Sacha Boey: Soyunma odamız Erdoğancı
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, son olarak Kurban Bayramı mesajında 'normalleşme' adımlarını 'safsata' olarak niteledi: "Ülkemizde anormal hiçbir şey yoktur." Özgür Özel'in 'suç ortağı' nitelemesine sitem eden Cumhurbaşkanı ise normalleşmeyi övdü.
AK Parti’nin beş sene önceyle kıyaslandığında yaklaşık yüzde 9 oy kaybettiği, ana muhalefetin ise sürpriz yaparak sandıktan birinci olarak çıktığı 31 Mart 2024 yerel seçimleri sonrası başlayan ‘yeni dönem’, Türkiye gündeminin ilk sırasındaki yerini koruyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve CHP lideri Özgür Özel arasındaki temaslar sürerken MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli günden güne mesajlarını sertleştiriyor.
Polemik Kurban Bayramı dolayısıyla yayınlanan mesajlarda, verilen demeçlerde de sürdü.
Bilindiği üzere ‘siyasette normalleşme’ olarak anılan süreçte ilk gelişme iktidar ve ana muhalefet partileri arasında diyalog zemini kurulması oldu. Erdoğan ve Özel önce 2 Mayıs’ta AK Parti Genel Merkezi’nde bir araya geldi.
İki tarafın da ‘olumlu geçtiğini’ bildirdiği görüşmeden 40 gün sonra bu sefer adres CHP Genel Merkezi’ydi. Erdoğan’ın iade-i ziyaretinde bir önceki gibi hukuktan siyasete, ekonomiye pek çok konu masaya yatırıldı.
Temaslar liderlerin görüşmeleriyle de sınırlı kalmadı. Bakanlar da CHP’nin ‘gölge kabinesi’ ile buluşup bilgi paylaşımı yapmaya başladı.
Haliyle gözler AK Parti’nin ittifak ortağına çevrildi. Bahçeli ilk etapta bu ve benzeri görüşmelerin ‘normal’ olduğunu dile getirirken daha sonra ‘muhtıra’ gibi bir açıklama yaptı:
“(…) Bu kapsamda siparişi yapılan normalleşme ve yumuşama atmosferinin sürdürülebilir hale gelmesinin önünde şayet Milliyetçi Hareket Partisi bariyer olarak telakki ve tarif ediliyorsa, bu konuda da geniş bir ittifak husule gelmişse, bize düşen sorumluluk ülkemiz ve milletimiz uğruna her türlü fedakarlığı göze almak, gereğini ise gönül huzuruyla yapmaktır.
AK Parti içindeki gayri memnun kesimin devamlı suyu bulandırmasını da dikkate alarak, AK Parti ile CHP arasında geniş tabanlı bir ittifakın vücuda gelmesi, buna da altılı masanın diğer unsurlarının desteği Milliyetçi Hareket Partisi’nin samimi dileği ve temennisidir.”
Yine de ‘Cumhur İttifakı’nı yarı yolda bırakmalarının, ilke ve hedeflerinden caymalarının mümkün olmadığını, Erdoğan’ın şartla ne olursa olsun sonuna kadar yanında ve arkasında olacaklarını’ da sözlerine ekliyordu.
MHP liderinin bu sözleri çok tartışıldı. İlk cevap Özgür Özel’den geldi:
“Sayın Bahçeli’ye bir davette bulunayım, eğer ittifakından memnun değilse bizim ittifakımıza, Türkiye ittifakına katılabilir. Kimse bize ittifak falan önermesin. Bugünün sorumluları bunun sorumluluğunu taşıyacak. Sayın Bahçeli şöyle bir kolaycılık yapmasın, memleketi bu hale getirip suç ortağını bize doğru itmesin. Bu sorunları ya çözsünler ya bıraksınlar biz çözeriz.”
Özel bununla da yetinmedi, Aralık 2022’de Ankara’da sokak ortasında öldürülen eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş’le ilgili dava üzerinden de ‘yüklendi.’
“Sayın İzzet Ulvi Yönter ile Semih Yalçın arasında fark yok. İkisi aynı yapılar, aynı sorumlulukta, aynı korkuda, aynı telaştalar. Normalleşmeden en çok onlar korkuyor. Çünkü normalleşen Türkiye’de kimse başkentin göbeğinde bir ülkü ocakları eski başkanının cenazesini sahipsiz bırakmaz. Biz Sinan Ateş cinayetinin aydınlatılması için tavır koyuyoruz. Eşine ve çocuklarına da Türkiye’nin bütün vicdanlı insanlarıyla sahip çıkıyoruz. Sinan Ateş gibi biri için bir taziye tweeti atmayanların bu saldırgan tweetlerinin milletin gönlünde hiç yeri yoktur.”
