Özgür Özel'in genel başkan seçilmesiyle özellikle yerel seçim sonrası yaşanan 'normalleşme'nin en önemli parçalarından biri liderlerin birbirine hakaret etmeyi bırakmasıydı. Ama şimdi Erdoğan, Özel ve İmamoğlu'nun kendisine hakaret ettiği inancında.
Cumhuriyet Halk Partisi’nin yeni genel başkanı Özgür Özel ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasında yerel seçim sonrası başlayan ve adına bazılarının ‘Yumuşama’ bazılarının ‘Normalleşme’ dediği sürecin birbirini tamamlayan iki önemli unsuru vardı: İki lider şahsi polemik yamayacak, birbirine hakaret etmeyecek, yüz yüze bakabilir durumda kalacak ve gerekirse meseleleri birbirleriyle konuşabilecekti.
Kamuoyundan da büyük destek alan bu süreç içinde CHP lideri Özgür Özel ile Cumhurbaşkanı ve Ak Parti Genel Başkanı Tayyip Erdoğan iki kez özel olarak bir araya geldi, çeşitli konuları görüştü. Ayrıca iki lider pek çok vesileyle törenlerde yan yana geldiklerinde el sıkışıp karşılıklı nezaket cümleleri sarf ettiler.
Ama bugün bu sürecin sonuna gelmiş durumdayız; Türkiye’de siyaset eski normaline geri döndü. Çünkü son olarak İstanbul’un Esenyurt ilçesinin CHP’li Belediye Başkanı Ahmet Özer’in terör suçu gerekçesiyle tutuklanıp ardından yerine kayyım atanması, CHP liderinin çok sert tepki vermesine neden oldu.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, CHP lideri Özel ile CHP’li İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tepki verirken ölçüyü kaçırdığını düşünerek dün bu iki ismi mahkemeye verdi. Erdoğan, iki siyasetçinin kendisine hakaret ettiğini düşünüyor.
CHP lideri Özel önceki gün İstanbul Esenyurt’ta düzenlediği mitingde şöyle demişti: ”Recep Tayyip Erdoğan ‘ahmak davası’ ile mı, kumpas davasıyla mı, onunla mı, bununla mı diye düşünme. Aklından geçeni piyonlarına, cellatlarına yaptırmaya çalışma. Cesaretin varsa zaten bıçak kemikte, kaçma, gel, çık karşımıza. Biz seçime hazırız, el mi yaman, bey mi yaman… Varsa cesaretin Sayın Erdoğan, bir ses duyuyorum, sen duyuyor musun? Sen dün sözünü söyledin. Maşanla, silahşörünle, talimatınla sözünü söyledin. Çirkin kayyumunu Beyoğlu’nda partili kaymakam olan kişiyi dün vali yardımcısı yapıp Esenyurt’un başına yolladın. Senin sözün bu. Bak Esenyurt’un meydanına, sözüne karşı ne diyor, duyuyor musun? ‘Hükümet istifa’ diyorlar. Esenyurt meydan tek yürek, tek ses, hepsi birden sana sesleniyor, ‘Hükümet istifa’ diyorlar. Senin seçimi kaybetme korkun o yüzden Esenyurt’tan başlayarak İstanbul’u, İstanbul’dan başlayarak Türkiye’yi kuşatma gayretinin ve bu kirli hesaplarının hepsinin farkındayız. Türkiye’de yeniden bir kutuplaşma istiyorsun. İstiyorsun ki kutuplaşma olsun, gerilim olsun, vatandaş derdini konuşamasın. Yoksulluk var, işsizlik var, hayat pahalı, enflasyon yüksek ve senin derdin gündemi meşgul etmek, tartışma yaratmak, gerilim çıkarmak. Mirasçısı oldukları FETÖvari kumpas yöntemlerine başvurmaları; güçlerinden, cesaretlerinden değil acizliklerindendir. Birlikten, beraberlikten yana değiller. Ayrılıktan, kavgadan, gözyaşından beslenmek isterler. Kavganın gürültüsü, halkın sesini bastırsın isterler ve bunun için oyun kuruyorlar. Ama biz milletin gündemini konuşacak, halk iradesinin yanında duracağız. Orada belli ki ortada bir koltuk hesabı var. Belli ki bir al-ver hesabı var. Ama emin ol ki Esenyurt da sana göstermiştir ki milletin hesabı, halkın hesabı, koltuk hesabını bozacak.”
Bu konuşma nedeniyle Erdoğan, Özel hakkında ‘Cumhurbaşkanına alenen hakaret’ ve ‘iftira’ suçlarından suç duyurusunda bulundu, 1 milyon liralık manevi tazminat davası açtı.
