Polyesterle Barışamadık Çünkü O Bir Kıyafet Değil, Plastik Şişenin Reenkarnasyonu

11 Aralık 2025

Şu influencer’ların geçtiğimiz günlerde koordine şekilde bir markayı linç etmesini gördünüz mü?

Bir anda hepsinin elinde kumaş etiketi: “Polyester şok” “Hepimiz pet şişe giyiyormuşuz” falan.

Sanki yeni keşfettiler.

Yahu polyesteri kim icat ettiyse eminim şunu diyordu: “Bunu giyen çok pişman olacak ama parasını yine verecek.”

Ve haklı çıktı.

Gerçek şu: Polyester dediğin şey, bildiğin plastik şişenin kariyer değişikliği.

Hani suyu içiyoruz, şişeyi çöpe atıyoruz ya, o şişe biraz gezip tozuyor, sonra makineye giriyor ipliğe dönüşüyor, sonra mağazaya geliyor, sonra biz de gidip büyük bir gururla üstümüze giyiyoruz.

Yani aslında hepimiz “Geri dönüşüme destek oluyorum” diye geziyormuşuz.

Ama destek olmanın bu kadar terletici, kokutucu, elektrik çarptırıcı bir yolu olacağını kimse tahmin etmedi.

İşin daha vahim kısmı şu: Giydiğimiz polyester sadece plastik değil o kumaş fabrikada kimyasallarla yoğrula yoğrula doğuyor.

Formaldehit, boya, yapıştırıcı, astar kimyasalları…

Üretim aşamasında ne görüyorsa hepsini üstünde taşıyor.

O da yetmiyor, mağazada üç kişi üstüne geçiriyor, bir tanesi deodorant sıkıyor, öbürü parfüm, diğeri fondöten bulaştırıyor.

Sıra sana geliyor, sen de eve götürüp yıkamadan giyiyorsun.

Sonra da “Ben niye kaşınıyorum?” diye hayatı sorguluyorsun.

Niye acaba?

Polyester burada bitmiyor. Ayakkabıda da var. Ayakkabının iç astarı bazen bildiğin sünger. O sünger sıcak havada ne oluyor?

Fırına dönüyor, sonra ayak kokusu diyoruz.

Aslında ayak değil, malzeme kokuyor.

Çantalar?

Onlara hiç girmeyeyim

Dışarıdan deri gibi görünen çantaların yarısı aslında “plastik + umut kombinasyonu”.

Elde güzel duruyor ama kimyasalı da tam bir sabıkalı.

Bu noktada şunu kabul etmemiz lazım: Artık bir de giyim okuryazarlığı çıktı.

Evet, eskiden sağlık okuryazarlığı, finansal okuryazarlık vardı, şimdi kumaş okuryazarlığı var, etiketi çevirip bakmak zorundasın, polyester yüzde kaç, astar ne, taban ne, çanta neyden yapılmış, vücuduna ne değiyor, ne alıyorsun…

Bunları bilmeden alışveriş yapmak, menüyü okumadan yemek seçmek gibi.

Benim görüşüm net:

Üç tane polyester alıp hem terleyip hem şikayet edeceğine bir tane pamuk al, bir tane kaliteli çanta al, bir tane nefes alan ayakkabı al.

Ucuz alınca karlı olmuyorsun, sadece daha çok plastik biriktiriyorsun.

Üstelik plastiği giymek için para veriyorsun.

İnanılmaz bir dram bu.

Neyse ki sürdürülebilir üretim yapan markalar var artık, rganik pamuk kullanan, bitki bazlı materyallerle çanta yapan, doğal astar kullanan, kimyasalı azaltan, malzemeyi uzatan…

Yani hem bedenimizi hem gezegeni düşünerek üretenler.

Onlar varsa umut var.

Çünkü onlar güçlenirse biz daha iyi giyiniriz.

Dünya da biraz rahat nefes alır.

Diyeceğim şu: Giydiğin şey kıyafet mi, ayakkabı mı, çanta mı, yoksa sıkıştırılmış pet şişe mi?

Bir düşünmek lazım:

Influencer linki kazansın, marka para kazansın, üretici sevinsin ama bütün faturayı yine biz ödüyoruz.

Üstelik bu seferki fatura, sadece kredi kartına değil vücudumuza da kesiliyor.

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.