Oxford’dan bir başyapıt: ‘Antik Anadolu’ artık Türkçede
John Rebus yine karmaşık suçları çözmeye çalışıyor. Günümüzün en önemli polisiye yazarlarından Ian Rankin'in serisinin 20. kitabı 'Vahşi Köpekler Bile' yayınlandı.
Ian Rankin’in John Rebus serisinin yirminci macerası ‘Vahşi Köpekler Bile’ geçenlerde yayınlandı. Türkiye’de ilk kez 2006 yılında başlayan Rebus edisyonları bir türlü düzen tutturamamış, kiminde kesintiye uğramış, kiminde sıra gözetilmemiş, sonuçta iyi niyetli girişimler polisiye severlere tat vermemişti. Neyse ki Alfa yayınlarının hız kesmeden ve titizlikle sürdürdüğü son edisyon sayesinde mağduriyet giderildi. Umarım sırada bekleyen beş Rebus macerası için de çok beklemeyiz.
İngiltere’nin en önemli suç yazarları arasında gösterilen TV dizilerine ilham veren, kitapları bestseller listelerinden inmeyen Rankin 1960 İskoçya doğumlu. Edinburgh Üniversitesi’nden mezun oldu ve o günden beri üzüm bağı işçisi, domuz çobanı, vergi tahsildarı, alkol araştırmacısı, müzik muhabiri ve punk müzisyeni olarak çalıştı. Doktorasını yarım bırakıp dört yıl Londra’da yaşadıktan sonra Fransa’ya gitti. İlk romanı ‘The Flood’u(1986) burada yazdı. Rankin’e dünya çapında ün getiren Müfettiş John Rebus serisi oldu. İlk Rebus romanı ‘Knots and Crosses/Düğümler ve Haçlar’ 1987’de yayımlandı. Serinin daha ilk kitabıyla yıldızı parlayan Rankin bu romanı yazmaya esin veren olayın şüpheliler listesine girince dikkatleri çekmişti. Toplamı yirmi beşi bulan Rebus serisi o günden bu yana yirmi dilden fazla dile çevrildi. İki kez televizyona uyarlanan ve sayısız ödüle layık bulunan Rankin öykü derlemelerine, çizgi romanlara ve bir de oyuna imza attı, BBC kanalları için belgeseller ve programlar hazırladı.
O artık emekli!..
Ian Rankin, Rebus serisini ‘Veda Müziği’ ile sonlandırma kararı verdiğinde detektifini emekliye ayırmıştı. Okuyucularına yeni karakteri Malcolm Fox’u ‘Komplo’ romanında tanıttı. Rankin’e göre Malcolm Fox “en azından birkaç romanın kahramanı olabilecek potansiyel taşıyordu.” Ne var ki okuyucuların çok sevdiği John Rebus kolay vazgeçilecek bir karakter değildi. Nitekim serinin 18. kitabı ‘Başkasının Mezarı’nda yeniden göreve çağırdı emektar detektifini Rankin. Ancak Malcom Fox’u da oyundan çıkarmamış, onları birbirinden hiç haz etmeyen meslektaşlar olarak bir araya getirmişti.
19. Rebus macerası olan ‘Gölge İncilin Azizleri’nde her ikisinin eli de zayıflamış durumda. 2013 yılındayız. Malcom Fox polis teşkilatındaki kabahatleri araştıran birimden ayrılmış, başsavcı adına soruşturma yürüten etkisiz bir detektif. John Rebus ise göreve dönmüş ama dedektif müfettiş kadrosu olmadığından dedektif çavuş olarak atanmış cinayet birimine. Üstelik eskiden yardımcısı olan Siobhan Clarke’ın şimdi amir olduğu birimde çalışmak zorunda. Ne var ki genç kadına nazı geçtiği için keyfi yerinde. Ama keyfi uzun sürmeyecek ve Malcolm Fox’un ortaya çıkmasıyla yeniden bozulacak. Zira Fox otuz yıl önce kendilerine Gölge İncil’in Azizleri adını veren -aralarında Rebus’un da yer aldığı- bir dizi polisin karıştığı suçları araştırıyor. Asıl hedefi ise yaklaşan 2014 İskoç bağımsızlık referandumunda Hayır kampanyası yürüten -Rebus’un eski mesai arkadaşı- Gilmour. Evet kampanyasının simgesi adalet bakanının cinayete kurban gitmesi davanın önemini arttırıyor. Bir kez daha emeklilik kararı alan Rebus hem adalet bakanı cinayetine bakan Siobhan Clarke’a, hem de geçmişi deşeleyen Malcom Fox’a yardım etmeyi kabul edecek ve üç dedektif bu kez birlikte çalışacaklar – hem de beklenmedik bir uyum içinde…
‘Vahşi Köpekler Bile’de Rebus’u emekliliğin tadını çıkarırken bulacağımızı düşünebilirsiniz. Ancak kahramanımıza aşina olanların bileceği üzere John Rebus işsiz güçsüz bir hayattan tat alacak tipte bir insan değil. Neyse ki Edinburg gangsterlerinin de içinde yer aldığı bir olaylar zinciri tetiklendiğinde konunun uzmanı olarak danışman pozisyonuyla teşkilata katılıyor ve yine hikayenin merkezine yerleşiyor. Olaylar önemli; ilki ölmeden önce “Yaptığın şey için seni öldüreceğim” yazılı bir mektup alan eski kraliyet savcısının Edinburgh’da evinde ölü bulunması. İkinci olay ise Edinburgh’un en güçlü gangsterlerinden Cafferty’in evinin kurşunlanması.
