Dünyada ilk: Genetiğiyle oynanmış inek ‘insülin sütü’ veriyor
Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi, tip 1 diyabette ilk hücresel tedaviyi onayladı. Bu tedaviyle tip 1 diyabetli bireylerin bir kısmı beş yıl süreyle insüline ihtiyaç duymadı. Prof. Dr. Oğuzhan Deyneli “Tip 1 diyabetin kökten tedavisi için hayal ettiğimiz tedavilerin ilk adımı olabilir” dedi.
Dünya çapında yaklaşık 8.4 milyon kişi tip 1 diyabetle yaşıyor. Şu an tip 1 diyabet tedavisi için insülin takviyesi almak dışında bir tedavi seçeneği yok, hastalar yaşamları boyunca insülin kullanmak zorunda. Fakat dünyanın farklı merkezlerinde bilim insanları tip 1 diyabeti kalıcı biçimde tedavi etmek için durmaksızın çalışıyor. O çalışmaların ilk adımı olabilecek bir araştırma yakın zamanda sonuçlandı ve Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi’nden (FDA) 28 Haziran’da onay aldı: İlk hücresel tedavi olan Lantidra.
Kadavradan temin edilen pankreas hücrelerinden yapılan bu tedavi, şiddetli hipoglisemi (kan şekeri düşüklüğü) atakları nedeniyle diyabetini kontrol altına alamayan hastalara yardımcı olmak için ek bir tedavi seçeneği olarak onaylandı. Toplam 30 kişiye uygulanan tedavinin sonuçları yüz güldürücü: Katılımcılardan en az 21 kişinin bir yıl boyunca insülin kullanmasına gerek yoktu, bu 21 kişiden 11’i bir-beş yıl arasında insülinsiz yaşamını sürdürebildi.
Tedavinin nasıl uygulandığını, kimler için uygun olduğunu, zorluklarını ve yan etkilerini Koç Üniversitesi Hastanesi Endokrinoloji, Diyabet ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Oğuzhan Deyneli ile konuştuk. Dr. Deyneli tip 1 diyabet tedavisinde umut vaat eden diğer gelişmeleri de anlattı.
Lantidra nasıl bir tedavi? Önemli bir gelişme mi?
Tip 1 diyabetin kökten kalıcı tedavisi için hepimizin hayal ettiği tedavi seçeneklerinin belki ilk adımı olabilir. Önce tip 1 diyabetin ne olduğunu anlatarak başlayalım. Sağlıklı bir insanda pankreasın içinde yer alan beta hücreleri (adacık hücreleri), kandaki şekeri hissederek insülin hormonu salgılar. Böylece vücudumuz, yemeklerle aldığımız şekeri kullanır. Fakat tip 1 diyabette vücudun savunma sistemi bir şekilde beta hücrelerini yabancı zannedip onlara saldırır. Bu saldırı sonucunda beta hücreleri bir süre sonra insülin üretemez hale gelir. Vücutta hiç insülin üretilemediği için de eksik olan insülin hormonunu biz dışarıdan ya insülin enjeksiyonları (kalemleri) ya da insülin pompalarıyla yerine koyarız. Bu sayede kan şekerini kontrol altında tutup diyabetin yaratacağı zorlukların önüne geçeriz. Yeni gelişme Lantidra’da ise insülin salgılayan adacık hücreleri kadavradan alınarak izole ediliyor ve diyabet hastasına naklediliyor. Böylece belli bir süre dışarıdan insülin verilmesine ihtiyaç kalmıyor.
Tam olarak nasıl uygulanıyor, hücreler hastaya nasıl naklediliyor?
Ölen kişilerin pankreaslarını çıkarıyorlar. Pankreasın içindeki beta hücrelerini ayırıp topluyorlar. Bu hücreleri karaciğerimize giden ana damarın (portal ven) içine bir iğneyle veriyorlar. Portal ven, yemek yedikten sonra bağırsaklardan besin moleküllerini karaciğerimize taşıyan ana damarlardan biri. Tabii beta hücrelerini naklettikten sonra hastaya bir de bağışıklık baskılayıcı ilaç veriliyor. Tıpkı organ nakillerinde olduğu gibi… Nasıl böbrek nakli olan bir kişi, vücudunun organ reddini önlemek için direnç sistemini zayıflatan tedaviler alıyorsa adacık hücre naklinde de hastaya bu tür ilaçlar veriliyor. Bu ilaçlar kullanılmazsa savunma sistemi hemen alarma geçerek bir başkasından alınan beta hücrelerini çalışmaz hale getiriyor.
