeytinyağı, 1 yemek kaşığı domates salçası, 1 yemek kaşığı biber salçası.
Nasıl yaparım: Soğanı ve maydanozu çok ince doğrayın. Yoğurma kabına bulguru, yumurtayı, kıymayı, soğanı, maydanozu, biber salçasını, baharatları ve tuzu alın. Köfte özleşene kadar iyice yoğurun. Arada elinizle az az su alarak köftenin kurumasını engelleyin. Köfte sakız gibi olunca misket büyüklüğünde parçalar koparın. Köfteleri kaynar suya alıp 4-5 dakika kadar pişirin. Pişen köfteleri süzüp bir kenara alın. Büyük bir tencere veya tavaya tereyağı ve zeytinyağını alın. Tereyağı eriyince biber salçasını ve domates salçasını ekleyin. 1-2 dakika kadar kavurun. Üzerine kaynar suyu ve tuzu ekleyip 5-6 dakika kısık ateşte pişirin. Seyrek bir sos kıvamına gelince pişen köfteleri ekleyin. Köftelerle beraber 5 dakika kadar pişirip ocaktan alın. Elinizde yuvarlayıp orta kısmını parmağınızla çukurlaştırın. Tencereye yarıdan fazla su alın ve kaynatın. Tuzunu ekleyin. Sıcak servis edin.
İlkbaharda taze bakla, enginar, çağla badem, kuşkanmaz… Yaz aylarında domates, patlıcan, kabak, sarı kiraz… Sonbaharda ıspanak, pazı, pancar, mandalina… Kış aylarında balkabağı, kereviz, portakal, alıç ve daha fazlası… Mevsiminde Yemek gıdaları tanımak ve doğru zamanda, doğru şekilde tüketmek için özenle kaleme alınmış bir rehber. Günümüzde hazır gıdaların, hızlı tüketilmek için üretilmiş yemeklerin, işlenmiş ürünlerin, GDO’lu tohumlardan yetiştirilen sebze ve meyvelerin tüketimi gittikçe artıyor. Aydan Üstkanat bu kitapta, bu sağlıksız akışın tersine yüzüyor ve mevsim ürünlerine uygun beslenmenin öneminin altını kalın çizgilerle çiziyor. Her mevsimin malzemelerinden tarifler çıkarıyor. Buyurun bir şehriye pilavına…
🥣 Kök Sebzelerle Şehriye Pilavı
Hazırlama süresi: 30 dk
Porsiyon: 4 kişilik
Malzemeler: 300 gr arpa şehriye, 2 su bardağı tavuk suyu, 1 adet kereviz (rendelenmiş), 1 adet havuç (rendelenmiş), 80 gr tereyağı, zeytinyağı, parmesan peyniri, 1 adet kuru soğan, 1 çay kaşığı buğday nişastası.
Nasıl yaparım? Soğanı yemeklik doğrayın. Havuç ve kereviz rendesiyle karıştırarak, yağlı kâğıt serili tepsiye yayın ve 30 dk fırınlayarak kurutun. Tavaya tereyağını ve şehriyeyi koyun. Hafifçe rengi değişene kadar orta ateşte karıştırarak kavurun. Şehriyeye fırınlanmış sebzeler ile nişasta ve tavuk suyunu ekleyin. Tavuk suyu azalınca şehriye kabarana kadar 2 su bardağı su ekleyin. Krema kıvamı alan şehriyeyi tabaklara bölüştürüm üzerine parmesan rendesi, kurutulmuş kereviz yaprağı ve zeytinyağı gezdirin. Sıcak olarak servis yapın.
Sosyal medyanın dev bir tarif defterine dönüşmesinden bahsetmiştik. Aydan Üstkanat da bu defteri daha da büyük kitlelere ulaştırıyor. Üstkanat, sosyal medyadan bir araya geldiği takipçileri ve takip ettikleriyle seçtiği tarifleri sunuyor. Çorba, ara sıcaklar ve ana yemek bittiyse buyurun vişneli pofuduk tatlısına!
🥧 Vişneli Pofuduk
Hazırlama süresi: 80 dk
Porsiyon: 6 kişilik
Malzemeler: 5 yumurta, 2 su bardağı un, 1 su bardağı hindistancevizi unu, 4 yemek kaşığı yoğurt, 120 gr tereyağı (eritilmiş), 1 su bardağı vişne (çekirdeksiz), 1 su bardağı agave şurubu, 1 çay kaşığı vanilya özütü, 1 paket kabartma tozu, üzeri için yeteri kadar hindistancevizi unu.
Nasıl yaparım: Fırını 180°C’de ısıtın. Kare kek kalıbını yağlayın. Yumurtaları mikserle üç katı olana kadar çırpın. Çırpmayı sonlandırıp agave, vanilya, yoğurt ve eritilmiş tereyağı ilave ederek karıştırın.
