Eren Erdem’den ‘haber hesabı’ açıklaması: Onlarca Facebook, TikTok ve Instagram hesabım var
CHP'de yeni gündem maddesi İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu ve eski ana muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu hakkında istenen siyasi yasak cezaları.
47 yıl sonra Türkiye’nin birinci partisi konumuna yükseldiği yerel seçimlerin ardından özgüven tazeleyen ana muhalefetin yeni gündem maddesi İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu ve eski CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun karşı karşıya olduğu siyasi yasak tehdidi.
Kısaca hatırlatalım; eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yla İmamoğlu arasında yaşanan bir polemik yakın siyaset tarihine ‘ahmak davası’ olarak geçecek yargılama sürecine konu oldu.
Kasım 2019’da Soylu, İmamoğlu’nun bir konuşmasını hedef alarak “Avrupa Parlamentosu’na gidip Türkiye’yi şikayet eden ahmağa söylüyorum, bunun bedelini bu millet sana ödetecek” demiş, İmamoğlu da gazetecilerin bu sözleri hatırlatarak yönelttiği soru üzerine “31 Mart’ta seçimi iptal edenler, dünyada, Avrupa’da onların gözünde nereye düştüğümüze baksınlar. 31 Mart’ta seçimi iptal edenler ahmaktır, önce oraya bir odaklansın” ifadesini kullanmıştı.
Bunun üzerine açılan davadaysa bu sözlerin Soylu’ya değil Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK) yönelik olduğu savunulmuş, mahkeme başkanının “Bu sözü kime söylediği belli. Süleyman Soylu’ya söylemiştir. Ben de o şekilde düşünüyorum” ve benzeri beyanlarına rağmen son kertede iki yıl yedi ay hapis ve siyasi yasak cezasına hükmedilmişti.
Yerel mahkemenin kararı uzun zamandan beri istinafta bekliyor. Dün Ankara, İmamoğlu’nu potansiyel olarak siyasi yasaklı konumuna düşürecek bu kararın istinafta da onandığına ilişkin bir söylentiyle çalkalandı. Karar hangi yönde olursa olsun istinaftan sonra büyük ihtimal Yargıtay denetimine de girecek, yani istinaftan çıkacak karar nihai olmayacak.
Söylentiler konuşulurken gazeteci Altan Sancar bu duyumları bir adım daha ileri taşıdı ve katıldığı bir televizyon programında “Hazırlıklar var. İstinaftan çok yakın bir zaman içinde İmamoğlu’nun cezası çıkacak ve Yargıtay’a gönderilecek” dedikten sonra şu soruyu kayda geçirdi:
“Bunun sesleri artık Ankara’da her taraftan duyuluyor, yargıdan da duyuluyor, siyasetten de duyuluyor. Ekrem İmamoğlu’ndan sonra İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı kim olacak?”
Böyle bir hamlenin 2028 yılında düzenlenecek cumhurbaşkanlığı seçimi için bir ‘ön alma’ anlamına geleceği konuşuluyor. Anketlerde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan karşısında en güçlü iki isimden birinin İmamoğlu olduğu, AK Parti’nin bu nedenle ‘İmamoğlu’suz bir hesap’ peşinde olduğu ileri sürülüyor.
İmamoğlu’nunsa kendine güveni tam görünüyor. O da cezanın onanması halinde milletin ayağa kalkacağını ve iktidar partisinin Yargıtay aşamasını göremeyeceğini söylüyor:
“Bu millet ayağa kalkar. İddiamın ötesi… Hodri meydan. Her şey ortada. Bin tane hukukçuya sorsanız bir tanesi ahmak diye bir kelimeden ceza kesmez. Ahmak kime denmiş? O belli. Bilirkişi raporu belli. Yapılan hamleler belli. Buradan dava üretiyorsun. Ayıptır. Bunu kendine reva gören iktidar bu işin mesulüdür. Hodri meydan. Ceza mı keseceksiniz? Buyurun kesin. Size söz: Bu millet ayağa kalkar. Bu millet size Yargıtay kararı verene kadar, o süreyi göstermez, evinize yollar. Onun da yöntemi belli. Erken seçim gelir.”
Birçok siyaset bilimci de böyle bir gelişmenin ardından erken seçim ihtimalinin hiç olmadığı kadar kuvvetleneceği görüşünde.
