Hatice Yılmaz: Zamanlara ve Mesafelere Rağmen Sıcaklığını Kaybetmeyen Dostluklar

17 Temmuz 2025

Bu sektörde (Estetik, Klinik, Güzellik Merkezi) kimi ilişkiler sadece işten ibarettir.

Ama bazıları vardır ki… yıllar geçse de, şehirler değişse de, markalar devrilse de sıcaklığını ve derinliğini kaybetmez.

Hatice Yılmaz’la bizimki işte tam da böyle bir bağ.

2000’li yılların başında bir eğitimde tanıştık.

İkimiz de güzellik ve sağlık sektöründe ayakta kalmaya çalışan, bir yandan çocuk yetiştiren, bir yandan işi büyütmeye çalışan kadınlardık.

Benim oğlum Ali, onun kızı Melodi…

İkimiz de birer çocuğumuzla, ayrı ayrı ama paralel mücadelelerin içindeydik.

Anneliğin sabrı, sektörün disiplini ve hayatın telaşıyla yoğruluyorduk.

Bu sol baştaki bendeniz saka kuşu. Sarıldığım Hatice Yılmaz (La Donna Polikliniklerin sahibesi Environ Türkiye Distrübütörü), sağ yanında oturan Magic Company&Co.’nun sahibi Yon-Ka ve Black Rouge un Distribütörü Türkiye’de üretilen Bolbe kozmetiğin ve Cocomaje Polikliniğin sahibesi Müge Arıkan, sağ üstte Environ Türkiyenin genel müdürü Deniz Şenturan

Hatice, sektöre benim gibi bir klinik işletmecisi olarak adım attı.

La Donna Klinik ile başlayan yolculuğu zamanla büyüdü, gelişti ve bugün Environ gibi dünyaca kabul görmüş bir markanın Türkiye distribütörlüğüne evrildi.

Ama biz hiçbir zaman sadece bu unvanlarla tanımlanmadık.

Biz önce birbirimize kadın olarak omuz olduk.

Fransa sokaklarında defalarca yan yana yürüdük.

Nice, Cannes, Monte Carlo ve Saint-Tropez’de eğitim programlarına katıldık.

Aynı otel odalarında kaldık, sabahlara kadar konuştuk.

Birbirimize yaren olduk.

Yabancı şehirlerin arasında, en tanıdık şey birbirimizin sesi, kahkahası, varlığıydı.

O getirmeyi düşündüğü markaları bana sordu.

Ben kendi radarımda olanları ona anlattım.

Hep fikrime güvendi.

Ben de onun görüşünü her zaman kıymetli buldum.

Bu işbirliği değil; bu, yürekten gelen bir danışma ilişkisi, bir güvenin ve gönül vermenin hikâyesi.

Bugün Cocomaje’de hem Environ hem de Yon-Ka Paris markalarını bir arada kullanıyorum.

İki ayrı kişinin temsil ettiği bu iki güçlü markayı, ben aynı ruha hizmet eden kardeş markalar olarak görüyorum.

Çünkü bu markalar sadece ürün değil; fikir, vizyon, emek ve değer taşıyorlar.

Tıpkı bizler gibi…

Güney Afrika’ya da birlikte gittik.

Markanın doğduğu topraklarda, güneşin altında aynı havayı soluduk.

İtalya’da Cosmoprof koridorlarında yeni markaların heyecanına birlikte kapıldık.

Ama en kıymetlisi sabah otel lobisinde içilen kahveler,

akşamları beyaz şarap eşliğinde edilen dertleşmelerdi.

Ve en önemlisi şu ki:

Ben onu hiçbir zaman rakip görmedim.

O da beni hiç rakip görmedi.

Hep birbirimizin yükselmesinden gurur duyduk, onur duyduk.

Müjdeli haberlerimizi ilk birbirimize verdik.

Başarılarını kutladım, başarılarımı kutladı.

Aynı sektörde nadir bulunan bir bağ bu: rakip değil, dost olabilmenin kıymeti.

Hatice Yılmaz, bu sektördeki nadir “rakip olmayan dostlardan” biridir benim için.

Zaman zaman yoğunluktan çok sık görüşemesek de, ayda bir açılan o telefonlarda sadece “Nasılsın? İyisin değil mi?” demek bile yeterliydi.

Kimi zaman birkaç cümle, bazen sadece bir ses duymak.

Ama hep birbirimizin duasındaydık.

Ben onun hep orada olduğunu biliyordum.

O da benim, hep onun kalbinde olduğumu biliyordu.

Biz hiç pazarlık yapmadık.

Hiç hesap tutmadık.

Sadece yoldaş olduk.

Bu sektörde sayısız kişiyle çalıştım, çok kişi tanıdım.

Ama çok azı kalbinizin tam orta yerine yerleşir.

Hatice Yılmaz, işte öyle biri.

Sıcaklığını, içtenliğini, samimiyetini hiçbir zaman yitirmeyenlerden.

Ve bu yazı; sadece bir başarı öyküsüne değil, birbirini var eden, yol açan, yolda tutan iki kadının dostluk hikâyesine ithaf.

Aslı olarak ben…

Zamanla değil, emekle derinleşen bağların kıymetini bilen ve değer verenlerdenim.

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.