Hasan Arat: Beşiktaş başkanına hiçbir makam parmak sallayamaz
Norveç ekibi Bodo/Glimt büyük bölümünü 10 kişi oynadığı maçta Avrupa Ligi macerasına 3-2'lik Porto galibiyetiyle başladı. Evinde oynadığı son 31 Avrupa maçında aralarında dev kulüplerin bulunduğu 25 galibiyet alan Kuzey'in Kralı'nın sırrı ne?
“Winter is coming” ya da “King in the North?” tabirleri hayatımıza HBO’nun rekorlar kıran dizisi Game of Thrones’la girdi. Sekiz sezon ve 73 bölüm süren dizi dünyanın dört bir yanında büyük ilgi topladı. Final sezonu eleştirilerin odağındaydı zira beklenen etkiyi yaratamamıştı. Ancak hayranları bölümlerin yayınlandığı andan itibaren dünyayla ilişiğini kesip tüm dikkatini diziye veriyordu. İzleyicilerin aklına kazınan tabirler dizi biteli yıllar olmasına rağmen hala akıllarda yaşıyor, spor sahalarında da deyim olarak kullanılıyor.
Norveç ekibi Bodo/Glimt için de bugünlerde King in the North tabirini kullanmak çok yanlış olmaz. UEFA Avrupa Ligi’nde açılış haftasında Porto’yu konuk eden takım sahadan 3-2 galip ayrıldı. 8. dakikada Porto’nun 20 yaşındaki yeni golcüsü Samu takımını öne geçirdi. 15. dakikada Kasper Hogh durumu eşitledi. 40. dakikada Jens Petter Hauge Norveç ekibini öne geçirdi. İlk yarı böyle biterken 45. dakikada sarı kart gören Isak Dvbyik Maata 51. dakikada ikinci sarı kartı görerek Bodo’yu 10 kişi bıraktı. Ancak Frankfurt’tan kiralanan yetenek Hauge ikinci golünü 60. dakikada bularak takımı için farkı ikiye çıkardı. 10 kişi mücadele eden Bodo rakibine karşı direndi. Deniz Gül’ün 90. dakikadaki golü Porto’ya yeterli olmazken Norveç takımı UEFA Avrupa Ligi macerasına 3-2’lik bu özel galibiyetle giriş yaptı.
Bu galibiyet sezon başı için sıradan görünse de Norveç takımının iç saha üstünlüğünü perçinleyen bir karşılaşma oldu. Kendi liginde 23 hafta sonunda 50 puanla en yakın rakibinin yedi puan önünde yer alan Bodo, Avrupa kupalarında son yıllardaki iç saha baskınlığını Porto’ya karşı kanıtladı. Bodo/Glimt iç sahada oynadığı son 31 Avrupa karşılaşmasında 25. galibiyetine imza attı. Toplam piyasa değeri 263 milyon euro olan bir ligden Avrupa kupalarına katılım sağlayan takım bu 31 karşılaşmada yalnızca beş kez kaybederken bir kez berabere kaldı. Bu beş mağlubiyetin hiçbirinde iki farkla yenilmedi.
UEFA Avrupa Ligi, Konferans Ligi gibi turnuvaların grup aşamalarında yer alan Şampiyonlar Ligi’nde play-off aşamasının ötesine bir türlü geçemeyen Bodo yalnızca PSV, Arsenal, Legia Varşova, Club Brugge ve Ajax gibi takımlara evinde boyun eğdi. Yendikleri takımlar arasında AZ ve Roma gibi takımlar vardı. Hatta Jose Mourinho’nun Roma’sı Konferans Ligi’ni aldığı sezon ilk büyük tokadını Bodo deplasmanında 6-1’le yemişti.
Takımın bu üstünlüğü Porto karşısında perçinlemesi sosyal medyada tartışma konusu yarattı. Bazı futbolseverler maçların oynandığı zeminin yapay zemin olmasından şikayet ettiler. Hibrit çim veya direkt plastik zemin Avrupa’nın belli yerlerinde kullanılıyor. Galatasaray da Young Boys’la mücadele ederken bu durumla karşılaşmıştı. Türk takımlarından bazıları eşleşmelerinde bu durumla karşılaşıp zorluk yaşayabiliyorlar. Doğal çim yerine kullanılan bu yöntem genelde iklim şartlarının doğal çim için elverişli olmadığı soğuk yerlerde kullanılıyor. Faroe Adaları gibi ülkelerin takımlarıyla beraber fazlasıyla Kuzey’de yer alan ülkelerin takımlarında bu duruma sıkça rastlanıyor. Sürekli doğal çim üzerinde mücadele eden takımların futbolcuları için sakatlık riski taşıdığı söylenen bu düzen aslında zannedildiği gibi kara düzenden ibaret değil.
