Victor Osimhen: 100 milyon euro’dan daha fazlasıyım
Galatasaray yeni transferleri Osimhen ve Jacobs için bir tür test niteliğindeki randevuda Rizespor’u duran toplarla erken bulduğu gollerin ardından 5-0 yendi. Mücadelenin yıldızı Gabriel Sara’ydı. ‘Süper forvet’ Osimhen de kalitesini gösterdi.
Oturmuş bir kadronun eksiklikleri belliyken gereksiz bir kaosla birlikte planlamadan uzak, hamleleri sorunlu, mantık ve sağduyu görüntüsü vermeyen panik bir görüntüyle transfer hengâmesine giren, Victor Osimhen gibi çok özel bir katkıya rağmen taraftarında pek de güven uyandırmayan Galatasaray yönetimi ve teknik direktörü Okan Buruk için dün evlerinde oynanan Rizespor maçı klasik bir lig mücadelesinden öte anlamlar taşıyordu. Şöyle ki takıma yeni monte edilen isimler için bir test sürüşüydü hem de haftaya Kadıköy’de oynanacak derbi öncesi kayıpsız geçilmesi gerekli bir virajdı…
Nijeryalı süper forvetin yanı sıra Ismail Jacobs da ‘ilk 11’de sahaya sürülen yenilerdi. Lakin bir duran topta erken açılan gol perdesi ve rakibin çabuk kırılan direnci aslında takımın yeni restorasyonu hakkında pek fikir vermedi, çünkü ikinci gol de aynı formülle üretildi ve 25. dakikada fark ikiye çıktı. İlk 45’teki genel görüntü şuydu; Gabriel Sara imzalı iki serbest vuruş ve bunu tamamlayıp golleri bulan bir Galatasaray. Akılda kalıcı bir set, hızlı hücum, çalışılmış pozisyonlar türü veriler pek sunmadı Sarı-Kırmızılı cephe… İkinci yarının başında asistlerine bir de gol ekleyen Brezilyalı orta saha, takımı adına farkı üçe çıkarırken ev sahibinin güle oynaya bir cumartesi ateşi yakacağını iyiden iyiye belli etti. Konuk ekisin başındaki teknik isim bir aralar (kim bilir, belki hâlâ bu tanıma olan inancını sürdürenler vardır) ‘Yerli Guardiola’ türü ifadelerle anılıyordu. Doğrusu ben İlhan Palut’ta bu türden pek bir özellik şu ana kadar göremedim; bu ligde gelecek vaat eden teknik direktörlerin ışıltısını ‘Büyükler’e karşı takımının ortaya koyduğu oyun ve aldığı skorlar belirliyor, doğal olarak. Palut ne yazık ki bu cephede karnesi sürekli eksilerde seyreden bir kimliğe sahip. Bence göze çarpan en belirgin yanı maç sonları yenilgilerini doğru noktalardan açıklayan analizleri.
Neyse, bu ara parantezin ardından genele dönelim; fark açıldıktan sonra Okan Buruk yorulan ve de skora damgasını vuran isimlerini kenara aldı ve genel kadronun diğer dişlilerini sahaya sürdü. Oyun rölantide giderken bile Galatasaray gol kaydına muvaffak oldu. Ve Sarı-Kırmızılılar geçen sezona dahil bu yılın başında (8 Mart) oynanan mücadelede 6-2-mağlup ettiği Karadenizli rakibini bu kez 5-0’la bir kez daha eli boş gönderdi. Nihayetinde farklı bir sonuç, Jacobs sırıtmadı, Osimhen kumaşını, kalitesini, enerjisini gösterdi, gol pozisyonlarında doğru yerlerde oldu, uygun pasları attı ve forvete hareket getirdi. Davison Sanchez de defansın sigortası olduğu bir kez daha hatırlattı. Bunlar olumlu özellikler. Peki sonuca rağmen sırıtan sorunlar? Oyun geneli üzerinden değil de kimi detaylarda gezinerek bu konuda bazı noktaların altını çizmek istiyorum; Abdülkerim kısıtlı yeteneğini göz önünde bulundurmadan sürekli ileriyi beslemek istiyor ve attığı topların geneli yanlış yerlere gidiyor. Öte yandan o topu kovalamak isteyen takım arkadaşının da gereksizce efor sarf etmesine neden oluyor. Evet, genel toplamda sezon boyunca iki ya da üç pası doğru adresi buluyor ve bazen bu hamleleri golle sonuçlanıyor ama bu verimin yüzdesi o kadar düşük ki.
Okan Buruk istatistiki olarak başarılı ama başarısının yıldızlara bağlı olduğu o kadar açık ki. Üstelik Galatasaray çatısı altında artık üçüncü sezonunu yaşadığı teknik direktörlük uğraşında takıma dahil edilen birçok oyuncu beğenilmedi ve gönderildi. Dolayısıyla kendisinin onayladığı bu isimlerin neden geliştirilemediği, geldikleri noktanın uzağına düşerek yollandığı bence kendisi adına büyük bir soru işaretleri oluşmasına zemin hazırlıyor ya da çoktan hazırladı diyelim. Lafı şuraya getireceğim, yıldızlara laf geçiremiyorsun (çünkü onlar oynadığı zaman maç kazanılıyor) bari Abdülkerim örneğinde olduğu gibi fundamental’e ilişkin uyarılar, dokunuşlar yap. Bence bir başka sorun abidesi de Yunus Akgün. Ne zaman fırsat verilse bu fırsatları heba ediyor; vuruşları çok kötü, oyunu katkısı az ve kendisinde olduğu varsayılan cevheri göstermekten her daim uzak duruyor. Benzer manzaranın ben Yusuf Demir için de geçerli olduğu kanısındayım, ikisi de yeteneklerini bir türlü takım oyunu içinde ifade edemiyorlar, toplama katkı sunamıyorlar. Batshuayi de sempatik ama yine ‘gamsız’ görünümdeydi dün. Tabii onun şöyle bir problemi var; az süre aldığı için kendisini göstermek zorunda. Ama özellikle Fenerbahçe serüveni boyunca bu işin üstesinden başarıyla gelmiş ve ‘eğitimini’ tamamlamıştı. Dün kalecinin çıkardığı güzel vuruşunun dışında çok da etkili değildi.
Velhasıl Galatasaray Gabriel Sara’nın yıldızlaştığı mücadeleyi zorlanmadan kazandı, takım hafta içi erteleme randevusunda Gaziantep karşısında bir provaya daha çıkacak ve haftaya derbide ezeli rakibine konuk olacak. Yeni isimlerle birlikte çok da oturmamış kadroların karşı karşıya geleceği o maç da sezonun gidişatı üzerinden belki bize bir fikir verecek. Ama altıncı hafta itibariyle bu karşılaşmanın da dengeleri çok değiştirmeyeceği aşikâr lakin derbi derbidir; geçen sezonki sıkıcı maça benzemez de belki gözümüzün pasını siler diyelim ve bekleyelim…