Akademik zam!

Yoğun gündemimiz içinde akademik zam ihtiyacı yeteri kadar dikkat çekemese de son derece önemli bir konu. Büyükşehirlerde yaşayan akademisyenlere özel iyileştirmelerin yapılması, akademik kadrolar arasındaki maaş farkının artması ve genel olarak akademisyenlerin maaşlarına zam yapılması gerekiyor.

12 Aralık 2025
Akademisyenler bütün ülkelerde nispeten az kazanıyor, fakat genellikle yoksulluk sınırının altında kalmıyor ve araştırmaları için bütçe ayırabiliyorlar. Akademiye en fazla yatırım yapan ülkelerden biri İsviçre. Profesör maaşları 18.000 Avro civarında ve idari işler için çok kalabalık idari personel kadrosu istihdam ediliyor.

Akademisyen maaşları bütün ülkelerde düşük. Öyle ki, akademisyenlerin yetiştirdiği öğrenciler yaklaşık 5-6 sene sonra kendilerinden daha fazla kazanır hale geliyor. Türkiye’de ise, bir elin parmaklarını geçmeyecek birkaç üniversitenin sağladığı imkânlar dışında, durum vahim. Akademisyen maaşları yoksulluk sınırının ya hemen üzerinde ya da altında kalıyor. Bu soruna dikkat çekmeye çalışan Akademik Dayanışma Platformu’nun belirttiği gibi yoksulluk sınırının 86.036 TL olduğu Temmuz 2025’te, ortalama bir doçent maaşı 89.725 TL idi.

Zaten düşük olan akademisyen maaşları hızla erimeye devam ediyor. 2014 yılında asgari ücretin 6.64 katı olan profesör maaşı, şu anda asgari ücretin 4.44 katı.

Maaş düşük, beklenti büyük

Özellikle büyükşehirlerde maaşlarının yarısından fazlasını kira bedelini karşılamak için kullanan akademisyenlerden beklenti büyük. Uluslararası tanınırlık, hem ulusal hem uluslararası yayınlar, fonlanan ulusal veya uluslararası projeler, ulusal ve uluslararası konferanslara katılım, başarılı öğrenciler yetiştirme, üniversitelerin tanıtım görevlerinde yer alma, çeşitli idari görevleri yerine getirme derken liste uzayıp gidiyor. Üniversitelerin beklentilerine ek olarak özel sektörün de akademisyenlerden beklentisi büyük: güncel sorunlara, somut ve kolay uygulanabilir çözüm önerileri.

Bu beklentiler akademisyenler tarafından karşılanamaz mı? Tabii ki karşılanabilir. Fakat, sadece özveri ile ödenmesi mümkün olmayan bir bedel var. Uluslararası kongre katılım ücretlerinin en az 500 Avro olduğu, bilimsel dergilerin abonelik ücretlerinin senede 1.000 Avro civarından başladığı bir dönemde, ayda yaklaşık 1.520 Avro kazanan bir Türk profesörün uluslararası tanınırlığını geliştirmesi ya da uluslararası yayın yapabilmesi oldukça zor. Zira, pek çok üniversite bütçe kısıtları nedeniyle uluslararası yayınların az bir bölümüne erişim sunabiliyor ve kongre katılım bedellerini ya hiç karşılamıyor ya da yalnızca bir kısmını karşılıyor. Ayrıca, yoksulluk sınırının altında ya da biraz üstünde yaşarken ve çeşitli idari işlerin yükü ile boğuşurken bilimsel araştırmalara konsantre olabilmek hiç de kolay değil. Sonuç? Uluslararası alanda rekabet kabiliyeti son derece düşük akademisyenler.

Maaşların düşüklüğü, uluslararası rekabet kabiliyetini zayıflatıyor

Akademisyenler bütün ülkelerde nispeten az kazanıyor, fakat genellikle yoksulluk sınırının altında kalmıyor ve araştırmaları için bütçe ayırabiliyorlar. Akademiye en fazla yatırım yapan ülkelerden biri İsviçre. Profesör maaşları 18.000 Avro civarında ve idari işler için çok kalabalık idari personel kadrosu istihdam ediliyor. Yayın erişimi sorunu da yaşamayan akademisyen, rahatlıkla bilimsel araştırmalarına odaklanabiliyor. Diğer Avrupa ülkelerinde maaşlar daha düşük kalsa da (ortalama 5.000 Avro civarı), yayınlara erişim ve idari personel desteği son derece gelişmiş durumda.

Akademik kadrolar arasındaki maaş farkı artmalı

Akademisyenlerin maaşları belirlenirken akademik kıdeme göre maaş farkının da mutlaka artması gerekiyor. Mevcut durumda ortalama araştırma görevlisi maaşı (alt sınır) 70.500 TL, doktor öğretim üyesi maaşı 78.600 TL, doçent maaşı 86.700 TL, profesör maaşı ise 109.800 TL. Bu kadroların arasındaki yaklaşık on senelik emek farkı maaşlara adeta yansımıyor. Araştırma görevliliğinden profesörlüğe giden yolda katedilen onca aşamaya rağmen, maaş adeta yerinde sayıyor.

Yoğun gündemimiz içinde akademik zam ihtiyacı yeteri kadar dikkat çekemese de son derece önemli bir konu. Büyükşehirlerde yaşayan akademisyenlere özel iyileştirmelerin yapılması (lojman hakkı gibi ayni bir hak olarak da gerçekleşebilir), akademik kadrolar arasındaki maaş farkının artması ve genel olarak akademisyenlerin maaşlarına zam yapılması gerekiyor. Senelerce yoksullukla boğuşan bir kişiden, bilimsel çalışmalara odaklanarak üretken olmasının beklenmesi insafsızlık oluyor.

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.