Kara düzen diye adlandırabileceğimiz toprak sahaların aksine aslında bu tarz zemin yapıları oyunun o iklimde daha sağlıklı şartlar altında oynanabilmesini sağlıyor. Örneğin Bodo’nun iç saha başarısını plastik zemin üstünde yakalamasından dolayı küçümseyen sosyal medya kullanıcılarına yanıt olarak Norveçli bir hakem olduğunu söyleyen kişi “Şubat ayında eksi 15 derecede çim sahada oynamak, suni çimden çok daha kötüdür. Zemin kaya gibi sertleşir. Şikayet eden insanlar soğuk iklimin ne olduğunu bilmiyorlar. Burada tüm yıl sağlıklı bir çim sahayı korumak imkansız” dedi.
Peki bu durum dünya genelinde nasıl? ABD’de üstü kapalı bazı stadyumlarda da plastik çim kullanılıyor. New Jersey’deki Metlife Stadyumu bunun örneklerinden biri. NFL’de New York Jets maçlarına ev sahipliği yapan stadyumda birçok yıldız ciddi diz sakatlıkları yaşadı. Bununla ünlenen stadyum 2026’daki Dünya Kupası finaline de ev sahipliği yapacak. Şimdiden stadyumun laneti ve lanete neden olan zemini tartışılmaya başlandı. Geçtiğimiz NFL sezonunun sonunda New York Jets sahibi Woody Johnson stadyumun zeminini doğal çimle revize etmeye açık olduklarını dahi ifade etmişti. Daha sonra New York Times’ta çıkan habere göre 2026 Dünya Kupası için stadyum zemininin doğal çimle değiştirileceği ancak NFL için yapay çimin kalacağı belirtilmişti.
Normal şartlarda yapay çim FIFA’nın karşı olduğu bir durum. Büyük turnuvalarda bunların kullanılmasına izin vermiyorlar zira futbolcuların sakatlık riskini artırıyor. Ancak bazı iklim şartlarında bunların kullanılması kaçınılmaz oluyor. Mesela Kadınlar Dünya Şampiyonası’na ev sahipliği yapan Kanada 2015’te yapay çim üzerinde futbol oynatmış ve iklim nedeniyle burada yapay çim üzerinde futbol oynanmasına müsaade edilmişti.
İşte, Avrupa’da birçok farklı ülke ve stadyumda yapay çim kullanılmasının sebeplerinden biri ana olarak iklim kaynaklı. Her şeyden önce doğal çimin fazlasıyla masraflı ve ekonomik olarak bunu karşılayamayacak takımların yapay çim kullandıkları düşünülebilir. Ancak bundan da öte işin iklim yanı ne kadar maliyet çıkarsa çıksın bu zeminlerin sürdürülebilirlik açısından söz konusu yerlerde imkansızlıklar yarattığını ortaya koyuyor. Birkaç sene önce İskoçya dahi birkaç stadyumda bu yöntemi denedi. Her ne kadar teknik direktörler ve oyuncular karşı çıkıp memnun olmadıklarını dile getirseler de yerine göre daha sağlıklı bir şekilde spor yapılabilmesi için bu zeminler yer aldı.
Bodo/Glimt’in sürekli olarak bu zemini kullanmasına gelecek olursak onlar için bu bir zorunluluk. Aşağıdaki görselde Bodo’nun haritadaki yerine rastlamak mümkün. Neredeyse Kuzey Kutbunda futbol oynamak durumunda kalan kulübün stadyumunda bu zemini kullanması şaşırtıcı değil. Dolayısıyla sosyal medyada olduğu gibi bunca galibiyetin ve rakiplere sağlanan üstünlüğün tamamıyla yapay çime bağlanması Bodo’nun başarısına gölge düşürmekten başka şey değil. Öte yandan Konferans Ligi’nde ve birçok eleme aşamasında mücadele eden takımın Avrupa’nın nispeten mütevazı futbol ülkelerinden mütevazı futbol takımlarıyla oynadığını da unutmamak gerek. Dolayısıyla deplasmana gittikleri yerlerde de yapay çimle karşılaşmadılar değil. Bir kez daha; dolayısıyla, kendilerine konuk olan bazı takımlar da maçlarını zaten yapay çimde oynuyorlardı.