Erdoğan’ın avukatı Ahmet Özel tarafından İstanbul Anadolu Başsavcılığına sunulan şikayet dilekçesinde CHP liderinin konuşmasında “Erdoğan’ın darbeciye, terör elebaşına, komplocuya ve diktatöre benzetildiği” vurgulanarak “Şüphelinin müvekkili hedef alan ağır, tahammül edilmesi imkansız hakaret ve ithamları içerir yalan iddialara dayalı beyanları çok geniş kitlelere ulaşarak, müvekkilin aşağılanmasına, toplum önünde küçük düşürülmesine ve yıpratılmasına sebep olmuştur” dendi.
Dilekçede ‘Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın terör örgütleriyle mücadelesinin herkesçe malum olduğu’, Özel tarafından yapılan benzetmelerin Cumhurbaşkanlığı makamını, Türkiye Cumhuriyeti’nin saygınlığını zedelediği belirtildi. Özel’in herhangi fikri bir kanaatin sınırlarını aşan, devletin kurumlarını da aynı şekilde aşağılayan tahrik edici ve sövgü ifadeleriyle Erdoğan’a hakaret ettiği vurgulandı.
Dilekçede Özel’in Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in tutuklanmasıyla ilgili “Dün yaşanan süreç tamamen hukuksuzluk, tamamen usulsüzlük, tamamen bir kumpasın tüm işaretlerini barındırmaktadır” sözleriyle İçişleri Bakanlığının ve mahkemelerin verdiği bir kararı Erdoğan’ın vermiş olduğu bir karar gibi gösterdiği anlatıldı. Suç duyurusu dilekçesinde, Özel’in sözleriyle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı hem ülke hem de dünya kamuoyunda öcü, makamını da saygınlıktan uzak bir makam gibi göstererek çok ciddi ve ağır bir suç işlediği bildirildi.
Özel kendisine açılan davayla ilgili şunları söyledi: ”Sayın Erdoğan’ın zoruna gitmiş, gücüne gitmiş. Ne söylediğim ortada. Kişisel bir hakaret ortada yok. ‘Darbecilikle’, ‘terör örgütü üyesi olmakla’ suçlamışız. Ahmet Özer’i 10 yıl geriye dönüp bakıp da 10 yıl öncesindeki telefon görüşmelerinde bir terör örgütü mensubu ile konuşmaktan terörist yapıyorsanız sizin grubunuz da Fethullah Gülen ile ya da Gülencilerle telefonla görüşmeyi bırakın, aynı tepsiden maklube kaşıklayanlar herhalde milletvekili olmasalar grup kuracak sayıyı bulamazdı. 20 milletvekili çıkmaz AK Parti Grubunda hele hele geçen seferki gruplara, o darbenin olduğu dönemki gruplara bir bakarsanız grup kuramayacak hale gelirdi. 10 yıl önce AK Parti Grubunda Fethullah Gülen’e, ‘terörist’ diyen bir kişi var mı? Bunu söyleyince, ‘Sen bize terörist dedin’. Terörist demedim. ‘Senin yaptığın terör tanımını size uygularsak size de terörist derler’ dedim.”
CHP’nin aynı Esenyurt mitinginde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu da konuşmuştu. Onun sözlerinin bir bölümü şöyleydi:
”Ne yazık ki, her gün bir başka şaibeli sürecin içerisindeyiz. Bir başka karanlık hamlenin peşinde koşan bir iktidarla karşı karşıyayız. Şimdi de Esenyurt’un üzerine kirli bir oyun kurguluyorlar. Benim uzun yıllardır tanıdığım bir bilim insanını, bu memleketin yetiştirdiği bir profesörü ve bütün Esenyurt’un katılımıyla, büyük desteğiyle seçtiği Ahmet Özer Başkanımızı, uyduruk sebeplerle ‘terörist’ ilan edip, tutuklayıp, Esenyurt’u kayyuma emanet ettiler. 2019 yılından bu yana, seçildiğimiz 31 Mart gününden bugüne, hep aynı uygulamaları, hep sandıkta kaybettiklerini yargı aracılığıyla geri almak istemediler mi? İşte bugün de yaptıkları aynı şey. Milletin onlara vermediği yetkiye, siyasi güdümlü mahkemeler aracılığıyla ulaşmak istiyorlar. Önümüzdeki seçimi bugünden kazanmak ve tahakküm altına almak için, şimdiden milleti baskı altına almak istiyorlar. Ama yapamayacaksınız, yapamayacaksınız. Hukuk görüntüsü altında yaptıkları bu utanç verici uygulamaların altında kalacaklar. Sevgili hemşerilerim, benim güzel komşularım, bakın bunlar; yalanı, iftirayı, uydurmayı yemek gibi yiyorlar, yemek gibi.
