Gelecek çok hızlı geliyor: Türkiye, 2030 yılına kadar iş gücünü dönüştürmeli

Yapay zeka umulandan, sanılandan çok hızlı ilerliyor. Bugün bütün dünyada 3,7 milyar insan istihdam ediliyor, benim tahminim 2030’da bu sayının ,5 milyara düşeceği. Türkiye’de iş gücümüzü hızla dönüştürmemiz, insanlara yeni beceriler kazandırmamız şart.

1 Ekim 2025

Son dönemde yapay zekâya, robotların insanlığı yok etmesi rolünü vermeye başladık. Teknik bilgimizin sınırlı olması ve Hollywood’un da “seyirci bunu istiyor” anlayışıyla hareket etmesi, odağımızı başka yöne çevirmemizi engelliyor. En azından ben farklı bir perspektif sunmak istiyorum.

Öncelikle, yapay zekâ beklenenden çok daha yüksek enerji tüketimine yol açmaya başlayacak. 2023 sonunda haftalık aktif 100 milyon ChatGPT kullanıcısı varken, 2024 sonunda bu sayı 300 milyona ulaşmış. Haftalık aktif kullanıcı sayısı bir yıl içinde üçe katlanırken toplamda 90 trilyon token tüketilmiş. Bu ölçekte bir büyüme, bütün tahminlerin çok ötesine geçmiş durumda.

Benim öngörüm, 2030’a kadar yapay zekâda kullanılan token sayısının tahminlerin aksine her yıl ikiye katlanmaya devam edeceği, ancak 2028 itibarıyla büyüme hızının yavaşlayarak 2030’da 3.500 trilyon token düzeyine ulaşacağı yönünde. Enerji tüketiminde 1 milyon token’ın 1,5 kWh, soğutma, yedekleme ve veri merkezi altyapısı da dahil edildiğinde 2 kWh harcama yaratacağı kabul edilirse, 2030’da yapay zekâ için yıllık enerji ihtiyacı yaklaşık 7.000 TWh olacaktır. Bu, dünyada aynı yıl için öngörülen 12.000 GW kurulu gücün %6,7’sine denk gelen 800 GW ek kapasiteye karşılık gelmektedir.

Bu rakamlar ilk bakışta bile devasa görünürken, işin maliyet tarafı çok daha çarpıcıdır. Yüksek gerilim hatları, trafo yatırımları ve entegrasyon dahil iletim altyapısı için 2030’a kadar yapılması gereken ek yatırım 2,1 trilyon doları bulacaktır. Bu meblağ, 2024 yılında gerçekleşen 111,3 trilyon dolarlık dünya nominal GSYİH’sının yaklaşık %2’sine eşittir. Dünyada toplam GSYİH’si 2,1 trilyon doları aşan ülke sayısının sadece 11 olduğu düşünüldüğünde, bu yükün boyutu daha iyi anlaşılır.

Enerji dışında ciddi bir su tüketimi de söz konusu olacaktır. Ortalama 0,7 litre/kWh varsayımıyla hesaplandığında, yapay zekâ kullanımı için harcanacak su miktarı, Türkiye’nin 2030’da kullanabileceği toplam su kapasitesinin yaklaşık %15’ine ulaşacaktır.

“Bunları bizleri yönetenler düşünsün” diyebilirsiniz. Ancak bu kadar yüksek elektrik ve su tüketen bir sistem, kaçınılmaz olarak daha az insanın çalışmasına neden olacaktır. Dolayısıyla Türkiye’nin gelecek yıldan başlayarak 2030 İşgücü Dönüşüm Programı hazırlaması şarttır.

Küresel düzeye bakıldığında, 2024 itibarıyla dünya işgücü 3,7 milyar kişi olarak hesaplanıyor. ILO (Uluslararası Çalışma Örgütü) verilerine göre ortalama işsizlik oranı %5,8 civarında. Benim öngörüm, 2030’da küresel işgücünün 3,5 milyara gerileyeceği yönünde. Bu durumun Türkiye’ye etkisi ise çok daha yıkıcı olabilir. TÜİK’in Temmuz 2025 bültenine göre atıl işgücü oranı %29,6’ya yükselmiş durumda. 2030’a gelindiğinde bu oranın %40’ı geçmesini bekliyorum.

Sosyal güvenlik sisteminin çökmesini engellemek için Destek Oranının (çalışana düşen emekli sayısı) en az 2,5 seviyesinde olması gerekiyor. OECD’nin güçlü ekonomilerinde bu oran 3’e kadar çıkabiliyor. Türkiye’de ise 2024 sonunda destek oranı 1,61’e kadar gerilemiş durumda. Eğer EYT’lilerin %50’si emekli olup çalışma hayatına dönmezse ve stajyer–kursiyer ile çıraklar da emekli kabul edilirse, aktif çalışan sayısı 26,8 milyon, emekli sayısı 21,03 milyon olur. Bu durumda Destek Oranı 1,28’e geriler. Bunun bütçeye maliyeti yaklaşık 20 milyar dolar, enflasyona ise ek olarak %3 civarında bir baskı yaratacaktır. Yani Türkiye’de enflasyonun %3’ün altına inmesi teorik olarak imkânsız hale gelir.

Türkiye’nin bu tablo karşısında acilen tarıma yönelerek gıda enflasyonunu kontrol altına alması, ayrıca 2030’a kadar işsizliği dengeleyecek kapsamlı Yeniden Beceri Kazandırma Programları uygulaması gerekir. Bunlar:

a) Dijital, finansal, yapay zekâ ve veri okuryazarlığı
b) Yeşil tarım ve tarım teknolojileri
c) Sağlık ve yaşlı bakımı
d) Döngüsel ekonomiyi destekleyen üretim ve onarım becerileridir.

Ayrıca işsiz kalan ya da çalışmayan bireylerin zamanlarını sağlıklı ve üretken değerlendirebilmeleri için:

a) Ahşap işçiliği, seramik ve takı tasarımı
b) Bahçecilik ve kentsel tarım
c) Oyun, beyin egzersizleri ve yaratıcı atölyeler
d) Spor ve fiziksel aktiviteler desteklenmelidir.

Türkiye’nin özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde Kooperatif Temelli Üretim Modeline geçmesi büyük önem taşımaktadır. Bu dönüşümde belediyelere çok önemli sorumluluklar düşecektir. Dolayısıyla belediyelerin merkezi hükümetle olan mali ve idari bağımlılıklarının azaltılması gerekir. Bunun için 5393 sayılı Belediye Kanunu ve bağlı mevzuatlarda reform yapılarak mali bağımsızlığın artırılması, yetki çatışmalarının önlenmesi, kentsel hizmetlerde daha geniş yetkiler verilmesi sağlanmalıdır. En önemlisi de belediyelerin şirket kurma, ortaklık yapma ve uluslararası iş birliklerine açık hale gelmesi büyük bir zorunluluktur.

Sonuç olarak, Türkiye’nin 2030’a hazırlanması için İşgücü Dönüşüm Programı ve Güçlü Yerel Özerklik Modeli geliştirmesi ve bunu kararlılıkla uygulaması gerekmektedir.

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.