Bu sözler CHP – MHP arasında ayrı bir başlıkta çatışmaya yol açtı. ‘Had bildirme uyarısından’, ‘güvercinci başı’, ‘iri kıyım’ gibi benzetmeleri de içeren bir ‘laf dalaşı’ yaşandı.
Erdoğan’ın yanıt sayılabilecek ilk açıklamaları ise bugün geldi. İlk olarak Kurban Bayramı mesajında ‘yumuşamanın milletin kucaklaşmasına katkı sağladığını’ söyledi:
“Siyasette oluşan yumuşama ikliminin milletimizin tekrar kucaklaşmasına katkı sağladığını memnuniyetle müşahede ediyoruz. İnşallah hep birlikte gönül gönüle vererek bu bayramı tam anlamıyla bir kardeşlik şölenine dönüştüreceğimize inanıyorum.”
Ardından dün gece İtalya dönüşü sırasında uçakta gazetecilerin sorularına verdiği yanıtlar yayınlandı. Özel’in ‘suç ortağı’ tepkisine de burada sitem etti.
“Biz iade-i ziyareti yapmak suretiyle ‘siyasete bir yumuşama, bir kibarlık getirelim’ dedik. Ama bu kibarlıktan anlamayanlar İstanbul’da basın toplantısı yaptı ve orada belli ki birilerinin etkisi altında kaldılar” diyen Erdoğan şöyle devam etti:
“Demek ki bazı yerlerden onay aldılar. Bunlar tabii doğru şeyler değil, güzel şeyler değil. Sürece katkı sağlayan şeyler değil. Yani bu, yumuşama değildir. Siyasete yeni bir başlangıç getirme değildir. Bizim iade-i ziyaretimizi demek ki hazmedemediler. Eğer bu iade-i ziyaretimizi CHP’nin başındaki arkadaş hazmedebilseydi bu tür bir açıklama yapmaya gerek duymazdı. Böyle bir açıklama karşısında ben Cumhurbaşkanı olarak, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin başkanı olarak cevap vermeyi dahi yanlış bulurum. Ama onlar ne yaparsa yapsın. Biz Cumhur İttifakı olarak aynı duruşumuzu, aynı dayanışmamızı devam ettireceğiz. Şunu da söyleyeyim, Cumhur İttifakı bir altılı masa değildir. Altılı masanın içinde yer alanlar, bildiklerini okusunlar.”
Bahçeli’nin “AK Parti CHP ittifakı samimi dileğimizdir” şeklindeki ‘temennisi’ için de “Sayın Devlet Bey’in yapmış olduğu açıklama bir devlet adamı yaklaşımıyla, sakin, herhangi bir tartışmaya fırsat vermeden yapılmıştır. Konuyu bu şekilde kapatmış olması, bence gayet isabetlidir. Bizler Cumhur İttifakı olarak asla duruşumuzdan taviz vermeyeceğiz” ifadesini kullandı.
Özgür Özel de T24 yazarı Murat Sabuncu’yla gerçekleştirdiği söyleşide daha temkinliydi. ‘Normalleşmenin’ hiçbir zaman pişmanlık duymayacağı bir konu olduğunu, bunu başlı başına bir kazanım olduğunu dile getirdi, ancak adımların yetersiz olduğunu söyledi:
“(…) Şu anda normalleşme kimseyi kapsamıyor ki. Yani şu anda normalleşme bir tek ileri yaşlarından dolayı adli tıp raporları bir yıldır bekleyen 28 Şubat generallerini kapsadı. Onun dışında bir de Cumhuriyet Halk Partisi’nin gölge bakanları Ak Parti’nin bakanlarıyla şimdiye kadar 4-5 randevuda buluştu, önemli konularda bilgi alıyoruz ve kendi siyasetimizi ona göre şekillendirme noktasında daha yakından takip etme imkânı buluyoruz. Bir de Sinan Ateş’in eşinin randevusu. Bunun dışında ne normalleşmesi?