Öte yandan iklim meselesine tekrar gelmek lazım. Norveç’in kuzeyi gibi kış aylarında eksi 15 derecelere varan hava sıcaklıklarında doğal çim kullanılması ve bir şekilde bakımının yapılması insan sağlığı için daha büyük riskler barındırabilir. Bu zeminin don olayında adeta bir buzul parçasına dönüşmesi işten bile değil. Bodo’nun başarısı ve dünya genelinde yapay çimlerin kullanılmasıyla alakalı makalelere göz gezdirirken aklıma gelen şeylerden biri 2020-21 sezonunda Beşiktaş’ın Erzurum deplasmanında oynadığı maç oldu. O maçta bugün Fenerbahçe’de forma giyen Cenk Tosun diz sakatlığı geçirmiş ve uzun süre sahalardan uzak kalmıştı. Maç ardından karşılaşmanın oynandığı zemine büyük eleştiri yapılmıştı. Türkiye gibi kaynağı bol, zirai anlamda gelişmiş olması gereken bir ülkede iklimi en uygun olan yerlerde bile zemin sıkıntısı yaşanıyor. Erzurum vb soğuk iklim olan yerlerde bu sorunlar insan sağlığı için büyük risk taşıyan hale geliyor.
Öyle veya böyle Bodo son dört sezonun üçünde şampiyonluğa ulaştığı Norveç Ligi’nde doğru yapılanmasıyla bir şampiyonluğa daha ilerliyor. Bu yolda ilerlerken yaptıkları doğru yatırımın karşılığını alıyorlar. Alıştığı zeminleri, o iklim şartlarında insan sağlığı için en düşük riski barındıran şekilde kendilerini ağırlıyor. Kendileri de Avrupa’nın büyük kulüplerini yendikleri maçlarla oyuncularını vitrine parlak şekilde koyabiliyor.
Kulüp son üç sezonda Albert Gronbaek (15 milyona Rennes’e), Faris Moumbagna (8 milyona Marsilya’ya), Hugo Vetlesen (7.75 milyona Club Brugge’e), Erik Botheim (7.5 milyona Krasnodar’a), Victor Boniface (6.1 milyona USG’ye) gibi oyuncuların transferlerinden büyük gelir elde etti. Üstelik Boniface’tan söz konusu geliri yaşadığı büyük diz sakatlıklarının üzerine elde ettiler. O Boniface Bayer Leverkusen’le beraber geçen sezon Bundesliga’da tarih yazdı ve Avrupa’da kendinden söz ettiren bir forvet olmaya da devam edecek gibi duruyor.
En büyük satışlardan biri, Porto’ya iki gol atan Hauge ise 4.8 milyona Milan’ın yolunu tutmuştu. Oyuncu daha sonra 8.2 milyona Frankfurt’a gitti. Almanya’dan önce Belçika ekibi Gent’e sonra da eski kulübü Bodo’ya kiralandı. Jens Petter Hauge belki de doğal çime uyum sağlayamadı. Orası bilinmez ancak kesin olan şu ki takımıyla birlikte heybesine bir Norveç Ligi şampiyonluğu daha eklemeye çok yakın.
Futbol oynamanın son derece zor olduğu iklimi Avrupa’da kendileri için avantaja çevirmeyi başardılar ve devamlılık kazanan bir başarı sağladılar. Bu sezon Avrupa Ligi’nde Karabağ ve Maccabi Tel-Aviv gibi takımların yanı sıra Türk ekibi Beşiktaş’ı da ağırlayacaklar. Beşiktaş geçen sezon da Bodo’yla karşılaşmış, zorlu deplasmandan 3-1 yenik ayrılmıştı. Bakalım Giovanni van Bronckhorst yönetiminde rövanş alınabilecek mi?
Bodo Union SG, Braga, Molde ve Manchester United gibi zor takımlara konuk olarak adını son 24 takım arasına yazdırmaya çalışacak. Fikstürdeki en zor maçlardan birinden üç puan alarak şimdiden bu yolda iddialı olduklarını kanıtladılar. Konu zeminlerine gelmeden önce başarısı takdir edilen bir yapı içinde mücadele etmeyi sürdürüyorlar. Birçok Norveç ekibi arasından son yıllarda en istikrarlısı olarak dikkat çekip takdir kazanıyorlar. Kuzey’in Kralı yani “King in the North” olma yolunda ilerlerken ekonomik olarak muadili yapıdaki kulüplere de örnek teşkil ediyorlar. Kış yaklaşıyor, yani “Winter is coming” tabiri onlara yabancı, zira kış onları neredeyse hiç terk etmiyor. Ancak oynadıkları futbol her daim iç ısıtıyor.