Özgür Özel, Kamer Genç’i unutmadı
Türkiye siyasi hayatının en renkli simalarından biriydi Kamer Genç. Adı 'Tek kişilik muhalefete' çıkmıştı. Birçok öngörüsü doğru çıktı. Tansu Özcan, Genç'in hayatını 'Rüzgara Karşı Yürüyen Adam'da anlatıyor. Birçok bilinmeyeni de öğreniyoruz.
Işuva, Kalan, Dersim, Tunceli. Dört dağ arasında çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yapan şehir. Yıl 1940. Munzur’un tepelerindeki uğultu bir çığlıkla kesildi. İkinci çocuğunu dünyaya getiren Hatice yıllar sonra o günü şöyle anlatacaktı: “Uzun ve korkutucu bir soğuktan sonra mavi gökyüzüne kavuştuk.”
Doğduğu yıllarda dışarıda dünya savaşı, içeride Hitler’in hastalıklı ideolojisinin etkilediği hareketlenme. Savaş bittiğinde 80 milyonun üzerinde insan ölmüştü.
Moğolların Horasan topraklarından Dersim diyarına sürdüğü Alevi inancında bir aileden geliyordu anlattığına göre. Altı çocuklu bir ailede tek göz odada büyüdü. Her ne kadar zorluklar olsa da artık Cumhuriyet vardı. Cumhuriyet sayesinde parasız yatılı okullarda okuyup vergi denetleme uzmanı olarak hayata atıldı. İlk görev yeri Bingöl’dü. Annesi ve kardeşleri ile burada kendilerine küçücük bir hayat kurdular.
Yaşamının çok daha ileri aşamasının hazırlayıcısı olan eşiği ise 1966 yılında geçti. Aynı yıl hem üniversiteden mezun olmuş, hem de Danıştay sınavını birincilikle kazanmıştı. Artık kendini ispat etmiş bir genç olarak memleketine dönebilir, on yıllardır uzaktan uzağa sevdalandığı Sevim’i babasından isteyebilirdi. Erkanlı ailesinin kızıydı Sevim. Erkanlılar köyün hali vakti yerinde ailelerindendi. Allahverdi kızlarını okutan, zamanı yakalamaya çalışan bir baba olsa da kimi konularda muhafazakârdı. Genç ailesi aşiretlileriydi. Selamı sabahı sohbetleri vardı. Gel gör ki Allahverdi’nin dünyasında bu ailelerin birbirinden kız alıp vermesi kabil değildi. Danıştay Tetkik Hakimi olması ona bir şey ifade etmiyordu. Kızının Kamer ile evlenmesine razı olmamıştı.
Evet, Kamer Genç’ten bahsediyorum. Elimde Tansu Özcan’ın kaleme aldığı ‘Rüzgara Karşı Yürüyen Adam’ kitabı var. Kitaptan Kamer Genç’in özel yaşamına dair bilinmeyenleri öğreniyorum.
Devam edelim. Sevim liseden sonra öğretmen olmuş, Ankara’da mesleğine başlamıştı. Kamer’in ona âşık olduğunu biliyordu. Başlarda kayıtsız kaldığı aşk Kamer’in ondan vazgeçmeyişi ve hayata olan tutkusuyla kalbine sızmayı başarmıştı. Kamer’le konuşmak hoşuna giderdi. Zorluklarla baş edişi, kendine olan inancı Sevim’e ilham verirdi. Böyle sevilmek de onu gururlandırıyordu haliyle. Bu ayakları yere sağlam basan genç adama güvenebileceğini, onunla aile kurabileceğini yüreğinde duyuyordu.
Kamer ise Sevim’in gönlüne girerken asıl zamanın sınavından geçtiğinden habersizdi. Aralarındaki mesafe kilometrelerden ibaret değildi. İlmek ilmek işlediği sevdası Sevim’in gönlüne cesaret vermişti. Ömründe ilk defa babasına itiraz etmiş ve 1967 yılında evlenmişlerdi. Bu itirazın doğurduğu küskünlük oğlu Seçkin ve kızı Seçil’in varlığıyla son bulacaktı.
Bir süre Sevim’den ayrı kaldı, eğitim için yurt dışına gitti. Üç yıl Paris’te kaldı. Giderken karışık bıraktığı Türkiye döndüğünde de farklı değildi. 12 Eylül’ün ardından siyasete girdi.
1981 yılında Tunceli’den Danışma Meclisi Üyeliği’ne ve Başkanlık Divanı kâtip üyeliğine seçildi. 1983’te çok partili yaşama yeniden dönüşle siyaseti sürdürme kararı aldı Kamer Genç. Tunceli’den bağımsız milletvekili adayı olmaya karar verdi. Ama Danışma Meclisi’nde adaylığı veto edildi. 1987 yılında SHP’den Tunceli milletvekili seçildi. 1995’te adaylığının veto edilmesi nedeniyle DYP’den Tunceli milletvekili seçildi. 4 dönem seçildi, milletvekili olarak görev yaptı. 1993’ten 1999’a kadar ve 2001-2002 arasında TBMM Başkanvekiliydi. 2002 seçimlerinde DYP barajın altında kalınca milletvekili seçilemedi. 2007 genel seçimlerine bağımsız katılıp milletvekili seçildi, 1 Haziran 2010 tarihinde de eski partisi CHP’ye geri döndü.
Türkiye’ye yönelik tehditlere karşı erken uyarı sistemiydi. Örneğin 10 Haziran 2009’da Kamer Genç “hocaefendi” henüz “FETÖ” olmadan önce yapmıştı kürsüden uyarısını:
“Bakın, hepiniz de benden iyi biliyorsunuz, Amerika’ya giden özellikle AKP’li milletvekilleri Fethullah Gülen’i gidip ziyaret ediyor. Şimdi bu Fethullah Gülen’i bir gün bu Meclis’te açalım. Kimdir bu arkadaşımız? Ne yapmak istiyor? Türkiye’de bunun bu sermayesi nereden geliyor? Acaba Türkiye’deki rolü nedir? Bunları bir araştıralım. Niye bundan çekiniyorsunuz? Yarın bunun en büyük zararını siz çekeceksiniz, ben çekmem. Benim zaten düşüncelerim belli. Benim düşüncelerim belli olduğu için… Araştıralım, Türkiye için çok büyük bir tehlikeye gelinmiş. Türkiye’de, burada bir tehlike var, bu tehlikeyi görelim. Türkiye’de rejim gidiyor.”
Yolsuzluklara karşı mücadelede de hep öndeydi. Tek başına en etkili muhalefeti yapan isimdi. Deniz Feneri Davası’na baskıyı gördüğünde deniz fenerini alıp yıllarca eylem yaptı. TBMM’nin renklerindi.
Yorgundu, 2015’te pankreas kanseri tedavisi görmeye başladı. 2 Ocak 2016’de tedavi gördüğü hastanede 75 yaşında hayatını kaybetti. Munzur’un tepelerindeki uğultu yine bir çığlıkla kesildi. Şimdi dört dağ arasında doğduğu topraklarda, Nazimiye’de yatıyor.
Kim bilir, Munzur’un tepelerindeki uğultu belki yine kesilir bir çığlıkla ve yeni bir hikaye yazılır.