Rebus, Cafferty’nin de aynı tehdit mektubunu aldığını kısa zamanda ortaya çıkarıyor. Şimdi sıra bu iki farklı kesimden gelen insanı birbirine bağlayan nedeni bulmakta. Öte yandan Glaskow’dan gelen bir mafya ailesinin verdiği huzursuzluk Edinburgh yeraltı dünyasında çeteler savaşı başlatmak üzere. Soruşturma derinleştikçe geçmişin utanç verici sırları ortaya seriliyor…
Edinburgh’un Laidlaw’ı
Öncelikle söylemek gerekir ki iki romanın kurgusu da çok başarılı. Polisiye kariyerinin 27 yılını deviren Rankin iyice ustalaşmış. Karmaşık bir labirenti andıran mimari kurguda her olay, her ayrıntı birbiriyle bağlantılı. Rankin soktuğu labirentte başını döndürene dek dolaştırdığı okurunu son bölümde düzlüğe çıkartırken yeterince ikna edici. Olaylar hiçbir şeyi tesadüflere bırakmadan çözülüyor.
Her iki romanda da çözüme ulaştırılması gereken karmaşık cinayetler, hızlı akan hikayeler ve heyecan verici final sahneleri var. Yani polisiye severleri memnun edecek her şey yerli yerinde. Polisiye unsurların işlevi hikayenin sürükleyiciliğini sağlamak. Rankin ise gerçek hayattan fışkıran suçların peşinde. Detektifin merceğini kullanarak İskoçya’nın ve Edinburg’un güncel ve yakıcı meselelerine dikiyor gözünü. Edinburg’un güzel çirkin bütün çehrelerini sergileyen, kente olabildiğince nüfuz eden hikayeler okuyoruz.
Geniş bir karakter kadrosu var Rankin’in; siyasetçiler, iş adamları, entelektüeller, medya mensupları, ev kadınları, hizmetçiler, bunlara ek olarak elbette polisler, mafyoz tipler ve katiller… Kısacası yoksuluyla zenginiyle hemen herkesi bir araya getiren bir suç atmosferi İskoçya’daki toplumsal düzenin karşılığı oluyor. Detektifleri Edinburg sokaklarında dolaştırıyor, kanunsuzları sorgulatıyor, barlar ziyaret ediliyor, başrol oyuncularının özel hayatlarına giriliyor, kadın erken ilişkileri yaşanıyor… Büyük bir rahatlıkla ayrıntı zenginliğiyle anlatıyor Rankin, hayatın doğal akışını yakalıyor. Rebus ve arkadaşlarının kurmaca dünyası bir süre sonra tanıdık, bildik bir mekana dönüşüyor. Bedeli hayli hacimli bir polisiye okumak ama kesinlikle değer. Boşa yazılmış hiçbir şey yok Rankin polisiyelerinde.
Bir polisiyeye uygun biçimde süslemesiz, sade ve akıcı bir dil. Özellikle konuşma doğallığını yakalayan diyaloglarda çok başarılı. Gangster ağızları, polis sorgulamaları, en çok da Rebus’un aksi karakterini yakalayan alaycı, kinik dili.
