Harvard araştırdı: Bebeğin cinsiyeti şans değilmiş!

Bilim de yaygın inanış da yeni doğan bebeğin kız mı erkek mi olma şansının %50-50 olarak görüyordu. Yeni yapılan araştırma bu yaygın inanışın tam olarak doğru olmadığını buldu. Harvard Üniversitesinin araştırması annenin yaşı ve genetik faktörlerin etkisinin de olduğunu ortaya koydu.

Popüler 21 Temmuz 2025
Bu haber 5 ay önce yayınlandı

Bebeklerin doğumda kız mı yoksa erkek mi olacağına dair yaygın inanış Harvard Üniversitesi’nden gelen yeni bir araştırmayla sarsılıyor. Bilim insanlarına göre cinsiyet yalnızca %50-50’lik bir şans oyunu değil; annenin yaşı ve bazı genetik faktörlerle yakından ilişkili olabilir.

Science Advances adlı hakemli dergide yayımlanan çalışmada 1956 ile 2015 yılları arasında 146 binden fazla gebelik verisi incelendi. Araştırma bazı ailelerin yalnızca erkek ya da yalnızca kız çocuk sahibi olma eğiliminde olduğunu ortaya koydu. Özellikle üç ve daha çok çocuğu olan kadınlarda bu eğilim istatistiksel beklentilerin üzerine çıktı.

Euronews’te yer alan habere göre araştırmanın başyazarı Prof. Dr. Jorge Chavarro “Eğer iki ya da üç kızınız varsa ve bir erkek çocuk deniyorsanız şansınız yüzde 50 değil. Bir kız daha doğurma ihtimaliniz daha yüksek” diyerek örüntülerin rastgele olmadığını vurguladı. Verilere göre üç kız çocuğu olan bir ailenin dördüncü çocuğunun da kız olma ihtimali yüzde 58, üç erkek çocuğu olan bir ailenin dördüncüsünün erkek olma ihtimali ise yüzde 61.

Annenin yaşı da önemli bir faktör olarak öne çıkıyor. 28 yaşından sonra doğum yapan kadınlarda yalnızca kız veya yalnızca erkek çocuk sahibi olma olasılığı artıyor. Chavarro bunun kadınların yaşlandıkça artan vajinal asidite gibi biyolojik değişimleriyle ilişkili olabileceğini, bu durumun Y kromozomunun yaşama şansını azaltabileceğini belirtiyor.

Genetik düzlemde ise yalnızca kız veya yalnızca erkek çocuk sahibi olmayı etkileyen iki gen tespit edildi. Fakat bu genlerin neden cinsiyetle bağlantılı olduğuna dair henüz net bir açıklama bulunmuyor. Pensilvanya Üniversitesi’nden genetik profesörü Iain Mathieson genetik bulgulara temkinli yaklaşılması gerektiğini, örneklem grubunun küçük olduğunu ve başka faktörlerden etkilenmiş olabileceğini söylüyor.

Araştırma aile planlamasının sonuçları etkilemesini önlemek için son doğumunu ve düşük yapan kadınları analiz dışında tuttu. Buna rağmen sonuç değişmedi ve doğum cinsiyeti yalnızca şansa bağlı olmadığı bulundu.

Araştırmacılar birçok ailenin bir kız ve bir erkek çocuk sahibi olduktan sonra çocuk yapmayı bıraktığını da gözlemledi. Bu durum toplumda farklı cinsiyetlerde çocuk sahibi olma arzusu ve planlamasının etkilerini de gözler önüne serdi.

Sonuçlar tarihi örneklerle de örtüşüyor. 12. yüzyılda Fransa Kralı VII. Louis sadece kız çocuğu sahibi olduğu için erkek varis elde edememiş ve yeniden evlenmek zorunda kalmıştı. Dizi ve roman karakterlerinden örneklerle desteklenen araştırma bu örüntülerin istisna değil bilimsel temelli olabileceğini gösteriyor.

Araştırmayı değerlendiren Harvard Üniversitesi’nden evrimsel biyolog David A. Haig “Farklı aileler farklı ağırlıklarla yazı tura atıyor” diyerek bu biyolojik sürecin kişisel ve karmaşık doğasına dikkat çekti.

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.