Sinemacılar kuşağının son temsilcisi, ‘sinemamızın şerifi’, birçoğumuzun da Şerif Abi’siydi

Şerif Gören, Lütfi Akad'la başlayan sinemacılar kuşağının son temsilcilerindendi. Onlarca klasik film çekti. Starları yönetti. Sinemacıların hakları için çok mücadele etti. İşkence de gördü yargılandı da. Büyük sinema maceramızın unutulmayacak ismi o

9 Aralık 2024
Fotoğraf: Olkan Özyurt

90’ların başı, yeni yetme sinema meraklısı biri olarak ‘Derman’, ‘Kurbağalar’, ‘Sen Türkülerini Söyle’, filmlerini izleyip vurulmuştum Şerif Gören’e… ‘Yol’ yasaklı izlenemiyor ve zaten bu film Yılmaz Güney’in filmi olarak anılıyor.

Sonra sonra sinemayı mektebinde okuyunca yönetmen nedir kime denir öğreniyorum. ‘Yol’un yasağı bitiyor ve gösterime giriyor, filmin yönetmeni olarak da Şerif Gören’i görüyorum. ‘Yol’a dair okulda kendi aramızdaki tartışmayı hatırlıyorum. Tartışma hocaların da kulağına gitmiş. Meğer tartışmalı bir konuymuş ve Yılmaz Güney hanesine yazılmış ‘Yol’. Her şeyiyle Yılmaz Güney’e mal ediliyor. Bir işbirliği, dayanışmayla çekilmiş olsa da ısrarcıyım filmin yönetmeni Şerif Gören.

Radikal’de çalışırken ‘Yol’la ilgili yazdığım bir haberde “Şerif Gören’in yönettiği ‘Yol” yazıyorum, daha gazete basılmadan yine tartışmalı konu gündeme geliyor. Yine ısrarcıyım. “Senaryo Yılmaz Güney’in, yapımcı ve kurgucu da Güney ama bu işbirliğinde Şerif Gören’e düşmüş filmi yönetmek” diyorum.

Şerif Gören ‘Yol’un setinde…

O zamanlar Tarık Akan’dan öğrendiğim bilgiler de var, elimi güçlendiren. ‘Yol’ çekilecek Erden Kıral’a el çektirilmiş yeni bir yönetmen aranıyor, gazetede Şerif Gören’in hapisten çıktığı öğreniliyor. Yılmaz Güney ‘Hemen bulalım’ diyor. Bulunuyor Şerif Gören ile Güney, Moda’da buluşup konuşuyorlar. Senaryodaki kimi karakterleri eksiltmek şartıyla filmi çekmeyi kabul ediyor Şerif Gören. Bunları anlatınca “Şerif Gören’in yönettiği ‘Yol” şeklinde haber basılıyor.

Birkaç gün sonra selamı geliyor Şerif Gören’in. Heyecanlanmamak mümkün mü? Telefon açıp konuşuyorum “Ateş üzerinde yürümüşsün genç adam” diye gülüyor ve ne kadar esprili olduğunu böylece anlıyorum.

‘Amerikalı’ sonrası sinemaya küstü mü?

O dönem film çekmiyor. En son ‘Amerikalı’yı çekmiş. Ki o filme nasıl gittiğimizi de hatırlıyorum. 1993 yılı, ‘Ya Türk filmine mi gideceğiz” demişti arkadaşlar. İşte o yıllarda böylebir algı vardı, eziklenirdi Türk filmleri. Gittik filme, herkes memnun kaldı. Memleketin küçük Amerika olmasını hicveden eğlenceli bir seyirlikti.

Meğer Şerif Gören’e yakıştırılmamış bu film. “Küstü” deniliyordu. Ama hiç de küsmüş gibi durmuyordu. Her daim sinemanın içindeydi. Festivallerde, sinemalarda hep görüyordum. İlgisini çeken filmleri izliyor, yönetmenleri takip ediyordu. Sinemayla ilgili haberler yaparken hep görüş aldığım insanlardan biriydi ve meselelere makul yaklaşan açıklamalar yapıyordu.

Son filmi ‘Ay Büyürken Uyuyamam’ filmini çekerken setini açtı, kalkıp Ayvalık’a gittim. O zaman aklımda ne varsa sordum, dobra dobra cevapladı. ‘Küsmüş müydü?’, “Hayır” dedi: “Sadece benim filmografime göre farklı bir filmdi ‘Amerikalı’, insanlara bu tuhaf gelmişti. Ama aslında başarılı bir filmdir. Yedi kopya ile 550 bin kişi izledi. O dönem için büyük başarıdır. Türk filmi izleniyor algısı yarattı ‘Amerikalı’. Ve sonra arkası geldi. Eğer o film olmasaydı bugün bu filmler çekilemezdi.”

Şerif Gören’in yönetmenin yolculuğu macerasındaki önemli duraklardan biri Cannes Film Festivali.

‘Dönemin şartları hakkımı yedi’

Ya ‘Yol’ hakkı yenmişti ve o ne düşünüyordu? “O dönemi anlamadan yorumlar yapılır hep. Eğer hakkım yendiyse o dönemin şartları hakkımı yemiştir. Çünkü benim yurt dışına çıkma yasağım olduğu için Cannes’a ya da başka davet aldığım festivallere gidemedim. Yurt dışına çıkamama sebebim de politik nedenler. Ama Cannes’ın 50. yılında festivalin yöneticisi Gilles Jacop, ‘Yol’un yönetmeni olarak beni sahneye çağırdı. Bu benim için yeterliydi.”