Ata’mızın, milletimizin bize emaneti olan bu Cumhuriyeti, yüzyıllar boyunca yaşatacağız. Asla bu cumhuriyeti, geldiği yere, o oligarşik, monarşik anlayışa, otoriter anlayışa asla teslim etmeyeceğiz. Cumhuriyetimizi ve ülkemizi yoran bu zikzaklarla dolu dönemi bitirip, dün ne başardıysak, yarın da birlikte başaracağız. Bunları ne yapacağız biliyor musunuz? Hep birlikte evine göndereceğiz, evine. Değerli dostlarım; bizi ne yasaklar, ne mahkemeler, ne tehditler, ne de kumpaslar durduramaz. Milletin sözünün başladığı yerde, muktedir olduğunu düşünenlerin zulmü biter. Bunu unutmayın. Demokrasilerde, zalimin zulmünü yok edecek olan, milletin sözüdür. Hani var ya, ‘yeter söz milletin’ denildiği yıllar da vardı. Ama en güzeli ne biliyor musunuz? Egemenlik kayıtsız, şartsız milletindir. Bakın; şu bileği görüyor musunuz? Seçimlerde bükemediğiniz bileği, yasaklar ve tutuklamalarla, kayyumlarla bir milim bile eğemeyeceksiniz, bir milim. Çünkü, kendi iradesini milletin iradesinin üstünde görenler, artık bu ülkede muktedir kalamayacaklar. Bunu hep birlikte son vereceğiz. Bu ömrü, bu yola adayacak milletin sesine ve iradesine vurulmak istenen darbeyi alaşağı edecek milyonlarca vatandaşımız var.”
İmamoğlu’yla ilgili savcılığa sunulan dilekçede ise İmamoğlu’nun Erdoğan’a yönelik kullandığı ‘eli sopalı’ ve ‘karanlık hamlenin peşinde koşan bir iktidar’ ifadelerinin amacını aştığı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın itibarını zedelemekle kalmayıp halkı kin ve nefrete sürüklediği ve gerçekleri saptırdığı belirtilerek İmamoğlu’nun konuşmasının ilgili bölümüne ve bu bölüme ait video kaydına yer verildi.
İmamoğlu’nun kullandığı ifadelerle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın toplum gözündeki şeref ve itibarını zedelediği aktarılan dilekçede şunlar belirtildi: “Yapmış olduğu ithamlarla da müvekkilimi halkın gözünde bir hedef haline getirmeye çalışmıştır. Müvekkilim Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, birbiri ardına kazandığı demokratik seçimlerle göreve geldiği günden bu yana özveri ile çalışmalarını sürdüren, halk tarafından da yoğun sevgi ve hayranlıkla desteklenen bir başkan olduğu aşikardır. Davalı ise konuşması boyunca müvekkilimin ‘Beni seçmezseniz sizin seçtiklerinize görev yaptırmam. Onları hapse atarım. Size hayatı dar ederim diyen şantaj sopanız mı var? Sizi evsiz yurtsuz, evlatlarınızı işsiz bırakırım diyen tehdit sopanız mı var?’ gibi mesnetsiz çok sayıda somut olgu isnadıyla ağır hakaretlerde bulunmuştur. ‘Bir başka karanlık hamlenin peşinde koşan bir iktidarla karşı karşıyayız. Uyduruk sebeplerle terörist ilan edip, tutuklayıp Esenyurt’u kayyuma emanet ettiler.’ şeklinde diğer ifadesi ile yargı sürecini müvekkilin manipüle ettiği ima edilmiş ve bağımsız yargıyı sanki müvekkil yönlendiriyormuş gibi devletin en güvenilir erklerine iftira atarak güvensiz bir ortam yaratmaya çalışmıştır. Demokrasi ile seçilmiş meşru bir yönetim makamında olan müvekkilimin yıllardır yapılan seçimlerde elde ettiği başarıları kabullenememiş olacak ki İmamoğlu, kamuoyu nezdinde müvekkilimin ‘Seçimlerde eli sopalı’ olduğu kanısı uyandırmaya çalışmıştır. Yıllardır milletin seçimlerde göstermiş olduğu iradeyi hiçe sayarcasına, adeta bu kesimi yok sayarak kullandığı ifadelerse ‘Kendisinin halkın her kesimini kucakladığı’ algısı uyandırmasıyla tezat düşmektedir. Akıl dışı ve küçük düşürücü ifadeleri, hitap ettiği topluluğu galeyana getirme amacı taşımaktadır.”
Dilekçede açıklanan nedenlerle davanın kabul edilerek 1 milyon lira manevi tazminatın olay tarihi olan 31 Ekim 2024’ten itibaren işleyecek yasal faiziyle tazmin edilmesi, yargılama giderleriyle vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenmesi istendi.