Her tip 1 diyabet hastasına uygun mu?
Hayır, bu tedavi hipoglisemi dediğimiz kan şeker düşüklüğünü hissedemeyen tip 1 diyabetli bireylerde onay aldı. Hipoglisemi terleme, titreme, fenalık hissi, bayılma gibi ciddi sorunlara yol açan ve tehlike yaratabilen bir durum. Dolayısıyla hipoglisemisini fark edemeyen ve başka yollarla kontrol edemeyen hastalar için bu tedavi uygun.
Başarı oranı nedir?
30 kişiyle yapılmış bir çalışmada şu oranlar elde edildi: En az 21 kişi bir yıl boyunca insüline ihtiyaç duymadı. Bu 21 kişiden 11’i bir-beş yıl arasında insülinsiz yaşamını sürdürebildi.
Tedavinin tekrarlaması gerekebilir mi?
Tip bir diyabetli bireylerin hepsinde süreç aynı şekilde ilerlemiyor, bazılarında biraz daha erken bazılarında da biraz daha geç bir dönemde yeni bir işlemin yapılmasına ihtiyaç oluyor.
Yan etkileri var mı?
Vücudun direnç sistemini zayıflatan ilaçların da kullanılması birtakım istenmeyen etkilere yol açıyor. Bunların en başında vücudu enfeksiyonlara yatkın hale getirmesi yer alıyor. Başka biri için yaşamı tehdit etmeyen enfeksiyonlar bu kişilerde daha şiddetli geçiriliyor ya da yaşamı tehdit edebiliyor. Zaten bu çalışmaya katılanların bir kısmı ne yazık ki bu yan etkiler nedeniyle tedaviyi kesmek zorunda kalmış, verilen hücreler de hızlıca harap olmuş ve insülin üretemez hale gelmiş. Dolayısıyla artılar ve eksiler bir arada, henüz “Herkese yaygın uygulayalım” diyecek güvenli bir noktada değiliz. Ayrıca bulantı, kusma gibi bazı yan etkiler ve doğrudan damarın içerisine girişimsel bir işlemle uygulandığı için kanama, karaciğer fonksiyon testlerinde yükselme gözlenebiliyor. Tüm bu yan etkilere rağmen yine de tedavi seçeneği olarak karşımızda duran bir alternatif ve bence çok kıymetli. Bu alanda ilk onay almış tedavi seçeneği ve arkasından gelecek yeni gelişmelere de açık.
Lantidra Türkiye’ye gelir mi?
Şöyle teknik bir sorun var: Ne yazık ki yeterli beta hücresi sağlayabilecek kadar bir organ bağışı yok. Pankreasta bu kadar dokuyu tüm tip 1 diyabetlilerin ihtiyacını sağlayacak bir depo haline dönüştürebilmek şu anda mümkün değil. Dolayısıyla her yerde yapılabilir bir tedavi değil şu anda.
Diyabet tedavisinde başka gelişmeler var mı?
Geçtiğimiz haziran ayında Amerikan Diyabet Birliği’nin kongresinde kök hücreyle ilgili önemli bir çalışma sunuldu: Kök hücrelerden insülin üreten hücrelere dönüştürülmüş hücreler, yine karaciğerdeki portal vene (damara) verilmiş. Tedavinin uygulandığı iki diyabetli birey, birinci yılın sonuna kadar insülinsiz yaşamını sürdürebilmiş. Fakat bu kişiler de yine vücudun direnç sistemini zayıflatan ilaçları kullanmak durumunda kalmış. Ama kök hücre tedavisinin Landitra’ya kıyasla en önemli avantajı kesintisiz bir ihtiyaç olan beta hücresi konusunda bir rezerv sunması. Yani kadavradan beta hücresi toplama zorunluluğu olmadan kök hücrelerinden beta hücresi rezervi oluşturabilecek. Hepimizin beklentisi bu yönde.