Mesela Gezi mi normalleşmiş? Yani Anayasa Mahkemesi ya da AİHM kararları mı uygulanmış? Ekonomi mi normalleşmiş? ODTÜ’nün festivali, liselerin mezuniyet törenleri mi normalleşmiş? Yani şu anda Türkler için de bir normalleşme yok Kürtler için de bir normalleşme yok. Normalleşme bizim iyi niyetli çabalarımızdan ibaret şu anda. Bir de karşılıklı yıllardır yapılmayan görüşmeler bir gidiş bir geliş yapıldı. Benim anladığım normalleşme bu değil. Onu açık söylemek lazım. Ama şöyle bir şeyi de doğru bulmam, izin vermem yani, Türklerle ilgili konularda demokratik kazanımlar elde edilip Kürtler bunun dışında bırakılmaya kalkarsa buna en çok ben itiraz ederim.
Yani normalleşme olacaksa hatta en çok dezavantajlılar için olacak. Yani en yoksullar için olacak, en mağdurlar için olacak. Bu ülkede demokratik açıdan en büyük mağduriyeti yaşayanlar Kürtler. Ben şöyle söyleyeyim, Manisa’dakiler belediye başkanı seçebiliyor. Osmaniye’dekiler seçebiliyor, Rize’dekiler seçebiliyor ama Diyarbakır’dakiler seçemiyor. Seçerse kayyum atanıyor mesela veya Hakkari’dekiler. Geçen dönem neredeyse HDP’nin bütün belediyelerine kayyum atandı. Normalleşme başlayacaksa kayyum siyasetinin terk edilmesiyle başlamalı Kürtlerin nezdinde.”
Özel’in bu sözleri sarf ederken Erdoğan’ın değerlendirmelerinden haberdar olmadığını not düşelim.
Erdoğan’ın mesajları, Özel’in yorumları derken tartışmalar bir anda sertleşti. MHP lideri Bahçeli, önceki mesajlarının aksine bu kez çok ağır ifadeler kullandı. Bayram mesajında normalleşmeyi ‘safsata’ olarak değerlendirdi ve isim vermeden ‘iki yüzlülük’, ‘gizli gündem teşrifatçılığı’, ‘kurnazlık’ gibi suçlamalar yöneltti:
“(…) Toplumsal ve siyasal istikrarı tahkim ve takviye edecek ekonomik toparlanma ve serpilme dönemi de çok şükür ufukta görülmüştür.
Bu nedenle ülkemizde anormal hiçbir şey yoktur, hatta normalleşme safsatalarıyla milletimizin sinir uçlarını tahriş edecek gizli gündem teşrifatçılarına ikna olacak ve itibar edecek de olmayacaktır.
Gerçekleri çarpıtarak, fason teklifleri sıcak tutarak, fiyaskoya dönmüş anlayışlarını münafık taktiklerle kapatmaya çalışarak kendilerine siyasi nefes borusu açmaya heveslenenlerin gayeleri boş, gayretleri boşunadır.
Yumuşama mesajlarına özenle saklanan ve sarılan yalan, dedikodu ve iftira kampanyasının hangi sinsi emellere, hangi sakat hedeflere odaklandığı az veya çok bellidir.
Bir yanda yumuşaklık pozu veren, diğer yanda meşrep ve müktesebatında taşıdıkları nefret ve öfkeyi sağanak halinde yağdıran siyasi hasis ve hırçın zihniyetlerin ikiyüzlülüğü bugünlerde utanç verici düzeylerdedir.
Kutuplaşmayı törpülemek yerine kurnazca tahrik edenler, husumeti örselemek yerine bayağı şekilde taçlandırıp tasdikleyenler elbette milletimizin gözünden ve gönlünden kaçamayacak aciz ve acıklı durumdadır.”
Bu sözlerle birlikte iktidar kanadındaki kriz derinleşmiş oldu. Peki AK Parti ile CHP arasındaki normalleşme hamleleri devam eder mi?
Aslında iki liderin 2 Mayıs’taki görüşmesinden sonra CHP’de daha iyimser bir hava vardı.
28 Şubat tutuklusu emekli askerlerin tahliyesi, Taksim’de Cumartesi Anneleri’nin bininci hafta anmasına izin verilmesi, Erdoğan’ın, Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş’le görüşme kararı ana muhalefet partisini ‘umutlandıran’ adımlar olmuştu.
Ancak ikinci görüşmeden sonra CHP kanadından ‘daha temkinli’ mesajlar gelmeye başladı. Kulislerde bunun nedeninin Erdoğan’ın Özel’in gündeme getirdiği sorun başlıkları konusunda adım atılacağına dair sinyal vermemesi olduğu konuşuluyor.