Bu noktada eski Danıştay 3. Daire üyesi Prof. Dr. Ali Ulusoy’un İmamoğlu hakkında mevcut davaya ek bir dava hazırlığı yapıldığı yolundaki yazısını da hatırlatmakta fayda var:
“(…) Gerçi Ekrem İmamoğlu için Demokles’in kılıcı gibi başında sallandırılan istinaftaki ceza davasının ve ayrıca ilmek ilmek örülerek ince ince hazırlanmakta olduğunu öğrendiğim yeni bir ceza davasının seçim öncesinde devreye sokulacağını tahmin ediyorum.
Yargı bürokrasisinin zaten kaçınılmaz olan iktidar değişiminde yanlış tarafta olup akıntıya kürek çekip çekmeyeceğini hep beraber göreceğiz. Siyasette bu tür yapay engellerin ters tepme gibi bir huyu olduğu da biliniyor üstelik.
Mansur Yavaş için ise ne tür bir yapay engelin devreye sokulacağına henüz karar verilmemiş görünüyor.”
CHP’de siyasi yasak tehdidiyle karşı karşıya olan bir diğer isim Kasım 2023’te düzenlenen kurultayda 13 yıl sürdürdüğü CHP Genel Başkanlığı görevine veda eden Kemal Kılıçdaroğlu. Kılıçdaroğlu, Mayıs 2023’teki seçimde Cumhurbaşkanı adayıydı, yani milletvekili seçimine katılmadı, dolayısıyla bugün herhangi bir yargı dokunulmazlığına sahip değil.
Eski ana muhalefet lideri hakkında özellikle son birkaç ay içinde açılmış çok fazla dava var. Ancak ikisi onun bir röportajında “Çıkış yoktur” dediği siyasete hukuken veda etmesine yol açabilir.
Bunlardan ilki MHP Genel Başkan Yardımcısı İzzet Ulvi Yönter ve milletvekilleri Feti Yıldız’la İsmail Faruk Aksu’nun Şubat 2022 tarihinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na verdikleri dilekçeyle başladı.
Siyasetçinin Eylül 2019’da eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın tutukluluğunu eleştirirken kullandığı “Gayet güzel, yargının bağımsız olmadığını söylüyorum. Kendisi beyefendi hâkim yerine geçiyor, ‘bunları bırakamayız’ diyor. Sen misin hâkim, kürsüde oturan kişi mi hâkim? Hâkime diyor ki, böyle karar ver, bak bırakmayacaksın diyor. Hâkim de biliyor ki, bırakırsa başına hangi felaketlerin geleceğini biliyor. Hâkimde de vicdan kiraya verildiği için olur diyor; tutuklayalım, beyefendi böyle istedi, uzun süre hapiste tutalım diyorlar” ifadesi delil oldu.
Ayrıca Kılıçdaroğlu’nun bir dönem çok konuşulan ‘ByLock’çu milletvekilleri’ iddiasıyla ilgili listeyi halen teslim etmediği belirtildi.
Kılıçdaroğlu hakkında bahse konu tarihte dokunulmazlığı olduğu için işlem yapılamamış. İkinci davanın haberi bugün geldi.
Bu sefer de İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin başkanı ve üyelerine hakaret ettiği iddiasıyla dört yıl bir aya kadar hapis cezası ve siyasi yasak isteniyor.
Eski CHP Milletvekili Kadri Enis Berberoğlu durdurulan MİT tırları görüntülerini eski Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar’a verdiği iddiasıyla İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanmış ve ‘devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri siyasal veya askeri casusluk maksadıyla açıklamak’ suçundan 25 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı.
Hapis cezasının ardından dönemin CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu açıklama yaparak “Bu kararı verenler bu kararın altında kalacaklardır. Biz yıllarımızı demokrasi için harcadık, adalet istiyoruz, demokrasi istiyoruz, düşünce özgürlüğü istiyoruz bu ülkede. 20 Temmuz darbesini yapanlar adaleti yok ettikleri, demokrasiyi yok ettiler, hakim hakim olmaktan çıktı gözünü dikmiş saraya nasıl talimat gelecek ve ben öyle karar vereceğim diye, bunların hiçbirisi hakim değil, hiçbirisi yargı dağıtmıyor, sadece ve sadece sarayın sopası olma görevini yerine getiriyorlar” demişti.