Rebus dizisi aynı zamanda John Rebus’un hikayesi. Klasik polisiye dizilerinde saat sanki durmuş gibidir. Detektifler yıllar boyu nerdeyse hiç değişmez. Oysa Rebus dizisi gerçek zamanlıdır. Yani dizinin her macerasında Rebus’un hayatında birşeyler değişir, detektifimiz giderek yaşlanır. Ve hayat hikayesi yavaş yavaş tamamlanır. Şöyle bir biyografisi var Rebus’un; 1947 doğumlu. Dedesi Polonya göçmeni. Babası profesyonel sihirbaz. Rebus erkek kardeşi Michael ile birlikte Fife Cardenden’de büyümüş, 15 yaşında orduya katılmak için okulu bırakmış, erkek kardeşi ise baba mesleğini seçmiş. Ayaklanma sırasında Kuzey İrlanda’da görev yapan Rebus 1971’de özel birliklere katılmış, ancak depresyona girerek orduyu terk etmiş. 1973’te polis teşkilatına katılmış. Evlenip ayrıldığını, Samantha adında bir kızı olduğunu da biliyoruz. Zaten eski karısı ve kızı arada bir hikayelerde boy gösteriyor. Bu bilgilere sigara ve içki bağımlısı olduğunu eklemeliyiz; kurallardan haz etmediğini, yeni moda polis yöntemlerindense eski usulleri yeğlediğini, inançsız ve karamsar doğasını, yalnızlığını, sinizmini, müzik tutkusunu, “The Oxford Bar” müdavimliğini ve şimdilerde emekliliğini…
John Rebus günümüz polisiye edebiyatında zeki, tecrübeli ve vicdanlı polis imajını en iyi yansıtan karakterlerden. Ancak okuduğumuz son iki macerasında durum farklı; teşkilattaki günlerinin sayılı olduğunun, kendi devrinin kapandığının farkındalığıyla üstlendiği bu soruşturmalarla hala yaşadığını, işinin bitmediğini, ölüm zamanının henüz gelmediğini kanıtlamak, varoluşunu anlamlandırmak istiyor; başkalarına değil, kendisine…
Ian Rankin Rebus dizisinde polisiye roman kalıplarının dışına çıkacak siyasi çözümlemeler/tespitler peşinde koşmuyor. İstediği Rebus’un bakış açısından böyle bir düzenin insanlar üzerinde yaptığı etkileri sergilemek. Böyle bir yaklaşım İskoçya’nın ‘Tartan Polisiyeleri’nin genel karakteristiğidir.
William McIlvanney’in üç ciltlik ‘Laidlaw’ dizisi ile başlayan “Tartan Polisiyeleri”nin karakteristiği edebi anlatımı gözardı etmeden suçun toplumsal bağlamı üzerinde korkusuzca durmak, hayatın kasvetli hatta karanlık yanına odaklanmaktır. Detektifler ise otoriteyle arası hiç barışık olmayan sert tiplerdir ki İskoçyalı yorumculara göre bu ulusal karakterin romana yansımasıdır.
Ian Rankin’in ilham kaynağı olan William McIlvanney’in Laidlaw’u Glasgow’luydu. Rankin onu Rebus özelinde Edinburg’a taşıdı. Öyle ki McIlvanney’i ilk Rebus macerasının kapağını “Edinburg’lu Laidlaw’a iyi şanslar” diye imzalayacaktı.
Son maceralarında Rebus’u biraz yumuşamış bulabilirsiniz. Siobhan Clark da öyle düşünmüş olmalı, sokakta bulduğu küçük köpeği terk edemeyen Rebus’un damarına basıyor; “yaşlılığında yumuşuyor musun John?” Rebus bu alaycı soruyu tam ona, ‘Tartan Polisiye’ detektif karakterine yakışır bir cümle ile yanıtlayacaktır; “çivi kadar yumuşak!..”’
13 Aralık 2024 - ‘Kilitli Oda Muammaları’: İmkansızı aramak
29 Kasım 2024 - ‘Kuzeyin Derinliklerine Giden Dar Yol’: Geçmişe takılıp kalmak
22 Kasım 2024 - ‘Meyve Hırsızı’: Bir yol masalı
15 Kasım 2024 - ‘Büyük Büyükanne Webster’: Dört devrin ruhu
1 Kasım 2024 - ‘Füg’: Ütopyadan distopyaya Tiananmen Katliamı’nın açtığı yaralar