Sevgili günlük…

6 Eylül 2025

3 Eylül, İstanbul

Yarın akşam Soho’da Aytuğ’la Arınma Gecesi programımız var. Yalnızca üyelere yönelikmiş etkinlik. Ben de üye değilim Soho’ya. Hayatımda da ilk defa yarın akşam gideceğim. Böyle referansla üyeliğe kabul edilen mekanlar benim için çok itici. 

Şimdi komik bir şey geliyor aklıma. Ben üye olmadığım için beni içeri almıyorlarmış. Kahkahadan ölürüm. Aytuğ’un biraz hoşuna gidiyor sanırım bu tür ayrıcalıklara sahip olmak. Anlıyorum onu, genç ve hayatta tutunmaya çalıştığı bir evrede. Üstelik zor bir yerden yapmaya çalışıyor bunu. Entelektüel faaliyetler üzerinden bir şöhrete kavuşmak ve bunun yanında hayatını idame ettirebileceği kadar para kazanmak. Zor bir yol. Umarım çok büyük hayal kırıklığına uğramaz sonunda.

4 Eylül, İstanbul

Bu akşam Soho’da Aytuğ’la ‘Arınma Gecesi’. Çok güzel bir akış hazırlamış Aytuğ. Kök salma ve intihar üzerine konuşacağız. Yarın da Kadıköy Sinemasında. Son yaptığımız arınmada bir izleyici beni hiç olgunlaşmamış biri olarak değerlendirmiş. Ne demek istediğini anlıyorum aslında, fazla kendi başıma ve en yakın dostlarımla bir aradaymışçasına rahat davranmıştım. Bu da biraz ciddiyetsiz bulunmuş o kişi tarafından. Üstelik bu halime bu düşüncesini sosyal medyada paylaşacak kadar da sinirlenmiş. Elbette çok ciddi olabilirim ama bu daha sıkıcı olmaz mıydı? 

Elbette intihardan konuşurken gülüp eğlenmeyeceğiz ama gülmenin, hele birlikte gülmenin iyileştirici etkisine inanan biriyim ben. Seanslarda da hastalarımla birlikte gülmeye, onları kendi durumlarıyla bir miktar dalga geçmeye hazırlıyorum. Tabii ki büyük acılardan bahsetmiyorum. İroninin nerede mümkün olduğunu bilecek kadar deneyimli bir terapist olduğumu düşünüyorum. 28 yıldır bu işi yaptığım düşünülecek olursa. 

Eylül ‘Bilinçdışı Mırıltılar’ın kapağını çalıştı. Çok hoş bir kapak olacak. Bir şiir kitabımın basılacak olmasından daha çok, kapağı kızım tarafından tasarlanmış bir kitabımın basılmasına seviniyorum. Bakalım ‘Delirmek Normaldir’ için nasıl bir kapak yapacak?

Tezimin neden bu kadar yavaş ilerlediğini bir türlü anlayamıyorum. Durmadan okuduğum halde yazmaya geçemedim. Bu da ciddi bir huzursuzluk yaratıyor bende. Sanırım bu ayın ortası Berlin’e gidip eve kapanmam gerekecek. 

Yakında yayınlanacak Türk Mitolojisiyle ilgili dijital bir ansiklopedi için Ötüken maddesini yazacağım. Belki daha sonra başka maddeler de eklenecek buna. Çok saygı duyduğum, bir süre İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesinin dekanlığını da yapmış olan Prof. Dr. Bilgin Saydam Hocamın daveti üzerine katıldım bu projeye. 

Ötüken Türklerin ana yurdunun başkenti olarak kabul ediliyor. Ama şöyle bir sorun var. Ötüken’in tam olarak nerede olduğu bilinmiyor. Sadece tahminler var bu konuda. Bu anlamda çok ilginç psikodinamik ve bence ‘daseinanalitik’ yorumlara açık ve heyecan verici. Ama Bilgin Hoca psikomitolojik yorumlar bekliyor benden. Bakalım nasıl bir araya getirebileceğim onun talebiyle benim isteğimi?

5 Eylül, İstanbul

Bir gün önce yazdıklarıma göz atarken ‘daseinanalitik’ gibi terimleri çok rahat kullandığımı fark ettim. Sanki herkes bu terim veya kavramlara aşina olmak zorundaymış gibi. Dasein Analizi Heidegger’in felsefeye kazandırdığı bir kavram. Heidegger’in bu felsefi söylemini İsviçreli önemli filozof ve psikiyatrlardan biri olan Ludwig Binswanger psikiyatri teorisi olarak uyarlar. O dönem Freud’un psikanalizi psikiyatri ve psikoterapi dünyasında başat konumdadır. Ama psikanaliz içindeki değişim de henüz gerçekleşmemişti ve cinselliğe dayalı libido teorisi geçerliliğini koruyordu. 

Binswanger Freud’la arasını hiç bozmadan bütün Dasein’ın, insanın varoluşunun cinsellik, libido teorisi üzerinden açıklama çabasının indirgemeci bir bakış olduğunu söylüyordu. Cinsellik varoluşumuzun çok önemli bir yanını oluşturuyor olsa bile tamamı değil. Bu açıdan insanı bütünüyle ele alabilmek için Dasein’ın daha kapsayıcı bir bakışla anlamaya çalışmak ve mümkünse açıklamak gerektiğini öne sürüyordu. Aslında psikanaliz de, bence, yıllar içinde Binswanger’in bu bakış açısına yaklaştı ama bu başka bir teorik tartışma ve burası bu tartışmanın yeri değil. 

Dün gece Soho’daki Arınma Gecesi bence iyi geçti. En azından ben hiç kimseyi rencide edecek sarkastik espriler yapmadım diye umuyorum. Yalnızca konuşurken araya İngilizce kelimeler katan izleyicilere o kelimelerin Türkçesini söyledim. Bu kadarına da hakkım olduğunu düşünüyorum. Katılımcılar da oldukça ilgili ve katkılarıyla konulara hâkim insanlar olduklarını gösterdiler, bu beni ayrıca memnun etti. 

Bakalım bu akşam Kadıköy Sinemasındaki Arınma Gecesi nasıl geçecek?

Günün süsü bugün benden olsun: Telefonda seninle yıkadım sesimi / Kıskançlıklarla kirlenen sesimi..

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.