‘Yol’u çektiği için idamla yargılandığı az bilinir Şerif Gören’in. Ki film çektiği için genelde yargılanan sinemacılardan biridir o. Geçen yıl Altın Koza’da buluştuğumuzda Uğur Vardan sormuştu en saçma yargılama hangisiydi diye, Şerif Gören de anlatmıştı: “Orhan Gencebay ile ‘Derdim Dünyadan Büyük’ filmini çekmişiz. Savcı çağırdı, gittim. Bekliyorum savcıyı, o sırada yargılamalar oluyor 30 yıl, 40 yıl havada uçuşuyor. Savcı geldi. ‘Sen ‘Derdim Dünyadan Büyük’ filminde halkı silahlı isyana teşvik etmişsin’ dedi. Şaşırdım. Şaka gibi. ‘Ama halk isyan etmedi, demek ki kötü film çekmişim’ dedim. ‘Hem halk isyan etseydi şimdi burada olmazdım’ diye de devam ettim. Savcı ‘Tamam çık’ dedi. Çıktım. Kaç yılla yargıladım. Ama tabii bir şey çıkmadı. Alın size yönetmen yolculuğu.”

Şerif Gören’in yönetmenlik yolculuğu sıra dışı aslında. ‘Endişe’ ile başlıyor. Ama aslen montajcı hem de çok iyi montajcı. Eli hızlı, kafası net. (Atıf Yılmaz “Ben kafamda filmi çekerim ama Şerif kafasında filmi çekmiş ve montajlamış olarak sete çıkar” demişti.) Sonra asistanlık günleri, ki namlı bir asistan. Yumurtalık olayı olunca ‘Endişe’yi çekmek ona düşüyor, böylece  yönetmenliğe başlıyor. Tarık Akan, Kadir İnanır, Cüneyt Arkın, Fikret Hakan, Erkan Yücel, Orhan Gencebay, Kemal Sunal, Şener Şen, Türkan Şoray, Hülya Koçyiğit, Fatma Girik… Bu kadar önemli isimle çalışan kaç kişi var sinemamızda?

Şerif Gören’in başına olmadık işler açacak sendika yöneticiliği yaptığı dönemden bir haber.

‘Film böyle çekilir rejisör’

Kıskanılacak bir durum ama en çok polis kıskanmış olmalı. Yazmış bir kenara bu durumu (!) 12 Eylül sonrası sormuş hesabını! Üzerinden vakit geçtiği için gülerek anlatmıştı: “12 Eylül’de ilk alınan sinemacılardanım. Sinema İşçileri Sendikası’nda yönetim kurulu üyesiydim. Hemen buldular beni. Darbeden dört gün sonra da aldılar içeri. İşkenceler, şunlar bunlar… Var birçok maceram. İşkence yaparken ‘Film böyle çekilir rejisör’ diyorlardı, yani polisten de rejisörlük öğrendik.”

İşin aslı Lütfi Akad’la başlayan sinemacılar kuşağının son temsilcilerinden biriydi Şerif Gören. Sinemayı, içinde yaşadığı toplumu anlama ve anlatmanın bir yolu olarak görüyordu. O toplumu değiştirecek de insandı. Onun için karakterleri mücadeleciydi. Ki kendi de mücadeleciydi. Nerede sinemacıların hakı hukukuyla ilgili bir oluşum varsa Şerif Gören oradaydı. Toplumsal sorunları sıcağı sıcağına sinemada işlemesiyle tanınıyordu. Mesela 12 Eylül rejimine sinemada ilk karşı çıkan ‘Sen Türkülerini Söyle’ filmini o çekmişti.

‘Sinemamızın şerifi’

Uğur Vardan onu ‘Sinemamızın ‘Şerifi’ ilan etmiş, şerif rozeti hediye etmişti, çok da hoşuna gitmişti. Bu yakıştırma boşuna değildi. Sinemamızı yakından takip eden, Adana, Antalya birçok festivalde merakla filmleri izleyen, sinemanın her türlü sorunuyla ilgilenen sinemacı gibi sinemacıydı Şerif Gören. Birçoklarımızın da Şerif Abisi’ydi.

Büyük ve efsane bir yönetmendi Şerif Abi, o kendini öyle görmese de. ‘Ay Büyürken Uyuyamam’ filminin setinde “Seni şöyle kamerayla çekeyim” demiştim. “Yönetmen pozu istemem” dese de ısrarımı kırmadı. Yazıdaki fotoğraf işte o ısrarın sonucu. Lakin kaç kere nehir söyleşi yapalım ısrarımı hep savuşturdu. “Bazı şeyler ben de kalsın” derdi. Kaldı da… İyi ki bu dünyadan geçtin, iyi ki yönetmen oldun o filmleri çektin, iyi ki dostluğunu bizimle paylaştın Şerif Abi… Büyük sinema maceramızın unutulmayacak isimlerindensin sen!

🔴 Şerif Gören’in cenazesi yarın bugün saat 11.00’da Beyoğlu Atlas Sineması’nda düzenlenecek anma töreni sonrası Beyoğlu Hüseyin Ağa Camii’nden öğle vakti kılınacak cenaze namazını takiben Kozlu Mezarlığı’nda defnedilecektir.

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.