Hikayesi olan eşyalar mı istiyorsunuz, alın size hikaye

Annemin yakut taşlarla süslü gümüş kolye-bileklik-küpelerinin hikayesini yıllar boyu kaç kere dinledim kim bilir. Yanlış anlaşılmasın, bahsini kendisi açmazdı, her seferinde ben isterdim anlatmasını.

Bir Bodrum seyahatinde vitrinde görüp beğenince, babam elinden tutup hemen dükkana sokmuş. 30’larının başındaki güzeller güzeli anneme o kadar yakışmış ki taktıkları, hemen ödeme faslına geçilmiş. Daha 70’lerin başı, kredi kartı yaygın değil, insanlar paralarını manav gibi ceplerinde taşıyor. Para yetişmemiş mi!

Babam adını soyadını telefon numarasını bir karta yazmış, borçlu olduğu miktarı tatil biter bitmez havale edeceğini söylemiş. Satıcı ne yapmış dersiniz? Kartı geri çevirmiş, “Beyefendi ben 40 yıldır bu işi yapıyorum” demiş, “Müşterinin dolandırıcı olup olmadığını kapıdan girerken anlarım.”

Gel de şimdi onun yerine başka kolyeleri koy koyabilirsen.

Herkes hikayesi olan eşyalar istiyor değil mi? O kadar anlaşılır ki… Giyinip kuşanmaya meraklıysanız temiz de kullanıyorsanız ayakkabı dolabınızda en az beş altı çift sneaker’ınız vardır herhalde. İçinizi pır pır ettirmeyecekse yedincisini neden alacaksınız?

Barcelonalı yakışıklı

Ramona Bonamasó torununun kurduğu sneaker markasında yaşamaya devam ediyor

Barcelonalı Bonamasó yüzlerce sneaker markası arasından sıyrılıp radarıma giriverdiyse bunda en başta zevkime uygun tasarımları, sonra doğaya saygılı tavrı, zaman zaman sanatçılarla özel koleksiyonlar yapması ve bunları zanaatkarlar eliyle üretmesi rol oynadı tabii ki. Ama o son vuruşu ne yaptı derseniz markanın adı derim.

Rous Flores iki yıl önce kurduğu markaya kendisini büyüten babaannesi Ramona Bonamasó’nun adını vermiş. Hazır iyi bir indirim de varken şu lacivert kırmızı krem çifti alsam, Flores’in hikayesiyle yetinmeyip onları her giydiğimde ben de gülümseyerek kendi babaannemi hatırlasam güzel olmaz mı.

Tam bir sayı vermek zor ama gayet iyi biliyoruz ki sneaker evreni genişliyor. Özellikle de yerel ve butik markalar. İşte bir İspanyol daha; Hoff. Sanatçı işbirlikleriyle yaratıcılığın sınırlarını zorluyor. Zaten kendine edindiği misyon da her bireyin içinde var olan yaratıcılığı ateşlemek. Amerikalı illüstratör Abby Lossing’le yaptığı koleksiyonda sanatçı işlerini ayakkabıların tabanına yapmış. Bu detay sizi hangi dikkatli gözlerle buluşturacak diye düşünmek bile heyecan verici.

Kavga da hikayeye dahil

Her şeyde bir hikaye mi arayacağız, bazen bardak sadece bardaktır diye düşünmek de mümkün. Yine de evde herkes daha çok su içsin diye üç kişilik ailenize aldığınız farklı renklerdeki bir bardak setini en azından kurayla paylaşsanız… Ya da ne bileyim, herkes kimin hangi rengi tercih edeceğini bir kağıda yazsa sonra o kağıtlar okunup ‘Vay sen beni hiç tanımıyorsun sevdiğim rengi bile bilmiyorsun’ kavgaları yapılsa!

Ayakkabı, aksesuar, mobilya her ne alacaksanız bir hikayesi varsa âlâ, ama yetmiyor. Esas olan sizin ona ne eklediğiniz, nasıl devam ettirdiğiniz…

Sicilya Aslanları

Sicilya’daki Marsala şehrini çevreleyen bölgede üretilen sek veya tatlı fortifiye şarap markası Marsala’yı Florio ailesi kurdu

Bir de hikayeye gidenler var. Sicilya’nın mesela, sokakları, kokuları, lezzetleri asırlardır keşfedilecek ve tadına varılacak hikayeler anlatır. Onlara kulak vermek için İtalyan yazar Stefania Auci’nin ‘Sicilya Aslanları’ ve ‘Aslanların Kışı’ romanlarını okusanız, Paolo ve Ignazio kardeşlerin 1700’lerde adaya gelip kurdukları taçsız Florio Hanedanlığının üç kuşak hikayesini öğrenseniz… Hayatınıza bir süreliğine de olsa dahil olan roman kahramanlarının dünyasına girmek; kitapta geçen mekanları, sokakları, meydanları görmek hatta ailenin bugün yaşayan üyeleriyle tanışmak için yapacağınız bir yolculuğun tadı herhangi bir seyahatle karşılaştırılır mı?

En güzeli kendiliğinden geleni ama gelmezse…

Bazen başımıza kendiliğinde bir hikaye gelir ki en güzeli. Gelmezse bir yazarız. Yazamazsak yazanların peşine düşeriz.

Hayatınızdan eksik olmasın!