Kök hücre tedavisini biraz daha açar mısınız?
Vücudumuzdaki kök hücreler, eksilen hücrelerimizin yerine geçecek bir rezerv aslında. Bedenimizde herhangi bir dokuda hasar meydana geldiğinde ya da yenilenmesi gereken bir doku olduğunda kök hücreler o hücrelere dönüşerek organın eksik fonksiyonunu tamamlıyor. Örneğin kök hücreler birtakım hücresel desteklerle insülin üreten hücreler haline dönüştürülüyor. Ardından bu hücreler tip 1 diyabet hastasına veriliyor. Böylece hastanın harap olduğu için fonksiyon gösteremeyen beta hücrelerinin eksikliği gideriliyor. Dünyada birkaç büyük şirket bu alanda büyük çalışmalar yapıyor. Aslında bu çalışmalar önemli bir noktaya geldi. Ama hâlâ vücudun direnç sistemini zayıflatan ilaçlara ihtiyaç var. Kök hücre çalışmalarında ilerlemelerden biri de bu ilaçların kullanma zorunluluğunu kaldırmaya yönelik. Bu amaçla “Acaba biz bu kök hücrelerin etrafını bir kılıfla kaplasak, vücudun savunma sistemi hücrelerinin bu kılıfı geçmesini, dolayısıyla saldırı başlatmasını önleyebilir miyiz?” sorusu üzerinde çalışılıyor.
Peki bu konuda ümit verici bulgular var mı?
İlk çalışmalar başladı. Kök hücrelerden elde edilmiş beta hücresi fonksiyonu gösteren hücreler bir kılıfın içine konuldu ve küçük bir ameliyatla cilt altına yerleştirildi. Sonuçları hep beraber göreceğiz. Bu arada kök hücre çalışmalarının bir başka adımı daha var: “Acaba bu kök hücreleri savunma sisteminin fark etmeyeceği hale dönüştürebilir miyiz?” sorusuna yanıt bulmak için de çalışmalar devam ediyor. Yine burada da “Vücudun direnç sistemini zayıflatmadan kandaki şekeri algılayarak gerekli miktarda insülin üreten hücrelere dönüştürülmüş kök hücreleri veririz ve tip 1 diyabeti tedavi ederiz” ümidi var. Bununla ilgili de çalışmalar henüz deneysel aşamada. Ama uzun vadede de olsa bu çalışmalar tip 1 diyabetin tedavisiyle ilgili potansiyel bir gelecek vaat ediyor.
Tip 1 diyabet tedavisinde asıl devrim kök hücre tedavisiyle olacak gibi, ne dersiniz?
Sanki öyle görünüyor. Kök hücre tedavisi bize ihtiyacımız kadar beta hücresi bulabilme imkânı sağlıyor. Dolayısıyla bütün bu tedaviler hayatımıza geçene kadar tip 1 diyabeti iyi kontrol etmeliyiz. Ne yazık ki dünyada da ülkemizde de tip 1 diyabetlilerin sadece yüzde 15-20’si kan şekerlerini hedefte tutabiliyor. Günümüzde özellikle sensör destekli insülin pompaları kan şekeri kontrolüne büyük katkı sağlıyor. Fakat sensör destekli insülin pompaları maliyetli olduğu için ancak kısıtlı bir kesim bu teknolojinin avantajlarından faydalanabiliyor. O nedenle geri ödeme kurumları, bu cihazları gelişmiş ülkelerde olduğu gibi bizim ülkemizde de geri ödeme kapsamına almalı. Hiç olmazsa başlangıç olarak tip 1 diyabetli çocuklar için sensör destekli insülin pompaları geri ödeme listesine alınmalı.
Dünya Diyabet Günü’nde korkutan araştırma: Tip 1 diyabet vakaları 2040’a kadar ikiye katlanabilir