Başka bir kapta elekten geçirilmiş un ve kabartma tozunu karıştırıp yumurtalı karışıma tekrar eleyerek ekleyin, tek yöne havalandırarak üç dörk kez karıştırarak malzemeyi birbirine yedirin. Hamuru kek kalıbına dökün. Üstüne vişne tanelerini aralıklı serpiştirin, taneleri hamura batırın. 180°C’de kontrollü olarak bir saat pişirin. Soğuduktan sonra üzerine hindistancevizi unu serpip dilimleyerek servis edin.
Bir anne kızın dünyanın en huzurlu kasabasında geçen hayatlarını anlatan ‘Gilmore Girls’ birçok kişi için bir diziden çok daha fazlası. Ve bunda dizideki birbirinden farklı tariflerin payı büyük. Zira Lorelai ve kızı Rory için yemek (özellikle de abur cubur) neredeyse her şeyden önemli. Tabii Lorelai’ın en yakın arkadaşı şef Sookie’yi de unutmayalım. 6 sezonluk dizi boyunca anne-kız ve yakınlarının maceralarını izlerken sayısız lezzetin de adını duyduk. Sookie’nin sihirli risotto’sundan Luke’un özel cheeseburger’ine, Film Gecesi Atıştırmalık Tepsisi’nden, Lorelai’ın mezuniyet pastasına… Diziyi izlemediyseniz bahaneniz olsun, hayata iştahla sarılan Gilmore kızlarının bir tarifiyle tanışın.
Büyük, kocaman kocaman sofralar… O masalarda hep önemli konular konuşulur, hayati kararlar alınır. Müjdeli haberler o sofrada verilir ya da ‘zırrr’ aniden çalan bir telefon ve hattın ucundan gelen o kötü haber tüm masayı yasa boğar. Kimi zaman da öfkenin kurbanı olup dağılır o sofralar. Birçoğumuzun şahit olduğu, sofralar etrafında dönen bu ‘filmler’ Yeşilçam sinemasında da aynı şekilde karşımıza çıkıyordu.
Peki ya karakterlerin yediği yemekler? Karıncayı bile incitmeyen Yaşar Usta’nın sofrasıyla Saim Bey’in (‘Bizim Aile’ filmi) sofrası bir olur mu? ‘Castro Sinema’ kitabının da yazarı İlkay Kanık ‘Aç Mısın Kuzum? Donatın Masaları’ ile bu kez Yeşilçam sofralarının peşine düşüyor, bize de daha önce fark etmediğimiz bilgilerle karşılaşmak kalıyor. Yeşilçam sinemasında karakterlerin yediği yemekler bu karakterlerin parçası olduğu durumun tasvirinde yönetmen için önemli bir malzeme sunarmış. Yoksul ailelerin sofrasında -çok da şaşırtıcı değil tabii- kuru fasulye, tarhana çorbası ve bulgur pilavı görülürken kuzu çevirme, pirzola statü göstergesidir, ağaların veya şehir zenginlerinin sofralarında kameraya yansır. Mesela tavuk Yeşilçam’ın en sevilen yemeklerindenmiş. Kanık “Cumhuriyet tarihimizin içinden Yeşilçam’ı çıkarırsak çok eksik kalırız. Yeşilçam sinemasını tekrar tekrar düşündüğümüzde ve yeni tespitlerde bulunduğumuzda zenginleşiriz. Bu yüzden yıllardır bizi besleyen kültürel mirasımıza farklı açılardan bakmak ve hakkında düşünmek Cumhuriyet tarihimize borcumuzdur” diyor, hepimizi Yeşilçam sofralarına davet ediyor.
İstanbul mutfağı, İstanbul lezzetleri, bilinmeyen tarifleri… Ayşe A. Güzelsoy, tam anlamıyla bir İstanbul lezzetleri ajanı. Unutulan tariflerin, üşenilen lezzetlerin ve yemeklerin peşinden giden Güzelsoy, bu kitaptaki 100 tarifle modern hayatın olanaklarıyla Osmanlı İstanbul’unun kaybolmuş ya da kaybolmanın eşiğine gelmiş lezzetlerini yeniden yorumluyor.
Sos, lezzetlendirmek için yemeklere, çorbalara, salatalara, tatlılara vs. eklenen katkılar anlamına gelmiyor mu? Geliyor. Bu açıdan bakıldığında Anadolu’da sos var. Hem de ziyadesiyle var.
‘Anadolu Sosları’ kitabının yazarı Gökçen Adar sunuş yazısında böyle diyor. Gerçekten de sos dendiğinde akla Anadolu yemekleri pek gelmese de kitabın sayfalarını çevirdikçe birbirinden değişik soslar ve bu sosların birer parçası olduğu lezzetli tarifler bulacaksınız. “Anadolu’da sos var mı?” sorusunun cevabına da böylece ulaşmış olacaksınız. Üstelik tüm tarifler, dolayısıyla da soslar sistematik bir yapıyla sınıflandırılmış olarak sizleri bekliyor.